En Entelektüel Mizah Dergisi

Etkinlikler
Röportaj: Gülay Gümüş Aralık ayından beri bağımsız olarak yayın hayatına devam eden mizah dergisi Cafcaf, kısa zamanda hatırı sayılır bir okuyucu kitlesine ulaşmayı başardı. İnsanların ...
EMOJİLE

Röportaj: Gülay Gümüş

Aralık ayından beri bağımsız olarak yayın hayatına devam eden mizah dergisi Cafcaf, kısa zamanda hatırı sayılır bir okuyucu kitlesine ulaşmayı başardı. İnsanların zaaflarına değil, artı özelliklerine seslenip, kendi değerlerine sahip çıkarak mizah yapmayı ilke edinen Cafcaf, memleketin mizah anlayışını değiştirmeye kararlı gibi görünüyor.

Cafcaf’ın kurucusu ve Yayın Yönetmeni Asım Gültekin ile mizaha Müslüman bakışını ve Cafcaf’ı konuştuk.

Cafcaf aralık ayından beri bağımsız olarak yayımlanıyor. Nasıl girdiniz bu yola, neydi amacınız?

Mizah dergisi çok sayıda var aynı zamanda bol bol mizah dergileri açılıp kapanıyor. Öyle bir süreç yaşıyoruz. Hele hele bu sene epey bir yeni mizah dergisi çıktı.
Cafcaf tabi diğer çıkanlardan biraz daha farklı şekilde çıktı. Şöyle bir düşünceyle yola çıktık. Mizah diye bir şey yapılır ama mizah insanlara düşmanlık için yapılmamalı. İnsanlara hakaret için yapılmamalı, insanların içindeki zaafları kullanarak asla yapılmamalı. Aksine insanlardaki artı özelliklere seslenilerek yapılmalı.

Nedir mesela, zekâdır, ahlaktır, çalışkanlıktır vs… Bu tarz şeyler üzerinden bir iş çıkmalı. Yani karikatür bir yetenektir, espri yapabilmek bir yetenektir. Espri yaptığında karşındakini kırmamak bir yetenektir. Herşeyi batırmamak bir yetenektir. Yani tatlı bir şekilde ortada bir sorun varsa, o sorunu ifade etmek iyi bir şey. Bunun takdir edilmesi, teşvik edilmesi lazım.

Değerlerimize savaş açmayan, kendi ülkemizde bizim insanımızın, halkımızın değerlerine savaş açmayan, onları küçümsemeyen, onlardan utanmayan; kendi insanını küçümsemek, hor görmek için yırtınmayan bir anlayışla yola çıkalım istedik.

Başka dergilerde yok muydu bu anlayış?” gibi bir soru akla gelebilir. Kimi çizerlerde bunu görebiliyoruz fakat genel olarak böyle bir anlayışı göremiyorum. Ayrıca cinsellikle ilgili istismar had safhada zaten. O konuda da kaygısı olan bir anlayışla ortaya çıkmak gerekiyordu. Sizin sayfalarınızda cinsellik istismar ediliyor ama siz köşenizde hiç o işlere karışmıyorsunuz. Ben istismar etmiyorum ki, filan diyerek kendinizi kurtaramazsınız. Bir cinsel sömürü yapılıyorsa, onu bir şekilde engellemek, “Yahu kardeşim utanmıyor musun, yeter artık” diyebilmek lazım. Bunun Türk medyasında pek gösterilemediğini görüyoruz. Yani apaçık bir sapkınlık var ortada. Bununla mücadele etmeye bile gerek yok, bir şekilde etkisiz hale getirmek gerekir. Çünkü, ülke içerisinde genel bir ahlaki düşüşü getirecek bir şeydir bu duyarsızlık. Onu da yaşıyoruz zaten.

SINIRLI BİR ALANDA DEĞİLİZ, DÜNYA KADAR MİZAH MALZEMESİ VAR 

Siz bu durumda zor olan yolu seçiyorsunuz. Diğer dergiler özellikle cinsellik üzerinden prim yapıyor.

Cinsellik, hakaret vs. bunları yoğun olarak kullanıyorlar. Aralarında çok iyi iş çıkaranlar da var. Onları da takdir ediyoruz açıkçası. Ama bizde genel olarak böyle bir kaygı var ve ekip olarak hoş kaçmayacak işler çıkarmak istemiyoruz. Böyle işler çıkaracak arkadaşlarla da çalışmak istemiyoruz.

Tüm bunları anlattığınızda insanlar sizin pek çok sınırınız olduğunu düşünüyor.

Tabi sınırlar var gibi algılanıyor ama onu aslında bir zenginlik diye düşünmek gerekir. Şimdi bir kısım değerleri ve kaygısı olan insanlara, dini inancı olan insanlara “Niye Allah’la sınırlandırıyorsun kendini?” diyorlar. Allah zaten büyük bir sınırsızlık. Allah’la açılıyorsun, bütün kainat açılıyor. Mizahta da böyle. Dışardan insanları o kadar bu işe alıştırmışlar ki, böylesi kaygılarla mizah yapan çok az olduğu için, birden siz sınırlı alanda iş yapıyorsunuz gibi görünüyor. Aslında hiç de sınırlı bir alanda değiliz, dünya kadar mizah malzemesi var.

Özgürlük, İsmet Özel’in de deyimiyle, insanın özünün gür olması demek. Bizim özümüzün gür olması, her aklımıza geleni yaparız demek değildir. İrademize sahip çıkabiliyoruz, iradesi kuvvetli anlamına gelir özü gür olmak. Yani özgür olmak, sınırsızca telefon görüşmesi, sınırsız kontör kullanmak, sınırsızca tüketmek değildir. O aslında tüketim kölesidir. Asıl özgürlük, malın mülkün peşine kaptırmamaktır kendini, hayata iradeli yaklaşabilmektir diye baktığımız için, bizim açımızdan bir sınırlama gibi olmuyor. Aksine büyük bir cevhere açılmış oluyoruz. Ama tabi bunu fark edebilmek için bir miktar o cevherden haberdar olmak gerekiyor.

Peki bu işin zor kısmı nedir sizin için?

Zor kısmı işin ucuzuna kaçmamak ve kaliteli bir ekiple iş yapmak. Yani bir karikatürist, işin kolayına kaçtığında; biraz cinsellik, fanteziler vs üzerinden bir hikaye yaptığında, bunu okuyacak 15-25 yaş arası binlerce genç bulabilir. Ama Rasim Özdenören’in bir öyküsünden hareketle geliştirdiğim mizahi hikayeyi 10 bin-20 bin genç zor okur muhtemelen… Biraz böyle bir zorluğu var.

 DİNDARDAN MİZAHÇI OLMAZ LAFI ‘TIRI VIRI’ 

Dindardan mizahçı olur mu olmaz mı diye bir tartışma var. Ne düşünüyorsunuz bu konuda?

Biz bunu söylediklerinde yalnız kalmayalım öyle somurtuk somurtuk diye; Budist’ten de mizahçı olmaz, Şintoist’ten de mizahçı olmaz diye başka dinleri de ekliyoruz. Bunlar biraz ‘tırı vırı’, nasıl yazarsınız, evet ‘tırı vırı’ laflar. Sahih bulmuyoruz bunları ve söyleyenin konumunu da birazcık düşüren şeyler.

Sizin mizah anlayışınızla onlarınki farklı olduğu için, onların anlayışıyla mizah yapamayacağınızı düşünmeleri normal belki…

Tabi onların öyle düşünmeleri normal, ama mizahı bir yere kilitleyemezsiniz ki… Mizahı sadece sosyalistler yapar… Yok böyle bir şey! Veya sadece kapitalistler, parası olan mizah yapar, fakir insan mizah yapamaz filan… Bu sonuçta kafayla, zekâyla alakalı bir şey. Mizahı biraz da hafif geniş adamlar yapar. Varsa bir genişlik, böyle kırıcı olmadan söylebilmektir mizah… Bunu yapmaya yatkın bir yapısı varsa yapar. Bunu kendisi hapsetmeye çalıştığı zaman, kendi yaklaşımlarının değerini düşürmüş olur.

Mizah dergileriyle Müslümanların arası nasıl?

Mizahla aslında her insanın mutlaka alakası var. Mizahı herkes sever. Ama mizah dergiciliğiyle ilgili Türkiye’de çok fazla bir tecrübe görülmemiş. Ortaya çıkan mizah dergisi çabaları, karşılık bulmuş aslında. Ustura 10 bin-20 bin arasında bir satış yakalamıştı. Cafcaf’ın da 10 bine yakın bir satışı var. Bunlar az rakamlar değil. Hele hele birazcık daha insanımız haberdar olduktan sonra bunun iyice oturacağını düşünüyoruz. Bizim bir olumsuzluğumuz var, haftalık olmayışımız. Haftalıkta mizah dergisi iyice bağımlılık yapıyor.

Biz ilk zamanlar, popüler kültür denen şeyi pek sevmezdik. Hoşumuza gitmeyen bir şeydi ama artık çizerlerimizin hayranları var. Okuyucularımız bir yere bir söyleşi ya da programa gideceğimiz zaman yanımızda çok sevdiği çizerin de olmasını istiyor. Bunu özellikle rica ediyorlar. Artık çizerlerimizin hayranları tarafından oluşturulmuş hayran sayfaları filan var. Benim yok mesela öyle bir sayfam, dergiyi ben çıkarıyorum ama… Şaka bir yana, çocuklarımız, gençlerimiz, akıllı başlı insanlarla birlikte olsunlar. Dolayısıyla bir ilgi olduğunu rahatlıklar söyleyebilirim.

Cafcaf’ın 260 kadar temsilcisi var. Bu basit bir şey değil. Biz bir yere gideceğimiz zaman önce temsilcilerimizi arıyoruz. O temsilcilerle daha önce hiç görüşmemişiz. O kendi kendine Cafcaf’ın takipçisi, etrafına yaymaya çalışıyor. Mesela sınıfındaki herkesi Cafcaf’tan haberdar ediyor. Bir kaç tanesini ‘kafalıyor’, kendileri bir şeyler çizmeye çalışıyorlar vs… Derken çeşitli yerlerde karikatür kursları açıyorlar, onlar böyle taleplerde bulunuyorlar filan… Bir kere ciddi bir temsilci ağı var Cafcaf’ın. İki, okuyucusu sırf zaman öldürmek için Cafcaf‘la ilgilenmiyor, Cafcaf’la yaşıyor.