Umran Dergisi Mart Sayısı Çıktı!

Kitap
     Günümüzde maalesef çeşitli medya organlarında İslâm etrafında cereyan eden tartışmalar, dinî anlatımın çerçevesini belirleyen tebliğ, irşat ve davet ilkeleri doğrultusunda yapılmam...
EMOJİLE

     Günümüzde maalesef çeşitli medya organlarında İslâm etrafında cereyan eden tartışmalar, dinî anlatımın çerçevesini belirleyen tebliğ, irşat ve davet ilkeleri doğrultusunda yapılmamaktadır.  Maalesef İslâm ümmetinin başındaki en tehlikeli hastalık uzlaşmazlık ve ihtilaftır. Bu hastalık her bölgeyi, her şehri, her toplumu etkileyecek hale geldi. Zararlı etkisi fikirlere, inançlara, ahlâka ve davranışa, konuşma ve etkileşim biçimlerine nüfuz etti. Birçok insan birbiriyle ihtilaf içinde… Bu durum, tüm İslâm esaslarının, emirlerinin ve yasaklarının, yalnızca insanları anlaşmazlığa sevk ettiği ve onları öldürücü bir çatışmaya sürüklediği izlenimini doğuruyor. 

      Kur’ân’da belirtildiği üzere daha iyi bilen (âlim)ler olmakla birlikte İslâm’da bilginin varıp duracağı nihai bir nokta yoktur. İnsanın bilgileri Allah’ın bizim bilmemize açtığı sınırlı bilgilerden ibarettir. Dolayısıyla birbirinden az çok farklı sonuçlar elde edilir. Bunun için hiç kimsenin, kendi bulduğu yolun mutlak doğru, diğerlerininkini de mutlak yanlış görme yani düşünce tekelciliği yapma hak ve yetkisi yoktur. Başta düşüncede olmak üzere her alanda bir muhalefet olabilir ve olmalıdır da. Ancak muhalefet, etik bir tenkide bağlı olarak, bir şeye mutlak karşı olmak ve buna bir gerekçe bulmaktan öte, o konuda öngörülen doğrunun da gösterilmesi üzerine kurulur. Yeni ve sağlam bir düşüncenin inşası farklı görüşlerin ciddi bir kritiği üzerine oturur.   

     Tenkit ve insaf birbirine akraba kelimelerdir. Tenkit ‘iyiyi kötüden ayırma işi’dir. İnsaf ise ‘hakkı teslim esasına dayanan ılımlı davranıştır. Tenkidin konusu bir metin, kişi yahut davranış olabilir. İltifat yahut karalamada aşırılık veya iftira varsa, dengeyi kaçırma söz konusuysa ortada tenkit yoktur. İhtilaf ahlakı deyince aklımıza gelen önemli kaidelerinden biri de görüşlerimizi mutlak doğru olarak takdim etmemek; hatalı olabileceğimizi, karşımızdakinin isabet etmiş olabileceğini hesaba katmaktır.

     İlk nesiller arasında bazı sorunlar yaşanmışsa da bunları nakletmenin bir faydası olmadığı aşikârdır. Çeşitli ihtilâf ve ayrılıklar içinde yorgun ve bitkin düşen günümüz Müslümanlarının, ilk nesillerin bu örnek ahlâkını kuşanmadan, çok özlediğimiz “İslâmî dirilişi” gerçekleştirmeleri beklenebilir mi? Müslümanlar olarak İslâm’ın ilk gününden itibaren başlatılmış olan cihanşümûl düşünme biçimimizi kaybetmemeli veya onu kaybettiğimiz yerden yakalayıp yeniden yaşanır hale getirmeliyiz. İhtilaflarımızdan rahmet hâsıl olabilmesi için, tezimizi en güzel bir biçimde savunmalıyız.

Bazı Başlıklar:

İhtilaf Ahlakının İnşası Tarihi Bir Sorumluluktur / Burhanettin CAN  

Cemaat ve Fırka Kavramlarını Yeniden Düşünmek / Faruk BEŞER                                         Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez ile İhtilaf Ahlakı Üzerine – Röportaj                              15 Temmuz ve Kadınlar / Gülşen ÖZER

0212 293 90 41      www.umrandergisi.com