Dünya Kültür Başkenti, Mardin

Etkinlikler
16-19 Eylül arasında, en iyi fotoğrafı çekmek için şehirden ilçeye, ilçeden köye koşturan fotoğrafçılar, sonucu 30 Kasım‘da öğrenebilecek; ama yarışmanın hedefi şimdiden belli: Mardin’i dü...
EMOJİLE

16-19 Eylül arasında, en iyi fotoğrafı çekmek için şehirden ilçeye, ilçeden köye koşturan fotoğrafçılar, sonucu 30 Kasım‘da öğrenebilecek; ama yarışmanın hedefi şimdiden belli: Mardin’i dünya kültür başkentlerinden biri haline getirmek.

Mardin nereye koşuyor? Bir güne üç kültürel etkinlik, metrekare başına beş fotoğrafçı düşüyor. Geçen cuma günü mesela, ‘Fotomaraton’u mu takip edelim, ‘Kültür ve Musiki Sohbetleri’ne mi katılalım yoksa ‘Sinemardin Film Festivali’nin kokteylinde mi boy gösterelim, bilemedik. Hepsine birden yetişmeye çalışınca da kafamız karıştı haliyle, hangi etkinlik ulusal, hangisi uluslararasıydı, kim nereden katılmıştı, hedeflenen neydi? Bütün etkinliklerin arkasındaki isim Mardin Valisi Hasan Duruer, hedefi bir cümleyle izah etti de zihnimiz netliğe kavuştu: "Mardin’i, başı gökte ayağı okyanusta olan bu efsanevi şehri, dünya kültür başkentlerinden biri haline getirmeye çalışıyoruz. Bütün gayretimiz bunun içindir."

İlk defa bu sene düzenlenen ‘Ulusal Fotomaraton Yarışması’ da bu gayretin tezahürü. 19 şehirden 119 fotoğrafçı dört gün boyunca şehir merkezinde, ilçelerde hatta köylerde dolaştı ve en güzel Mardin fotoğrafını yakalamaya çalıştı. Sonuçlar 30 Kasım’da açıklanacak, dereceye girenler Mardin’de düzenlenecek bir törenle ödüllerini alacak ve dereceye giremese de kataloğa giren 50 fotoğraf aynı gün şehirde sergilenecek. O güne daha çok var. Biz aklımıza takılan üç beş soruya cevap arayalım şimdi. "Mardin, fotoğrafçılar için zor bir konu değil mi? Şimdiye kadar yüzlerce kez fotoğraflandığı düşünülürse… Zengin; ama çok işlenmiş bir malzeme…" Yarışmanın hem jüri üyesi hem de danışmanı olan fotoğraf sanatçısı Servet Sezgin, önceden yayınlanmış fotoğraf albümlerinin fotoğrafçıların işini kolaylaştıracağını düşünüyor: "Her fotoğrafçı yola çıkmadan önce çalışacağı şehri araştırır. Daha önce çekilen fotoğraflar, fikir verir ve daha iyisini çekmeye zorlar."

Sezgin’e göre asıl dikkat edilmesi gereken husus farklı, zira bu yarışma hem konu hem de organizasyon itibarıyla Türkiye’deki diğer yarışmaların hiçbirine benzemiyor. Öncelikle Kuşadası’ndan, Edirne, Ankara, İstanbul, Konya, Kayseri, Muş ve Van‘dan gelen 100’ün üzerinde amatör ve profesyonel fotoğrafçıya konaklama imkânı sağlayan başka bir organizasyon yok. Bazı büyükşehir belediyeleri dışarıda tutulursa, ödülleri bu kadar yüksek olan başka etkinlik de… (Birinciye 5 bin, ikinciye 4 bin, üçüncüye 3 bin, üç mansiyona ve iki özel ödüle bin beş yüzer lira verilecek ve 50 fotoğraf 100 liradan satın alınacak.) Bir farklılık da fotoğrafların dört ayrı konu üzerinden değerlendirilecek olması: Genel görünüm, mimari, sosyal hayat ve el sanatları…

Şehrin bir fotoğraf arşivi olmalı

Fotoğraf sanatçısı Servet Sezgin, yarışmacıların en fazla sosyal hayat ve el sanatları konusunda zorlanacağını düşünüyor: "Genel görünümü fotoğraflamak zor değildir. 1992’den beri her gelişimde şehrin karşı tarafında dolaşır ve en iyi görünümü yakalamaya çalışırım. Mimari de öyle, sen güneşin daha iyi bir konuma gelmesini beklerken binalar olduğu yerde durur; ama insan unsurunun ön planda olduğu sosyal hayat ve el sanatları hareketli ve değişken konulardır, çekmesi de daha zordur." Nitekim biz de zorluğu yerinde görmek için Mardin’in meşhur ‘abbara’larının altında bekleşen fotoğrafçıların arasına karışıp, eşeğiyle yürüyen bir gencin fotoğrafını yakalamaya çalıştık.

Fotomaraton’un, dünya başkentlerinden biri olma yolunda ilerleyen Mardin’e yakıştığı belli; ama bu yarışmadan murat edilen tam olarak nedir? Organizasyonun koordinatörü ve jüri üyesi Fahri Tuna -ki kendisi Servet Sezgin’le birlikte tam 13 yıldır Adapazarı’nda bir fotoğraf yarışması düzenlemektedir- üç amaçtan söz ediyor: "Bir, 9 bin 500 yıllık tarihi ve 24 medeniyete ev sahipliği yapmasıyla sayılı kentlerden biri olan bu şehrin zengin bir fotoğraf arşivine sahip olması elzemdir. İki, Türkiye’nin dört köşesinden gelmiş her fotoğrafçı aynı zamanda bir kültür elçisidir ve bu efsanevi şehri sadece fotoğraflarıyla değil, hatıralarıyla da yaşatacaklardır. Üç, ödüller yüksek tutularak fotoğraf sanatına katkı sağlamak istenmiştir."