Zinkeisen, Halimizi Görseydi Pişman Olurdu!

Kitap
Çeviri 6 yılda pek çok kişinin emeği ile sonuca ulaştı. Biz de onları bir araya getirip, bu 6 yılın nasıl geçtiğini sorduk. Bu ay Türkiye, tarih araştırmalarında Hammer’ın tahtını sallayacak bir...
EMOJİLE

Çeviri 6 yılda pek çok kişinin emeği ile sonuca ulaştı. Biz de onları bir araya getirip, bu 6 yılın nasıl geçtiğini sorduk.

Bu ay Türkiye, tarih araştırmalarında Hammer’ın tahtını sallayacak bir kişiyle daha tanıştı: Johann Wilhelm Zinkeisen. 19. yüzyılda yaşamış Avusturyalı tarihçi Zinkeisen, 7 ciltlik Osmanlı İmparatorluğu tarihinin yazarı. Ömrünün büyük bir kısmını bu araştırma için geçiriyor. Bunu Türkçe bilmeden yapıyor üstelik. Eserini oluştururken sadece Avrupa arşivleri ve kaynaklarını kullanıyor. İspanyolca, Fransızca, Grekçe, Latince, İtalyanca ve Almanca olmak üzere 6 dilde alıntılar yapıyor; Gotik Almanca ile 20 yılını vererek Osmanlı tarihi yazıyor.
 
İlber Ortaylı, Zinkeisen için, "60 yıllık ömrüne Osmanlı tarihçiliğinin en önemli eserini sığdırmış bir yazardır. Üstelik onu diğer tarihçilere üstün kılan bir tarafı var; Batı dünyasını bütün ikincil kaynaklardan ve de geniş ölçüde Viyana, Venedik ve diğer ülke arşivlerini çıkararak tarıyor. İşte bu, 19. yüzyılın ortasında yazılan bir Osmanlı tarihine çok büyük bir değer kazandırmaktadır." diyor.
 
Halil İnalcık ise Zinkeisen’in Ham-mer’den daha iyi bir tarihçi olduğunu söylüyor. Fakat Zinkeisen’in Osmanlı İmparatorluğu tarihi Türk tarihçilerin faydalandığı bir eser değildi, çünkü Türkçe’ye aktarılmamıştı. Zinkeisen’in Osmanlı İmparatorluğu tarihi şimdi Türkçe’de. Erhan Afyoncu’nun girişimleriyle Yeditepe Yayınları tarafından basıldı.
 
"Tam 6 yılımızı aldı"

Tabii bu süreç hiç kolay olmamış. Erhan Afyoncu, "Dil bilimcilerin özellikle de Marmara Üniversitesi Alman Dili Edebiyatı bölümündeki hocaların başını, Türk tarihine hizmet etmiyorsunuz diye çok ağrıttım." diyor. Ama nafile… Kimse yükün altına girmek istememiş. Sonrasında Nilüfer Epçeli’yi tavsiye etmişler. Afyoncu, "Nilüfer Hanım cesur çıkınca ben de arkasını getirdim ve ekip kurdum." şeklinde anlatıyor gelişmeleri.
 
Ekipte çeviri danışmanı olarak Tarihçi Prof. Dr. Kemal Beydilli yer alıyor. Beydilli, Zinkeısen’den yararlanan nadir isimlerden. Yeditepe Yayınları Genel Yayın Yönetmeni Mustafa Karagüllüoğlu ve Uğur Demir ile Ahmet Önal. Afyoncu, "Özel bir yayınevinin desteğini aldık çünkü başka türlü bu kitap çevrilmezdi…" diyor.
 
Kitaptaki diğer dillerin tercümesi için de akademisyenlerden yardım alınıyor. Kitap 6 yıl içinde tamamlanıyor. "O altı yıl var ya o altı yıl ömrümüzden ömür götürdü." diyor Erhan hoca. Kemal Beydilli, eserin Türkçesini okuyan ilk kişi olduğumdan meslektaşlarına hava attığını söylüyor. İlginç bir ayrıntı da Yayın Yönetmeni Mustafa Bey’den: "Zinkeisen basılsın diye ev almayı erteledim. Halen kirada oturuyorum."

"Çeviri yaparken 20 kilo aldım!"

Nilüfer Epçeli, 17 yıldır tercümanlık yapıyor. Epçeli, Zinkeisen’i çevirirken bazen 24 saat aralıksız çalışmış. En zorlandığı şey; yer, şehir ve şahıs adları olmuş. "Mesela Azap kalesinin adı Latince yazılmış. Tabi sözlüklerde bile geçmeyen bir kelime… Kelimenin Azap kalesi olduğunu anlayabilmek için de tasvirlere dikkat etmek ve çok araştırmak gerekiyordu." diyor. Epçeli’nin, bir kelime için 2–3 gününü tarama yaptığı olmuş. Üçüncü cildinden sonra çeviri süreleri gitgide uzamış. "İnsanlar bu eserleri araştırmalarda kullanmak için alıyor. Bense 5 bin sayfayı çevirmek için." diyor. Ama o bunlardan çok çeviri yaptığı yıllarda aldığı kilolara yanıyor; "Düşünebiliyor musunuz tam 20 kilo aldım."
 
"6 yıl boyunca baklava hayal ettim!"

Kemal Beydilli’nin Zinkeisen ile tanışıklığı Almanya’da doktora yaptığı yıllara dayanıyor. Tezini hazırlarken Zinkeisen’den çok yararlanmış. Almancası ve tarihi terminolojiye de hâkim olduğu için Afyoncu ile bu çalışmada birlikte olmuş. Nilüfer Hanım’ın çevirdiği metinler hergün Afyoncu’ya, Afyoncu’dan da ona gelmiş. O günleri anlatırken; "Masamdan sözlük eksik olmazdı." diyor. Beydilli’nin sıkıldığı günlerdeki tek tesellisi ise eser bitince Afyoncu’ya ısmarlatacağı bir tepsi baklava olmuş… Eser yayımlanınca da hayalini gerçekleştirmiş.
 
"Küçük oğlum Zinkeisen’i dedesi sanıyordu!"

Eserin editörlüğünü yapan Erhan Afyoncu, bu sürede en çok yorulanlardan. Çok sabretmiş ama dayanamadığı zamanlar da olmuş. "O dipnotlar, index, dizin… Öyle çok uğraştırıyordu ki tek tek, tane tane çekilecek gibi değildi. Asistanlar "Yaparız hocam" demeselerdi pes ederdim. Sürekli kontrol gerektiriyor. 6 yıl hiçbir şeyle uğraşmadım." şeklinde anlatıyor yaşadıklarını. Akşamları ondan başka bir şey konuşulamaz olmuş evinde. "Eşim bir yere gidelim bile demiyordu." diyor ve ekliyor: "Bu yüzden benim küçük oğlan Zinkeisen’i dedesi sanıyordu. Büyük oğlan da ‘Baba kim bu adam?’ diye soruyordu." Afyoncu memleketine gittiği zamanlarda da, ‘ölürüz, kalırız’ düşüncesiyle eserin son hallerini CD’lerle arkadaşlarına emanet etmiş.

"Rüyalarımızda sayıklamaya başlamıştık"

Lisans 3. sınıftan beri çalışmada yer alan Uğur Demir şimdi Marmara Üniversitesi’nde doktorasını yapıyor. Son okuma, tashih, indeks ve dizinini onlar yapmış. "İşin içine girince Erhan hocaya, ‘Hocam yaparız evelallah demiştim.’ ama cahilliğimdenmiş." diyor ve devam ediyor: "Sabahları adını sayıklayarak uyanıyordum. Hele Ahmet Önal’ın durumu daha feci. Eşi anlatmıştı, gece ‘Şarlken nasıl yazılmalı, nasıl yazılmalı…’ diye sayıklıyormuş. Evlendiğimde de ben aynı şeyi yaşadım eşim gece ismini sayıkladığın şu adam var ya, Zinkeisen, o kim diye sordu. Ben de, ‘Bir çeşit işkence yöntemi.’ demiştim." diyor. Demir’e göre, bir daha böyle bir Osmanlı tarihi kaleme almak mümkün değil.
 
"Zinkeisen için ev almadım, kiradayım"

Eserde en büyük paya sahiplerden biri de yayınevi genel yayın yönetmeni Mustafa Karagüllüoğlu. Erhan Afyoncu, "O olmasaydı biz bu eseri çevirtemezdik. Hiçbir yayınevi 6 yıllık bir çalışmaya yatırım yapmaz. Riske de girmez. Ama Mustafa bizim için ev dahi almadı." diyor. Mustafa Bey de "Normal şartlarda Zinkeisen olmasaydı ev alacaktım kendime. Ama o parayla eserin çevrisini ve basımını yaptım. Tam 300 milyar harcadık. Şimdi tek dileğimiz bunun için destek görmek…" diyor. Şimdi kirada oturuyor. Bunun için de pişman değil. "Çocuğuma daire yerine benim sayemde basılan önemli bir eseri bırakmak daha gurur verici…" diyor. Hiçbir yayınevinin üstlenmeye cesaret edemediği bir yayını bastığı için de çok önemli olduğunu vurguluyor.