Mart ayı dergilerinde neler var?

Edebiyat
İşte karşısınızda Mart ayı dergileri… UMRAN: İSLAMCILAR MUHAFAZAKARLAŞTI MI? Umran Dergisi’nin Mart ayında yayınladığı 235’inci sayısı  “İslamcılar muhafazakarlaştı mı? Siyasi klişeler, gündemde...
EMOJİLE

İşte karşısınızda Mart ayı dergileri…

UMRAN: İSLAMCILAR MUHAFAZAKARLAŞTI MI?

Umran Dergisi’nin Mart ayında yayınladığı 235’inci sayısı  “İslamcılar muhafazakarlaştı mı? Siyasi klişeler, gündemdeki muhafazakarlık ve gelecek” başlığıyla çıktı. Umran’ın bu sayısında hangi konular var? Birlikte bakalım…

Yaklaşan yerel seçimler siyasi, sosyal ve iktisadî manipülasyonları günden güne arttırıyor, görünen o ki artıracak da. Yargı darbe girişimiyle başlayan “operasyon süreci” farklı bir yöne doğru evrilirken ortaya çıkan dinleme listeleri akışkan gözetim zamanlarının basit bir göstergesiydi aslında. Hakikat ne olursa olsun dindarların güvenilirliği ve masumiyetine ilişkin kabuller son aylarda olağanüstü ölçüde sarsıldı maalesef. Yolsuzluk iddiaları sadece bir sebep olmuş olabilir. Fakat bu tür iddialar şayiaya dönüştüğünde eminlik vasfının ciddi ölçüde yara alacağı da unutulmamalı. Bu yüzden adil şahitler olmayı her şeyden daha çok önemsemek gerekiyor. Teşhir/dikizleme kültürünün günden güne yaygınlaştığı bir vasatta muhafazakârlık ve İslâmcılık ekseninde aktüel meseleleri ele almanın faydalı olacaktır.

Muhafazakârlık kavramı geç modern kültüre sahip ülkelerde olduğu gibi Türkiye’de de, yaygın olarak AK Parti’nin iktidara geldiği günlerden başlayarak hem sağ hem de sol ve hem de İslâmcı çizgi açısından paradoksal problemler ortaya çıkarmaya başladı. AK Parti, muhafazakâr demokrasi adını verdiği bir anlayışın içini doldurmaya çalışmış, kendini muhafazakâr bir ideolojik zemin üzerine oturtmak istemiştir. Ancak muhafazakârlığın popüler bir siyasi söylem olmaktan çıkarılıp, bir ideoloji haline getirilmek istendiği bu dönem aynı zamanda tüm dünyada ideolojilerin bittiğinin söylendiği bir zamana denk gelmiştir. Belki de AK Parti, kendisini siyasal merkezle açık kavga etmeden sürdürülebileceği pozisyon alışı “muhafazakârlık” olarak görmüştür ki, din ve gelenekle pozitif bir bağ kurabilme imkânını ona verebilmektedir.

Sözünü ettiğimiz muhafazakârlık kavramı ne Müslüman’ı ne onun tarihsel tecrübesini ne de yaşadığı hayatın anlamını açıklamaya yetmez. Unutmamak lazım ki İslâm başkalarının değil yalnız kendi kalıplarına sığar ve kendinin kalıplarına dökülerek ancak hakkıyla anlaşılabilir. İslâm’ın mahiyeti itibariyle modernliğin değişim kavramından çok farklı olan başka bir değişim telakkisine sahip olduğunu unutmamalıyız. Bu yüzden batıdaki gibi bir muhafazakârlık tanımı yapılması pek mümkün gözükmemektedir. Buna karşın modernleşme sürecimizin pejoratif kavramlarından gericiliğin miadını doldurmasının akabinde bu bağlamda söylenmek istenen her şeyin yükünün muhafazakârlığa ihale edildiğini söylemek yanlış olmayacaktır.

Bilindiği üzere AK Parti kurucuları, İslâmcılığın temsilcisi olmadıklarını net olarak söylüyorlardı. Fakat aynı zamanda tüm bölgeye egemen olan İslâmî kodlarla yola çıktıklarını, dindar olduklarını, ama insan hakları ve demokrasi başta olmak üzere pek çok evrensel değerin İslâm’la zaten zıtlaşmadığını ifade ediyorlardı. İçinde bulunduğumuz dönemde AK Parti’nin durumu, giderek İslâmcı dile yaklaştığı ve belki ideolojik çizgilerini biraz daha belirginleştirdiği bir hal almaktadır. Başbakan’ın bazı taleplerini muhafazakâr refleksler olarak açıklayabilmek mümkün, “dindar nesil yetiştireceğiz” mottosu bu durumu daha belirgin kılmaktadır. Buna yurtiçi ve yurtdışı ilişkilerin mahiyetine dair bir çok doneyi de ekleyebiliriz. Özellikle Arap uyanışı, Mısır ve Ortadoğu’da yaşanan gelişmeler, AK Parti’de İslâmcılık olarak anabileceğimiz vurgunun giderek arttığının işareti olarak değerlendirilebilir.

Bazı Başlıklar:

Muhafazakârlık Ne Ayrı Ne Gayrı

Mustafa TEKİN

AK Parti Miadını Doldurdu mu?

Sıbğatullah KAYA

Muhafazakârlık İslâmcılığın Alternatifi mi?

Hasan Ufuk AKTAŞLI

Muhafazakârlık Üstüne Bir Soruşturma

Abdurrahman Arslan, Ferhat Kentel,

Besim F. Dellaloğlu, Bekir b. Özipek

Parçalanıp Birbirine Zulmetme,

Birbiri ile Savaşma

Burhanettin CAN

İnsanın Yaşadığı Fenomenler

Naci CEPE

İletişim: www.umrandergisi.com

İTİBAR’IN MART SAYISI ÇIKTI

İtibar, 30. sayısı olan Mart sayısında şair Haydar Ergülen’le yapılmış bir söyleşi ve doksan kuşağının önemli isimlerinden şair Ahmet Murat hakkında kapsamlı bir yazı da yer alıyor.

İbrahim Tenekeci’nin yönetiminde aylık olarak çıkan İtibar, her zamanki gibi usta çizer Hasan Aycın’ın çizgisiyle açılıyor. Hemen arkasından, Süleyman Çobanoğlu’nun “Gemici Hasan Ağıdı” şiiri geliyor. Derginin şiir sayfaları İbrahim Tenekeci’nin “Berhayat”, Hüsrev Hatemi’nin “Yandın Ey Biçare Dil” ve Mustafa Akar’ın “Omerta” başlıklı şiirleriyle devam ediyor. Bu sayının diğer şairleri ise, Said Yavuz, Tuba Kaplan, Mehmet Tepe, Yağız Gönüler, Dilek Kartal, Melih Tuğtağ, Mehmet Emin Küçüker, Gökhan Ergür, Soner Karakuş ve Langston Hughes. Arka kapakta ise Cevdet Karal’ın “Durgunsun Diyorlar” şiiri yer alıyor.

Derginin Mart sayısının öykü sayfalarında Selçuk Orhan’ın “Suyun Tükendiği”, İsmail Özen’in “Babamın Şarkısı”, Işık Yanar’ın “İçimizdeki Saat”, Akif Hasan Kaya’nın “Tanık”, İsmail Isparta’nın “Cabilsa” ve Numan Altuğ Öksüz’ün “Annem Bekler” öyküleri bulunuyor. Bu sayının sürprizlerinden birisi de Ahmet Kekeç’in yazmakta olduğu romandan “Günlerin Yorgunluğu” başlıklı bir parçanın dergide yayınlanıyor olması.

Haydar Ergülen Söyleşisi ve  Ahmet Murat Şiiri İncelemesi

İtibar’ın Mart sayısında şair Haydar Ergülen ile Furkan Çalışkan konuşmuş. Yeni bir kitapla okuyucusunu selamlayan Ergülen’le şiir ve hayat üzerine kapsamlı bir söyleşi gerçekleştirilmiş. Dergide öne çıkan bir diğer çalışma da, Ahmet Edip Başaran’ın doksan kuşağının önemli şairlerinden Ahmet Murat üzerine yazdığı emek mahsulü inceleme yazısı. Derginin bu ayki bir diğer sürprizi ise Kemal Sayar. Bu sayıyla birlikte düzenli olarak İtibar’da yazmaya başlayan Sayar’ın ilk yazısı “Değerse Bir Melek Kanadı” başlığını taşıyor. İstikrarlı yazılarıyla her ay okuyucuyla buluşan İhsan Fazlıoğlu “Türk Milleti’nin Mefhûmu” başlıklı yazısıyla dergide. Leylâ İpekçi “Aşığın Adı Maşukun Harfleriyle Yazılırken”, Atasoy Müftüoğlu “Hiç Bir Yere Gitmeyen Yollarda Yürüyoruz”, Tarık Tufan “Gerçekle Yetinmek”, Güven Adıgüzel “Şehr-i Mukaddesin Sesi: Yasmin Levy” başlıklı yazılarıyla derginin düzyazı sayfalarında yer alıyorlar. M. Fatih Andı, Mustafa Ruhi Şirin, Suavi Kemal Yazgıç, Belya Düz, Ercan Yılmaz, Akif Hasan Kaya, Ali Oturaklı ve Zeynep Fırtına ise yazılarıyla İtibar’ın Mart sayısına katılan diğer isimler.

İletişim: www.itibardergi.com  

MAHALLE MEKTEBİ DERGİSİNİN 16. SAYISI ÇIKTI!

16. sayısı ile okurlarının karşısına çıkan Mahalle Mektebi, edebiyatta merkez ve taşra algısının değiştiği, sorgulandığı günümüzde, tartışmalardan uzak kalarak, nitelikli edebiyat üretmek ve edebiyatın hayat ile temasını koparmamak gayretinde. Derin bir dergicilik kültürü ile tanıdığımız Konya’dan “Merhaba” diyor.

Edebiyat dergilerinin hatıralar dünyası Dergi Büroları’nı dosya konusu yapan dergi, bu dünyanın bir atlasını hazırlıyor.

Şiir;

“Yine tellere takılıyor uçuşan yüreklerimiz / Kanamak için bahane mi gerek?” mısralarını ve Naci El Ali çizimlerini hatırlatan kapak fotoğrafı ile açılan derginin ilk şiiri Murat Özel’e ait. “Hafif Yaralama” başlığını taşıyan şiir başlığına muhalif hareket ederek, atladığımız birçok gerçekliği yaralarımızı da tazeleyerek gösterirken bizi iç sayfalara uğurluyor.

Nergihan Yeşilyurt’un “Romantizmin İcadı” bizi ikinci şiir olarak karşılarken, üçüncü şiirde bizi bir sürpriz bekliyor: Bir yıla yakın zamandır şiir yayımlamayan Şeyma Aydın’ın “Başka” isimli şiirini okuyoruz. Ertuğrul Rast ise tek kelimelik mısralardan oluşan “Bir İnsan Niye Kanar Sorusuna Aranılan Cevaptır” şiiri ile bu sayıdaki yerini alıyor.

Sonraki sayfalarda bizi Burhan Sakallı, Rıdvan Ünal, Dursun Göksu, Melih Tuğtağ, Özgür İren Bayram, A. Çağrı Bayındırlı, Rengin Hazal, Merve Keskin karşılıyor. Aleyda Jeneska’nın ve Ömer Onaylı’nın ilk şiirlerini de dikkate değer buluyoruz.

Şiir çevirileri de ilgiyle takip edilen dergi bu sayıda, Muhammed El-Mâğut’un “Hainlik Projesi” şiiri ile John Montague’nin “Âdem Elması” isimli şiirini edebiyatımıza kazandırıyor.

Öykü;

Mektebin 16. sayısında biri çeviri olmak üzere toplam on bir öykü bulunuyor. Her sayısında gençlere özel önem veren dergi bu sayısında, ilk kez öyküsü yayımlanan Ebuzer Şamil’in,  “Soyutlaşan Somutluk” öyküsünü okurla buluşturuyor.

Derginin öykü sayfaları Mehmet Kahraman’ın “Unutulmayanlar” isimli öyküsüyle açılıyor. Uzun öyküler ile tanıdığımız Kahraman bu sayıda okuyucusunu şaşırtarak küçürek bir öykü yazıyor.

Numan Altuğ Öksüz “Şeref Madalyası”yla derginin ikinci öyküsünü yazıyor. Öykü zor zamanlar olan doksanların son yıllarında bir Milli Eğitim Müdürünün görevden alınmasını konu ediyor.

Ali Güney’i bu sayıda iki öykü ile görüyoruz. Dergi Büroları başlıklı dosyada “Bizim Öykümüz” ismiyle ve dergi kadrosuna ithafen yazdığı öyküsü; dergi bürolarındaki edebiyat sohbetlerinden, hayatın içine, hayatın içinden edebiyat ütopyasına koşarken, sanatçının ikilemini de incelikli üslûbuyla yansıtıyor. Öyküler bölümünde yer alan “Rüya Penceresi”nde bir şair adayının rüyasını konu ediyor.

Bu sayının diğer öykücüleri ve öyküleri ise şöyle; Hüzeyme Yeşim Koçak “Martin Lings’in Kedisi”, Orhan Onuk “Lavanta Kokusu “, Meral Afacan Bayrak “Kadife Ses”, İlker Aslan “Sis”, Hacer Özdemir “İki Öykü”, Mustafa Alperen Mercan “Düğme Düğme Uykusuzluk” ve çeviri eser olarak Hişam Mutavi “Döngü”.

Söyleşi;

Dergide iki söyleşi bulunuyor. İlk söyleşiyi Ertuğrul Rast “Şiirden Poetikaya” başlığı altında Hakan Şarkdemir ile gerçekleştiriyor. Şarkdemir şöyle diyor: “Bir şairin kaderi, gerçek anlamda bir şairin kaderi, milletinin kaderiyle çakışıktır diye düşünebiliriz. En azından klâsik ve modern şair için bunu söyleyebiliriz.”

İkinci söyleşi Mahalle Mektebi’nin hayatla temasının da bir kanıtı. Üç yıldır zulüm altında bulunan Suriye’den bir genç ile gerçekleştiriliyor. Muhammet İkbal Şenol’un söyleştiği Ubada Yusuf, Suriye gerçeğine tüm çıplaklığı ile dokunuyor.

Dosya;

Dergi nedir sorusundan başlayıp genişleyen dosyada dergi bürolarının; edebiyatın ve sanatkârlığın hakkını vermek adına birer mektep olma özelliğinden, söz ustaları ile bir arada olmanın verdiği neşeye, çokluk izbe pasajlarda güçlük ile açılan dergi bürolarının şehrin havasına ve gönüllere kattığı incelikten, edebiyat dünyasının kurucu çevreleri olması işlevine kadar birçok konu ele alınıyor.

Diriliş, Edebiyat, Mavera, Yedi İklim, Hece, İpek Dili, Edebiyat Ortamı, Aşiyan, Hasret ve Divan gibi dergilerin büroları çeşitli yönleriyle ele alınıyor.

Kitap / Deneme / Sinema /Tiyatro;

Abdullah Kasay bu sayıda külliyat hacminde eserleri ile yaşayan kıymetli yazarlarımızdan Rasim Özdenören’in tabelaların yönlendirdiği günümüz insanı için yazılmış olan “Kent İlişkileri” kitabını ele alıyor.

Gökçe Özder ise “İçeriğin Estetikle İmtihanı” başlığını kullanırken, sayının söyleşi konuğu Hakan Şarkdemir’in Modern Epik Üzerine yazılarından oluşan Kahramanın Dönüşü isimli kitabını yazıyor.

İbrahim Alan, Ziya Paşa’nın “Dolaştım Mülk-i İslam’ı Bütün Viraneler Gördüm” mısrasını başlık olarak kullanıyor ve kendini yıkan Mısır gerçeğinden İslam dünyasına bakıyor.

Muammer Ulutürk “On Yıl Arası Takvimden Notlar”ından bugün henüz kırkına ulaşmış olan neslin de ortak notlarını yazıyor. Betül Ok “Şair Yabancılığı”, Emre Tan ise “Cenin” isimli denemesi ile okurla buluşuyor. Tayyip Atmaca “Demek Gidiyorsun Reis”, Ayşe Köroğlu “Dünyam / Boşluk”, Rukiye Yürüç “Zilletten Visâle Satranç”, Atilla Yaramış “Nur Üstüne Nur” sayının diğer denemeleri.

Sinema yazılarında Fatih Dere 1953 yapımı, yönetmenliğini Yosujiro Ozu’nun yaptığı “Tokyo Hikâyesi”ni yazıyor. Japon sinemasının Akira Kurosawa ile beraber en büyük iki yönetmeninden biri olan Ozu’nun ismiyle müsemma filmini tüm yönleriyle ele alınıyor.

Yusuf Dinç “Kenan’da yok ışık; cimri ve antigone” başlıklı yazısıyla bu sayının tiyatro bölümünde yer alıyor. Nergihan Yeşilyurt ise “İnsan Düğmesi” köşesinde üçüncü kez edebiyat dünyasından haberleri yazıyor.

Son olarak bu sayıda ilk kez “Hayat Edebiyat” başlığı ile derginin çeşitli faaliyetleri hakkında haberler aktarılıyor.

İletişim: www.mahallemektebidergisi.com

HAKSÖZ “SEÇİM YEREL, KAVGA KÜRESEL!” BAŞLIĞIYLA ÇIKTI

Haksöz Dergisi, Mart 2014 tarihli 276. Sayısında yerel seçimleri ve Suriye Devriminin 3. Yılını manşete taşıdı.

“Kur’an’ın aydınlığına doğru” şiarıyla aylık yayınını sürdüren Haksöz Degisi, Mart 2014 tarihli 276. Sayısıyla okurlarının karşısına çıktı. “Seçim Yerel, Kavga Küresel!” manşetiyle çıkan dergi seçimlerin yanı sıra Suriye Devriminin 3. Yılını da kapağa taşıdı.

Hükümet-Cemaat savaşının geldiği nokta üzerinden yerel seçimlerin değerlendirildiği dergide, seçimlerde nasıl bir tutum takınmak gerektiği tartışılıyor. Dergide Gülen medya grubunun Suriye direnişine yönelik son yayınlarda sergilediği düşmanlık ve Kabataş İskelesinde başörtülü kadının saldırıya uğrayıp uğramadığı gündemiyle ilgili yorumlar da yer alıyor. Ayrıca 28 Şubat’la ilgili bir değerlendirmeye yer veriliyor.

Derginin öne çıkan gündemi ise Suriye Devriminin 3. Yılı… Gelinen noktada Suriye Devrimine yöneltilen suçlamalar ve devrimin kazanımları değerlendiriliyor.

İmam Ebu Hanife’nin hayatı ve mücadelesiyle ilgili önemli materyaller içeren bir makalenin de yer aldığı dergide Kur’an çalışmalarının yanı sıra kültür-sanat ve edebiyat yazıları da ilgiyle okunabilir.

İşte dergide yer alan yazılar:

Gündem – Yerel Seçimler ve Küresel Tercihler

Rıdvan Kaya – 3. Yılını Tamamlayan Suriye Devrimi ve 3 Soru

Murat Koç – Gülen Medyasının Suriye Düşmanlığı

Musa Üzer- Kabataş İskelesinde Taş Kesilen Kalbin Gösterdiği

Cüneyt Toraman – 28 Şubat: Modern Donkişotlar!

Haşim Ay – “Özerk Rojava” Projesi

Leenders & Heydemann – Suriye’de İlk İsyancıların Sosyal Ağları

Meir Cavedanfar – İran, İsrail ve Jest Siyaseti

Halil İncekara – Faiz Lobisi Üzerine Bazı Notlar

Mustafa Siel – Uhrevileşme ve Dünyevileşme

Ali Değirmenci – Işığı Gizlenen Kandil: İmam Ebu Hanife

Mustafa Yılmaz – Şiir Bir Zihniyet Meselesi midir Yağlı Bir Hoşaf mı?

Hatice Kübra Baytap – Ortadoğu’dan Türkiye’ye (Şiir)

Ali Ekber Konuk – Kitaplık

Bünyamin Doğruer – Derin Bir Ah (Şiir)

İletişim: www.haksozhaber.net

DİL VE EDEBİYAT DERGİSİ: “MEDENİYET TASAVVURUMUZA NE OLDU?”

Dil ve Edebiyat dergisi Mart 2014 tarihli son sayısında, ülkede siyasal bir kriz çıkartmaya dönük girişimlerin kültürel kodlarını  “Medeniyet Tasavvurumuza Ne Oldu?” şeklinde sorguluyor.

Dil ve Edebiyat dergisi Genel Yayın Yönetmeni Üzeyir İlbak, kaleme aldığı “Medeniyet Tasavvurumuza Ne Oldu?” başlıklı yazısında:

“Muhtelif cemaat ve topluluklar aracılığıyla din eksenli tezlerin üfürüldüğü; Kur’an’a dönüş, Kur’an eksenli düşünüş önerilerinin aynı gruplar tarafından sapıklık/sapkınlık olarak yaftalandığı ve kültür hayatının özenti bir hayata paralel kılınarak yazılı, görsel ve sosyal medyanın yıkıcılığı ile inşa edilen ‘enformatik cehalet’ günlerinde” umutların tüketildiğine dikkat çekiyor.

“Bugün artık hakikati en çıplak ve anlaşılır hâliyle ortaya koymak zorundayız” diyen İlbak, “topyekûn bir facianın eşiğinde” olduğumuz uyarısını yapıyor:

“Peşin hükümlerin/ön kabullerin, öğretilmiş teslimiyetin kutsallaştırıcı kolaylığına teslim olmadan; ‘dine karşı din koyanların’, ‘paralel din kuran’ cemaat/camia ve akımların, ‘peygambere twit çoğaltma’ talimatı verdiren cemaat önderlerinin sapkınlıkta ölçü tanımayan ve ‘peygamberi bir parıltı’ olarak kamyonetle taşıyanların sarhoşluklarından sakınarak hakikati söylemek burcundayız.”

Üzeyir İlbak, Samuel Hungtinton’un Medeniyetler Çatışması tezini hatırlatarak, çıkartılmak istenen krizin siyasal olmaktan çok medeniyet eksenli ve küresel boyutlu olduğunu vurguluyor:

“İnançta, düşüncede, yaşama tercihlerinde, yeni mekânların inşasında ve şehirlilik duyarlılığında tüm ilkelerimizi yitirme ile karşı karşıyayız.” diyen İlbak, “konfeksiyon bir kültürel anlayış”ın, konuttan yaşama alanlarına kadar tüm değerlerimizi tükettiğini belirtiyor:

“Cenazelerimizi alkışla uğurluyoruz; yemekler Boğaziçi’nde ‘alkolsüz’ barlarda yeniyor. Tarihî süreç boyunca tüm Vandal müdahalelere rağmen kültürel geleneğimizi koruduk; şimdilerde kendimiz yok ediyoruz. Ahlak görüşümüzün ve genel moral kavramlarımızın kaynaklara dönülerek inşasına ihtiyaç var.”

“Yüzyıllardır müşterek kültür hazinemizde var olan değerler bizi birlik içinde birleştiren en temel bağ oldu. Kültürel birliğin bize sağladığı ortak yaşama alanlarını hiçbir politik güçle elde etmemiz mümkün değildir.”

Dil ve Edebiyat’ın diğer önemli konusunu Rasim Özdenören üzerinde kaleme alınmış makeleler oluşturuyor. Mehmet Atilla Maraş “Yedi Güzel Adam’dan Biri: Rasim Özdenören” başlıklı yazısında Özdenören ile birlikte yaşadıklarından hareketle bir portre denemesi yapıyor. Hüseyin Yorulmaz ise Üstad Necip Fazıl ile Rasim Özdenören arasındaki ilişkiye dikkat çekiyor. Yakın çevresinde yer almış isimlerden biri olması bakımından Özdenören, Üstad’ın nazarından yansıtılıyor.

Dil ve Edebiyat dergisinin söyleşi sayfalarında bu ay “Sahaflık Önemli Bir Değişim Yaşıyor” diyen Prof. Dr. İsmail E. Erünsal yer alıyor. Dil ve Edebiyat için M. Nuri Yardım ile konuşan Erünsal, sahaflık ve sahaflar üzerinde on yılı aşkın süren çalışmalarını ve hazırladığı kitabını özetliyor.

Dil ve Edebiyat dergisinde öne çıkan diğer başlıklar;

İstiklal Marşı’nın Ruhu, Mustafa Özçelik

Şehitlik ve Çanakkale, Prof. Dr. Hikmet Özdemir

Türkiye Sanat Kurumu, Yusuf Akçay

Masa Örtülerini Kirleten Kuşlar -hikâye-, Cahit Çelikel

Sedat Umran Üzerine Bir Soruşturma, S. Sina Berk

Düşünebiliyorum -hikâye-,  Osman Koca

Cuma Gazeli –şiir-, Zafer Acar

Geceleyin Aya Karşı Yürümek -şiir-, Bahtiyar Arslan

Su Boyası -şiir-, Rasim Demirtaş

İletişim: www.tded.org.tr

AYİNE DERGİSİ’NİN KAPAK KONUSU: DİN VE ESTETİK

Edebiyat ve sinema dergisi olarak yola çıkan Ayine Dergisi her sayıda içerik ve görsel kalitesini artırarak yoluna devam ediyor. Seçkin bir okur kitlesi edinen Ayine Dergisi yine dopdolu ve özgün içeriğiyle 5.sayısıyla okurların karşısına çıkıyor.

Ayine’nin 5. sayısının röportaj ve kapak konusu “Din ve Estetik”. Bu bağlamda gerçekleştirilen röportajın konuğu birçok kitabın yanı sıra “Din ve Estetik” kitabının yazarı Dokuz Eylül Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Görevlisi Doç. Dr. Aydın Işık. Hayrettin Sonkan ve Abdurrahman Badeci, Işık ile “Sinema, Müzik ve Sanat bağlamında Din ve Estetik” konusunu uzun uzaya tartışıyor. Aydın Işık, Din ve Estetik hakkında merak edilen birçok sorunun cevabını Ayine okurları için cevaplıyor.

Her sayısında usta kalemlerden farklı yazarlara mihmandarlık eden Ayine Dergisi beşinci sayısında  “Antichrist/Deccal Kim?” isimli sinema eleştirisi ile Rıdvan Şentürk’ü, “Paya Düşen Üzerine” öyküsü ile Nihat Dağlı’yı, “Sanat Ne Olmamalıdır” makalesi ile Muhammed Özdemir’i ve “Gölgeye Asılı Şiir” isimli şiiriyle Şair/Yazar Mehmet Şamil Baş’ı Mihmandarlar bölümüne konuk ediyor.

Bu sayıda İbrahim Karpuz, Yusuf Ay, Emre Tüfekçi, Metin Erol, Ahmet Öztürk, Oğuz Eren Önal, Özge Çetinkaya şiirleri ile; Fatima Nur Aygümüş, Ayşe Nur Kanat, Nihal Polat, Halil Eser, Sa’d ve Metin Öztürk deneme, makale ve öyküleri ile katkıda bulunuyor.

Ayine’nin her geçen sayıda okuyucu kitlesi artıyor. Bunda şüphesiz edebiyat dergisi olmasının yanı sıra sayfalarında sinemaya da yer vermesinin etkisi büyük. Dünya sinemasından örnekler göstererek film eleştirilerine Ayine’den bakmak isteyenler bu sayıda Enver Gülşen’den ‘Torino Atı ve Nietzsche’yi, Baki Demirtaş’tan bilim kurgu film ve dizileri hakkında çeşitli örnekler vererek kaleme almış olduğu ‘Biri bizi Uyutuyor’u, Turan Demir’de ‘Iron Man 3 ve Oyuculuğun Geleceği’ hakkında yazmış olduğu Sinema yazısını, Şeyma Arslan’dan ise İran sinemasından ünlü yönetmen Macid Macidi’nin ‘Serçelerin Şarkısı’ film eleştirisini okuyacak.

Şiir, poetika, öykü ve denemelerin yanı sıra, sinema, tiyatro, fotoğraf, karikatür gibi çeşitli sanat dalları üzerine yazı ve çalışmalara yer veren Ayine Dergisi bu yönüyle de edebiyat dergileri arasındaki yerini gittikçe sağlamlaştırıyor.  Hatice Kübra Kula’nın çevirdiği Amerikan şair ve yazar Elizabeth Bishop’un “one art” şiiri ise dergini çeviri sayfasının bu sayıdaki şiiri.

Ayine’ye ulaşmak isteyenler güncel facebook ve twitter hesaplarından ve temsilciler vasıtası ile ulaşabilir.

İletişim: ayinedebiyat@gmail.com

GENÇ İSTİKBAL DERGİSİ 150. SAYISINI YAYINLADI

Genç istikbal dergisi 150. sayısıyla okuyucularıyla buluşuyor. Dergi mimar Semih AKŞEKER le şehir-kent ve mimari üzerine yapmış olduğu söyleşiyi kapağına taşıyor. “Üzerimize Kurulan Krallık, Beton İmparatorluğu” manşetiyle çıkan dergi gençlerin ufkunu açacak birbirinden değerli çalışmalarla okuyucusunun karşısına çıkıyor.

Derginin Mimar Semih Akşeker ile kent ve şehir algısını ve bu kavramların nasıl oluştuğunu, kentsel dönüşüm projelerini, yaşanılabilir Müslüman bir şehrin nasıl mümkün olabileceği üzerine yapmış olduğu röportaj bizlere yeni kapıları aralamamızı sağlıyor. İnsanca yaşanılabilir bir şehrin kapitalist düşünce ile sadece maddi boyut düşünülerek kurulamayacağını, aksi halde bu durumun oluşturduğu olumsuzları üzerimizden uzun vadede atamayacağımızı dile getiriyor.  Bunu yanı sıra Ubeyde Ensar Okutan kapitalist düzenin beton yığınına dönüştürdüğü şehirle insan algısını nasıl değiştirdiğini, modern mabetler AVM’lerin insanları çalış-tüket kısır döngüsü içerisine soktuğunu, tükettikçe varsın algısını oluşturduğunu ve bu çekim gücünden kurtulup hesaplaşmamız bilinçli davranmamız gerektiğini ifade ediyor.

Murat Berk sermayenin oluşturduğu acımasız kentlerde sahibi olmayan bir neslin oluşmaya başladığını, eski güzele olan hasretini çok ince bir üslup ile “Bu Şehir Girdap Gülüm” adlı yazısıyla ifade ediyor. Dergi dosya konusu dışında Çanakkale şehitlerini anıyor. Ekrem Şama Çanakkale’de kazanılan büyük zaferi ve şaire  ‘bedrin arslanları ancak bu kadar şanlı idi’ dizesini yazdıran ruhun nasıl kazanıldığını Eğitim Subayı Mehmet Hilmi Bey’in hatıralarından bölümler sunarak bizlere aktarıyor.

Her ay yapmış olduğu çalışmalarıyla bizleri birbirinden farklı coğrafyalarla, kültürlerle tanıştıran Lütfullah Tarhan’la bu ay 541 yıl boyunca Osmanlı hâkimiyetinde kalmış, genç imparator Büyük İskender’in ülkesi Makedonya’dayız. Yazarımız bu değerli çalışmada bizlere Makedonya’nın Osmanlı ve İslam için ne kadar önemli olduğundan, hala Türkiye ve Makedon halkı arasında süregelen gönül bağından ve bu bağın misyonerlik çalışmalarıyla koparılmak istenmesinden, etnik, demografik, kültürel-tarihe kadar birçok bilgiyi başarılı bir şekilde aktarıyor. Ve her sayıda olduğu gibi  bu sayıda da birçok değerli çalışmalarıyla  Genç İstikbal Dergisi bu ay dopdolu…

İletişim: www.gencistikbal.com.tr

TANPINAR’IN “GARİP” ŞİİR KARALAMALARI İLK KEZ KİTAP-LIK’TA

Yapı Kredi Yayınları’nın iki aylık edebiyat dergisi Kitap-lık’ın Mart-Nisan sayısında Orhan Veli arşivinde bulunan Tanpınar şiirleri ilk kez gün ışığına çıkıyor.

Orhan Veli arşivindeki Mîna Urgan mektubunun arka sayfasında, Ahmet Hamdi Tanpınar’ın Garip şiirini taklit ettiği sekiz kısa şiir eskizi bulundu. Yücel Demirel’in çeviri yazısıyla latin harflerine aktarılan şiirlerde Tanpınar’ın İkinci Dünya Savaşı ortamında güncel olaylara ve hayata bakışı, Ali Nihad Tarlan ile ilişkisi ve esprili kişiliği görülüyor. Özellikle Tanpınar araştırmacıları bu yepyeni konuyu farklı yönleriyle ele alacaklardır… Şiirlerin sunuşunda şöyle deniyor:

“İÜ Edebiyat Fakültesi, Lâleli’deki Zeynep Hanım Konağı’nda henüz (1942’de yandı). Ahmet Hamdi Tanpınar, asistanı Mehmet Kaplan ve Halide Edip’in asistanı Mîna Urgan ile birlikte sınav gözetmeni.

CİGARANIN DUMANI

Mîna cigara içiyor

Kaplan esniyor

Ben düşünüyorum.

Çayımız gelince hepimiz birden sevineceğiz.

Kim demiş ki hayat kötüdür

şiirine bakılırsa Tanpınar, can sıkıntısından kendine bir eğlence bulmuş: Garip’e nazire sayılabilecek yergili, nükteli, şakacı şiirler karalamakta…

Mîna Urgan işte bu şiir müsveddeleriyle dolu kâğıdı Ankara’ya, Orhan Veli’ye gönderivermiş. Hocasının maharetini görsün istemiş. Ama kâğıdın arkasına bir not yazarak uyarmaktan da kendini alamamış: Orhan Veli’nin bir muziplik yapabileceğini, bu şiirleri yayımlatarak kendisini zor durumda bırakabileceğini gözardı etmemiş besbelli.”

***

Kitap-lık’ta ayrıca Oğuz Demiralp’in Orhan Veli yazısı; Bir Parmak Bal yazarı Ian McEwan söyleşisi; “Fennî Edebiyattan Fantastik Romana” dosyası: Süha Oğuzertem’in Ali Teoman yazısı; Doğan Yarıcı, İlhan Durusel, Yalçın Tosun, Kerem Işık, B. Nihan Eren, Nalân Kiraz ve Serhan Ergin’in öyküleri; Nihat Ziyalan, Nazmi Ağıl, Elif Sofya, Zafer Şenocak, Zeynep Köylü’nün şiirleri; Selçuk Orhan – Mehmet Erte ikilisinin söyleşileri; Sema Rifat’ın Yeni Romancı Nathalie Sarraute yazısı ve Mehmet Can Doğan’ın Güzel Sayfası öne çıkanlar.

İletişim: www.ykykultur.com.tr/dergi/kitap-lik

YEPYENİ BİR DERGİ ‘DÜNYALI’ ÇIKTI!

1 Mart itibariyle yepyeni bir dergi daha çıktı. Okuyucularını “Selam Dünyalı!” şeklinde selamlayan Dünyalı dergisi bundan sonra her ay yayınlanacak. Dünyalı dergisi okuyucularına ilk sayısında nasıl sesleniyor, birlikte bakalım…

Bağımlısı olacağın yepyeni aylık genel kültür dergimiz Dünyalı çıktı!

Dergimizin adı Dünyalı; çünkü dünya hepimizin evi, bizi Dünyalı’dan daha iyi tanımlayacak başka bir sözcük olabilir mi?

Dünyalı’nın hareket noktası; merak eden, öğrenmek isteyen, düşünmeyi ve gezegenimizi seven, “Ufkunu Genişlet”mek isteyen 8 yaş ve üzerindeki herkese ulaşmak.

1 Mart tarihinde, Yay-Sat işbirliğiyle dağıtıma sunulan Dünyalı dergisinin ilk sayısı raflardaki yerini aldı. Üstelik olağanüstü sürpriz hediyelerle!..

Çocuk ve gençlik edebiyatımızın usta kalemi Miyase Sertbarut, Dünyalı okurları için özel bir öykü kaleme alıyor. 16 sayfalık bölümler halinde okurların beğenisine sunulacak Sarı Maymun adlı resimli öykünün ilk bölümü Dünyalı’nın Mart sayısında.

Yeni uzaylı dostların Mars, Mo, Bumbu, Tütü, Botbot, Tipi ve Zuru artık her yerde… Dünyalı’nın matrak kahramanlarının yer aldığı hediye çıkartma sayfalarımıza bayılacaksın!

Ufkunu genişletmek isteyen okurlarımıza iki büyük poster sürprizimiz var! Futbol hakkında 10 gerçek ve çevre su hakkı posterleri duvarlarını süslemeyi bekliyor..

Hey, Dünyalı! Okumak için daha ne bekliyorsun? Dergin en yakın gazete-dergi bayiinde sabırsızlıkla seni bekliyor!

İletişim: www.dunyalidergi.com

YÜZAKI DERGİSİ: “ŞEHİRLERİMİZ, SEMTLERİMİZ VE İNSANLARIMIZ; DÜN VE BUGÜN NASIL?  PEKİ YARIN?”

Yüzakı dergisi Mart ayında okuyucularına şöyle sesleniyor;

Mahallî seçimler…

Her mahallî seçimde olduğu gibi mahalle muhtarları da seçilecek. Köyler belki fakat şehirlerde muhtarların, bir belediye memurundan pek bir farkı kalmadı. Çoğumuz mahalle muhtarımızı tanımıyoruz bile.

Sokağımızda tanıdığımız bir bakkal, bir terzi, bir manav var mı? Yoksa hepsinin yerini marketler, seri mağazalar ve benzerleri mi aldı?

Sahi komşularımızı tanıyor muyuz?

Birbiriyle son derece kaynaşmış bir mahalle kültüründen gelen bizler, Bâbil Kulesi’nde olduğu gibi birbirimize nasıl yabancılaşıverdik?

Şehir mi değişti insan mı?

Mahalle mi başkalaştı, mahalleli mi? Mekân değiştiyse onu da değiştiren insan… Değişim de, nostalji hissîliğine meydan bırakmayacak bir hakikat. Fakat neye göre değişmeli, mekânımız ve insanımız? Neye dönüşmeli kentlerimiz?

Güzelleşmeli değil mi dünya, çirkinleşmek yerine? Onca sevindirilecek muzdaripler, imar edilecek harâbeler varken, adâlete ve şefkate muhtaç  vahşet sahneleri varken, paylaşmalı ve çalışmalı değil mi, çılgınlar gibi eğlenmek yerine?

Şehirlerimiz, Semtlerimiz ve İnsanlarımız;

Dün ve Bugün Nasıl?

Peki Yarın?

Bir mâzî yoklaması, bir durum tespiti ve geleceğe tutulan bir projeksiyon…

Genel Yayın Yönetmenimiz M. Ali EŞMELİ; başyazıda çareyi; şehirlerimizi, semtlerimizi, mahallelerimizi ve insanımızı yeniden, Hazret-i Peygamber’in inşâ ettiği İlim Şehri ve Gönül Şehri’ne göre inşâ ve ihyâ etmemiz olarak takdim etti. «Yolun hakkı»nı vermeye çağırdı.

Muhterem Osman Nûri TOPBAŞ Hocaefendi; şehri yaşatan toplumun huzuruna ve huzurlu bir toplumun şartı olan, itmi’nâna ermiş insanı, Hazret-i İbrahim ve ashâb-ı kiramdan misallerle kaleme aldı.

«Hazret-i Mevlânâ’nın Gönül Deryâsında Sır ve Hikmet İncileri»nde tecellîgâh-ı ilâhî olan gönül aynası ve onu cilâlayacak mânevî usûller serd edildi.

Şehirlerimiz, semtlerimiz ve insanlarımızı; dün, bugün ve yarın muhasebesiyle ele alan yazarlarımız; tarihten şahitler, yakın geçmişten hâtıralar ve günümüzden haberlerle yarınlar hakkında uyarılarda bulundular. Problemin daha en başta «ev»den, insanlar arası iletişimimizden, başka kültürlerle farklarımızı muhafaza etme duygumuzu kaybetmemizden, aşırı ve anlamsız nezâketten kaynaklandığını gerekçelerle ortaya koydular. İnsanın ve mekânın ihyâsının muhabbet ve alâkadan geçtiğini tespit ederek, ashâb-ı kiramdan misaller verdiler. Huzuru maddede aramaktan dolayı çirkinleşti şehirlerimiz. Hamd’i bir daha anmaya ve yeniden anlamaya çağırdı, Yard. Doç. Dr. Mustafa CANLI…

Köprülüler, Hasan Ünsî Efendi ve Âkif’in köyü olan Suşisa; tarih, biyografi ve gezi köşelerimizde karşılaşacağınız sîmâ ve mekânlar…  Dil ve edebiyatımızda pilâvın yeri ilginizi çekebilecek bir başka yazı.

Şiirler, mekâna da insana da mâzîsinden güç alan bir istikbâli hatırlatmakta. Mart dolayısıyla Çanakkale yine hatırlarda, hâtıralarda…

Acaba Çanakkale ve Çanakkale’yi geçilmez kılan insan da, dünden bugüne ve yarına neye dönüştü ve dönüşecek?

Dileğimiz; hayırlı olana, biz olana dönmesi ve dönüşmesi…

İletişim: www.yuzaki.com.tr

İTÜ VAKFI DERGİSİ “KENT MEYDANLARINI ” GÜNDEME TAŞIDI…

İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Vakfı’nın yayın organı olan İTÜ Vakfı Dergisi,  “KENT MEYDANLARINI” masaya yatırarak ilginç ve ses getirecek makalelere geniş yer verdi.

İTÜ Vakfı’nın, 20 yıldır aralıksız olarak yayını sürdürdüğü ve her sayısında Türkiye’de ses getirecek olan çeşitli konuları gündeme taşıyan İTÜ Vakfı Dergisi,  63. sayısında Kent Meydanlarını ele aldı.

NEDEN KENT MEYDANLARI?

İTÜ Vakfı Dergisi, kentlerin kalbi olarak adlandırılan, bazen yolların düğüm noktası, bazen kentlilerin buluşma ve tören alanları olan ve içinde bulunduğumuz dönemde yeniden düzenlenmelerinin söz konusu olduğu bu açık mekânların fiziksel ve toplumsal işlevleri ile ele alındığı bir dosya hazırladı. Dosyada yer alan  altı makalede “Meydan” kavramı çeşitli açılardan ve çeşitli örnekler üzerinden inceleniyor.

Kamusal alan olarak,  fiziksel ve sosyal boyutları ile var olan meydanların farklı özelliklerini ele alan Şebnem Önal Hoşkara,  “Kentsel Kamusal Mekânların Şahı” adlı yazısında konuyu ayrıntılı olarak inceliyor ve kentlerin yerel karakterinin ve kültürel çeşitliliğinin bu alanlarda yansıdığı görüşünü açıklıyor.

Mete Tapan,  “Meydanlar Üzerine Notlar ve Taksim Meydanı” başlıklı yazısında meydanın tanımını yapıyor ve meydanlarda kentlerin tarihini okuyarak geçmişle gelecek arasındaki köprünün kurulabileceğini vurguladıktan sonra, çeşitli örneklerle  tasarıma ilişkin görüşlerini ortaya koyuyor.

Bir kamusal alan olarak meydanların biçimlenmesini “Kamusal Alanların Biçimlenmesi” adlı yazısında irdeleyen Ebru Erdönmez, toplumsal ilişkilerin etkisini farklı kuramsal yaklaşımlarla anlatıyor.

Deniz Aslan, Kente ve Meydanlar yazısında Taksim’in bir yanda  19. yüzyılda İstanbul’un bir cazibe merkezi olan Pera’nın kapısı ve diğer yanda da  İnönü Gezisi’ne açılarak Maçka, Teşvikiye bölgesinin kapısı niteliğini taşıdığını, giderek yoğunlaşan  trafik yüküyle ölçeksiz / unutulmuş bir mekan haline geldiğini söyleyerek,  artık çağdaş yeni bir meydan tasarımının zamanının geldiğini vurguluyor.

TARTIŞMALARA KONU OLMUŞ BEYAZIT VE TAKSİM MEYDANI

İstanbul’un iki önemli meydanı Taksim ve Beyazıt. Yıllardan beri gündemde  kalmış  ve çeşitli tartışmalara ve proje yarışmalarına konu olmuş bu meydanlarla ilgili iki yazı dergide yer alıyor.

Doğan Hasol, Beyazıt Meydanı’nın Öyküsü: Beyazıt  Meydanı bu hale nasıl geldi?” başlıklı yazısıyla Bizans İmparatorluğu sırasında bir Forum olarak  düzenlenen ve Osmanlı İmparatorluğu’na geçtikten sonra Saray Meydanı niteliği kazanan  meydanın, zaman içinde değişen yöneticilerin  imar faaliyeti  adı altındaki müdahaleleriyle nasıl bugünkü durumuna geldiğini anlatıyor.

Hasan Kuruyazıcı ise “Cumhuriyet’in İstanbul’daki Simgesi Olarak Taksim Meydanı” başlığı altında,  meydanın 21.yüzyıla kadarki dönemini fiziksel değişimi ve sosyal olaylarıyla ayrıntılı olarak anlatıyor.

İTÜ ARI TEKNOKENT ÇALIŞMALARI

Teknoloji Transfer Ofisleri (TTO), üniversite ve sanayi arasında işbirliği, akademisyenler ve öğrencilerin girişimci fikirlerinin proje ve uygulamaya dönüşmesi, akademik alanda edinilen bilginin sanayide uygulama alanı bulması ve nihayet bu çalışmaların patentlenebilmesinde kritik roller üstleniyor.  Arı Teknokent çalışmaları ile büyük başarılara imza atmakta olan  İTÜ, sabırsızlıkla beklenen Teknoloji Transfer Ofisini,  İTÜNOVA TTO adıyla geçtiğimiz günlerde hizmete açtı.  Üniversitemizdeki ‘bilgi’nin sanayi ile buluşması ve ticarileşebilmesi amacıyla kurulan İTÜNOVA TTO’nun işlevi ve hedeflerini Ahmet  Sabri Çelik, Altuğ Şişman ve Arzu Eryılmaz’dan aktarıyor.   İTÜ Arı Teknokent firmaları tanıtım dizisinin bu sayıdaki konukları: Sentromer, Vistek Isra Vision, Valensas, Kron ve Matriks.

Dergimizin, ilginizi çekeceğini umduğumuz  bir diğer konusu da iş sistemlerinin bilimsel bir şekilde incelenmesini amaç edinen ‘Ergonomi’. Konunun uzmanı Ahmet Fahri Özok,  bu sayımız için kaleme aldığı “Sağlık ve Güvenlik Açısından Ergonomi” başlıklı makalesinde  bu bilim dalının temel amacına ışık tutarak, günlük yaşantımızda bilgisayarla çalışma için bazı ergonomik önerilerde bulunuyor; kent yaşamında ergonominin önemini örneklerle açıklıyor.

Haber sayfalarında İTÜ’de ve Vakfımızdaki gelişme ve etkinlikleri aktarırken, Genç Başarı sayfalarında İTÜ’lü öğrencilerin göğsümüzü kabartan başarılarına yer veriyor.

İletişim: www.ituvakif.org.tr

GENÇ DERGİ: SENİ SEÇİYORUZ!

Genç dergi mart ayında yayınladığı 90. sayısıyla yeniden karşımızda. Peki bu sayıda neler var? Yusuf Toprak anlatıyor…

Kışı bitirdik, baharın ilk ayı, Mart sayımızla karşınızdayız. Bu ay sizleri, kapağımızda “Seni Seçiyoruz!” diyerek karşılıyoruz. Başka neler mi var? Buyurun:

Editörden sayfamızda, “İyinin Cazibesini Artıracağız, Başka Çare Yok” diyerek başlıyoruz.

Süleyman Ragıp Yazıcılar, sizlerden gelen soruları cevaplamaya devam ediyor. “Sorduk Öğrendik” her ayki sayfasında…

Bu ay yine “Türkiye Gündemi’ni” İbrahim Özkahyaoğlu, “Dünya Gündemi’ni” Beytullah Demircioğlu kaleme aldı.

Mehmet Lütfi Arslan, Robert Kolej’in kurucusu, Cyrus Hamlin’den bahsediyor ve sizleri şu soru ile başbaşa bırakıyor: “Misyonerin Himmeti Olur mu?”

Dosya sayfalarımızda sizleri iki yazarımız karşılıyor. Önce Mehmet Köprülü, yaklaşan seçimlerde GENÇ’in tercihini açıklıyor: “Seni Seçiyoruz!” Ardından Ali Can, “Haydi Durma, Harekete Geç!” diye sesleniyor.

Ayşe Büşra Aydemir, “Mesele Seçmek ya da Seçilmek! Yoksa Sen Hâlâ Anlamadın mı?” diye uzun mu uzun bir başlıkla sesleniyor.

Aslı Toprak, Sinema köşesinde Oscar sahibi yönetmen Asghar Farhadi’nin Le Passe filmini anlatıyor. Başlık: “Geçmiş Geçip Gider mi?”

Portre sayfamızdaki konuğumuz “Kur’ân’ı Yaşayarak Okuyan Kâri: Mustafa İsmail.” Yusuf Temizcan yazdı.

Rabia Gülcan Kardaş, bilgiden, bilmekten bahsediyor: “Dertli Gönlün Kanadı.”

Okuyacak kitap seçmekte zorlanıyor musunuz? Öyleyse bu yazı tam sizlik: “Seçimin Gerginliğini Zamana Güvenerek Aşın.” Yazarı; Mehmet Emin Gül.

Asım Gültekin bu ay dergimiz aracılığıyla bir itirafta bulunuyor: “Hâlâ Lise 1’deyim!”

Merve Kurtoğlu, rüyalar ve hayallerden bahsediyor. Başlığı: “Hayatı Narkozlu Yaşama!”

Sinan Özgenç, başarının anahtarını işaret ediyor: “Tövbe Başarının Anahtarıdır”

Fıkıhkıh köşemizde Hüsamettin Ekmel, sizden gelen soruları cevaplıyor. Bu ayki soru: Rüyada Peygamber Efendimiz’i (s.a.v.) görmenin hükmü nedir? Cevap: “Rüyalarla Uyutulmayın!”

Mart sayımızın ilk röportajı Mustafa Merter ile. Mustafa Merter, unuttuğumuz bir hususu hatırlatıyor: “İnfak ve Îsâr Fazilet Değil Zarurettir” Konuşan: Senai Demirci.

Mesut Kaya’nın bu ayki başlığı ise: “Asırların Kulağına Fısıldanan Söz: Dinle!”

Dr. Âdem Ergül, Manevi Kişiliğin İnşası köşesine devam ediyor. Mart ayı başlığı: “Hayatı Kolaylaştırmak Bilgeliktir”

Orta sayfada her ay olduğu gibi Osman Nûri Topbaş Hocaefendi bizleri karşılıyor. Neyi kaybettiğimizi, ihtiyacımızın ne olduğunu hatırlatıyor: “Bugünün İhtiyacı: Îsâr Ahlâkı”

Can Damlaları köşesini Alican Tatlı yazmaya devam ediyor. Farklı mevzulara dair kısa yazıları ile yol gösteriyor.

Fiziksel bitkinliğin bir numaralı tedavisi bu yazıda! Hangi yazı mı? Hüseyin Küçükali kaleme aldı: “Sağlıklı Kişi Niyetine”

Mart sayımızın önemli röportajlarından biri de Bekir Develi ile. Develi; “Malzememi Sokaktan Alıyorum” diyor. Konuşan: Merve Kurtoğlu.

Halit Yasir Özoğul önemli bir soru soruyor: “Neyi, Kime Havale?”

Bagomoyo Afrika köşemizde Kara Kıta’ya dair ilginç bilgiler vermeye devam ediyoruz. Yazarı: Ayşegül Genç.

Hande Berra ise Dünya’nın dört bir yanından gördüklerini aktarıyor. Bu ay, Fas’tan sesleniyor. Başlığı: “Beyaz Şehir”

Üçüncü röportajımız Prof. Dr. Muhsin Macit ile. Geçtiğimiz Aralık ayında yeni baskısı yapılan kitabı, Filmin Ağlanacak Yeri, üzerine konuştuk. Konuşan: Mehmet Emin Gül.

Haşim Akın, unuttuğumuz bir değeri, komşuluk hukukunu anlatıyor. Başlığı; “Siyasette Komşuluk” Cihan Taştan, uyarısını erkenden yapıyor: “Kuraklık Kapıyı Çalmadan…”

Mart sayımızın en önemli yazılarından birini de Selim Tiryakiol kaleme aldı. Güncele, gündeme dair yazdı: “Sıcak Hadiseler Ağzınızı Yakar”

Bir diğer önemli yazı da Yunus Emre Tozal’a ait. Balkanlarda ve Ortadoğu’da çözüm yolunu gösteriyor: ”Saraybosna ve Kudüs İstanbul’dur”

Bütün bunların dışında, Spor, Bilişim Net, Bkz., Fotoğraf, Yazı Atölyesi ve Kitap sayfalarımız, Mart sayımızda sizleri bekliyor.

İletişim: www.gencdergi.com

YEDİKITA 1. DÜNYA SAVAŞI’NIN PERDE ARKASINI YAZDI: OSMANLI DEVLETİ BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞI’NA NASIL İTİLDİ?

Yedikıta Dergisi, Osmanlı Devleti’nin İttihatçılar tarafından hiçbir sebep yokken adım adım nasıl Birinci Dünya Savaşına sokularak yıkıma sürüklendiğini, yapılan gizli anlaşmaları, rüşvetleri, ihanetleri açıklayan önemli bir dosya yayınladı.

Yedikıta Tarih ve Kültür Dergisi, Mart sayısında Birinci Dünya Savaşı’nın 100. yıldönümü dolayısıyla Osmanlı’nın savaşa girişinin perde arkasını yazdı. Tarihçi Yazar Ömer Faruk Yılmaz’ın kaleme aldığı “Büyük Oyun Büyük Savaş: Osmanlı Devleti Birinci Dünya Savaşı’na Nasıl İtildi?” başlığıyla verilen makalede, Osmanlı Devleti için bir yıkım niteliği taşıyan Birinci Dünya Savaşı’na nasıl itildiği anlatılıyor.

“Osmanlı tarihinin dikkatle araştırılması ve değerlendirilmesi gereken bir ciheti de devletin Birinci Dünya Savaşı’na girişidir.” diyen Yılmaz, makalesinde Osmanlı devletinin savaşa sokulması için yapılan uzun vadeli planlar, karanlık ve gizli anlaşmalar, sahte vaatler, entrikalar, rüşvetler, ihanetler ile suiistimaller konusunda ayrıntılı bilgi veriyor.

Eşkıyalıktan Harbiye Nazırlığına

Dergi, Osmanlı Devleti’nin Birinci dünya Savaşı’na girmesini sağlayan yerli baş aktörlerden Enver Paşa hakkında da geniş malumat veriyor. Özcan F. Koçoğlu’nun “Önce Eşkıya Sonra Harbiye Nazırı” başlıklı yazısında Enver Paşa’nın Selanik Merkez Kumandanı Kurmay Albay Nazım Bey’i öldürme planı içinde yer alması, yargı önüne çıkmak yerine dağa çıkması, çete reisliğinden Harbiye Nazırlığına yükselişi konu ediliyor.

Önemli Diğer Yazılar

Yedikıta dergisinin bu sayısında ayrıca, Soner Demirsoy’un “Tarihe Saygı Projesi’nde Şehitlikler Taşlaştırılıyor”, Yakup Emre’nin “Işık Hadisesi Görenleri Hayrete Düşürüyor!”, Soner Demirsoy – Enes Erdoğan’nın “Tarihi Değiştirecek Haritalar”, Mermet Çakırcalı’nın “Müstecip Onbaşı Bir Mermiyle İki Denizaltı Avladı”, Zafer Orha’nın “Tarihi Mezarlık Üstüne Bir Semt: Tepebaşı”, İsmail Kahraman’ın “Huzura Hasret Bir Memleket: Somali” ve Yasin Özcan’nın “Harem-i Şerîf’e Yüksekten Baktırmayasın!” başlığıyla sunulan yazıları yer alıyor.

Birinci Dünya Savaşı’nın 100 Günü

Yedikıta Tarih ve Kültür Dergisi’nin mart sayısı ile birlikte “Birinci Dünya Savaşı’nın 100 Günü” kitapçığı okurlara hediye ediliyor. Kitapçıkta önemli olaylar tarihi fotoğraflarıyla birlikte okuyucuya sunuluyor.

İletişim: www.yedikita.com.tr

İLİM VE İRFAN DERGİSİ:  İLAHİ MESAJ KİME HİTAP EDİYOR?

İstikrarlı çizgisiyle kısa zamanda irfan dünyamızın merkez dergilerinden biri haline gelen İlim ve İrfan dergisi Mart sayısında bir diriliş çağrısı olan Kur’an-ı Kerim dosyasıyla okur karşısına çıkıyor.

“İlahi mesaj kime hitap ediyor?” sorusu etrafında Kur’an ve insan buluşmasının önemine işaret eden dergi, her zaman diri her zaman yeni olan Kur’an’ın, anlaşılmasının ve insanlığa ulaştırılmasının önemini vurguluyor.

Başdöndüren değişim ve dönüşümlerin yaşandığı bu çağda, bütün yıkıcı, yıpratıcı, yok edici süreçlerin başında ve sonunda insanın İlahi hitaptan uzaklaşması, mahrum kalması vardır. İlahi hitap, insanoğluna Adem peygamberden bugüne kadar doğru yolu beyan etmiştir. Kur’an-ı Kerim, insanlığın önüne sapıtanların ve delalete düşenlerin değil hidayete erenlerin dosdoğru yolunu koymuştur. Bu çağrı, zamanla ve mekanla sınır değildir. Kulağı, kalbi, ruhu İlahi hitaba açık ve mazhar olan her insan bu İlahi çağrıyla hidayete erecek, doğru yolu bulacaktır.

Hayat rehberimiz olan Kur’an-ı Kerim’i anlamanın en önemli yolu şüphesiz onu uygulamak ve yaşamaktır. Bir mü’min hassasiyetiyle Kur’an-ı Kerim dosyasını sayfalarına taşıyan İlim ve İrfan okuruna bu İlahi hitaba gönül verelim, vurgusunu taşıyor.

İlim ve İrfan’da Kur’an-ı Kerim dosyası kapsamında dört önemli yazı Kur’an-ı Kerim üzerine okura yeni bir bakış ve rehberlik sunuyor. Prof. Dr. Ali Akpınar, Prof. Dr. Süleyman Derin, Doç. Dr. Erdoğan Baş ve Yrd. Doç. Dr. Fatih Çolak dosyada imzası bulunan yazarlar.

Fitneler karşısında yürekten bir dua

Derginin orta sayfalarında her ay düzenli olarak sohbetleri yer alan muhterem Şeyh Muhammed Muta’ Haznevi Hazretleri, İslam ümmeti fitneler içinde savruluşlar yaşadığımız şu günlerde hepimiz için tarihi bir ikaz yapıyor, fitnelere düşmeyelim, onlar karşısında kenetlenip birleşelim, diyor. İslam dünyasının büyük acılardan, büyük imtihanlardan geçtiği şu zor zamanlarda dualarımızı, gözyaşlarımızı, kalplerimizi, ellerimizi, dillerimizi ve hallerimizi bir ve beraber edemezsek bu fitneler hepimizi yakar, hepimizi yok eder. “Bazı mü’min kardeşlerimiz birtakım aldatıcı ve kirli açıklamalara kanabilir. Dine ve dünyaya zararlı olduğu, ümmetin birlik ve beraberliğini bozduğu, musibet ve felaketlere sebebiyet verdiği, toplumu perişan eden fitnelerin kaynağı olduğu ve güven bunalımını doğurduğu kesin olduğu halde süslü ve parlak gösterilen bazı düşüncelere kapılabilirler.” ikazında bulunan Şeyh Muhammed Muta’ Haznevi, onları ikaz edip uyarmanın temel vazfielerimizden biri olduğunu vurguluyor. Şeyh Haznevi Hazretleri sohbetinin sonunda, ümmet olarak amin dediğimiz o müstesna ve mübarek dua için gökyüzüne ellerini açıyor: “Yüce Allah’a yalvarıyoruz ki, fazl ve keremiyle hepimizi Hazret-i Peygamberin ahlakıyla ahlaklandırsın. Ümmetin birlik ve beraberliğini sağlasın, bütün sıkıntı ve problemlerini gidersin.

Bu ülkeyi ve diğer İslam ülkelerini güven, emniyet, hayır, bolluk, refah ve bereket diyarı kılsın. Bu ülkenin yöneticilerini doğru istikamette muvaffak etsin. Adımlarını güçlü kılsın. Ümmetin, milletin ve dinin yardımında onları muzaffer etsin. İslam ülkelerinin yöneticilerinin birlik ve beraberliğini, ülkenin ve halkın yararına olan hususlarda gerçekleştirsin. Hedef ve sözlerini Hak’ta bir araya getirsin. Taşıdıkları emanet ve sorumluluğun mahiyetini onlara kavratsın. Onları adalet ve barış vesilesi kılsın. Böylece halklarıyla birlikte onları sahil-i selamete çıkarsın. Allah onlara hayırlı fırsatlar nasip etsin, hayır yapma duygusunu onlarda geliştirsin. Kötü fırsatları önlerine sermesin ve onları kötülüğe yönlendirmesin. Allah bütün Müslümanları en güzel şekilde dinlerine çevirsin, hepimize güzel akıbetler nasip etsin.”

İlahi mesajın muhatabıyız

“Dinin Temel Kaynağı: Kur’an-ı Kerim” başlıklı yazıda Prof. Dr. Ali Akpınar, “Hayat düsturumu Kur’an, dünya hayatında bizi huzur ve mutluluk içerisinde yaşatıp ahiret saadeti kazandıracak hikmet ve hükümlerle doludur. Onun için dinin asli-temel kaynağı, Kur’an-ı Kerim’dir.” diyor.

Prof. Dr. Süleyman Derin imzasını taşıyan, “Kur’an’ı Hakkıyla Anlamak için Kalbin Temiz Olması Lazım” başlıklı yazısında çok yeni ve çok farklı bir noktadan meseleyi ele alıyor. Tasavvuf ve Kur’an merkezli yazı, büyük sufilerin, işari tefsir olarak da adlandırılan eserlerini dikkatlere sunuyor. Bunun yanında tasavvuf büyüklerinin Kur’an’ı nasıl anladıklarını, nasıl tefsir ettiklerini örnekler üzerinden ele almayı da ihmal etmiyor.

Dosyanın bir diğer yazarı Doç. Dr. Erdoğan Baş, İlahi mesaj kime hitap ediyor, sorusuna cevap arıyor ve, “Kur’an-ı Kerim’e tutunmak ve sarılmak demek, rahmete tutunmak ve sarılmak demektir. Ona tutunmamak ve ondan uzak durmak ise rahmetten uzaklaşmak anlamına gelmektedir.” diyor.

Kurra Hafız Fatih Çolak ise, “Kur’an-ı Kerim Mu/hafızı Olmak” başlık yazısında, Kur’an’ı ezberlemenin bütün inceliklerini gözler önüne seriyor. Çolak, hafızlık müessesinin taşıdığı değer ve anlamın bugün de aynen geçerli olduğuna vurgu yapıyor.

Önemli isimler ve yazıları

Derginin Mart sayısında yine bir birinden önemli yazılar karşılıyor okuru. Prof. Dr. Süleyman Uludağ, Tasavvuf günümüz insanına ne söyler merkezli yazısında tasavvufun çağlar boyu taşıdığı ve koruduğu berrak gönül âlemine bugünün insanın herkesten daha fazla ihtiyacı olduğunu vurguluyor. Ömer Döngeloğlu, hayatını İslam’a adayan güzide bir nesli, sahabe efendilerimizi konuk ediyor yazısına. Saadettin Acar imzasını taşıyan “Bir Büyük İmam: Ebu Hanife” başlıklı yazı, Ehl-i Sünnet’in kurucusu İmam-ı Azam Hazretlerini tanıtıyor. İsmail Acarkan, Yrd. Doç. Dr. Cüneyt Gökçe, Said Yavuz ve Kemal Özer bu sayının diğer kıymetli yazarları.

Dergide usta çizer Hasan Aycın, Nakşibendi yolunun on bir kutsal kelimesinden Halvet-der Encümen kavramını çizgisiyle anlatıyor.

Ailelere ve çocuklara yönelik çok değerli yazı ve çizgilerin yer aldığı Ailemiz eki, yine dergiyle birlikte hediye ediliyor.

İletişim: www.ilimveirfan.com.tr

MOSTAR:  “TÜRKÇE EĞİTİM HAKKI İSTİYORUZ”

Mostar, 109. sayısıyla 2014’e yeni bölümleriyle açılıyor. Sayfa sayısı artan “Tarih Diyalogları”, “Sayeban” , “Aynelhayat” bölümlerimizin yanı sıra “Hatırat”, “İnce Fikir” , “Ahval-ı Üdeba” 2014’ün yeni bölümleri. Ayrıca kapak konusu ve röportajlara daha geniş yer veriyor.

Mart sayısının kapak konusu “Türkçe Eğitim Hakkı İstiyoruz” Kapak yazısında, dilimizi ne kadar biliyor ve tanıyoruz sorusuna cevaplar aranmış. Kapak konusunun üzerinden hemen her şeyi ucuzlaştırıp basitleştiren, kolay tüketilebilir hâle sokan modern hayatın öngördüğü okuryazarlık tasavvurunu da bugün yaşanan sefaletin sebeplerini anlamaya çalışırken hatırlatmak isteniyor.

Mostar Mart 2014 – İçindekiler

Hikmet – “Yalnızlık İnsana Mahsustur” Sulhi Ceylan

Kapak – “Türkçe Eğitim Hakkı İstiyoruz” Mehmet Raşit Küçükkürtül

Sayeban – “Avrupa’da Modern Şiiri Kuran Kitap: İlahî Komedya” B. Arif Akbaş

Tarih Diyalogları – “İngilizler Hindistan’a Tarih Getirmişler!” Ahmet İlker Mercan

Türkistan Hatıraları- “Her Şey Ortak, Tuvaletler Dâhil!” Davut Bayraklı

Söyleşi – “Cemalettin Latiç: “Ben İslâm İçin Yaşıyorum” Emre Baştuğ

Ahval-i Üdebâ – “İngiliz Ordusuna Nefer Yazılmak İstiyen Şairler Kimlerdi?” Üstad Muharrem Cezbe

Hatırat – “Nargilenin Dumanından İspinoz Gibi Ötenler”  Peride Nigâr Hanımefendi

Mâverâ – “Rus Yayılmacılığına Karşı Halidî Yolu” Mümin Munis

İnce Fikir- “Hafızalarımızın Fotoğraf Albümü” Şahin Aslan

Portre – “Benim Adım Maşallah, Şapka Giymem İnşallah!” Muharrem Yeşilyurt

Aynelhayat – “Dört takım elbise yapar, Memlekete Dönerim” Emre Baştuğ

Gençlik Sohbetleri – “Kişi Sevdiğiyle Beraberdir” Ali Sözer

Hayat Bilgisi- “Eşyalarla Kurulan Lirik İlişkiler” Argun Cevher

Sizin Fakülte – “O Kırmızı Pantolonu Bir Daha Giyme!” Muhsin Erenalp

Markopaşa Üniversitesi- “Eti de Kemiği de Sizindir Sayın Ceo!” Feyyaz Avan

Öğrenci Günlüğü – Argun Cevher

Kitap – Ahmet Kasım Fidan

Külliyat – N. Asaf Çelik

Gençliğin Gündemi – Ahmet Faruk Korkmaz

İletişim: www.mostar.com.tr

SÖZ VE KALEM DERGİSİ’NİN 6. SAYISINDA NELER VAR?

Aylık Gençlik, İlim ve Kültür Dergisi Söz&Kalem Dergisi 6. sayısında “Sakın Allah’ı zalimlerin yaptıklarından habersiz sanma!” ayetini kapağa taşıdı.

Söz&Kalem Dergisinin 6. Sayısında Mart ayının “dünya Mustaz’aflarının” ayı olduğuna vurgu yapılarak, Mart ayı içerisinde gerçekleşen bazı olaylara dikkatler çevrilmektedir. Editör yazısında “Mart ayı denince akla üç önemli olay gelir. Bunlardan ilki; kadın, çocuk, yaşlı binlerce insanın hunharca katledildiği Halepçe katliamıdır. İkincisi; felçli bedenine rağmen küfür sistemlerini dize getiren, ümmetin iftirahı Şeyh Ahmed Yasin’in şehadetidir. Sonuncusu ise asrımızın müceddidi Üstad Bediüzzaman’ın vefatıdır. Özelde bu üç olay neticesinde Mart ayı, ümmetin mustaz’aflarının ayıdır. Biz de bu vesile ile bu üç önemli meseleyi özel olarak işlemeye çalıştık. “ ifadelerine yer verilmektedir.

Derginin bu ay ki başyazısında gençlerin İslam dünyasında gerçekleşen hadiselere karşı duyarlı olması gerektiği vurgulanırken “Kardeşlerimiz, imkânları nisbetince İslam coğrafyalarında yaşanan olayları çok yönlü araştırmalı, müstekbirlerce oynanan oyunların perde arkasına iyi derecede vakıf olmalıdırlar. Akabinde etki alanında bulunan müslümanlara, zalimlerin zulümlerini ifşa etmeli, mustaz’af halkların mağduriyetlerini anlatmalıdır. Toplumu, ümmetin durumu hakkında şuurlandırmaya çalışmalıdır.” tavsiyesinde bulunuldu.

Başyazının devamında Müslümanların dertleri ile dertlenmenin öneminden bahsedilirken “Öğretmen, öğrenci, esnaf… Hangi meslek ve branşta olursa olsun; her kardeşimiz başta kendileri sünnete sımsıkı sarılıp, İslam ahlakı ile ahlaklanmalı, yaşantısıyla da tüm müslümanlara örnek olmalıdır. Kendilerinde İslam’ın izzeti ve nuru açıkça görülebilmelidir. Akabinde yaşamını idame ettirebilecek kadar günlük işleri dışında, tüm eforlarını etki alanındaki insanlara İslam’ı götürebilmek için sarfetmelidir. Yine bu çerçevede her kardeşimiz, en yakınından başlamak üzere, ulaşabildikleri, alakadar oldukları her müslümanın dertlerini dinlemeli, sıkıntılarına çözümler üretmeye çalışmalı, hatalarını görmezden gelmelidir.”

Arakan dosyasından Amerika’nın keşfine, insan haklarından hızlı okuma yöntemlerine kadar birçok konunun işlendiği derginin Mart sayısında öne çıkan bazı başlıklar şöyle;

A. Selam DURGUN: Davet Metodolojisi Tanışma ve Diyalog (2)

Muhlis HAFIZOĞLU: Gençliğin Davası

Ahmet YİĞİT: Direniş ve Dirilişin Lideri: Şeyh Ahmed Yasin

Nevvab TEMEL: Marksizmin Düşünsel Temelleri

Yusuf ÇELİK: 20. Yüzyılda İslam Ümmeti ve İhvan-ı Müslimin Hareketi

Mesut GÖZLÜ ve Bedir KARAKAYALI’nın ortaklaşa hazırladıkları Orta Afrika Raporu

Bilal Fidancı: Halepçe Üzerinden Kürdistan ve İslami Hareketleri Okumak

Hidayet YILMAZ: Kemalizmin İsimlerle Kavgası

Ayrıca dergi bu ay ki röportajını Araştırmacı Yazar Özkan YAMAN Hoca ile Risale-i Nur üzerine gerçekleştirmiş.

İletişim: www.sozvekalem.com

Gezgin Dergi 85. sayısıyla bir kez daha yollarda!

Gezgin Dergisi Mart ayında yayınladığı 85. sayısıyla yine okuyucularını güzel yolculuklara çıkarıyor.

Gezgin’de bu ay neler var:

Bahman Zahori yazdı Nepal’in başkenti, ‘Tapınaklar Şehri: Katmandu’

Her yolculuğun başlangıcı kendine hastır. Hele de bu yolculuğa Budapeşte’den başlanmışsa. Asiye Yılmaz’dan ‘Budapeşte’

“Çocuk babanın sırrıdır” der İbni Arabi. Gözü kanlı, dudakları yaralı, boyunları bükük, hüzünlü, mahcup Çocuklar da Afrika’nın sırrıdır. Hayrettin Oğuz’dan: ‘Afrika’da Çocuk Olmak’

Rüstem Paşa, Osmanlı devletinin en meşhur sadrazamlarından biridir. Yaptırdığı Camii ise çinilerin Efendisi.  Önder Kaya yazdı: Rüstem Paşa Camii

Erciyes aşığı Hayrettin Oğuz’dan yine O dağa özel…  ‘Bir Dağın İki Yüzü’

Kırmızı çizgiler içinde yer alan ülkenin tamamındaki mimari hareketliliği, inşa felsefesini özetleyen bir prototip, İstanbul…  Halit Ömer Camcı’dan çok özel bir dosya: ‘Bir Şehri Yeniden İnşa Etmek’

Trabzon’da kurulan ilk kulüp olma niteliğine sahip bir oluşum. Türk futbolunun dördüncü büyüğü … Önder Kaya’nın kaleminde: Trabzonspor Müzesi

Ayşe Sevim’den ‘Urfa’da Çekilmiş Birkaç Fotoğraf’, ‘Türkiye’nin Çiçekleri’,  Gezgin ekibi ile TTNET Fotoğraf Kulübü ‘nün Göynük macerası ve daha fazlası Gezgin Dergisi’nin Mart sayısında.

İletişim: www.gezgindergi.com

Genç Okur “Nereden biliyorsun” diye soruyor

GençOkur dergisi Mart ayında 6. Sayısını yayınladı. Dergini bu ayki kapak konusu: “Nereden biliyorsun?” Selim Uğur bu ayki yazısında her Müslüman’ın kendisine dünyada ve ahirette lazım olacak faydalı bilgilere sımsıkı sarılması gerektiğine dikkat çekiyor.

YGS’nin mart ayı içerisinde yapılacak olmasıyla birlikte GençOkur, YGS konusunda önemli ve faydalı konuları okuyucuları için hazırlamış. ‘YGS ve beslenme ilişkisi’ konusu ‘Sınav rengini bul’ testi dikkat çekiyor, portre bölümünde de Seyyid Abdülkadir Geylani yer alıyor. Papağanla yapılmış bir röportajın ve kışın vazgeçilmezlerinden biri olan panço rahatlığı konusunda yapılmış haberlerin de dikkatinizi çekeceğinizi düşünüyorum.

Tüm bunlar ve çok daha fazlası GençOkur’un Mart sayısında…

İletişim: www.gencokur.com.tr

Aşiyan 19. sayısını Berkin Elvan’a adadı

Aşiyan’ın Mart sayısında dosya konusu edebiyatta çocuk. Dergi, “Edip Cansever’in dizelerinden yola çıkarak “Gökyüzü Gibi Çocukluk” koyduk dosyanın adını, çocukluk güzel ve sonsuz diye. “-Dergimiz basılmış olsa da son sayımızı biz yine de çocuğumuz, kardeşimiz Berkin Elvan’a adıyoruz!” diyor.

Dosyada yer alan yazılar ise şöyle:

-Dilan Yamaç – Mini Mini Mes’ud Gafiller

-Ozan Şenol – William Blake ve “Çocuk” Üzerine

-Hande Yıldırım – Entrika Potasında Eriyen Çocuklar

-Selen Öngürü – Kötü Çocuklar: Kötücül Anlayışının Farklılıkları Üzerine

Melisa Sürücü, Murat Gülsoy ve Ayfer Tunç’un Diyaloglar etkinliğinin bu ayki oturumunda işlenen aşk konusunu derinlemesine anlatan bir değerlendirmeyi yalnızca Aşiyan okurları için yazdı.

Fırat Kargıoğlu’nun yazı dizisi “Postmodernist Zombi Zamazingosu III” ile devam ediyor.

Fırat Demir “Sözde Marksist Eleştirmenler Üzerine” yazdı. Elif Şafak, Semih Gümüş ve Ahmet Yıldız üçgeninde bir deneme sizleri bekliyor.

18. sayıda ilk kısmı yayımlanan Thomas Love Peacock’ın “Şiirin Dört Çağı” adlı metninin ikinci ve son kısmı Mihri İlke Çeperli tarafından Aşiyan okurları için çevrildi.

Christina Rossetti’nin Şarkı adlı şiiri (Sercan Gümüş ve Gamze Katı çevirisiyle) ve D.H.Lawrence’ın Merkür adlı kısa öyküsü (Sima Ay çevirisiyle) Aşiyan’da okurlarını bekliyor.

İletişim: www.asiyandergisi.com

Rıhle Ehl-i Beyt konusunu işledi

Rıhle Dergisi Ocak-Mart aylarında yayınladığı 17. sayısında ‘Ehl-i Beyt’ konusunu işledi.

İşte Rıhle Dergisi okuyucularına şöyle sesleniyor…

İslam Tarihi, Hz. Peygamber’in (s.a.v) irtihalinden sonra vuku bulan olaylarla şekillenmiştir dense yeridir. Hazret-i Fahr-i Kâinat Efendimizden sonra olan bu olaylarda Ümmetin savrulmadan, müstakim kalabilmesinin altında yatan sebep Sahabe-i Güzîn Efendilerimizin müstakim ve adil duruşları olmuştur. Ancak bid’at ehline göre ise bilakis o güzide topluluk Efendimize –haşa!- ihanet ederek ümmetin istikametini saptırmıştır. Ehl-i Bid’at’in tezviratından olan bu laf u güzafın hakikatte ne kadar iftira olduğunu bilge tarih de göstermektedir. Zira ilk günden beri ümmetin kahir ekseriyeti Sevad-ı Azam’ın yani Ehl-i Sünnet ve’l-Cemaat’in müntesibidir ve Efendimizin muştuladığı gibi O’nun ümmeti hayr üzere ittifak eder.

Efendimizden (s.a.v) Emanet: Ehl-i Beyt

RIHLE bu sayısında Evlâd-ı Nebi’yi yani Ehl-i Beyt’i dosya konusu olarak işledi. Hazreti Peygamber’in (aleyhissalatu vesselam) ümmete bıraktığı iki emanetten biri olan evlad-ı resul, hiç kuşkusuz ahirette ümmetin kendilerine olan muhabbetine şahitlik ederek Muhammedu’l-Emin’in (sallallahu aleyhi ve sellem) ümmetinin de ‘emîn’ olduğunu ifade edecek. Bu sayıda, Ebubekir Sifil hoca, ‘Ehl-i Sünnet’in Ehl-i Beyt’e Bakışı’ başlıklı makalesinde Ümmet’in ana gövdesini yani Ehl-i Sünnet’i, Ehl-i Beyt’e karşı ilgisizlikle, ihmalle, hatta ‘ihanet’le suçlayan İmamiyye Şiası’nın güçlü biçimde işlettiği ‘kara propaganda’nın izini sürüyor. Tamamen iftira olan bu tezviratı idrak edebilmek için yapılması gerekeni işaret ederek bir ‘hafıza tazelemesi’ yapıyor. Prof. Dr. M. Bahaüddin Varol hoca, kendini Ehl-i Beyt Mezhebi olarak tavsif eden Şia’nın taraflı ve marjinal Ehl-i Beyt tanımlamasına karşın konunun temeline inerek ‘İlgili Ayet ve Hadisler Işığında Ehl-i Beyt Kimdir?’ başlıklı makalesinde nasslar çerçevesinde Ümmet’e emanet bırakılanların kimler olduğunu ilmî delilleriyle ortaya koyuyor. Prof. Dr. Murat Sarıcık hoca “Ben Dâru’l-Hikmetim, Ali de Onun Kapısıdır” mealindeki hadis bağlamında, Hz. Peygamber’in niçin kendini Dâru’l-Hikmet olarak adlandırdığı, “dâr” ve “hikmet” kelimelerinin anlamları açısından konunun nasıl anlaşılması gerektiğini irdelediği makalesinde ayrıca Hz. Ali’ye tabi olduğunu söyleyenlerin samimiyetini nasıl ispat etmeleri gerektiğini de bildiriyor: Dâru’l-Hikmet olan Hz. Peygamber’in (sallallahu aleyhi ve sellem) Sünnet-i Seniyye’sine uyarak. Prof. Dr. Mustafa S. Küçükaşçı hoca ise tarihsel süreçte Ehl-i Beyt’in, özellikle de Âl-i Fâtıma’nın (r. anha) Ümmet içerisindeki konumuna ışık tutuyor. ‘Seyyid ve Şerif Kavramlarının Oluşum Sürecine Dair Notlar’ başlıklı makalesinde, Ümmet’in Ehl-i Beyt’in şecere kayıtlarını tutmak için inşa ettikleri Nakîbüleşrâflık kurumunu ve önemini izah ediyor. Ehl-i Sünnet ve’l-Cemâat, gerek Ehl-i Beyt kavramının anlam ve muhtevası konusunda, gerek değer ve kıymetinin ne olduğu hususunda, her türlü siyasî ve fikrî baskılara rağmen makul ve mutedil bir düşünce geliştirmiş ve bunu da muhafaza etmenin gayretini vermiştir. Ehl-i Sünnet’in böyle davranmasının kökeninde yatan sebep, hiç şüphesiz Sahabe (radiyallahu anhum ecmeîn) efendilerimizin davranışlarını örnek almalarıdır. Bu bağlamda Muhammed Emin Yıldırım hocanın ‘Sahâbe Nesli, Ehl-i Sünnet ve Ehl-i Beyt’ başlıklı makalesini okuyacaksınız. Müfid Yüksel hocanın ‘Ehl-i Beyt, Ümmet Ve Tasavvuf’ başlıklı makalesi de Ehl-i Beyt sevgisinin ve bağlılığının tasavvuf ehlince ne kadar önemli bulunduğunu irdeliyor. Bu sayıdaki Soruşturmaya Yrd. Doç. Dr. Hasan Gümüşoğlu ile değerli âlim Salih Ekinci hocalar katkı sağlamışlar.

Ehl-i Sünnet’in Yaşayan En Önemli Kelamcılarından Said Fude ile Mülakat 

İlim ile amel arasındaki ilişkinin bir benzerini bilgi ile iktidar arasında kuranlar, Batıda üniversite kurumunun ya da diğer bir deyişle akademinin iktidar için bilgi ürettiğine de vurgu yaparlar. RIHLE’nin bu sayısında Ehl-i Sünnet’in yaşayan en önemli Kelam âlimlerinden Said Abdullatif Fûde hoca ile gerçekleştirdiği mülakatı bu bağlamda değerlendirmek gerekiyor. Asleynden olan Kelâm ilminin güncellenmesi gerektiğine vurgu yapan Fûde hoca, bahsettiği faaliyetin neticesinde ehl-i bid’atin sadece tarihte kalmadığını, günümüzdeki sapmaların da benzer soru(n)lardan kaynaklandığını göreceğimizi, bunun yanında mazimizdeki ilmin/usulün verdiği özgüvenle atiyi de inşa edebileceğimizi vurguluyor. Ayrıca merhum Abdulfettah Ebu Gudde hocanın hayattayken verdiği en son mülakatı da RIHLE’nin sayfalarında bulacaksınız.

Ve Heybedeki Diğer Makaleler…

Modern paradigmanın felsefî kabulleri üzerine yaptığı itirazlardan, Müslüman muhayyilesinin öz yurdu olan medreseye ve sahih usule olan davetinden tanıdığımız üstad Abdurrahman Arslan’ın ‘Akıl, Akletme ya da İbrahimî Tecessüs’ başlıklı makalesi modern aklın neye tekabül ettiğini gösteriyor. Tezâkir bölümünde Kadir Mısıroğlu, merhum Celaleddin Öktem hocayı yâd ediyor. Bunların dışında RIHLE’nin bu sayısında Süheyp Öğüt’ün ‘Hakikat’e Nasıl Vâsıl Oluruz?’ başlıklı çalışması, Melih Koşucu’nun yakın tarih çalışması bağlamında ‘M. Kemal Paşa’nın Mütareke Dönemi’nde İtilaf Devletleri Mümessilleriyle Olan İlişkileri ve Bu İlişkilerin Anadolu’ya Tayin Edilmesi Üzerindeki Tesiri’ başlıklı araştırma yazısını ve Nurullah Aydın’ın ‘Kültüralist Fragmanlar’ başlıklı denemesini bulacaksınız.

Ferasetimize ufuk olması ve bir sonraki sayımızda tekrar buluşmak duasıyla…

İletişim: www.rihledergisi.com.tr