Nobel ödüllü iki yazar neden yumruklaştı?

Edebiyat
Yakın zamandı. Sosyal medya “Marquez öldü” haberiyle çalkalanmıştı. Yalan haberdi. Ardından, Marquez’in Alzheimer olduğu ve artık tek bir kelime bile yazamadığı açıklandı, doğru habe...
EMOJİLE

Yakın zamandı. Sosyal medya “Marquez öldü” haberiyle çalkalanmıştı. Yalan haberdi.

Ardından, Marquez’in Alzheimer olduğu ve artık tek bir kelime bile yazamadığı açıklandı, doğru haberdi. “Eyvah” dedim, “Bir yumrukla yerle bir olan dostluğu onarmak için zaman da, takat da kalmadı demek.”

Dostluk Gabo ile Mario’nundu. Yumruk da Mario’nun Gabo’ya attığı. Gabo, 1982’de Nobel Edebiyat Ödülü’nü alan Gabriel Garcia Marquez; Mario ise 2010’da Nobel Edebiyat Ödülü’nü alan Mario Vargas Llosa…

İşte bu yüzden, Latin Amerika Edebiyatı’nın “Boom” döneminin iki önemli isminin mektuplaşmayla başlayan, can yoldaşlığı ve komşulukla süren ve bir yumrukla sonlanan dostluğunu anlatan, “Gabo ve Mario” kitabı elime geçince ilk işim o yumruğun anlatıldığı bölümleri okumak oldu. Bu, kitaba yaptığım büyük bir haksızlıktı ama yapmıştım!

MEKTUP ARKADAŞLIĞI

Öyle ya, mektuplar aracılığıyla çoktan dost olmuş ikili, 1967’de ilk kez karşılaştığında Gabo, Mario’yu sıkıca kucaklamış ve ayaklarını yerden kesmişti. 1976’da bir filmin galasında karşılaştıklarında ise Mario, Gabo’nun ayaklarını yerden kesecekti ama bu kez sevgi dolu bir kucaklaşmayla değil; tam gözüne patlattığı sıkı bir yumrukla. İyi de neden atılmıştı bu yumruk? Yumruğun edebi kaygılarla mı, kişisel nedenlerle mi, siyasi görüş ayrılığından mı, duygusal hezeyanlardan mı atıldığının yanıtını, okurun kitap sayfalarındaki serüvenine bırakacağım elbette ama kendi adıma huzura erdiğimi söyleyebilirim. Peki ya, orta yerde bir daha geri dönülemeyecek bir pişmanlık var mıydı? Öyle ya okurlardan esirgenen, ortak yazılacak bir roman hayali duruyordu ortada. Nereden mi biliyorum bunu, Gabo söylüyor: “Sevgili Mario, dört elle roman yazma fikrimden hoşlanmış olmana bilsen ne kadar sevindim. Bu bana büyüleyici bir şey gibi görünüyor. Bu fikir uzun yıllardan beri kafamda, ama Perulu bir suçortağı bulamadığım için bir türlü hayata geçiremiyordum, zira bu şekilde ‘ihanet’ duble, eksiksiz ve kesinlikle olağanüstü olacaktı.” “Kolombiya ve Peru arasındaki savaşın hikayesini yazmamız lazım” diyor Gabo. Mario, Peru tarafını didikleyecekti, Gabo Kolombiya tarafını…

BOOM HAREKETİ

En iyisi yumruk olayını bir yana bırakıp “Gabo ve Mario”nun sayfalarıyla 60’ların Latin Amerikası’nda edebiyat adamlarıyla siyasilerin dünyasında turlamak. Zira, kitapta “Sakallı devrimcilerin Sierra’dan inip Havana’ya girdikleri” günler ile kesişen “Latin Amerika Edebiyatı’nın patlama yapıp dünya çapında bir referansa dönüştüğü” zamanları okuyoruz, ayrıntılarıyla.
“Gabo ve Mario”, Boom hareketinin en önemli temsilcilerinden Marquez ile Llosa’nın ilişkisini konu alan bir inceleme – araştırma kitabı. Kitapta Küba Devrimi günlerini ve Latin Amerikalı aydınların “devrimin coşkulu muzafferlerinin” arabalarına binişlerini okumak da hayli eğitici, söylemeliyim.

Akımın temsilcilerinden bazılarının daha isimlerini yazmalıyım; Carlos Fuentes, Angel Gonzalez, Carlos Franqui, Felix Grande, Julio Cortazar. “Gabo ve Mario”dan bir cümleyle de Boom’culara bir selam yollamalıyım:

“Mensuplarının büyük edebi kalitesine eşlik eden bir dizi tesadüf, İspanyolca edebiyatta tüm zamanların en şiddetli depremini tetikledi. Her şey 60’ların başında şekillendi ve 1967’de Yüzyıllık Yalnızlık adlı romanının yazılması, Gallegos Ödülü’nün de Llosa’nın Yeşil Ev romanına verilmesiyle karşı konulmaz bir gerçeklik kazanmaya başladı.”

Kitap Angel Esteban ile Ana Gallego’nun ortak çalışması. Esteban’ı, dikkatli okurlar “Gabo ve Fidel” kitabının da yazarı olarak hatırlayacaklardır.

Esteban ile Gallego kitabı yazarken Gabo ve Mario ile ve yakın çevresindekilerle röportajlar yapmışlar. Daha önce yayınlanmamış mektuplar, edebi söyleşiler, gazete kupürleri, Gabo ve Mario’nun pek özel fotoğrafları hallaç pamuğu gibi atılmış. O nedenle okur için Gabriel Garcia Marquez ‘Gabo’, Mario Vargas Llosa da ‘Mario’ oluveriyor zaten.

Yazımı, “Gabo ve Mario’dan bir cümle ile bitireceğim izninizle: “Güvenilir bir kaynaktan edindiğimiz bilgiye dayanarak güncel edebiyatın iki dahisinin uzun süreden beri çok gizli ve aralıklı bir şekilde temas halinde olduklarını biliyoruz. Aralarında geçen o şey, dostları, politik duruşları, eşleri sadece onları ilgilendirir. Kimse ne olduğunu bilmiyor. Gerisi artık tarih; bir dönem dostken sonra düşman olan ve bu dünyadan göçerken birbirlerinin nesi olacaklarını ancak Tanrı’nın bileceği iki edebiyat dahisinin tarihi…”

Latin Amerika Edebiyatı’ndan ve edebiyatçılarından söz ederken “Padilla Olayı”na değinmezsek yazımızın içinde bir kara delik oluşur. Şair Heberto Padilla’nın soyadıyla anılan olay, 1968’de başladı ve etkisi 1971’de Padilla’nın “Castro Devrimi’ne muhalif bir yazar olmak ve yıkıcı faaliyetlerde bulunmakla” suçlanıp tutuklanmasıyla zirve yaptı. Padilla’nın tutuklanmasına karşı çıkanlar Küba rejiminin Stalinleşmesinden sözederek protestolar düzenlediler. Mario Vargas Llosa, Carlos Fuentes, Jean Paul Sartre, Octovio Paz gibi birçok Boom yazarı ve aydın, Castro’ya verdikleri desteği geri çektiler. Elli dört imza toplanmıştı, tek eksik imza Garcia Marquez’inkiydi…

Vatan