Edebiyat Tarihi Nasıl Yazılmalı?

Etkinlikler
Edebiyatımızın en girift meselelerinden bir tanesidir edebiyat tarihi. Nasıl olmasın ki! Asırlara ve mekânlara sığmayan bir edebiyat tarihi yazmak hangi babayiğidin tek başına altından kalkabile...
EMOJİLE

Edebiyatımızın en girift meselelerinden bir tanesidir edebiyat tarihi. Nasıl olmasın ki! Asırlara ve mekânlara sığmayan bir edebiyat tarihi yazmak hangi babayiğidin tek başına altından kalkabileceği bir iştir? Hadi bu taşın altına kafasını soktu diyelim, başının üzerine devrilen dağın altından yukarıya bir nefes deliği açmaya çalışırken hangi metodu izleyecektir edebiyat müverrihi? Belli bir metodu uygulamaya başlamak da kifayet etmez, bu sefer de bu metotla çizdiği şablonun içini doldurması gerekecektir babayiğidin. Açtığı nefes deliği sayfa sayfa büyürken tırnaklarıyla kazdığı tünelin her zerresini o sayfalara da kaydetmek zorundadır. Ama bu kaydetme işini ifa ederken bir de başında Demokles’in kılıcı gibi bir objektiflik meselesi sallanmaktadır. Anlayacağınız değil tek başına, cümbür cemaat girişilse dahi altından kalkmanın çoğu zaman muhal olduğu bir mevzudur edebiyat tarihi ve edebiyat tarihi yazımı.

İlk örnekler

Edebiyat tarihi de birçok türün edebiyat sahamıza ayak bastığı devir olan Tanzimat sonrasında edebi hayatımızda yer etmeye başlar. Bundan önceki devirlerde kaleme alınmış olan tezkireler, terâcim-i ahval kitapları ve güldeste gibi eserler edebiyat tarihlerine kaynaklık etse de edebiyat tarihi tanımının işaret ettiği türün birer misali olmaktan uzaktır. Batı’daki ilk örnekleri 18. asırda verilen edebiyat tarihinin bizdeki ilk örneğini 1889’da “Tarih-i Edebiyat-ı Osmaniye” adıyla Abdulhalim Memduh vermiştir. Bundan yirmi sene sonrasında türün bir başka örneği yine aynı isimle Süleyman Şahabeddin tarafından ortaya konur. 1912’den sonra başta bu sahanın üstadı kabul edilen Mehmet Fuat Köprülü olmak üzere birçok isim edebiyat tarihi sahasında yer alan eserler neşreder. Nihad Sami Banarlı, Ahmet Hamdi Tanpınar, Agah Sırrı Levend, İsmail Habib Sevük bu isimler arasında yer alır.

 

 

Peki nasıl yazılacak?

İlk başta da zikrettiğimiz gibi edebiyat tarihi yazımının belli başlı zorlukları vardır. İlk zorluk izlenecek yöntemdir. Yöntem belirlenip şablon oluşturulduktan sonra asıl mesele baş gösterir: Edebiyat tarihi nasıl yazılmalıdır?

Hikayeleri ve edebiyatımızın temel meseleleri üzerine kaleme aldığı eleştirel yazılarla dikkat çeken Ekrem Sakar, Umran Dergisi’nin Kasım 2009 sayısında Edebiyat Tarihinin objektifliği üzerinde duruyor.

Öncelikle edebiyat tarihi denince akla önce ediblerin geldiğini ifade eden yazar ardından dinin yerini sanatla doldurmaya çalışan Batılı anlayışın bizdeki yansımalarını gayet haklı bir eleştiriye tâbi tutuyor. Kur’an tercümesi üzerinden her şeyi anladığını düşünen, Kısasü’l Enbiya okumak yerine edebiyat antolojilerine tamah eden modernize olma çabasındaki Osmanlı aydını ve kalem erbabı özellikle Tanzimat sonrasında birçok önemli mesele dururken ilgisini Muallim Naci ile Recaizâde Mahmut Ekrem arasındaki münakaşaya yöneltmiştir. Ekrem Sakar bu durumu şöyle özetliyor: Dindar olan “dinci”dir, kendine bir yol çizmiştir; sanatkâr göz önündedir, yaptığı iş saygıdeğerdir.

Ekrem Sakar bu değerlendirmesinin ardından edebiyatın olmazsa olmazı olan klâsik ve klâsik yazar kavramının da üzerinde durmadan edemiyor. Ve Batı’da olduğu gibi bizde de dokunulmazlığı bulunan isimleri eleştirmenin her gözükaranın harcı olmayacağını ve deli cesaretinin de buna pek kifayet etmediğini vurguluyor.