Marquez’in cenazesine binlerce kişi katıldı

Edebiyat
Meksika’nın başkenti Meksiko’da binlerce kişi, İspanyol dilinin en büyük yazarlarından biri kabul edilen Gabriel Garcia Marquez’e son bir kez saygılarını sunmak ve veda etmek için Gü...
EMOJİLE

Meksika’nın başkenti Meksiko’da binlerce kişi, İspanyol dilinin en büyük yazarlarından biri kabul edilen Gabriel Garcia Marquez’e son bir kez saygılarını sunmak ve veda etmek için Güzel Sanatlar Sarayı’na akın etti.

Perşembe günü 87 yaşında hayata veda eden Marquez’in külleri, ailesi tarafından Güzel Sanatlar Sarayı’na getirildi. Saray çevresinde toplanan binlerce kişi, dakikalarca alkış tutarak ünlü yazarı karşıladı. 

Tüm dünyada milyonlarca hayranı bulunan yazarın küllerinin bulunduğu kap, 56 yılını paylaştığı eşi Mercedes Barcha ile oğulları Gonzalo ve Rodrigo tarafından Güzel Sanatlar Sarayı’nın lobisindeki siyah kaideye yerleştirildi. Kabın önüne ise Marquez’in en sevdiği çiçek olan sarı bir gül yerleştirildi. 

Sevdikleri tarafından kısaca “Gabo” olarak anılan yazarın hayranları, üç saat boyunca halka açılan lobideki kaidenin önünden geçebilmek için bir kilometrelik kuyruk oluşturdu. 

Sarayın önünde ise Kolombiya’dan gelen bir vallenato grubu ünlü yazarın en çok sevdiği şarkıları çaldı. Marquez, “Yüzyıllık Yalnızlık” adlı romanının 400 sayfalık bir vallenato olduğunu söylemişti. 

Yakalarına sarı güller takan hayranlarının ünlü yazara saygılarını sunmasının ardından Meksika Devlet Başkanı Enrique Pena Nieto ve Kolombiya Devlet Başkanı Juan Manuel Santos da Güzel Sanatlar Sarayı’ndaki törene katıldı. Törende Meksiko Belediye Başkanı Miguel Angel Mancera ile Meksika Ulusal Kültür ve Sanat Konseyi Başkanı Rafael Tovar y de Teresa da hazır bulundu. 

Santos, törende yaptığı konuşmada, “Gabo’nun hayranları ve dostları olarak bugün dünyanın dört bir köşesinden buraya geldik. Gabo, kitapları ve yazılarıyla yaşamaya devam edecek. Ancak asıl insanlığın umudu, onu sonsuzluğa taşıyacak. Dünya onun sayesinde Kolombiya’yı tanıdı. Gabo, Kolombiya’yı büyülü gerçekçiliği ile betimledi” dedi.

Marquez’in yaşamının son 30 yılını geçirdiği Meksika’nın Devlet Başkanı Nieto da “Marquez’in ölümü, sadece edebiyat dünyası için değil, tüm insanlık için çok büyük bir kayıp. Birçok nesil, yaşamla ilgili sorularının yanıtlarını onun öykülerinde buldu” diyerek saygısını sundu. 

Kağıttan sarı kelebekler

Marquez’in çok sevdiği Macar besteci Bela Bartok ile İtalyan besteci Giovanni Bottesini’nin eserlerinin çalındığı törenin sonunda hayranları, “Yüzyıllık Yalnızlık” romanının en ilgi çeken bölümlerinden birine atfen kağıttan sarı kelebekleri havaya fırlattı. Romanda Buendia ailesinin beşinci kuşak torunu Renata Remedios’a çılgınca aşık olan Mauricio Babilonia, gittiği her yere peşindeki sarı kelebekleri de götürüyordu. 

Marquez’in dünyaya geldiği, “Yüzyıllık Yalnızlık” romanının geçtiği hayali Macando kenti için ilham kaynağı olan Aracataca kasabasında da sembolik bir cenaze töreni düzenlendi. Kolombiya’nın Karayipler kıyısındaki kasabanın sakinleri, ellerinde kucak dolusu sarı güller ve kağıttan sarı kelebekler ile Marquez’in müzeye dönüştürülen evinden Aracataca’nın merkezindeki kiliseye yürüdü.

Kolombiya hükümeti, bugün başkent Bogota’daki katedralde Marquez için resmi bir cenaze töreni düzenleyecek. Tören, televizyonlardan canlı yayınlanacak. Çarşamba günü ülke genelindeki kütüphanelerde, parklarda ve üniversitelerde düzenlenecek etkinliklerde de katılımcılar, sırayla Marquez’in “Albaya Mektup Yazan Kimse Yok” adlı en sevilen eserlerini okuyacak. 

Masallarla dolu bir yaşam

Olağanüstüyü günlük yaşamın rutini haline getiren “Büyülü gerçekçilik” akımının en önemli isimlerinden Marquez, 6 Mart 1927’de Kolombiya’nın Karayipler kıyısındaki Aracataca kasabasında yoksul bir ailenin 11 çocuğunun en büyüğü olarak dünyaya geldi. Babası Gabriel Elijio Garcia kapı kapı dolaşıp bitkilerden yapılan ilaç satıyor, annesi Luisa Santiaga Marquez ise telgrafçılık yapıyordu. Çift, Marquez’i doğar doğmaz anneannesi ve dedesinin yanına bırakıp Barranquilla’ya göç etti. Marquez, çocukluğunu Bin Gün Savaşları sırasında komutanlık yapan emekli albay dedesinin savaş anılarını dinleyerek geçirdi. Arataca, 1982’de Marquez’e Nobel Edebiyat Ödülü’nü getirecek “Yüzyıllık Yalnızlık” adlı eserinde anlattığı Macondo’nun ilham kaynağı oldu. 

Konuşmaya başladığı günden itibaren öyküler anlatan Marquez, başkent Bogota yakınlarında devlete ait bir yatılı okula gönderildi. Hemingway, Faulkner, Dostoyevski ve Kafka gibi yazarların eserlerini yutarcasına okuyan Marquez, okulun en başarılı öğrencisi oldu. İlk öyküsünü de okulda yazıp 1947’de El Espectador gazetesine gönderdi. Babasının ısrarı ile Hukuk Fakültesi’ne kaydolan Marquez, sonunda okulu terk edip kendini gazeteciliğe adadı. 

Çeşitli gazetelerde çalışan, Avrupa’da da gazetecilik yapan Marquez, “Yaprak Fırtınası” adlı ilk kitabını 1955’te yayımladı. Bu kitabı “Bir Kayıp Denizci”, “Albaya Mektup Yazan Kimse Yok”, “Hanım Ana’nın Cenaze Töreni” ve “Şer Saati” izledi. Marquez, “Yüzyıllık Yalnızlık” adlı en ünlü eserini 1967’de yayımladı. Bataklığın ortasında yoktan Macando kentini kuran Buendia ailesinin akıl almaz öyküsünü anlatan eser,  25 farklı dilde 50 milyondan fazla sattı. Eseri yazdığı 18 ayda büyük ekonomik sıkıntılar yaşayan Marquez, arkadaşlarından borç aldı, daha sonra evindeki mobilyalarını satmak zorunda kaldı. Eserini tamamladığında evlerinde elektrikli bir ısıtıcı, bir karıştırıcı ve bir de saç kurutma makinesinden başka bir şey kalmamıştı. Eşi, Marquez’in romanı Arjantin’deki yayıncısına postalayabilmesi için bunları da elden çıkardı. Kitap, yayınlandığı ilk haftada 8 bin satınca Marquez, tüm borçlarını ödeyebildi. 

Marquez’in “Kırmızı Pazartesi”, “Kolera Günlerinde Aşk”, “Başkan Babamızın Sonbaharı” gibi eserleri, İncil dışında İspanyolca yayınlanan tüm eserler arasında satış rekorları kırdı. 

Küba devrimi sırasında Havana’da gazeteci olarak çalışan Marquez, Fidel Castro ile arkadaş oldu. Ancak bu dostluk, ona pahalıya patladı. 2005’te Amerikalı bir yazar, Marquez’i Küba’da işlenen insan hakları ihlallerine suç ortaklığı etmekle suçladı. Marquez’in siyasi görüşleri, yıllarca ABD’den izin alamamasına neden oldu. 

1981’de Kolombiya hükümetinin ayrılıkçı M-19 gerillalarını desteklemekle suçlaması üzerine Marquez, Meksika’ya taşındı. Daha sonra kendisine yapılan büyükelçilik tekliflerini ve devlet başkanlığı adaylığını geri çevirdi.  Ancak Kolombiya hükümeti ile ülkenin en büyük gerilla hareketi Kolombiya Devrimci Silahlı Kuvvetleri (FARC) arasında görüşmeler yapılmasına yardımcı oldu. 

1998’de 70’li yaşlarında en büyük hayalini gerçekleştirerek Kolombiya’nın en önemli haber dergilerinden Cambio’nun çoğunluk hisselerini satın alan Marquez, “Ben gazeteciyim. Her zaman da gazeteci olacağım. Eğer gazeteci olmasaydım kitaplarımı da yazamazdım. Çünkü kitaplarım için tüm ilhamı gerçeklikten aldım” dedi.

1999’da lenf kanseri teşhisi konulan Marquez, 2002’de “Anlatmak için Yaşamak” adlı otobiyografisini, 2004’te de “Benim Hüzünlü Orospularım” adlı son romanını yayımladı.

80’li yaşlarının başında belleğini yitirmeye başlayan Marquez’in kardeşi Jaime Garcia Marquez, bunama teşhisi konulan ağabeyinin yazmayı bıraktığını açıkladı. Marquez, son zamanlarda sevenlerinin karşısına nadiren çıktı. 

Latin Amerika’nın büyüleyici dünyasını ve çılgınca ikilemlerini kaleme alan Marquez, 17. yüzyıl yazarı Miguel de Cervantes’ten bu yana İspanyol dilinin en önemli yazarı kabul ediliyordu. 

Marquez, 1958’te yaşamını birleştirdiği çocukluk aşkı Mercedes Barcha’dan iki çocuk sahibiydi.