Zaman makinesinin yeni kâşifi

Kitap
İspanyol bir yazar Wells’ten yedi yıl önce zaman makinesiyle yolculuk yapmış. H.G Wells’in yazdığı, kendi icat ettiği makineyle zamanda yolculuk yapan bir Viktorya Dönemi soylusunun hik&ac...
EMOJİLE

İspanyol bir yazar Wells’ten yedi yıl önce zaman makinesiyle yolculuk yapmış. H.G Wells’in yazdığı, kendi icat ettiği makineyle zamanda yolculuk yapan bir Viktorya Dönemi soylusunun hikâyesi, bu türde yazılan ilk eser olarak biliniyordu. Fakat İspanyol yazar Enrique Gaspar’ın su yüzüne çıkan romanı El Anacronopete, Wells’in ilk olarak 1895’te yayımlanan The Time Machine/Zaman Makinesi romanının, türünün ilk örneği olmadığını ortaya çıkardı.

Mekanik bir araç aracılığıyla zamanda yolculuk fikrinin babasının Wells değil de, bu az bilinen İspanyol romancı olduğunu öğrenmek, bilim kurgu okuyucularını biraz şaşırtabilir.

Büyük oranda, İspanyol bilim kurgu okuyucularının azmi sayesinde, El Anacronopete, The Time Ship: A Chrononautical Journey/Zaman Gemisi: Zaman Denizinde Yolculuk adıyla önümüzdeki yıl, ilk kez İngilizce olarak yayımlanacak.

Roman, ilk kez, 1887 yılında İspanya’da yayımlanmış. Bu da, romanın H.G. Wells’in The Time Machine/Zaman Makinesi romanından sekiz yıl önce okuyucuyla buluştuğu anlamına geliyor.
 
Zamanda yolculuk

Liverpool Üniversitesi’nin Bilim Kurgu Derneği Kütüphanesi’nden Andy Sawyer, konuyla ilgili yaptığı açıklamada, “Gaspar’ın romanı, şu ana kadar belirlenen edebî olarak yapılan ilk zaman makinesi tanımlaması gibi görünüyor. Önceden zamanda yolculuk -bilhassa rüyada, bir çeşit sihirle- tanımlamaları mevcut. Edward Page Mitchell’in The Clock That Went Backward adlı hikâyesi, ilk zaman makinesi öyküsü olarak tanımlanır çoklukla, fakat bir zamanın hesaba katıldığından emin değilim” dedi.

İki Avrupalı yazarın, neredeyse aynı zamanda, böylesine fantastik bir keşfi düşünmesi tesadüfî gibi görünüyor. Çünkü Wells’in Gaspar’ın romanını okuduğuna dair elde bir kanıt yok. Ama 19 yüzyıl, buhar makinesi, telgraf ve elektrik gibi yeni teknolojilerin çağıydı da neticede. Wells’in zaman makinesi daha minimalist bir şeyken, Gaspar’ınki ayrıntılı, demirden yapılmış ve elektrikle çalışan devasa dikdörtgen bir gemiydi.

Başarılı bir diplomat olan Enrique Gaspar, El Anacronopete’yi Çin’de görevliyken, ilk olarak mizahi bir operet olarak yazmış. Gaspar, üretken bir oyun yazarı olmanın yanı sıra, aynı zamanda, bilim ve teknolojinin sosyal etkileriyle ilgili romanlar yazan bir romancıydı da.

Sawyer, romanın şimdiyi hiciv eden bir yöntem olarak geleceğe ve geçmişe bakma yöntemi dışında, ciddi bir bilimsel keşif olmadığını düşünüyor.
 
Jules Verne’den etkilendiği düşünülüyor

Çok gezi yapan Gaspar’ın Fransız astronot ve yazar Camille Flammarion ve yine Fransız bilim kurgu yazarı Jules Verne’den etkilendiğine inanılıyor. Verne’in okuyucuya, hayal dünyasının en uç noktasının bile ötesine geçen egzotik yerler gösteren 80 Günde Devrialem eseri, El Anacronopete yayımlandığında, Fransa’da, 400 kezi aşkın sahneye konmuş, Jules Verne’in eserleri İspanyolca’ya tercüme edilmiş ve çok satan kitaplar arasında kendine yer bulmuştu bile.

Kitabı İspanyolca’dan İngilizceye çeviren Profesör Molina-Gavilan, El Anacronopete’nin çok daha karamsar ve ciddi olan H.G. Wells’in romanından farklı olduğunu söylüyor: “Wells, evrim, sınıf eşitsizlikleri ve bilim ve toplum arasındaki ilişki gibi onu çevreleyen sosyal motiflerin birçoğunu keşfetmek için zamanda yolculuk yapan birinin hikâyesini kullanırken, Gaspar, birtakım sosyal konuları keşfetmekle ilgileniyor ve her zaman da çok becerikli.”

Önümüzdeki ay mayıs ayında British Library’de açılacak olan Out of this World adlı bilim kurgu sergisinde, Enrique Gaspar’ın El Anacronopete romanı da yerini alacak. [BBC/Taraf]