Türk Modernleşmesinin Edebi Durakları

Kitap
Türkler ve Osmanlı üzerine önemli araştırmalara imza atan Amerikalı tarihçi Prof. Dr. Carter V.Findley’in, ‘Modern Türkiye Tarihi’ adlı eseri, Türkiye’de bugün yayımlanıyor. Ya...
EMOJİLE

Türkler ve Osmanlı üzerine önemli araştırmalara imza atan Amerikalı tarihçi Prof. Dr. Carter V.Findley’in, ‘Modern Türkiye Tarihi’ adlı eseri, Türkiye’de bugün yayımlanıyor. Yazar, alışılagelmiş tarih kitaplarının aksine, Türkiye’nin modernleşme sürecini edebiyatla ilişkilendirerek her bölümün sonuna usta yazarların dünyalarını keşfe çıkan kısa denemeler de yerleştirmiş.

ABD’li Osmanlı tarihçisi Prof. Dr. Carter V.Findley’nin Türkiye’nin modern tarihi üzerine bir araştırmasının yayınlandığını duyduğumda, bunun, benzerleri gibi farklı dönemleri siyasi, ekonomik ve sosyal tarih boyutuyla ele alan bir kitap olacağını düşünmüştüm. Yanılmamışım. Dilini akademik dünyanın karmaşık terminolojisine hapsetmeyen ‘Modern Türkiye Tarihi: İslam, Milliyetçilik ve Modernlik’ (Timaş Yayınları) adlı kitap aynen böyle, ama önemli bir farkla: Findley, pek alışılmadık bir yöntem kullanarak ‘hayal gücünün’ modernleşme sürecinin önemine dikkat çekiyor. Kendi dönemleri hakkında yazan Osmanlı ve Türk edebiyatçıların eserleri, Findley’e başka hayat kapıları aralıyor. Bu durumu romanlardan bir alıntıyla açıklıyor: "Romanı kurmak, en ince ayrıntılarına dek tasarlanmış bir dünya ile yola çıkmak demek. Bu ayrıntıları ise ancak bağlı bulunduğumuz, içinde yaşadığımız hayattan derleyebiliriz."
 
Yazar, her bölümün sonuna farklı yazarların dünyalarını keşfe çıkan kısa denemeler yerleştirerek o bölüm boyunca tartışılan siyasal, sosyal ve ekonomik konular üzerinde de derinleşmesini sağlamak istemiş. Diyor ki: "Bu denemeler akademik tarihçiliğin kronolojik yapılarına ve önermelere dayanan yorumlarına edebiyatın sembolik ve kinayeli dilinin ahenkli tınılarını ekleyecekti."
 
Findley’in bu yorumu bana Ortega Y Gasset’nin yakın zamanda okuduğum "Bir Sistem Olarak Tarih" başlıklı kitabındaki bir tespitini düşündürdü. O "İnsanoğlunun doğası yoktur, tarihi vardır." diyor. İlk bakışta biraz sorunlu gibi görünen bu düşünce, aslında insanın çıkınını sırtında taşıyan bir berduş