Ebrar; Bağımlı Değil Bağımsız!..

Etkinlikler
Röportaj: Selim Sebilci Cemil Meriç’in ifadesiyle “hür tefekkürün kalesi” olan dergiler… Uzun bir zaman dergilerin ve dergiciliğin merkezi İstanbul idi; hâlâ da öy...
EMOJİLE

Röportaj: Selim Sebilci

Cemil Meriç’in ifadesiyle “hür tefekkürün kalesi” olan dergiler… Uzun bir zaman dergilerin ve dergiciliğin merkezi İstanbul idi; hâlâ da öyledir. Sanatın –özelde edebiyatın- merkezi İstanbul olduğu için bu böyledir sanırım… Doğrudur da… Ancak son yıllarda taşradan da iyi işlere imza atan nitelik çıtası yüksek dergiler çıkmaya başladı.

Eskiden taşra dergisi denilince tasarımından içinde yazılara varana değin “basitlik” ve “söz kalabalığı ile edebiyat yapmak” akla gelirdi. Aslında merkezi İstanbul olduğu halde taşra dergisi sınıflandırmasına giren dergiler de yok değil.

Bu seri konuşmalarda ana akım dergilerden uzakta, taşra dergilerinin dinginliğinde konaklamaya çalışacağız.

Ebrar Dergisi Editörü Samed Kahraman ile yayıncılık serüvenlerini, dergiciliği ve projelerini konuştuk.

Öncelikle sizi tanıyabilir miyiz?
‘Sizi’ derken kastınızın dergiyi oluşturan ekip olduğunu düşünerek cevap veriyorum. Öncelikle bizler bir grup derdi olan, öfkeli, canı birçok şeye sıkılmış genç insanlarız. Sigara izmaritleri arasındaki eskimiş kâğıtlara dertli şiirler yazan, bunalım, depresif, halkın algısından uzakta konuşan, ‘ne diyor bunlar yahu’ eleştirine muhatap kişiler olmayı değil bilakis halkla içiçe olan, pozitif düşünceli, anlaşılabilme ve anlatabilme derdi taşıyan insanlar olmayı isteyenleriz. Sıkıntılarımız var ve sahip olduğumuz dertlerin sadece bize has değil tüm sokağın dertleri olduğunu anlatma gayesi taşıyoruz. Sokağın içinden sokağı anlatabilen bir dil olmayı amaçlıyoruz.

Ebrar dergisi nasıl doğdu? Bugünlere nasıl geldi?
Ebrar dertler, acılar ve ızdıraplar arasında doğan bir dergi oldu. Aslında ortaya çıkmasının da bizzat sebebi budur. Bu kaos ve doğum sancıları içinde, sokağın yani toplumun sahip olduğu sıkıntıları aynı zamanda yine toplumun sahip olduğu yanlış ve eksik fikriyatları dile getirmek, eleştirmek üzere ortaya çıkmıştır. Toplumda adalet, eşitlik, özgürlük, sevgi, barış kavramlarının temelli inşasını misyon edinmiştir. Tamamen çoğu fanzin formatlı dergilerde olduğu gibi amatör bir ruh ile hazırlanmıştır. Bir grup genç arkadaşın biraraya gelerek ‘bir şeyler söylemeliyiz’ ve bunu yaparken de en güçlü iletişim araçlarından biri olan yazıtı kullanmalıyız dedik.

Dergi çıkarmanın ne gibi zorlukları var ya da zorlukları var mı? Destek görüyor musunuz?
Daha çok yeniyiz. Çok ciddi sıkıntılar yaşadığımız kesin. Ama bu sıkıntıların yeni olduğumuz için yaşandığını da düşünmüyoruz. Sıkıntılar her daim olacak zannediyoruz. İşin iki boyutu var. Birincisi ve daha acısı olanı: fikir özgürlüğü olan bir ülkede yaşamadığımız gerçeği. Bu yüzden fikir, düşünce ve inançlarınızı özgürce anlatabilmek oldukça zor. Bunu bir dergi şeklinde yaptığınız zaman çok daha zor oluyor. İkinci boyutu ise yazdıklarımızı basabilecek bir matbaa bulmanın zaman zaman zorlaşması. Bu da toplumun kendi sıkıntılarını dillendirmeye korkmasıdır, böyle okuyoruz biz. Bu sebeptendir ki fotokopi yöntemi, fanzin yöntemi önümüzde fırsat olarak durdu hep. Onlarca matbaanın ‘biz bunu basamayız’ demesinden sonra haklı olduğumuzu anladık. Aslında sorunun bu iki boyutu birbiriyle yüzde yüz ilişik.

Destek konusuna gelince; mutlu olduğumuzu belirtmek isterim. Ebrar, başlı başına popüler kültürün, yaygın yayınların (mainstream) çizgisinden kendini ayrı tutup, salt olarak amatör ve sokak diliyle insanlara hitap eden bir dergi. Bu amatör ruh çizgisine rağmen bazı akademisyen, profesörler, sosyologlar, ilahiyatçılar bizatihi kendileri arayıp çalışma için tebriklerini sundular. Bu ekip için önemli bir şevk kaynağı oldu. Manevi anlamda birçok kesimden güçlü bir destek aldık. Bu çalışmanın yürütülmesi gerektiğini, birilerinin bu misyonu çok evvelden üstlenmesi gerektiğini söyleyenler oldu çoğunlukla. Tabi ki sorunun genelindeki zorluklar ve destekler çizgisinde değerlendirecek olursak; ileride hem madden hem manevi anlamda daha çok zorlanacakmışız gibi hissediyoruz…

Taşra dergilerinde genelde yayınlanan ürünlerin vasat olduğu söylenir. Bu durum hakkında ne söyleyebilirsiniz?
İnsanlar artık kendilerinin anlamadığı, üstten konuşan, yaygın olana kendini yamamış, banal ve geleneksel yayınlardan bıkmış durumda. Bu sadece mecmualarda böyle değil. İletişimin her alanında etkin. İnsanlar binlerce dolarlar harcanıp hazırlanan pop müzik klipleri yerine artık Youtube ve menşei sitelerden amatör ses kayıtları dinliyor. O çok okunulduğu sanılan köşe yazarlarının tahtını, bloggerlar ve amatör yazarlar sarsmış durumda. Deviantart gibi sanatçılara kafa tutulan kültür-sanat havuzları kuruldu. Diziler bile özetler halinde yayınlanmaya başlandı. Dizilerin sadece özet kısımlarını izleyen bir kitle dahi var. Dönem iletişim çağı. Ve iletişimi tasarlamak da insanların elinde. Artık halkın vasat ya da muhteşem bir ürün aradığı yok, kendinden bir şeyler arıyor. Hızlı tüketilebilir, biraz da kendince anlaşılabilir şeyler arıyorlar. Güncel olarak Nolan’ın Inception filmi iyi bir örnek olabilir. Hem seyirciyi aksiyonla, heyecanla filme bağlı tutmak, pop corn filmlerin biraz çizgisinde ilerlemek aynı zamanda bir dert, tasa, sıkıntı taşımak. Seyirci hem zevkle tüketiyor hem de bir şeyler alıyor, aynı zamanda sadece bir şeyler almak için izleyen entelektüel kesim de son derece tatmin oluyor.

Artık bu tür çalışmalar seviliyor ve anlaşılabiliyor. O yüzden taşranın tamamen ruhunu taşımak, popüler olana, yaygın olana, merkeze karşı durmak da eskidi. Taşra dergilerinde yayınlanan içeriklerin de kalitesi bu anlamda arttı diyebiliriz. Çünkü merkez yayınlar sokaktan, sokak ta merkezden bir şeyler söylemek zorunda artık…

Sizce de edebiyatta hâlâ taşra-merkez ayrımı var mı?
Dediğim gibi, sadece edebiyatta değil iletişimin, kültür ve sanatın hiçbir alanında böyle bir ayrım kaldığını düşünmüyorum. Ayrım kaldığını söylesek dahi şu noktayı hatırlamalıyız. Merkez yayınlar da içinde taşradan içerikler barındırmak zorunda, taşra da merkez yayınların çizgisine yükselmeye çalışmak durumunda. Yoksa popüler olanla altkültür/alternatif olanın topluma birşey anlatması mümkün değil…

Ebrar dergisine ulaşmak için ne yapmalıyız, dergiyi nasıl bulacağız?
İnternet sitemiz (ebrarfanzin.com / ebrardergisi.com) üzerinden temin edebileceğiniz yerler listesi hazırladık. Oradan sizlere yakın kitap evleri ya da satış noktalarına ulaşabilirsiniz. Oldu da bulunduğunuz şehirde ya da yakınlarda temin edebileceğiniz bir yer yoksa evinize kargoluyoruz. Yine web sitesinin aynı kısmından sipariş formu doldurarak sipariş verebiliyorsunuz. Ayrıca iletişim adreslerinden ve gsm numaralarından her türlü sorun için bize ulaşabilirler.

Ebrar dergisi olarak projeleriniz var mı, okuyucu neler bekliyor?
Ebrar sürekli kendini yenileyen bir dergi. Çok daha nitelikli işler ortaya koymayı elbet istiyoruz. Tüm söyleşinin genelinde söylediğim gibi, anlaşılabilirlik, inşaa edici, pozitif faydacı, elle tutulur, reel-politikte yer tutan bir çizgi üzerinde ilerlemek istiyoruz. Ayrıca über fantastik, hayalperest söylemler de barındırabiliriz. Kafasına eserse önümüzdeki ay devrim yapıyoruz hepiniz hazırlanın diyebilecek bir dile de sahip Ebrar. O yüzden okuyucu her şeyi beklesin diyoruz. Proje olarak da kültür-sanat üzerine sadece dergide kalarak değil sokağın içinde reel etkinlikler düzenlemeyi uzun vadede düşlüyoruz.