Aşırı Gürültülü ve İnanılmaz Yakın

Etkinlikler
Aşırı Gürültülü ve İnanılmaz Yakın’ın ana karakteri Oskar Schell, icatlar yapmayı durduramazken Bilinmeyen’de Joshua Ferris, karşımıza yürüme episodlarının önüne geçemeyen bir karakter çık...
EMOJİLE

Aşırı Gürültülü ve İnanılmaz Yakın’ın ana karakteri Oskar Schell, icatlar yapmayı durduramazken Bilinmeyen’de Joshua Ferris, karşımıza yürüme episodlarının önüne geçemeyen bir karakter çıkartıyor.

Zihninde icatlar yapmaya sonsuza dek devam edeceğinden korkan Oskar, yüzmeyi bıraktıkları takdirde ölen köpekbalıklarını anımsayarak kendinden endişe ediyor; Ferris’in Bilinmeyen’inde Tim, tamamen mekanik bir sorunla boğuşmakta: kriz benzeri yürüme episodları geçiriyor ve her seferinde ailesinden, evinden ve hayatın kendisinden biraz daha uzaklaşıyor. Yürümeyi bıraktığında başına ne geleceği, en az hareket halinde olmaya mahkum köpekbalıklarının durumu kadar karanlık. 1974 doğumlu yazar Ferris, Bilinmeyen’le kendisini Ve İşimiz Bitti’yle tanıyan okuru biraz şaşırttı denebilir; Ve İşimiz Bitti’nin kara mizah eşliğinde ortaya koyduğu çalışan insan çilesi, bu ikinci romanda yerini kapkara bir dünyada yapayalnız insanlara bırakıyor. Romanını nasıl tanımladığı sorulunca şöyle diyor Ferris:

"Her şeyden önce bedenini yürümekten alıkoyamayan bir adam hayaliyle başladım ve geri adım atmadım. İstediğim şey romanı uçlara çekmekti; hastalık nasıl uç bir durum ise, roman da aynen uçlarda gelişsin istedim. Bütün bunları kurgularken amacım bazı temel şeylerin dokularına biraz ışık tutmaktı. Yaşamı yaşanılır kılan nedir tam olarak?" Şu anda üzerinde çalıştığı metnin bir dedektif romanı olduğunu söyleyen Ferris, özellikle günümüz insanının iş ortamını romanlarına geri plan olarak dokumasıyla dikkat çekiyor. Kendi çalışma ortamı ve tercihleri sorulduğunda cevabı romantizmden oldukça uzak: "Yazıya herhangi bir iş gibi yaklaşıyorum. Mesai yapmam gerek. Yoksa günün sonunda elime bir şey geçmez. Üstün bir iş değil bu, iş işte. Tuvaleti onarman gerekse esin gelmesini beklemezsin. Bir cümleyi düzeltmen gerektiğinde de aynı şey söz konusu." Esin perileri olmadan çalışamayan bir tesisatçı fikrinden hoşlansam da, Ferris’in "çalışma" kavramına yaklaşımının berraklığını ilgiye şayan bulduğumu söylemeliyim. E.L. Doctorow, yazı yazmanın toplum tarafından kabul gören tek şizofreni biçimi olduğunu iddia ediyor örneğin ve bu iddia dahi, Ferris’in gerçekçi ve sade yaklaşımıyla yan yana geldiğinde, hem yazıyı hem de akıl hastalığını fazlasıyla romantikleştiriyor gibi…