Ben Gelmedim Dava İçin…

Etkinlikler
Hazırlayan: Hatice Özgiden Yunus bir söz söylemiş, hiçbir söze benzemez Münafıklar elinden, örter mana yüzünü* "Ben gelmedim dava için; benim işim sevi için Dostum evi gönüllerdir; gönüller ...
EMOJİLE

Hazırlayan: Hatice Özgiden

Yunus bir söz söylemiş, hiçbir söze benzemez
Münafıklar elinden, örter mana yüzünü*

"Ben gelmedim dava için; benim işim sevi için
Dostum evi gönüllerdir; gönüller yapmağa geldim.

Diyen Yunus Emre, yaşadığımız dünyaya “aşk” için geldiğini söyler. İnsanları ayrım yapmadan sevmek gerektiğini söyleyen şair, önemli olanın “aşk” olduğunu vurgular.

Dört kitabın manasın okudum hasıl ettim
Aşka gelince gördüm, bir uzun hece imiş

Yunus Emre’nin hayatı ve kişiliği hakkında az bilgiye sahip olunmuştur. Bu yüzden de ülkemizin çeşitli yerlerinde mezarı olduğuna inanılır; hatta bazı yerlerde türbesi vardır. Hakkında toplanan bilgilerden genel bir kanıya varılacak olursa Yunus Emre, Anadolu Selçuklu Devleti‘nin dağılmaya ve Anadolu’nun çeşitli bölgelerinde küçük büyük Türk Beylikleri‘nin kurulmaya başladığı 13. yy ortalarından Osmanlı Beyliği’nin filizlenmeye başladığı 14. yy’ın ilk çeyreğine kadar Orta Anadolu havzasında doğup yaşamış Türkmen hocası, şair ve erendir. Yunus Emre uzun bir süre Hacı Bektaş-ı Veli Dergahı’nda çile doldurmuş ve dergaha hizmet etmiştir.

Yunus’un yaşadığı yıllar, Anadolu Türklüğü’nün Moğol akın ve yağmalarıyla, iç kavga ve çekişmelerle, siyasi otorite zayıflığıyla, dahası kıtlık ve kuraklıklarla perişan olduğu yıllardır. 13. yy’ın ikinci yarısı, sadece siyasi çekişmelerin değil çeşitli mezhep ve inançların, batıni ve mutezili görüşlerin de yoğun bir şekilde yayılmaya başladığı bir zamandır. İşte böyle bir ortamda, Mevlana Celaleddin-i Rumi, Hacı Bektaş-ı Veli, Ahi Evran-ı Veli, gibi ilim ve irfan kutuplarıyla birlikte Yunus Emre, Allah sevgisini, aşk ve güzel ahlakla ilgili düşüncelerini, her türlü batıl inanca karşı gerçek İslam tasavvufunu işleyerek Türk-İslam birliğinin oluşmasında önemli vazifeler yapmıştır. Yunus Emre, "Risalet-ün Nushiyye" adlı mesnevisinin sonunda verdiği;

Söze tarih yedi yüz yediydi
Yunus canı bu yolda fidiyidi

beytinden anlaşıldığı kadarıyla H. 707 (M. 1307-8) tarihlerinde hayattadır. Yine, Adnan Erzi tarafından Bayezıd Devlet Kütüphanesi’nde bulunan 7912 numaralı yazmada şu ifadelere rastlanmaktadır:

Vefat-ı Yunus Emre
Müddet-i ‘Ömr 82
Sene 720

Bu belgeden anlaşılacağı üzere, Yunus Emre, H. 648 (M. 1240-1) yılında doğmuş, 82 yıllık bir dünya hayatından sonra H. 720 (M. 1320-1) yılında ölmüştür.

Doğduğu yer konusundaki tartışmalar Eskişehir’in Mihalıççık ilçesine bağlı Sarıköy ile Karaman üzerinde yoğunlaşmaktadır. Menakıpnamelerle şiirlerinden çıkarılan bilgilere göre Babalılardan Taptuk Emre’nin dervişidir. Hacı Bektaş-ı Veli ile ilgisi Vilayetname’den kaynaklanmaktadır. Yine şiirlerinden tasavvuf yolunu seçtiği, iyi bir öğrenim gördüğü anlaşılmaktadır. Anadolu kentlerini dolaştığı, Azerbaycan ve Şam’a gittiği, Mevlana’yla görüştüğü de bu bilgiler arasındadır.

Eserleri
Yapılan araştırmalara göre şiirlerinin toplandığı Divan ölümünden yetmiş yıl sonra düzenlenmiştir. Anadolu’da “Yunus Emre” adını taşıyan ve Yunus Emre’den çok sonraları yaşamış başka şairlerin yapıtlarıyla karışan şiirlerinin bir bölümü dil incelemeleri sonunda ayıklanmış, böylece 357 şiirin onun olduğu konusunda görüş birliğine varılmıştır. Gece Yunus Emre adını taşıyan ve başka şairlerin elinden çıktığı ileri sürülen 310 şiir daha derlenmiştir. Onun dil, şiir ve düşünce bakımından özgünlüğü ve etkisi, ilk düzenlenen Divan’daki şiirleri nedeniyledir.

Yunus Emre’nin şiirinde, edebiyat tarihi bakımından, dil, düşünce, duygu ve yaratıcılık gibi dört önemli sorun sergilenir. Bu sorunlar bir görüş ve inanış bütünlüğü içinde ele alınarak insan konusunda odaklaştırılır. Şiirde işlenen konular ise insan, Tanrı, Varlık Birliği, sevgi, yaşama sevinci, barış, evren, ölüm, yetkinlik, olgunluk, alçak gönüllülük, erdem, eli açıklık gibi gerçek yaşamı ilgilendiren kavramlardır. O, bu kavramları, şiirinin bütünlüğü içinde temel öğe olarak sergilemiştir.

Yunus Emre Divanları

1-Fatih Nüshası:
Yunus Emre’nin en çok bilinen eseri Divan’ıdır; fakat bu eserin aslını veya en eski nüshasını tespit etmek çok zordur. Yunus Emre Divanı’nın Türkiye, dünya veya şahıs kütüphanelerinde elliden fazla yazma nüshası bulunmaktadır. Bu eserler daha sonra şifahi olarak derlenmiş veya bir yazmadan istinsah edilmiş nüshalardır.

Bugüne kadar yapılan araştırmalarda Yunus Emre’nin kendi kaleminden çıkmış bir nüshaya rastlanmamıştır. Eski ve yeni el yazması Yunus Emre divanları içinde 15. y.y.da istinsah edildiği anlaşılan Süleymaniye Kütüphanesi-Fatih bölümünde bulunan el yazması nüshadır.
Fatih nüshası istinsah tarihi belli olmamakla birlikte, yazı karakteri, imla ve kağıt özellikleri yönüyle 15. yy özelliklerini arzetmektedir. Huruf-u Hece usulüne göre tertip edilen bu eser, her yönüyle 15. y.y özelliklerdi arz etmektedir. Huruf-u Hece usulüne göre tertip edilen bu eser, bilinen Yunus Emre divanlarının en iyisidir; ancak istinsah edeni bilinmemektedir. Bu eser Süleymaniye Kütüphanesi-Fatih Kitapları bölümünde 3889 noda kayıtlıdır. 210 yapraklı olan Divan nesih yazılı olup, içinde 203 adet şiir bulunmaktadır.

2- Nuruosmaniye Nüshası:

Nuru Osmaniye Kütüphanesi 4904 no’da kayıtlıdır. 315 yapraktan müteşekkildir ve içerisinde 219 adet şiir bulunmaktadır. İstinsah tarihi H.940, M.1534’tür.

3-Yahya Efendi Nüshası:

Süleymaniye Kütüphanesi Hacı Hahmud Efendi bölümünde 3480 no’da kayıtlıdır. 107 yapraktan oluşan bu Divan’da 302 şiir yer almaktadır. 16.y.y.da istinsah edilmiştir.

4- Karaman Nüshası :
Karaman nüshası olarak bilinen bu nüsha Merhum Baha Kayserilioğlu’nun elindeki nüshadır.

5-Balıkesir Nüshası:

Bu nüsha Balıkesir İl Halk Kütüphanesi 451 no’da kayıtlıdır.

6-Niyazı Mısri nüshası:

Topkapı Sarayı Müzesi, Hazine Kütüphanesinde 303 numarada kayıtlıdır. Şerh-i Gazel-i Yunus Emre adlı bu nüsha H.1127 tarihinde istinsah edilmiş olup 16 yapraktan oluşmuş ve nesih yazı ile yazılmıştır.

7-Bursa Nüshası:

Bursa İl Halk Kütüphanesi eski eserler bölümünde 882 numarada kayıtlıdır. Nesih yazı ile yazılmış olan bu nüshada 120 şiir bulunmaktadır ve 53 yapraktan oluşmuştur.

Risalet-Ün Nushiyye (Ögütler Risalesi):

Mesnevi biçiminde, aruz ölçüsü ile yazılmış bu şiir 573 beyittir. Başta 13 beyitlik bir başlangıçtan sonra kısa bir düz yazı vardır. Arkasından destanlar gelir. Destanlarda ruh, nefis, kanaat, gazap, sabır, haset, cimrilik, akıl konuları işlenir. Öğretici ve öğüt verici bir eserdir. Risalenin sonunda yazıldığına göre “”Söze tarih yedi yüz yediydi”” mısrasından H.707 de M. 1307 veya 1308 da yazıldığı anlaşılmaktadır.

Yunus Emre ve İnsanın Değeri

Yunus Emre mala mülke değer veren biri olmamıştır. Mal tutkusunun, insanı evrensel düşüncelerden yoksun bırakacağını vurgulamış; ayrıca yoksul kişilerin düşünülmesini salık vermiştir. İnsan için önemli öğenin kendi öz değerleri olduğunu ve Allah’ı sevdikçe insanın olgunlaşacağını belirtir. Yunus, böylece sosyal adaleti sağlamak için mal dağıtmanın, insanı Allah katında daha değerli kılacağını anlatmak ister. Bu konuda, şu deyişleri dikkatle okumak yeter:

Korkar isen o tamudan
Alçak olgıl sen kamudan
O günü nice Sırat’tan
Kamularla geçmek gerek

Geçip gitmek diler isen
Ya’ düşmeyeyim der isen
Şu kazandığın malını
Tanrı için vermek gerek

Kazandığın veriben
Yoksulları hoş görüben
Hak hazretine varuben
Oddan ü kurtulmak gerek

Çünkü ahrete kavisin
Ko bu yalancı da’visin
Mal ve hazine sevisin
Aşık isen nendir senin

Yeyip yedirgil fakire,
Eksilirse Tanrı yere
Bir gün tenin yere gire
Geri kalan nendir senin

Yunus insanlara ayrım gözetmeksizin bir gözle bakmanın gerekliliği üzerinde durur. Renk, ırk, dil, zengin ve yoksul ayrımı yapmaksızın insanlara sevgisini vermeye çalışmıştır. İnsanın, kendi bilincinin farkında olan onurlu bir varlık olduğunu vurgular; onun aşağıdaki şiirleri insancıl duygularını ve insana verdiği değeri ne denli güzel dile getirmektedir:

“Hass-u am, muti, asi, dost kuludur cümlesi
Kullar yol vermeyince şahı kim görebile
Dosta gidenin yolu gönül içinden geçer
Bir amel eylemedim, gireyidim gönüle
Yetmiş iki milletin ayağın öpmek gerek
Onun için maşuka, cümle millette bile”

“Çalış, kazan, ye yedir, bir günül ele getir
Yüz kabeden yeğrektir bir gönül ziyareti
Kerametim, var diyen, halka salusluk satan
Nef"in müslüman etsin var ise kerameti”

“Ak sakallı bir koca
Bilemez hali nice
Emek yemesin hacca
Bir gönül yıkar ise
Gönül çalabın tahtı
Çalap gönüle baktı
İki cihan bedbahtı
Kim gönül yıkar ise
Sen sana ne sanırsan
Ayrığa da onu san
Dört kitabın manası
Budur eğer var ise”

Yunus, bu deyişleriyle büyük dinlerin amacının ve anlamının bir noktada birleştiğini düşünmüştür. Bu anlam da insan haklarına ve insan kişiliğine saygıdır. Yunus, dinde biçimsel davranışların yetersizliği, tutkuları yenmenin gerekliliği ve gönül yapmanın önemi üzerinde de çok durmuştur. Görünüşüne bakmaksızın insanlarla bütünleşmeyi ve onlara içtenlikle davranmayı öğütlemiştir. Tanrı’ya giden yolun insana verilen değerden geçeceğine inanmıştır. Yunus‘a göre özellikle kin gütrnek, başkalarına yüksekten bakmak ve bencil olmak insanı küçültür. Kendi deyişiyle:

“Adımız miskindir bizim
Düşmanımız kindir bizim
Bir kimseye kin tutmayız
Kamu ~ilem birdir bize”

“Yunus eydür, halim yaman
Dağları bürüdü duman
İşte İncil, işte Kur’an
Seçebilirsen gel beri”

“Yetmiş iki millete, suçum budur hak dedim
Korku hiyanetedir, ya ben niçin kızaram
Şeriat oğlanları nice yol keser bize
Hakikat deryasında bahri oldum yüzerem”

“Din-ü millet sorar ise aşıklara din ne hacet
Aşık kişi harab olur, bilmez ne din, ne diyanet”

*Yunus Emre “Çıktım Erik Dalına”

Kaynak: Çubukçu, İ. A. "Yunus Emre’nin Felsefesi"