Garip Akımı

Edebiyat
Eski şiire tepki olan Garip akımı 1936’da Orhan Veli Kanık, Oktay Rifat ve Melih Cevdet Anday’ın Varlık dergisinde yayınladıkları ölçüsüz, uyaksız, şairanelikten uzak şiirleriyle başlar. 1...
EMOJİLE

Eski şiire tepki olan Garip akımı 1936’da Orhan Veli Kanık, Oktay Rifat ve Melih Cevdet Anday’ın Varlık dergisinde yayınladıkları ölçüsüz, uyaksız, şairanelikten uzak şiirleriyle başlar. 1911’de bu akımdaki şiirlerini Garip adlı bir kitapta toplarlar. Akım da adını buradan alır. Orhan Veli’nin kitaba yazdığı önsöz bildiri niteliğindedir.

Bu üç şair, vezin ve kafiyeye karşı çıkmış, günlük konuşma dilini şiire uygulamaya çalışmışlardır. Mecaza, süse ve suniliğe karşı çıkıp; yalnızlığa önem verdiler. Halk şiirinin anlatım ve deneyimlerinden faydalandılar. O güne kadar şiirimizde kullanılmayan bir takım sözcükleri kullandılar. Sıradan insanları şiirlerine konu edip yaşama sevinçlerini fazlasıyla şiire yansıtmışlardır. Kaynağını batı şiirinden alan Garip akımı eskiye ait olan her şeyin karşısında olup özellikle şairane söyleyişin karşısında olmuşlardır. O güne kadar "seçkin" bir tür sayılan şiirin her konuda yazılabileceğini savundular.

Yeni akımı özellikle Nurullah Ataç destekler. Bu yeni şiirler birçok genç izleyici bulduğu gibi, dönemin ünlü ozanlarını da etkiler.

Ama üç ozanın birlikteliği uzun sürmez. Kitabın ikinci basımı yalnız Orhan Veli’nin şiirleriyle yayımlanır (1945). Ayrıca Orhan Veli, kitabına “Garip İçin” başlıklı ikinci bir önsöz eklemek gereğini duyar. Nitekim Garip devinimi sonraları, gerek bu nedenle, ama asıl Melih Cevdet ve Oktay Rifat’ı şiiri ayrı bir çizgide sürdürmeleri sonucu Orhan Veli’nin adına bağlanmıştır.

Orhan Veli’nin kendisi de kitabının ikinci basımında sanat anlayışını gözden geçirmek gereğini duyacaktır. Özellikle şiirsel gelenek, biçim konularında daha esnek bir tutuma girmiştir. Nitekim ikinci kitabı Vazgeçemediğim’den (1945) başlayarak şiirini değiştirdiği görülür.

Garip akımı, gerek ilk yıllarında, gerekse sonraları, değişik sanat anlayışlarına bağlı olanlarca değişik biçimlerde değerlendirilmiştir. Geleneğe bağlı olanlar, Orhan Veli ve arkadaşlarını şiiri ayağa düşürmekle suçlarken; toplumcular, Garipçileri, toplumcu şiiri engelleyen, yozlaştırmayı amaçlayan ve küçük burjuva duyarlığını geliştirmeye çalışan bir devinimin başlatıcısı olarak gördüler. Yazın tarihçileri ise, Garip akımını genellikle yeni şiirin başlangıcı saydılar. Bugün de bu tutumların pek değiştiği söylenemez. Ama nesnel bir değerlendirmeyle, Garip deviniminin Türk şiirinin gelişim sürecinde önemli bir yeri olduğunu söylemek gerekmektedir.