‘Aşkın Sesleri’ Almanya’da!

Etkinlikler
"Avrupa Edebiyatı Türkiye’de-Türkiye Edebiyatı Avrupa"da projesi kapsamında Almanya‘nın Duisburg şehrinde eski demir çelik fabrikasında Mercan Dede Ensemble ile Elif Şafak, "...
EMOJİLE

"Avrupa Edebiyatı Türkiye’de-Türkiye Edebiyatı Avrupa"da projesi kapsamında Almanya‘nın Duisburg şehrinde eski demir çelik fabrikasında Mercan Dede Ensemble ile Elif Şafak, "Aşkın Sesleri" başlıklı bir konser verdi. Konseri Almanlar büyük coşku ile izlerken kimi Türkler ise içten içe Şems‘e, Mevlânâ‘ya ve Edward Said‘e buruk bir selam gönderiyordu.

Zaman’dan Musa İğrek’in haberi… İlk bakışta huzursuz bir soğukluk kaplayıveriyor. Ürkmemek elde değil. Tarife pek yanaşmayan demirden kuleler, irili ufaklı atölyeler, demir yığınları… Havanın soğukluğu da beyaz geceye eklenince kapıda bekleşenler sıcak bir şeylerin peşinde. Kimi içeri girmenin ‘bir yolu’nu ararken, kimileri de adının listede olmasının sevinciyle içeri süzülüyor. Konser başlamak üzere. Kapılar kapandı. Ziller çalıyor ve ızgaralara batmamak için diken üzerinde yürüyen kadınlara, bir an önce yerine geçmek isteyen kalabalık eşlik ediyor. Yer Almanya‘nın Duisburg şehrinin eski devasa demir çelik fabrikası. Şimdilerin kültür sanat merkezi.

Şehrin en görkemli mekânlarından biri olan demir çelik fabrikasına önceki akşam tasavvuftan, Mevlânâ’dan beslendiklerini sık sık dile getiren Elif Şafak ve Mercan Dede misafir oldu. İkili, Goethe Enstitüsü‘nün "Avrupa Edebiyatı Türkiye’de-Türkiye Edebiyatı Avrupa’da / Kültür Köprüleri" projesi kapsamında, Sounds of Love (Aşkın Sesleri) başlıklı bir konser için bir aradaydı. Türkiye’nin 24 kentini ve 8 Avrupa ülkesini kapsayan bu anlamlı etkinliğin son durağı Brüksel‘den önce düzenlenen konsere dair söylenecek çok şey var. Proje ekibinin başarılı çalışması ortada ama Landschafts parkını dolduran kalabalığa konserin ardından kekremsi bir tat kaldı desek yeridir. Filmi başa sarmakta yarar var. Zira taşlar o zaman yerine oturacaktır.

Sahneye önce Mercan Dede ve genç ekibi çıktı. Biraz daha kulak verince Mercan Dede‘nin geçtiğimiz yıl açılışı yapılan "Fransa’da Türkiye Mevsimi" repertuarını birkaç minik değişiklik yapıp sunduğunu hemen fark edebiliyordunuz. Ancak bu kez ona üç misafir daha eşlik etti. Konser salonunu yaklaşık beş yüz kişi doldurmuştu. Çoğu da Alman’dı. Ve böyle bir konser onlar için bulunmaz bir hint kumaşıydı. Mercan Dede parçalarını çalarken sahnenin kenarında yükselen merdivenlerden semazen kılıklı bir kadın dansçı belirdi. Yaptığı işi bir ‘show’ olarak bellediği her halinden anlaşılan dansçı, huşu (!) içinde müziğe eşlik ediyordu. Alışıldık Mercan Dede parçaları bir bir ilerlerken dansçı ayinini (!) tamamlayıp kayboldu. Vakit sarı papuçlarıyla Berlinli dansçı Kadir ‘Amigo Memiş’in. O da performansını icra edip ayrıldı.

‘BİRLİKTE SAHNEYE ÇIKIP AŞKI ANLATACAĞIZ’

Bir süre sonra sahneye ‘semazen’ kostümlü bir başka genç çıktı. Kostümünün en ilginç parçası döndükçe renk renk ışıklar saçan pilli tennureydi. Dansçı kadın da onunla birlikte görünüverdi. İkili sahnenin meydanında gönüllerince dans ederken hayatları boyunca bir sema ayinini izlemediklerini söylemek mümkündü. (Bu gariplik konser sonrasındaki kokteylde epey dile düştü.) Türkler bir yana, Almanlar için çokça cezbedici bu etkinliğin ardından Türk kökenli Hollandalı genç piyanist ve şarkıcı Karsu Dönmez bu kez Mercan Dede ve ekibine eşlik etmek için dinleyici karşısındaydı.

Çok vakit kaybetmeden sıra Aşk romanının yazarına, Elif Şafak‘a geldi. "Birlikte sahneye çıkıp aşkı anlatacağız" faslı yavaş yavaş başlıyordu. Siyahlara bürünen Şafak, kahverengi kadife bir koltuğa oturdu, kucağına Aşk romanının İngilizcesini de alarak parça parça okumaya başladı. Şafak, okumalarını genel olarak İngilizce yaptı, kısa bir süre de Türkçe okudu. Salonu dolduran Almanların çoğu ise okumaya Fransız kalmıştı. Şafak okuma yaparken kanatlı semazen figürünün Hezarfen Ahmet Çelebi‘yi andıran bir edayla İstanbul‘un semalarında dolaştığı klip de duvarda dönüyordu. Bir vakit sonra okuma da bitti.

Ney yine demine akmaya başladı. Elif Şafak kadife koltuğunda konseri dinlemeye çekilirken meydana yine iki dansçı çıktı, bu kez sema etmeye niyetliydiler. Sahnenin meydanında turlamaların ve baş kesmelerin ardından ‘performans’ başladı. Salondaki coşku sürerken meydana minik bir çocuk, sema kıyafetiyle çıktı. Ne yaptığından habersiz olan Emir (sırtındaki kaftana yazılan kocaman sarı harflerden ismini anlıyorsunuz), abileri, ablaları gibi fır fır dönmeye başladı. Gariplikler silsilesi artıyordu. Konserin sonuna yaklaşıldığı belliydi. Müzik vaktini tamamladı. Sesler sustu.

Konserin sonunda ‘sahne’ alan herkes, el ele seyirciyi selamladı. Güzelim demir çelik fabrikası ‘biz’ Türkler sayesinde çokça oryantalizm kokan, biraz egzotizm sosuna bulanmış bir konsere ev sahipliği yapmış oldu. Türk ve Alman kimi izleyicilerden Şems‘e, Mevlânâ‘ya ve Edward Said‘e buruk bir selam göndermek düştü. Kimi de toparlanmak için soğuğa rağmen kendini Duisburg‘un beyaz gecesine teslim etti.