Behzat Ç.’nin Yazarının İlham Kaynağı!

Etkinlikler
Resmi bir polisten gerçekten etkilendiniz mi? Bu alanın saha çalışması nasıl oluyor? Direkt, gerçek bir polisten etkilenmedim ama polisleri tanıyoruz. Ben Dil-Tarih’te okuduğum için polislerle ç...
EMOJİLE

Resmi bir polisten gerçekten etkilendiniz mi? Bu alanın saha çalışması nasıl oluyor?

Direkt, gerçek bir polisten etkilenmedim ama polisleri tanıyoruz. Ben Dil-Tarih’te okuduğum için polislerle çok içli dışlı, çok samimi zamanlarımız oldu.

Gözaltı anınız var mı?

Tabii var. Yeri gelirse onu da anlatırım. Ben yazmaya karar verdikten sonra ‘cinayet büro’ya  gittim. O zaman Hayvan dergisi vardı ve ben de onun muhabiriydim. Cinayet büroya gideceğim ama nasıl gideceğim? İnsan durup dururken oraya niye gider? Koltuğumun altına dergileri aldım: ‘Hayvan Dergisi’nden geliyorum…’

Hayvan Dergisi nedir?

Metin Üstündağ ve Hatice Meryem’in editörlüğünde çıkan  kültür sanat içerikli Öküz Dergisi vardı, benim ilk yazımı yayınlayanlar da onlardır, işte o dergi ile beraber, öyle bir haber olmaksızın cinayet büroya gittim. ‘Ben sizi merak ediyorum, nasıl yaşıyorsunuz?’ dedim. Oturdum, üç beş tane dedektif geldi ve çapraz birkaç soru sordular. ‘İtiraf ediyorum; söyleşiye gelmedim, roman yazıyorum da onun hakkında sormaya geldim’ dedim.

Koca cinayetleri çözüyorlar, herhalde sizi 30 saniyede çözerler!

Bazı şeyleri hayatın içinde, deneyimleri ile öğrendikleri için; mesela adam soruyor: ‘Sizin dergi nerede çıkıyor? Kim yazıyor?’ vs.üçüncü-beşinci sorudan sonra itiraf ettim. Saha çalışmasını teorik olarak öyle yaptım.

İtirafınızdan sonra yardımcı oldular mı?

Ses kayıt cihazları kapandı, bazı şeyler anlatıldı. Ben çeşitli sorular sordum. En pratik şeyleri bile mesela ‘Cinayet büroda niye kadın yok?’ diye sordum. Bunun karşılığında ‘Kadınların çalışması için pek uygun bir yer değil’ dediler.

Hala öyle miymiş?

Ben gittiğimde öyleydi. Sanırım hala da öyle ama ben yazarken kadın polis de yarattım. Gerçeğin peşinde olacağız ama her şey de birebir hayattaki gibi olmayabilir, bazı şeylerde edebiyatın öne çıkması gerekir.

Gözaltı anısı sormuştunuz. En son geçen sene başıma gelen bir olayı anlatayım: Geçen sene maçta gözaltına alındım. Bizim Beşiktaşlı arkadaşların kurduğu ‘Halkın Takımı’ diye bir grup var. O grup Beşiktaş-Trabzon maçında Hidro Elektrik Santrallerine karşı bir pankart hazırlamışlar. O zaman Trabzonspor bir Hidro Elektrik Santral’e ortak oluyormuş. Onunla alakalı ”Trabzon HES yapma, kendi kalene gol atma’ diye bir pankart hazırladık sen de gelir misin?’ dediler. Ben de ‘tabii gelirim’ dedim. Ben normalde maçları kapalıda seyrediyorum ama o gün koştura koştura pankart açmak için eski açığa gittim  Biz 61. dakikada pankartı açtık. 5-10 dakika sonra polisler damladı, sonra pankartı katladı. Sonra bir tane kızcağız pankartı çantasına koymuş. Polisler kızcağızın çantasında pankartı buldular, pankartı ve kızı aldılar ve gidiyorlardı. Ben de ‘pankartı alın ama kızı bırakın mevzuyu kendi aramızda halledelim’ dedim.

Siz bu arada kızı tanımıyorsunuz? Tam olarak bir Türk erkeği anlayışı ile ‘Kızı bırakın kendi aramızda halledelim’ dediniz…

Tabii, onlar da kızı bıraktılar, bana giriştiler, beni aldılar. Sonra sağolsun özel güvenlikçi arkadaşlar da arada polise destek oldular. Beni baya bir hırpaladılar. Sonra polis minibüsüne gittik.

Hırpaladılar derken, dayak ya da joplanma durumları var mı?

Tabii canım, detaylarını anlatmayayım ama zor bir andı. Sonuçta biz de Bruce Lee değiliz bir-iki tanesi mücadale edebilirsin ama sekiz kişi birden… Polis minibüsünün yanına gittik, böyle hafif kabadayı gibi  bir polis tam bizim Behzat Ç.gibi sakallar filan, herhalde telsizden duyup gelmiş: ‘Necisin oğlum sen, bu hayatta ne iş yapıyorsun?’ dedi.’Ben yazarım’ dedim. ‘Yazar mısın?’ dedi. Parmağımı tuttu, parmağımı kırmaya çalışıyor. Sonra bir emniyet amiri gelip ‘siz ne yapıyorsunuz?’ dedi.
Sonra beni minibüsün içine aldılar ve içeri ‘kızı bırak mevzuyu aramızda halledelim’ dediğim polis geldi. ‘ Sen tribünde baya artislik yapıyordun, ne oldu? Alamazsın, edemezsin diyordun?’ dedi. Ben de: ‘Beni alamazsın demedim ki, kızı alamazsın dedim, bak kızı almadın’ dedim. Sonra Beşiktaş İlçe Emniyet Müdürlüğü’ne gittik. O sırada polislerin avukatı geldi ‘siz şikayetçi değilseniz, polis arkadaşlar da şikayetçi olmayacak’ dedi. Ben ‘neden?’ diye sordum. Bir polis arkadaş iki günlük rapor almış, avukat dedi ki ‘siz memura yumruk atmışsınız.’ ‘Tamam bir tane vurdum ama kavganın ilk başlarında vurdum.Ben bir yumruk atmışım iki günlük rapor almış, iki tane yumruk atsam malülen emekliliğini isteyecek böyle şey olur mu?’ dedim. Sonra bizi bıraktılar. Ben hiç sevmem git mahkemede uğraş, savcıya ifade ver vs.saat zaten olmuş gece 2, ‘beni bırakın, şikayetçi değilim’ dedim. Bıraktılar.

Siz bu olay olduğunda polisiye roman yazıyor muydunuz?

Tabii, bu olay geçen sene oldu.

Belki onu söyleseniz bir ufak torpil olurdu!

Bilmiyorumi onu uygun görmüyorum. Zaten ondan sonra anlaştık dava falan olmayacak dedik ama sporda şiddet yasası mıdır, nedir? Onunla ilgili bir dava açılmış ama herhalde bir şey çıkmaz.

Öğrencilik döneminde ilk polisle tanışmanız nedir?

Öğrencilik dönemi ayrı, Dil-Tarih’teki o bildiğiniz bu maç hikayeleri gibi olmayan, biraz daha …Dil-tarih’de sırf poliste değil, sağcı arkadaşlar da sağolsunlar onların kantini ayrıydı bizimki ayrıydı. Haftada bir olaylar olurdu. Karşılıklı taş atma yarışması vs.bir şeyler olurdu.

Öğrenciyken insan onlara ‘action’ hayatıma gelen renk gibi bakıyor ama…

Evet, 19-20 yaşındayken yaşanan şeyler ayrı ama şimdi 30’lu yaşlardayken yaşanan şeyler biraz daha farklı. O zaman da polis bizimle top gibi oynuyordu ama bir şey olmuyordu hemen kalkıp yolumuza devam ediyorduk. Ama en son anlattığım olaydan sonra iki gün yattım.

Habertürk Gülin Yıldırımkaya