İsmet Özel Neden Şair Oldu?

Edebiyat
1960’lı yıllardan bu yana şiirleri ve 30 yılı aşkın süredir düşünce ve söylemleri ile adından söz ettiren ve İslamcı düşüncenin önde gelen düşünürlerinden İsmet Özel, "Tok Kurda Puslu Hava&...
EMOJİLE

1960’lı yıllardan bu yana şiirleri ve 30 yılı aşkın süredir düşünce ve söylemleri ile adından söz ettiren ve İslamcı düşüncenin önde gelen düşünürlerinden İsmet Özel, "Tok Kurda Puslu Hava" kitabının tanıtım toplantısında Türkiye’de temiz kuruluş olmadığını, bir şekilde tüm kuruluşların ve yönetim kadrolarının kirlendiğini ileri sürdü.

İsmet Özel‘in 1977’den 2003’e değin yazdığı köşe yazılarını "Şairin Devriye Nöbeti" başlığı altında 12 cilt olarak kitaplaştıran ve her ay bir cilt yayınlamayı hedefleyen Şûle Yayınları, şairin 1977 yılında kaleme aldığı yazıların derlenmesinden oluşturulan "Tok Kurda Puslu Hava" adını taşıyan ilk cildi dün Türkiye Yazarlar Birliği‘nde yapılan bir basın toplantısı ile tanıtttı. Basın toplantısında İsmet Özel’in İslamcı siyasetçileri topa tutması dikkat çekti.

"ALKIŞI BİDAT SAYARDIK, O HALLERİ ARTIK AŞTIK"

Kitabı yayına hazırlayan Ercan Yıldırım tarafından yapılan takdim konuşmasından sonra "Türkiye’nin yaşayan en büyük düşünürü" olarak kürsüye davet edilen İsmet Özel, kendisine yönelik alkışlardan yola çıkarak sözlerine başladı: "Bir zaman müşrikler el çırparak ibadet ettikleri için biz toplantılarda insanların alkışlanmasının bidat olduğunu düşünürdük. Ama o halleri artık aştık"

Türkiye’nin yıllardır özüne aykırı politikalarla ahlaki değerlerden uzaklaştırıldığını belirten İsmet Özel, televizyonlardaki dizilerin seviyesizliğini eleştirdikten sonra bu kez oklarını izleyicilere çevirdi ve "Ama demek ki bu kadar seviyesiz diziyi seyredecek kadar çok izleyen insan var artık Türkiye’de" dedi.

"TÜRKİYE’DE TEMİZ KURULUŞ YOK"

Türkiye’nin yıllardır dış güçlerce yönlendirilmiş politikalarla idare edildiğini savunan Özel, bu politikaların ülke insanlarını kültürsüzleştirmek ve İslamiyet’ten soğutmak amacını taşıdığını belirtti ve "Türkiye’de açıkça Müslüman düşmanlığı yapılmaktadır" dedi.

Türkiye’de yönetime talip olanların ve mensubu olduğu kuruluşların bir şekilde kirlendiğini belirten ismet Özel, "Maalesef Türkiye’de temiz kuruluş yok, yönetici yok. Hepsi bir şekilde kirli" dedi.

"ÖZELLİKLE DE İSTİHBARAT"
"Eğer ben kirliliğin bu kadar yaygın olduğunu bilsem ve kirlenmemiş kurum kalmadığını fark etmiş olsam bu alanlara hiç ayak basmazdım. Yazı işine hiç bulaşmazdım. Ama ne var ki Türkiye’de kirlenmemiş alan kalmamış. Her şey kirli. Özellikle de istihbarat!"

 
"PARA KAZANMAK İÇİN YAZDIM"

Daha sonra kendisinin yazarlığa başlangıç sürecine değinen İsmet Özel Nabi Avcı’nın teklifi ile telif almak için yazarlığa başladığını belirterek, "Para kazanmak için kaleme alınmış metinler bunlar. Yıllar sonra kitaplaştırılmasına da telif alacağım için razı oldum. Kısacası ekonomik zorluklar beni gazete yazarı yaptı, yazı yazdırdı. Ekonomik kaygılar ile ilk yazılarımın, "Üç Mesele" adı ile kitaplaştırılmasına razı oldum. Sonra telif almak umudu ile "Sorulunca Söylenen"i hazırladım ama kitap satıldıkça parasını alırsın teklifi ile karşılaşınca şoke oldum" dedi.

"ERBAKAN’A KAFA TUTTUM"

Özel, Milli Görüş lideri Necmettin Erbakan‘ın kendisine hangi konularda ne yazması gerektiğine dair önerilerde bulunmak istediğini ama kendisinin Ona kafa tutarak, "Benim ne yazacağımı kimse belirleyemez, Ben İsmet Özel’im, ne yazacağıma kendim karar veririm" dediğini anlattı. Özel, "O gün Erbakan’a biat edenler beni eleştirmişlerdi, ama bugün onların nelerde olduğunu da görüyoruz" dedi.

O gün Milli Görüşçü olan bazı isimlerin bugün iktidarda olduğuna dikkat çeken İsmet Özel, kendisinin hâlâ o gün olduğu yerde devriye nöbetine devam ettiğini söyledi.

Eski yazıları ile yeni yazıları arasında biçim ve içerik bakımından bir fark bulunmadığını Özel; "Yayımcım Ali Ural, eski yazılarım üzerine konuşurken bana onlar ile şimdiki yazılarımın arasından nasıl bir fark gördüğümü sordu. Ben de benim için eski yoktur, dedim. İlk çıktığında İsmet Özel neyse şimdi de odur. Ben hâlâ aynı yerdeyim, o gün neyi söylediysem bugün de onu söylüyorum" diye konuştu.

"ŞAİRLİKTEN DAHA İYİ İŞ OLAMAYACAĞINI DÜŞÜNDÜĞÜM İÇİN ŞAİR OLDUM"

Kendisine hiç bir zaman gazeteci dedirtecek duruma düşmediğini ve bu yüzden basın kartı için başvurmaya gerek görmediğini söyleyen İsmet Özel, "Gazetecilik hiçbir entellektüel faaliyette bulunamayan insanların yapacağı bir iştir. Kendi sanatçı kimliğimin içinde gazete yazarlığını iyi bir yere koyamadım. Ben aslında şairim. Şairliğimi öne çıkartırım ve önemserim. Çünkü bana göre şairlik Türkiye’de herkesin yapabileceği bir iş değildi. Şairliği yapacak başka bir işim olmadığı için değil, yapacak en iyi iş olduğu için seçtim" dedi.

"TÜRK – İSLAM SENTEZİ OLMAZ"

İsmet Özel, "Türklük" vurgusunun çok tartışıldığına dikkat çekerek, kavramla ilgili görüşlerini şöyle özetledi; "Türk-İslam sentezi diye bir şey söz konusu olmaz çünkü Türk zaten başlı başına sentezdir. Sentezin sentezi olmaz. Bizim Türklük kavramımız Ahmet Yesevi‘den daha çok Yunus Emre’yi temel alır. Türkçe yok da Türklükten de söz edilemez. Türklüğün sınırlarını Türk şiiri çizer. Türk Şiiri adına kaygı duymayan adama biz hain gözü ile bakarız. Karacaoğlan da Yunus Emre‘nin en büyük torunudur" şeklinde konuştu.

"Türkiye" adının tamamıyla hüsnü niyetle verilmiş bir isim olduğunu belirten İsmet Özel, "Ama Anadolu İslam Cumhuriyeti" olamaz mıydı? Gafil avlandılar "Türk" diyerek. Oysa insanlar ne kadar gafilse, o kadar haindir. Gaflet ile hainlik birbirinden ayrılmaz." diye konuştu.

"GAVURLA ARAMIZDAKİ SINIR KALDIRILMAK İSTENİYOR"

Suriye sınırındaki mayınlı arazilerin temizlenmesi konusunun çok önemli olduğunu belirten İsmet Özel, çoğu insan bu konuda uyuklamakta olduğunu savunarak, "Bizim bütün sınırlarımız gayrimüslim dünya ile bizi ayıran sınırlardır. Biz Suriye ile aramıza bir sınır çekmedik; Fransa ile çektik. Dolayısıyla bizim bütün sınırlarımız Türkiye’yi gayrimüslim dünyadan ayıran sınırlardır. Şimdi aramızdaki bu sınır da kaldırılmak isteniyor. Türkiye’de ne gavurluk varsa bu insanların içindeki gavurluğun bir yansımasıdır." dedi.

"MÜSLÜMANIN VARLIK NÖBETİ"

Özel ilk yazılarından derlenen son kitabında, Müslümanların 1970’li yıllarda bağımsız bir düşünce etkinliği sergilemediği için yapılandırdığı ‘cihat’, ‘dayanışma’ ve cemaat şuuru’ kavramlarının, 80’li ve 90’lı yıllarla birlikte ‘İslami Hareket’ düşüncesinin, Müslümanların geçirdikleri bu evrelerde Türkiye’nin dünya zemininde ‘kendisi’ gibi hareket etmesini sağlayabilecek bir varlık ve duruş ortaya koyamadığını savunuyor.

KAZANILAN MEVZİDE DEVRİYE NÖBETİ

İsmet Özel ayrıca son kitabında, Türk olmanın "mevzi" kazanmakla ilintili olduğunu gösteriyor. Müslüman diye geçinen bazı çevreler sahip oldukları en büyük değerleri yeni "mevki"ler uğruna cami önlerine terk ederken Özel, kazanmış olduğu "mevzi"lerde devriye nöbetine devam ettiğini ifade ediyor ve hala "Ben cennetin kılıçların altında olduğuna inananlardanım" diyor.

Yazar, Müslümanların "güzide bir cemaat" olmalarının Türkiye’yi güzide kılacağını savunurken, bunu başarabilmek için de ‘kendi’ ayakları üzerinde, yüksek bir kültür, yüksek bir ahlak üretmenin gerekli olduğunu belirtiyor.