Şubat ayı dergilerinde neler var?

Kitap
Dergiler şubat sayılarıyla büyük bir heyecan içinde okuyucularıyla buluştu. Dergilerde bu ay neler var, birlikte göz atalım… UMRAN ORTADOĞU’DAKİ DEVRİMLERİ MASAYA YATIRIYOR Umran Dergisi şubat a...
EMOJİLE

Dergiler şubat sayılarıyla büyük bir heyecan içinde okuyucularıyla buluştu. Dergilerde bu ay neler var, birlikte göz atalım…

UMRAN ORTADOĞU’DAKİ DEVRİMLERİ MASAYA YATIRIYOR

Umran Dergisi şubat ayında yayınladığı 222. sayısında ‘Tamamlanmamış Devrim’ başlığı ile dünyadaki siyasi, kültürel, dini dengeleri sarsacak/yeniden şekillendirecek, yeni bir egemen İslami çağ başlatabilecek Ortadoğu’daki hareketlilikleri tarihin uyanışı olarak ele alıyor. Müslümanların kendi toplumlarını ve dünyayı çok iyi okumaları/tahlil etmeleri gerektiği ve işin daha henüz başında olunduğunu, yapacak çok iş bulunduğunu belirtiyor. Ve Tarık Ramazan’ın şu müthiş tesbitine dikkat çekiyor: “Diktatörlerden, aşırı duygulardan ve çatışmalardan sonra artık zaman inşa etme, katkıda bulunma zamanıdır.”

Umran Dergisi okuyucularına şöyle sesleniyor:

Ortadoğu’da meydana gelen devrimle başkaldırı arasındaki ayaklanmalar, başlangıcından bu yana, çeşitli olduğu kadar çelişkili teorileri, yorumları ve tanımları beraberinde getirdi. Ortadoğu’da neler oluyordu? Neden şimdi yaşanmıştı? Hareketler kendiliğinden mi ortaya çıktı, yoksa bir veya birkaç yabancı el hem olayları hem de zihinleri mi yönlendirmişti? Çoğu tanıdık yorumcuya göre bu hareketler, ABD ve Avrupa’nın kılavuzluğu, hatta tezgahı olmadan meydana gelmezdi. Şahit olunan, bir silkiniş hareketinden çok, demokrasi kisvesi altında sürdürülen başka bir denetim şekliydi. Söylenenlere göre, yaşanan olaylar, George W. Bush’un 2003’te büyük bir tantana yaratan BOP programının canlı uygulamasıydı. Ne varki bu komplocu görüşe mukabil, diğerleri tam tersi bir fikir geliştirdi. Şahit olduğumuz bu ayaklanmalar kendiliğinden ortaya çıkan, Batılı çıkarlara karşı olan ve Arap toplumlarının özgürlüğe doğru yürüdükleri bir çağın habercisidir.

Keskin sınırlarla belirlenmiş bu iki görüş arasında olayların daha ihtiyatlı bir değerlendirmesine imkan veren, her şeyin olgulara bağlanıp ince bir değerlendirmeden geçirildiği üçüncü bir yaklaşım daha var: “İhtiyatlı iyimserliğin duygu galeyanı ile temeli olmayan şüpheciliğin aşırılığından uzak durmaya çalışmak”… Şu kesin bir gerçektir: Neresinden bakılırsa bakılsın Ortadoğu’daki uyanışın itici gücünü oluşturan protestocuların büyük bir çoğunluğu Müslüman’dı; dinlerine karşı değil, dinleriyle birlikte, çoğu zaman da dinleri adına hareket ettiler. Hiç şüphesiz Ortadoğu’daki karmaşık durum, başka siyasi, ekonomik veya stratejik mesele yokmuş gibi sadece demokratikleşmeye odaklı, basite indirgeyici bir siyasi görüşün dışında bir sürü meseleyi içermekte. Ne trajiktir ki jeopolitik hesapların, çıkarcılığın ve komploculuğun Suriyelilerin özgürlük ve haysiyet arayışını destekleyip desteklememe konusunda belirleyici etken olmaya devam ettiği bir vasatta Ortadoğu’daki gelişmeleri  İslâmi hareketler üzerinden ele almak kaçınılmazdır. Açımlanmakta olan uyanış sürecinin içerisine İslâm’ı dini ve ideolojik bir kaynak olarak oturtmak; uyanışı teşkil eden ayaklanmaları yakın tarih, muhtemel sebepler ve daha geniş bir siyasi, ekonomik ve jeostratejik bağlamda tahlil edilmelidir.

İslâmcı partiler (Tunus, Mısır, Libya ve Suriye’de Müslüman Kardeşler uzantılı partiler) gösterilere katılıp lidersiz bir kitle hareketini ele geçirebilecek en iyi örgütlenmiş muhalif gruplar olarak ortaya çıkınca Batılı ülkelerde -adeta panik halinde- Tunus ve Mısır özelinde Nahda ve Müslüman Kardeşler üzerinden yapılan tahliller, İslâm’ın toplumdaki yeri hakkında   iki ana tema üzerinde odaklanıldığını gösteriyor: İslâm’ın demokratik çoğulculuk ve dini çeşitlilikle uyumluluğu ve daha özel olarak, İslâmcı partilerin diktatörlükten kurtulmuş toplumlarda oynayacağı rol.

Kimse gelecekte ne olacağını bilemez. Fakat yine de, Arap dünyasındaki her İslâmcı akımın, kendi tarihinde mühim bir evreden geçmekte olduğu kesin. Her bir hareketin krizle, muhalefetle, yasalaştırma süreçleriyle, asker-siyaset ilişkisiyle, farklı etnik ve dini gruplarla nasıl başa çıktığı/çıkacağı gibi hususlar, bu hareketlerin kendi geleceğini, dolaylı olarak da bölgenin, İslâm dünyasının ve hatta dünyanın geleceğini belirleyecek öneme sahip. Bu süreçte şeriatın mahiyeti, miras hukuku, yoksulluk politikaları gibi usule ve esasa ilişkin daha başka tartışmalar da gündeme gelecektir.

Diktatörlüklerin düşmesinden sonra yeni anayasa tasarılarının çizilmesi, parlamento ve başkanlık seçimlerinin yapılmasıyla bu konularda belli bir aşama kaydedildiği görülüyor. İslâm’ın kitlesel ayaklanmalardaki yeri ve İslâmi kaynakların dini, ahlaki ve siyasi düzlemlerde nasıl hayata geçirildiği bütün boyutlarıyla ele alınmak isteniyorsa, bu tip hayati soruların tarihi ve ideolojik içeriklerini idrak etmek şart. Ortadoğu uyanışının geleceği ve Müslüman toplumlarının uluslararası ilişkiler konusunda yeni bir paradigma oluşturmak için yeni yollar, yeni soru yöntemleri çizmenin yeni usullerini keşfetme kapasitesi önümüzdeki yılların en önemli tartışma konuları arasında yer alacak. Artık gündemde, İslâmi kaynağın mahiyetinin ayaklanmaların en hararetli anında ve sonrasında ne olacağı sorusu var. Bu bakımdan Tarık Ramazan’ın şu ifadeleri oldukça anlamlı:

 “Hiçbir şey yerine oturmadı; hiçbir şey kesin değil. Kestirme yollara yer yok; ayaklanmaların devrimleri doğurması için zaman gerek; kitlelerin uyanarak aydınlanmış ortak bir öz-farkındalık kazanması için ise sağduyu lazım. Diktatörlerden, aşırı duygulardan ve çatışmalardan sonra artık zaman inşa etme, katkıda bulunma zamanıdır.”   (Umran, 2013 Şubat sayısı )

İletişim: www.umrandergisi.com

İLİM VE İRFAN DERGİSİ: BİR EŞİĞE YÜZ SÜRMEK

İlim ve İrfan dergisi 6. sayısında “Bir Eşiğe Yüz Sürmek” ibaresiyle tevbeyi kapağına taşıyor.
Yaşanabilir bir dinin ve hayatın temel ilkelerini çağın ihtiyaçlarına göre değerlendiren İlim ve İrfan, tasavvufî hayat çerçevesinde her ay bir kavramı irfanın merkezine yerleştiriyor.

Nefsimizi hesaba çekerken

“Tevbe, Bir Eşiğe Yüz Sürmek” kapağıyla çıkan derginin orta sayfasında İrfan Kaynağı köşesinde Şeyh Muhammed Muta’ el-Haznevi’nin yazısının başlığı aynı zamanda Hz. Ali Efendimizin bir sözü: “Bela Günahla İner ve Sadece Tevbeyle Kaldırılır.” “Akıllı insan her gün nefsini muhasebe etmekten, onu hesaba çekmekten gafil olmayan kimsedir. Hatta her işinde her an bunu yapmalıdır. Eğer salih bir amel işlerse Allah’a hamd eder, Allah’tan bunu kabul etmesini ve bu ameli daha fazla yapmaya muvaffak kılmasını talep eder.” diyen Şeyh Muhammed Muta’ el-Haznevi, yağmurların durması, geçim zorluğu, Müslümanlara gelen belalar gibi halleri Allah’ın kullarına kızgınlığı olarak ifade ederek bunların kaldırılması için tevbenin önemine işaret ediyor. Tevbe dosyası kapsamında Selim Haşimoğlu, Hamza S. Toprak ve Rabia Brodbeck isimleri de dikkat çekiyor.

Rabia Brodbeck, “Aşkın Hazinelerine Tevbesiz Ulaşılmaz” başlıklı yazısında, irfan dünyamızdan kıymetli büyüklerin sözleri ve menkıbeleri ile tevbenin anlamına değiniyor. “Samimi bir mü’min asla tevbe halini terk etmez çünkü o daima Allah’ın huzurunda olduğunun bilinciyle yaşar. Her zaman ve her yerde Rahman’a sığınır bundan dolayı o, Allah’ın tekliği, yüceliği ve mükemmelliği önünde kendi yetersizliğinden ve hiçliğinden asla habersiz değildir. Gerçek âşıklar Allah’ı bir an bile unutsalar pişman olup o bir anlık gafletten arınma ihtiyacı hissederler, oysa insanların çoğu yalnızca günah işlediklerinde tevbe etme ihtiyacı hissederler.” diyen Rabia  Brodbeck en yüce bir makam olarak samimi mü’minin tevbesini bizlere örnek gösteriyor.

Öfkesini yutana cennetler var

Dergi sosyal hayatın çeşitli tezahürlerini de ele alarak bunları bir bütünlük içinde sunuyor. “Öfke Ateşinden Allah’a Sığınmak” başlıklı yazıda İsmail Acarkan, öfkenin ve öfkelinin hallerini dinî ve psikolojik delillerle değerlendirip bir çıkış yolu sunuyor. Öfkenin nedenlerinin başında kibir, bencillik, tahakküm isteği ve hırs gelir. Kişide bunlar varsa kendisini haklı ve doğru bulduğu durumlarda “önemsenmeme, küçük görülme, dikkate alınmama” hissi oluşur. Ardından öfke gelir. İşte bu öfke halinin izalesi için, Acarkan, “Öfkeye karşı gösterilen şefkat, ateşe karşı su ne ise odur. Öfkelendiğiniz zaman başkalarına karşı şefkat duymaya çalışın. Göreceksiniz, öfkeniz dinecek.” diyor.

Her ay dolu dolu yazılarla okurla buluşan İlim ve İrfan’ın Şubat sayısında, Selahattin Yıldırım, Zeki Bulduk, Kamil Yeşil, Ahmet Birler gibi isimler dergiye güç katıyor. Dergi “ailemiz” bölümüyle hanımların gönlünü kazanmasını biliyor.
İletişim: www.ilimveirfan.com.tr

AYRAÇ 40. SAYISINDA ELEŞTİRİ DOSYASI HAZIRLADI

Aylık kitap dergisi Ayraç, 40. sayısıyla karşınızda. “Bir Okuma Biçimi Olarak Eleştiri” dosya başlığıyla yayınlanan dergi, Türkiye’de edebiyat ve eleştiri ortamını analiz ediyor.

Dördüncü yılında olan dergi, halen bir kitap tahlili ve eleştiri dergisi alanında tek dergi. Dergide kitap eleştirileri, tahlilleri, karşılaştırmalı analizler, incelemeler ve röportajlar yer alıyor. Ayrıca Kapanmış Dergiler Kıraathanesi bölümünde her ay kapanmış bir derginin genel yayın yönetmeniyle konuşuluyor, Çocuk Kitaplığı bölümüyle çocuk yayıncılığı, Kültür Sanat bölümüyle sanat ve edebiyat camiasından haberler sunuluyor. Kitapların Dünyasından adındaki bölümde yayınevlerinden ve kitaplardan en son gelişmeler yer alıyor.

Derginin şubat sayısında neler var bir göz atalım…

Edebiyat, insana zevkin en yücesini tattırır…
Pessoa Huzursuzluğun Kitabı’nda şöyle der: “Yazmak unutmaktır. Bunun yanı sıra edebiyat, hayatı görmezden gelmenin de en hoş yoludur.” Bu söz, belki de Pessoa’nın neden yazdığını en iyi özetleyen sözlerinden biridir. Nitekim bugün Lizbon’da müze olan evinde, yatak odasında bulunan yazı masasının hemen arkasındaki duvarda da bu sözler yazar. Pessoa aynı kitabın bir sonraki sayfasında da şöyle der: “Edebiyat denen şey, hayatı mümkün olduğu kadar gerçek kılmak için çaba sarf etmenin bir adıdır.”

Edebiyat, hayatı keşfetmenin, hayata anlam katmanın, dahası insanın kendi kendisini de tanımanın bir aracı olabilir. Yaşadığımız hayat öyle tutsak bırakır ki bizi, yıldızlara ulaşmak istediğimiz zaman ulaşamayız belki ama yıldızların ötesine edebiyatla ulaşabiliriz. Edebiyat, insana iç dünyasında oluşturduğu zevkin en yücesini tattırarak insanın arşla, arşın da ötesinde olanla iletişim kurmasını sağlar. Araplarda Kuran’ın indiği dönemde her sene Kabe’nin duvarına asılan en iyi beş şiir, bir yıl boyunca sergilenir, hem bölge halkınca hem de gelip geçen kervanlarca sürekli okunurdu. Çünkü o şiirlerin hakikate yakın olduğuna inanılır, her okunduğunda farklı tasavvurlar geliştirilirdi. Kuran indiğinde ise yıllardır süren bu uygulama bitmiştir artık, artık hakikatin kendisi gök kubbeden inmeye başlamış, şairler şiir yazamaz olmuşlardır. İşte edebiyatın vahiyle olan bu ilişkisi, terminolojik olarak yüzyıllar boyunca oluşagelen ilmi biçim ve kaideleri etkilemiş, edebiyatın insanı aşkın olanla buluşturduğuna dair bir aklın oluşmasını sağlamıştır. Edebiyat, bizi insan gözünün gördüğü en çarpıcı hakikati; ölümü dahi aşıp, ölüm ötesiyle muhatap kılar. bu yüzden Bernard Shaw şöyle der: “Savaşa asla katılmamalı edebiyat…”

40. sayımız. Edebiyat ve eleştiri merkezli bir dosyamız sizi bekliyor. Edebiyatın bizlere kattığı anlamı dosya konusu yaptık bu sayı. Eleştirinin merkezinde 40 sayıdır bu dergiyi neden çıkardığımızı da analiz ettik. Anladık ki Ayraç bizi bu dünyada olmayan bir şeyle muhatap kılıyor. O’nu arıyoruz hepimiz. O yüzden 40 sayıdır devam ediyoruz aramaya. İyi okumalar! (Ayraç , 2013 Şubat sayısı )

İletişim: www.ayracdergi.com

TÜRK EDEBİYATI DERGİSİ’NDEN TURAN YAZGAN ÖZEL SAYISI

Aylık fikir ve sanat dergisi Türk Edebiyatı dergisi şubat ayında yayınladığı 472. sayısında büyük ölçüde 22 Kasım 2012’de kaybettiğimiz Prof. Dr. Turan Yazgan’a ayrılmış. Gerek mesai arkadaşlarının gerekse yakın dostlarının yazılarıyla Turan Yazgan’ın dünyasına ışık tutmaya çalışılmış.

İşte derginin sunuş bölümünde yer alan ifadeler şöyle;

Türk Dünyasının Bilgesi Prof. Yazgan Hoca, ilk defa “Türk Dünyası” kavramını kullanarak bunu âdeta bir mefkure hâline getirmiş ve ömrünü bu coğrafyanın başarı ve mutluluğuna adamış bir isimdir. 1980’de kurmuş olduğu Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı bünyesinde sürdürdüğü faaliyetlerle Türkiye’nin kapılarını kardeş Türk topluluklarına, Türk devlet ve topluluklarının kapısını da Türkiye’ye açmıştır.
Genel Yayın Yönetmenimiz Sayın Beşir Ayvazoğlu’nun hem yıllık iznini kullanması hem de yoğun yurt dışı seyahatleri dolayısıyla şubat sayısını değerli arkadaşlarımız Özcan Ünlü ve Bahtiyar Aslan’ın önemli katkılarıyla yazı işleri müdürü olarak sizlere hazırlayıp ulaştırdık.

Özel sayımız, Belkıs İbrahimhakkıoğlu’nun Turan Yazgan’ın eşi Gülen Yazgan Hanım’la yaptığı konuşmayla başlıyor. Gülen Hanım bu konuşmada ağırlıklı olarak aile reisi, baba ve dede Turan Yazgan’ı anlatıyor. Şubat ayı, aynı zamanda  Ahmet Kabaklı Hocamızın vefatının 12. yıldönümü. Bu vesileyle Vakıf Başkanımız Servet Kabaklı, bu iki kadim dostu, “Bu Fâni Dünyadan Atalar, Alperenler Geçti: Turan Yazgan ve Ahmet Kabaklı” başlıklı yazısıyla yâd ediyor. Bunu, Belkıs İbrahimhakkıoğlu’nun “Türk Yurdunun Alpereni” başlıklı yazısı takip ediyor. İbrahimhakkıoğlu, bir kültür adamı olarak Turan Yazgan’ı anlatıyor.

Yağmur Tunalı ise “Bu Bahçenin Gülü Solmaz” diyerek bir ahlâk âbidesi Turan Yazgan portresi çiziyor. Prof. Dr. Sacit Adalı, Yazgan Hoca’nın yıllarca yakınında bulunmuş bir isim. Adalı, “Kırk Yıldır Ağabeyim Turan Yazgan” başlığı altında Yazgan Hoca’nın gerek üniversite, gerekse vakıf bünyesinde sürdürdüğü faaliyetlere ışık tutuyor.

Fırat Kızıltuğ, “Zirveden Zirveye: Ahmet Kabaklı-Turan Yazgan” başlıklı yazısında bu iki şahsiyeti gönül ve hizmet adamı olarak gündeme getiriyor.

Agâh Oktay Güner, Turan Hoca için “Bir İrade ve İman Âbidesi” diyerek Hoca’nın “Türk Dünyası”ndaki eğitim faaliyetlerini dikkatlere sunuyor. Seyfi Şirin’in “Bir Vakıf Adam Turan Yazgan” başlıklı yazısının da ayrı bir ilgiyle okunacağından eminiz. Şirin, bu yazısında öncelikle Yazgan Hoca’nın idealist kişiliğini ön plana çıkararak Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı bünyesindeki hizmetlerini saymakla bitiremiyor.
Özel sayımıza, Gülen Hanım’ın dışında Hoca’nın ailesinden iki isim daha yazılarıyla katkıda bulunuyor. Bu iki isimden ilki Hoca’nın büyük oğlu Karahan Yazgan… “Babam Turan Yazgan” başlığıyla belki de sadece aile dostlarının haberdar olabileceği Yazgan Hoca’nın çok ilgi çekici yönlerini dile getiriyor. Bunların başında babasının teknolojiye olan merak ve yatkınlığı ile mucit kimliği geliyor. Bu yazının ayrı bir dikkatle okunacağını söyleyebiliriz. Torunu Asena Hilal Yazgan ise “müşfik dede” Turan Yazgan’ı “Benim Kahramanım” başlığıyla anıyor.

Sözünü ettiğimiz bu yazıların haricinde Nefi Demirci (Turan’dan Turan Hoca Uçtu), Prof. Dr. Mehmet Yüce (Türk Dünyasının Dede Korkut’u Turan Yazgan) ve Dr. Cezmi Bayram (Türk Birliği Davasına Adanan Bir Ömür) birer yazıyla özel sayımıza katkıda bulundular. Özel sayımızın sonunda ise Turan Yazgan’la yapılmış ve Türk Edebiyatı’nda belli aralıklarla yayımlanmış iki röportaja yer verdik. Bu iki röportaj, birçok açıdan Yazgan Hoca’yı yakından tanımamıza, hizmet ve faaliyetlerinin daha iyi anlaşılmasına imkân sağlayacak nitelikte…

Özel sayımız için bir de soruşturma hazırladık. Turan Yazgan’ı yakinen tanımış, onunla mesai arkadaşlığı yapmış birçok isim bu soruşturmada onu unutulmaz kılan yönleriyle anlatıyor.
Bu özel sayımızda konu dışı iki çalışmaya da yer verdik. Bunlardan ilki, gezi yazılarını beğeniyle okuduğunuz Ayşe Göktürk Tunceroğlu’na ait. İlk bölümü ocak sayımızda yayımlanan “Rüzgârlı Şehir”in bu ikinci bölümünde Tunceroğlu, Bakü’de Nizamî Gencevî adına kurulan Millî Azerbaycan Müzesi hakkındaki izlenimlerini bizlerle paylaşıyor. Tunceroğlu, canlı ve son derece başarılı tasvirleriyle okuyucuyu âdeta bu müzede gezdiriyor diyebiliriz.

Bu sayımızın son yazısında ise ilk bölümünü yine ocak sayımızda yayımladığımız Çocuk Vakfı Başkanı Mustafa Şirin’in günlüklerini okumaya devam edeceksiniz. Ruhi Şirin, yazısının bu ikinci bölümünde Habitat II vesilesiyle Bilge Mimar Turgut Cansever ve arkadaşlarının insan tabiatına uygun ve çocukların dünyasını unutmayan şehirleşme planlarının önemini gündeme getirmek için yaptıkları çalışmaları dile getirmektedir. (Türk Edebiyatı Dergisi , 2013 Şubat sayısı )

İletişim: www.turkedebiyati.com.tr

HAKSÖZ: ÖZGÜRLÜK ŞİARI BAŞÖRTÜSÜ HER YERDE ÖZGÜR OLMALI

Şubat 2013 tarihli 263. sayısıyla okurlarının karşısına çıkan Haksöz Dergisi, başörtüsünü kapağa taşıdı.

“Kur’an’ın aydınlığına doğru” şiarıyla aylık yayınını sürdüren Haksöz Dergisi, 2013 Şubat sayısını “Mümin Kadının Özgürlük Şiarı Başörtüsü Her Yerde Özgür Olmalı!” manşetiyle yayınladı.

“Başörtüsüne Yönelik Hiçbir Engellemeye Ya da Sınırlamaya Boyun Eğmemeliyiz!” başlıklı Gündem yazısında başörtüsünün her yerde özgürleştirilmesi için aktif bir çalışma içerisinde olmak gerektiğine vurguda bulunuluyor.

Murat Koç, İmralı görüşmelerinin Kürt sorununda barışın kapısını aralayıp aralayamayacağını tartışırken Müslümanların konuyla ilgili yaklaşımın ne olması gerektiğine de dikkat çekiyor.

Rıdvan Kaya, “Gerçekten Eşit Kimliklere mi Sahibiz?” başlıklı yazısında CHP’li Birgül Ayman Güler’in ırkçı ifadelerine yönelik tepkileri tahlil ediyor.

Hamza Türkmen, Tunus örneğinden hareketle metodik tartışmalara da yer vererek Müslüman coğrafyalarda gerçekleşen kıyam sürecinin geleceğine dair öngörülerini paylaşıyor.

Murat Özer, Tunus izlenimlerinden yola çıkarak Selefiliğin ve Selefilerin geldiği noktayı yorumluyor.
Abdulkadir Şen, Fransa’nın Mali’ye yönelik askerî müdahalesini ele aldığı yazısında işgalin nedenlerine ve muhtemel sonuçlarına değinide bulunuyor.

Bahadır Kurbanoğlu, Mali ve Fransa kıyaslamasında yaşanan tartışmalara binaen anti-emperyalizm söyleminin çelişkilerine dikkat çekiyor.

Çeviri yazılarda Suriye’de yaşanan kıyımın insanları neden rahatsız etmediğine ilişkin tahlillerin yanı sıra Cephetun Nusra’nın Suriye’de neden ve nasıl güçlendiğine dair makalelere de yer veriliyor.

Mustafa Yılmaz, ümmetin yetim bırakılan çocuklarını, Arakanlı Müslümanları genişçe ele aldığı yazısında Arakan’ın dününe ve bugüne ilişkin önemli bilgiler aktarıyor.

Ersoy Göveç, eğitimde yaşanan yenileşme ve özgürleşme adımlarına karşın ideolojik tutumdan kaynaklanan başat sorunların devam ettiğine dikkat çekiyor.

Mustafa Siel, İslam’ı gerçekte yaşamanın ne anlama geldiğini irdelediği yazısında sorumluluklarımızı doğru tespit etmek üzerinde duruyor.

Fevzi Zülaloğlu, “Ey Nefsim!” başlıklı yazısında kişisel arınmaya ilişkin vurgularda bulunuyor.
Bahadır Kurbanoğlu ile Ekin Yayınlarından yeni çıkan kitapları “Şeyh Said” ve “İskilipli Atıf Hoca” hakkında bir röportajın da yer aldığı dergide Süleyman Ceran ve Gülşen Demirkol Özer’in deneme tadındaki yazıları ve Bünyamin Doğruer’in şiiri de ilgiyle okunabilir. (Haksöz , 2013 Şubat sayısı )

İletişim: www.haksozhaber.net


İNSAN & TOPLUM BU SAYISINI ‘SEKÜLARİZM’E AYIRDI

Yılda iki kez yayımlanan, hem Türkçe hem de İngilizce yazılara yer veren hakemli bir dergi olan İnsan & Toplum dergisi, 4. sayısında akademik ve entelektüel yazında gündem olmuş sekülarizmi inceliyor.

Sekülarizm konusu, akademik ve entelektüel yazında epeyce gündem olmakla birlikte, farklı bakış, yöntem ve örnek olaylarla bu konunun yeniden işlenmeye muhtaç olduğu kanaatiyle elinizdeki sayıyı hazırladık. Zira Türkiye’de belli vurgular etrafında çoğalan tartışmalar bir türlü zenginleşememekteydi. Modernleşme, batılılaşma, siyasal hayatın açmazları ile iç içe giren tartışmalarda yöntemsel problemler bulunmakta, gündelik hayatı dikkate almayan bakışlar üretilmekte, dünyanın farklı yerlerinde, diğer dinlerde ve toplumlarda yaşanan tecrübelere çok yer verilmemekteydi. Bu sayıda bu eksiklikleri giderecek bir bütünlükte makalelere, değerlendirme yazılarına ve kitap değerlendirmelerine yer verildi.

Dosya kapsamında Mehmet Anık, Two Axes Around Secularism Discussions in Turkey: İsmail Kara versus Şerif Mardin başlıklı yazısında, Türkiye’deki sekülarizm tartışmalarında öne çıkan iki ismin yaklaşımlarını karşılaştırmalı bir şekilde analiz ediyor. Anık; Mardin ile Kara’nın, Türk modernleşmesini inceleyen literatürde dinin ve sekülarizmin ihmal edilen temalar olduğu noktasında birbirlerine yaklaşırlarken sekülarizmi okuyuş biçimlerinde önemli farklılıkları söz konusu olduğunu vurguluyor. Cemile Barışan, Modernite Tartışmalarına Alternatif Bir Yaklaşım: Modern Aklın Eleştirisi ve Geleneksel Düşünce adlı makalesinde, ruh-beden ikiliğine dayalı modern aklın sınırlılıkları üzerinde duruyor.

Başaran, akıl/kalp, nefs ve ruh gibi varlığın farklı veçhelerini kapsayan geleneksel düşüncenin modern dünyanın sorunlarına daha etkin çözümler üreteceği fikrini savunuyor. Begüm Burak, Can Secularism Hinder Democracy? The Turkish Experiment adlı makalesinde, Türkiye’deki laiklik-demokrasi ilişkisini inceliyor. Burak, Türkiye’deki laikliğin otoriter ve baskıcı olduğunu ve demokrasinin gelişmesine sekte vurduğunu iddia ediyor. Sedat Doğan, Sokağı Büyülemek: Gündelik Hayatın Seküler Temelleri Üzerine Bir Soruşturma başlıklı makalesinde, De Certeau ve Lefebvre’n gündelik hayat incelemelerinden yola çıkarak sekülerliğin nasıl gündelik hayata sirayet ettiğini tartışıyor. Doğan faillik ve niyet gibi kavramları, sekülerliğin aşınması bağlamında öne çıkararak İslamcılığın bu noktada ne tür imkânlar sunduğunu analiz ediyor. Özgün Burak Kaymakçı, Seküler Bir Alan Olarak İktisat-Din İlişkisi başlıklı yazısında, aralarında ontolojik farklılaşma olmasına rağmen iktisat ile din arasındaki girift ve kaçınılmaz bağlara vurgu yapıyor. Bu makaleyle, iktisadın teolojik varsayımlardan kurtulamayacağını; mutlak olan ile irtibatını kabullenmesiyle bir özbilince ulaşacağını ve böylece determinizmden ve ölçülebilirliğin yüceltilmesinden kurtulacağını iddia ediyor.

Hakan Olgun, Hıristiyanlık ve Sekülerleşme İlişkisi ya da Seküler Dindarlığın Teolojisi başlıklı çalışmasında, sekülerleşme ile din arasında bir karşıtlık olduğu fikrine, Protestanlık ve Katolikliğin dünya tasavvuru bağlamında karşı çıkıyor. Olgun; Protestanlığın, Katolikliğin manastır ve kilise merkezli sofu yaşamı ve gündelik yaşamı küçük gören anlayışı karşısında, dünyevi yaşamı ve başarıyı önemseyen teolojisi dolayısıyla sekülerleşmeyi beslediğini belirtiyor. Mehmet Özay, Sömürge Dönemi Malay Dünyasında Sekülerleştirici Güçlerin Eğitim ve Yönetimdeki Girişimleri adlı makalesinde, Malay dünyasındaki sekülerleşme sürecini tartışıyor. Özay, Malay dünyasındaki sekülerleşmenin emperyalizm ile yakın bağına dikkat çekiyor. Yazar, uzun bir süreçte şekillenen Malay sekülarizmini eğitim, ekonomi ve siyaset kurumlarındaki yansımalarına bakarak inceliyor. Mustafa Tekin, Batı’da Sekülerlik ve Türkiye Müslümanlığının Seküler İçerimleri adlı makalesinde, Türkiye’de sekülarizmin Tanzimat’tan itibaren yapılan düzenlemelerle pratikten zihniyete doğru bir etki bıraktığını iddia ediyor. Türkiye’de son yıllardaki toplumsal dönüşümü de dikkate alan Tekin, Müslümanların zihnî ve pratik düzlemde sekülerleşmesini dil, gündelik hayat ve ibadet çerçevesinde tartışıyor.

Salime Leyla Gürkan’ın Bir Yahudi Karşı-Geleneği olarak Yahudi Sekülerliği: Kökenleri ve Dinamikleri başlık değerlendirme yazısında, Yahudi sekülerliğinin teolojik ve felsefi kökenlerini inceliyor. Gürkan, günümüz Yahudi sekülerliğinin dinamiklerinin, ancak böyle bir soy kütüğü yoluyla ortaya çıkacağını iddia ediyor. Ayşe Polat’ın A Comparison of Charles Taylor and Talal Asad on the Question of Secularity başlıklı değerlendirme makalesinde, son dönemlerin sekülarizm tartışmalarında öne çıkan iki önemli isim olan Charles Taylor ve Talal Asad’i karşılaştırılıyor. Polat, değerlendirmesinde her iki araştırmacının da tarihsel bir arka plan vererek sekülerliğin oluşumunu incelediklerini, ancak araştırma motivasyonlarının ve sorunsallarının farklı olduğunu belirtiyor.  (İnsan ve Toplum Dergisi , 4. sayı)

İnsan & Toplum bu sayısında sekülarizmi eksene alan makalelerin dışında, sekülarizm ile ilgili farklı disiplinlerden son dönemde öne çıkan kitapların değerlendirmelerine de yer veriyor.
İnsan & Toplum, EBSCO, Index Islamicus, CSA Sociological Abstract, CSA Worldwide Political Science Abstracts, CSA Social Services Abstracts indekslerince taranmaktadır. İnsan & Toplum’da yayınlanan tüm makaleler DOI (Digital Object Identifier) numarasına sahiptir.

www.insanvetoplum.org adresinden ücretsiz olarak ulaşılan derginin 6. Sayısı Aralık 2013’te Tarihyazımında Avrupamerkezcilik özel konusu ile çıkacak. Bu sayı için son yazı gönderim tarihi 31 Ağustos 2013’tür. Bu konu ve başka konularla ilgili yazı ve değerlendirme göndermek ve her türlü soru ve öneri için lütfen editor@insanvetoplum.org adresine yazınız.

İletişim: www.insanvetoplum.org

İTİBAR’IN ŞUBAT SAYISI ÇIKTI

Her sayısında zengin bir içerikle okur karşısına çıkan aylık edebiyat ve fikriyat dergisi İtibar’ın 17. sayısı olan Şubat sayısı şiir, öykü ve düzyazı ürünlerinin yanı sıra tarihçi M. Şükrü Hanioğlu ve romancı Işık Yanar’la yapılan söyleşilerle de dikkat çekiyor.

İtibar’ın Şubat sayısının kapağında tarihçi Prof. Dr. M. Şükrü Hanioğlu ve romancı Işık Yanar ile yapılan söyleşiler duyuruluyor. Halen Amerika’da Princeton Üniversitesi’nde görev yapan ve geçtiğimiz aylarda tarih dalında Cumhurbaşkanlığı Kültür-Sanat Büyük Ödülü’ne layık görülen Hanioğlu’yla yapılan söyleşi “Erken Cumhuriyet Avrupa Entelektüel Tartışmasında Egemen Olan Yaklaşımların Ürünü Bir İdeoloji Üretti” başlığını taşıyor. Işık Yanar’la Güray Süngü’nün yaptığı, “Başka Bir Dünya Fikri Sahneden Çekiliyor” başlıklı söyleşi ise Yanar’ın son romanı Taşra Şairi’nden başlayıp önceki romanlarına ve roman tecrübesine uzanıyor.

Derginin Şubat sayısında yirminin üstünde şairin şiirleri yer alıyor: Hüseyin Atlansoy, Cevdet Karal, Mehmet Tepe, Bülent Parlak, Mustafa Akar, Âdem Turan, Nurettin Durman, Fatih Muhammet Atasever, Soner Karakuş, Ercan Yılmaz, Said Yavuz, Mikâil Söylemez, Gökhan Ergür, Orhan Özekinci, İlker Nuri Öztürk, Büşra Dilek, Yağız Gönüler, Orkun Elmacıgil, Belya Düz, İsmail Kılıçarslan ve Furkan Çalışkan.

İtibar Şubat sayısında öykü hanesini de genişletiyor. Bu sayının öyküleri Fatma Barbarosoğlu, Cemal Şakar, Kâmil Yeşil, Güray Süngü, İsmail Özen, Yılmaz Yılmaz ve İsmail Isparta imzalarını taşıyor. Düzyazı sayfalarında ise “Kallâb-Kallâş Düzeni” başlıklı denemesiyle Berat Demirci, Dağlarca günlükleriyle Mustafa Ruhi Şirin, “Sufi ve Şiir”le Ahmet Murat, “Bağımsız Bir Varoluş Alanına Çıkmak”la Atasoy Müftüoğlu, “İsmet Özel ve İslamcılık”la Ercan Yıldırım ve Fatma Barbarosoğlu hikâyelerinde başörtülü kadınlar incelemesiyle Alpay Doğan Yıldız öne çıkan isimler. Bu sayıya yazılarıyla katılan diğer isimler ise Lütfi Bergen, Alper Gürkan, Güven Adıgüzel, Abdullah Harmancı, Dilek Kartal, Ahmet Edip Başaran, Nadir Aşçı ve Ali Görkem Userin.

İtibar’ın Şubat sayısı görsel sanatlar alanından iki sürprize de sahip. Çizgi sanatının usta ismi Hasan Aycın bu sayıdan itibaren çizgileriyle düzenli olarak İtibar’da. Ayrıca Bünyamin Küçükkürtül imzalı üç suluboya resim de bu sayıyı süslüyor. (İtibar , 2013 Şubat sayısı )

İletişim: www.itibardergi.com

DİL VE EDEBİYAT BU AY ŞİİR YILLIĞI HEDİYE EDİYOR

Dil ve Edebiyat dergisi, hazırladığı “Dil ve Edebiyat Şiir Yıllığı 2012”yi Şubat sayısıyla birlikte okurlarına armağan ediyor. Doğumunun 80. yılı anısına üstad Sezai Karakoç’a adanan yıllıkta, Şair Hilmi Yavuz ile yapılan kapsamlı bir söyleşi de yer alıyor.

Genel Yayın Yönetmenliğini Üzeyir İlbak’ın yaptığı Dil ve Edebiyat dergisi, Şubat ayında 50. sayısıyla okurlarının karşısına çıkıyor. Bir edebiyat dergisi için 50. sayı, daha yolun başı sayılsa da geçmiş sayılarında bu hedeflerinden bir kısmını layıkıyla yerine getirdiği görülüyor. Şubat sayısı ise derginin nitelik bakımından geldiği noktayı gösterdiği gibi, ciddi bir kadroyla yoluna devam ettiğinin görülmesi açısından da önemli.

Büyük Doğu, Diriliş ve Mavera dergilerinin fikri ekseninde yayın yaptığını edebiyat çevrelerine yüksek sesle duyuran Dil ve Edebiyat dergisi; edebiyatımıza, dilimize, kültürümüze katkıda bulunmak, geçmişteki ve günümüzdeki yanlışlıkları düzeltmek, geleceğimizi inşa edecek gençlerin yetişmesine katkı vermek amacını da güdüyor.

Zafer Acar’ın hazırladığı “Dil ve Edebiyat Şiir Yıllığı 2012”, derginin Şubat sayısıyla birlikte okura armağan edilecek. 2012’nin dergilerinde yayımlanan en iyi şiirleri, öne çıkan veya vasat onlarca şiir kitabı üzerine eleştiri yazılarını, şair ve eleştirmenlerin şiirimize içten bakışlarını merak edenler hepsini bu yıllıkta bulacak. Yıllık, doğumunun 80. yılı anısına üstad Sezai Karakoç’a adandı. Hilmi Yavuz ile yapılan kapsamlı söyleşi ise yıllığın sürprizi.  (Dil ve Edebiyat Dergisi , 2013 Şubat sayısı )

İletişim: www.tded.org.tr

EVRENSEL KÜLTÜR DERGİSİ: ELEŞTİRİ GEREKLİ VE MÜMKÜN

Evrensel Kültür yeni sayısında ”sanatçıyı ve okuyucuyu geliştiren ve özgürleştiren şeydir eleştiri” diyor ve ‘eleştiri’yi masaya yatırıyor. Dergi şubat sayısında okuyucularına şöyle sesleniyor:

Sanat eserinin metalaşmasının en üst düzeye çıktığı koşullarda eleştiri yerini tanıtım ve reklama bırakır. Sanat yazarlığı da çoğu kez metanın dolaşımını kolaylaştırmak üzere “bunu beğendim, bunu beğenmedim” biçimindeki öznel yargı bildirimine indirgenir. Halbuki sanatçıyı ve okuyucuyu geliştiren ve özgürleştiren şeydir eleştiri. Gerekliyse mümkündür de…

Ahu Antmen, Cem Erciyes, Evrim Altuğ, Şenay Aydemir, Zehra İpşiroğlu, N. Banu Gümüştaş.

Derya Ülker işe giden, hakkını aramak için meydana çıkan, vapur iskelesinde bekleşen, fabrikada çalışan insan kalabalıklarının resmini çiziyor. Şu sıralar resimleri Ankara’da sergileniyor. Ebru Moçoş, Ülker’in küçük insanlarının büyük kalabalığını yazdı.

Angelopoulos’un Avcılar filmi ile Nuri Bilge Ceylan’ın Bir Zamanlar Anadolu’da filminde benzerlikler var. Veysel Atayman bu iki filmin söylediğini, filmlerin birbirine söylediğini kaleme aldı bu sayıda.
Ulaş Başar Gezgin’in yazısı son zamanlarda artan sansür ve yasaklamalarla ilgili… Fareler ve İnsanlar, Şeker Portakalı, Yunus Emre ve diğerleri… Siyasi iktidarın yasak listesi uzadıkça uzadı.

Hasan Özkılıç yeni çıkan kitabı Zahid’i  bir başka yazar arkadaşı Hayri K. Yetik ile konuşuyor. Zahid’in sofrasındaki konu açlık grevleri, cezaevleri ve direnişler…

Wagner ve Verdi… birini sevenin diğerini sevmekte zorlandığı iki besteci. Biri Nazizmle diğeri demokrasiyle anılıyor; Ahmet Say iki yüzüncü yıldönümlerinde bu iki besteciyi kaleme aldı.
Damien Hirst sergisi Türkiye’deydi. Bu sansasyonel zamane sanatçısını enine boyuna yazan Yonca Saka sanatçının ne resim yapabildiğini ne de darbuka çalabildiğini söylüyor…

İnsanın insanlıktan çıkışının, hayvansı bir yaratığa dönüşünün destansı hikâyesi İki Bacaklı At filmi Semih Erelvanlı’nın kaleminden…

Özcan Yurdalan editörlüğünü üstlendi ve Doğu illerinde çocuklarla fotoğraf çalışmaları yapıldı. Bu çalışmadan çıkan eserler bir kitapta toplandı. Fotoğrafların bazıları Sennur Sezer’in altyazı/şiirleriyle dergide. Evren Erol ise insan olmak nesne olma durumunu aşmak demektir diyen ve bu acılı serüveni tuvale döken Serkan Yüksel’in resimlerini anlatıyor.

Amin Malouf’un kitabı Doğudan Uzakta’ki oryantalist içselleştirmeye Ercüment Akdeniz parmak basıyor.

Şafak Pala Bursa’dan bir Abhaz köyünün çekilmemiş fotoğraflarına yazdığı öykülerini Yüzüne Sabah Çiyi Düşmüş adlı kitabında topladı. Bu kitabı yazar arkadaşı Güney Özkılınç’a anlattı.
Pelin Yılmaz da fotoğraf ile edebiyat ilişkisini irdeliyor bu sayıda… İlk fotoğraftan bu yana edebiyat fotoğrafa fotoğraf edebiyata nasıl bakmış, nasıl esinlenmiş?

Geçtiğimiz ay ODTÜ’de başladı başka üniversitelere de yayıldı. Atakan Büke bu kampüs savaşlarını yorumluyor bu sayıda.

Bir edebiyat yazısı da Natalya İvanovna Ramanova’dan. Yazar, Gülsüm Cengiz’in Ayşe’nin Günleri adlı kitabıyla Tolstoy’un Çocukluğum adlı yapıtını karşılaştırmalı okuyor…İki farklı dönemin, iki sınıfın çocukluğa bakışı…

Şimdi tatile gitmek ye iç yat uyu kıvamında bir hizmet alımı demek… Her şey dahil turizmi denen şey aslında bir israf ve sarfiyat sunumu. Okay Deprem yazdı.

Namık Sinan Turan tarih yazılarına bu ay da devam ediyor: Mustafa Ali’nin kaleminden 16. yüzyıl Mısır tarihini yeniden okuyor, yorumluyor.

Şubat şairleri: Mustafa Köz, Selim Şen, İlknur Yatır, Aynur Uluç, Harika Külçür, Ersan Erçelik, Banu Elçi,

Öykücüsü: Remzi Karabulut (Evrensel Kültür, 2013 Şubat sayısı )

PİRİ REİS’İN 500 YILLIK HARİTASI YEDİKITA’DA

Yedikıta Dergisi, “Piri Reis Haritası”nın 500. yılı nedeniyle Büyük Osmanlı Denizcisi ve Coğrafyacısı Piri Reis’in hayatı, faaliyetleri, eserleri ve idamı ile alakalı önemli, bir o kadar dikkat çekici bir araştırma yazısı yayımladı.

Yedikıta Tarih ve Kültür Dergisi Şubat sayısında, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yeniçağ Tarihi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mahmut Ak ve Tarihçi Yazar Soner Demirsoy‘un birlikte kaleme aldıkları “Büyük Osmanlı Denizcisi ve Coğrafyacısı Piri Reis” ve “Piri Reis Haritası 500 Yaşında” başlıklı önemli bir o kadar ilginç makalesine yer verdi. Makalede, Piri Reis’in Gelibolu’daki çocukluğundan Hint Donanması kaptanlığına kadar yükselişi, haritanın ve en önemli eseri Kitab-ı Bahriye’nin ne şekilde hazırlandığının hikâyesi ayrıntılı olarak ortaya konulurken, kazandığı büyük başarılarının ardından son seferi ile “siyaseten” nasıl ve neden idam edildiği de ayrıntılarıyla anlatılıyor.

Piri Reis ile alakalı geniş detayların sunulduğu makalede, “Piri Reis’in Osmanlı’ya yaptığı hizmetler, Portekiz siyaseti, Hint Donanması kaptanı iken son seferinde donanmayı Basra Körfezi’nde niçin bıraktığı, ileri görüşlülüğü ve idama götüren sebepler” aydınlatılırken, Piri Reis Haritası ile ilgili çarpıcı tespitlere yer veriliyor.

Piri Reis’in son seferinin haritasını ilk defa ayrıntılı olarak çizmeyi başaran ve makale içinde yayınlayan Yedikıta Dergisi, bu sayı ile birlikte Piri Reis Haritasını okurlarına hediye ediyor.

Diğer Yazılar..

Yedikıta Dergisi bu sayısında ayrıca, İttihat ve Terakki’nin iç yüzünü öğrendikten sonra bu cemiyetten ayrılan Mevlanzade Rıfat Bey’in “Devlet-i Osmâniye ve Siyonistler-Türkiye’yi Yıkan Yahudiler (Köstence 1923)” ismiyle Osmanlıca-Fransızca Olarak hazırladığı risalesini yayınladı. Özcan F. Koçoğlu imzasıyla yayınlanan “Sürgün Bir İttihatçının İtirafları” başlıklı makalede risaleden önemli kesitler sunularak ittihatçıların kime hizmet sunduklarını bir bir ifşa ediliyor.

Dergide yer alan dikkat çekici konulardan biri de Ahmet Kiracı’nın kaleme aldığı “Osmanlı Balkanlardan Gidince…” başlığıyla verilen önemli bir röportaj. 1930’lu yıllarda Bulgaristan’da talebelik yapmış, ardından medrese hocalığı ve nihayet Türkiye Dışişleri Bakanlığı’nda hizmet etmiş; vatan ve millet uğrunda hayatını vakfetmiş “Kader Kurbanı” romanının yazarı Osman Kılıç’la Balkanlar üzerine yapılan röportajda tarihe ışık tutacak önemli bilgilere yer veriliyor.

Dergide ayrıca, mezar taşlarının nasıl okunması gerektiğini anlatan yazı “Tarihin Parmak İzleri Mezar Taşları”, kitap ve okumak üzerine güzel bir yazı “Okumak Zevki”, Osmanlı’nın dil öğrenmek için geliştirdiği ilginç yöntem “Üç Dilin Anahtarı Manzum Sözlükler” başlığıyla sunuluyor. (Yedikıta , 2013 Şubat sayısı )

İletişim: www.yedikita.com.tr

MOSTAR: “TARZIN MI VAR DERDİN VAR!”

Şubat ayında 96. sayısını yayınlayan Mostar dergisi  “Tarzın Mı Var Derdin Var!”  başlığını kapağına taşıyarak, bu ay modayı irdelemiş.

İşte derginin bu ayki sunuş metni:

Hem internet hem de moda söz konusu olduğunda, bu iki olguyla aramızda bir tür karşılıksız aşk olduğu bir gerçek. Moda ve internetin çekim güçlerine karşı koyamıyor, hatta onlar nereye giderlerse gitsinler bizde onların peşine takılıyoruz. Elimiz kolumuz bağlı gibi önümüze konan butona tıklıyor, gözümüze sokulan kıyafeti giyiyoruz. Bu nedenle Şubat sayımızda bir nefes alalım, niyet tazeleyelim ve internetten sonra giyim kuşamla olan ilişkimizi gözden geçirelim istedik.

Davut Bayraklı, üç kez Dünya Supersport Şampiyonu olan milli sporcumuz Kenan Sofuoğlu’yla keyifli bir söyleşi yaptı. Emir Ali Derman “Dervişe Sefa, Hastaya Şifa”, Bilal Can “Pîri Eşrefiyye: Eşrefoğlu Rûmî”, Mümin Munis “Kumral Abdal ve Osman Gazi”, Muhsin Türkoğlu “Bu Fakir Milletten Maaş Alamam”, ve “Gururundan Ölen Kızılderililer”, Argun Cevher “Araştırma Nasıl Yapılır” yazılarıyla yeni sayımızda yer alırken, Emre Baştuğ da “Bosna’dan Mülteci Kamplarına” başlıklı araştırma röportaj yazısıyla sizlerle buluşuyor. Dergimizin en önemli bölümü olan “Tezgâh” ise Mostar okuyucularıyla bir köprü kurmak için okuyucularımızı kendi yazı, eleştiri, mail, tavsiye ve paylaşımlarıyla dergi mutfağına davet ettiğimiz bir bölüm. Ödüllü hikâye yarışmasının da bulunduğu bu bölüm tamamen sizin için, size açılmış bir bölüm yani.

Gündelik hayatın, sosyal konuların, genel kültürün ve mizahın geniş yer tuttuğu yazılar da zevkle okuyacağınız bir bölüm oluşturuyor. Bu yazıların dışında “Gençliğin Gündemi”, “Kitap”, “Külliyat”, “Bilişim”, “Şifahâne”, “Rahle”, “Kırkambar”, “Çizgili Düşler” ve “Zaman Zaman İçinde” bölümleri de yine sizin ilginizi bekliyor. (Mostar , 2013 Şubat sayısı )

İletişim: www.mostar.com.tr

GENÇ’İN ŞUBAT SAYISINDA NELER VAR?

Ocak sayısında büyüklere hitaben “Bizi Evlendirin” mesajı veren Genç Dergi’ye anne babalardan mesaj gecikmedi: “Büyü de gel!”

Genç Dergi’nin Şubat ayı sayısında neler mi var? Birlikte bakalım…

* Sorduk-Öğrendik köşesinin teması ‘Umre heyecanı’ oldu. Dergimiz yarışma sonucu birinci olan okuyucumuzla kendi seçeceği sevdiği ya da yakınını umreye gönderecek. Çabuk olun, bu fırsat kaçmaz!
* Dünyada olup bitenler, güncel ve önemli konular ‘Dünya Gündemi’ adı altında Beytullah Demirci’nin köşesinde…
* Siyasetten futbola, gençlikten ölümlere Türkiye’de olup biten önemli havadisleri İbrahim Özkahyaoğlu aktarmaya devam ediyor. Bunun yanında ‘Türkiye Cıvıldıyor’ köşesiyle de bizleri Twitter gündeminden haberdar ediyor.
* Geçen ay anne-babalara hitaben “Bizi evlendirin” demiştik. Gençler arasında çok tutulan ve merak uyandıran mesajımız, anne-babaları da suskunluğa itmişti. Biz de bu ayki sayımızda dosya konumuza gene ‘evlilik’ meselesini taşıyarak, büyüklerin ağzından “Büyü de gel” diyoruz. “Bizi evlendirin” mesajını işlediğimiz Ocak sayısında olduğu gibi bu ayda da dosya konumuzu Mehmet Dinç hazırladı.
* Tabi dosya konumuzda büyüklerin “Büyü de gel!..” mesajına ilaveten okur yorumlarımızı da ekledik. Bu yorumlar büyüklerin, çocuklarının evlilik taleplerine olan bakış açılarını içeriyor.

Elbette ki Genç derginin konuları bunlarla sınırlı değil. Tüm bunları ve daha birçok konuyu Genç Dergi’den okuyabilirsiniz. Keyifli okumalar… (Genç Dergi , 2013 Şubat sayısı )

İletişim: www.gencdergisi.com

AY VAKTİ, YENİ AJANSIYLA YÜRÜYÜŞÜNE DEVAM EDİYOR

Yayınladığı ocak-şubat sayısıyla 142. kez okuyucularıyla buluşan Ay Vakti yeni ajansıyla yolculuğuna devam ediyor. Ay Vakti bu yolculuk hikayesini şöyle anlatıyor:

Patya Reklam Ajansı ve Salih Küçüktepe.
Ay Vakti’ne kucak açmış, 2002 sonrası derginin resmi sorumluluğunu üzerine almıştı. Genç, hareketli ve inançlı bir kardeşimizdi. Kendisine her zaman müteşekkiriz.
Bu süreçte Ahmet Yumbul ve Art Ajans, derginin mekân, içerik ve tanıtımıyla alakalı çalışmaları yürütmüş, hiç bir fedakârlıktan kaçınmamışlardı. Onlara da her zaman müteşekkiriz.
Akademi Ajans ve Hasan Ayvaz. 2001- 2002 de dergiyi hazırlamış, sorumluluk üstlenmiş, sonrasında Hasan rahmetli olmuştu. Mekânı cennet olsun. 2006-2007 de Medeniyet Özel Sayımız da dâhil, yine Akademi ajans ve İsmail Hakkı Gurbetçi’nin hasbiliği… Ona da müteşekkiriz.
2008-2012 arası Efor Ajans ve Faruk Algın. Diğerleri gibi hasbi duygularla dergimizin sağlıklı yürümesi noktasında hiçbir fedakârlıktan kaçınmamış, Cenk Eren’le birlikte dergiye hizmet etmişlerdi. Kendilerine teşekkür ediyoruz.

Yeni dönemde İHG Akademi Reklam resmi sorumluluğu üstlendi. Devam inşallah. Biz üzerimize düşeni yapacağız.
Düşünce-Kültür-Sanat.. Diyor ya Mevlana, yeni şeyler söylemek lazım cancağızım.. Söyleyecek sözü olanlar beri gelsin.
Geri durmasınlar.
***
İki aylık dergiyiz. Başta kitap tanıtımları olmak üzere, birçok çalışmayı mecburen bekletiyoruz. Gönül çok şeyi arzu ediyor, ama her zaman arzu ettiklerimizi yerine getirme imkânımız olmuyor.
Abone olan kardeşlerimiz günü gelince aboneliği yenilesinler. Dergi ulaşmıyorsa bizi haberdar etsinler. Tanıtımda, abonede de bize yardımcı olsunlar.
Dergiler yaşamalı.
Disiplinize olmamış sanal âleme teslim olmamalı.  Her birimizin gayretleriyle olacaktır bu.
Umursamamak doğru değil.
Bu hususta çekingen durmakta…
***
Temsilcilerle alakalı çalışmalarımız sürüyor. Talepler var. Bu kardeşlerimize içerikle alakalı geri dönüş yapacağız. Gerek internet sahifesi ve kitap çalışmalarında olduğu gibi.
Biraz sabır. (Ay Vakti , 2013 Ocak-Şubat sayısı )

İletişim: www.ayvakti.net

TEMRİN BUNDAN BÖYLE İKİ AYDA BİR YAYINLANACAK

Beş yıldır düzenli olarak yayın hayatını sürdüren Temrin Edebiyat Dergisi, 57. sayısı ile bir kez daha okurunu selamlıyor. Zaman zaman dosya çalışmaları yapan derginin bu sayısında “Dergiler hür tefekkürün kaleleri midir?” odaklı bir soruşturma mevcut.

Temrin’in bu sayısındaki başlangıç notunda, derginin periyodunun 57. sayı itibariyle iki aylık olacağı, gerekçeleriyle birlikte ilan ediliyor. İstikrarlı gidişatı sürdürmeyi hedeflediğini de ifade eden sunuş yazısı, aynı zamanda soruşturma konusuna dergi künyesi adına fikir belirtir nitelikte. Soruşturmaya katkıda bulunan isimler şöyle: Ali Emre, Ali Haydar Aksal, Semiha Kavak, Sevda Zeynep Karadağ, Fatih Yavuz Çiçek, Ayşe Akay, Mehmet Nuri Yardım, Murat Soyak, Okay Tiryakioğlu, Hasan Parlak, Hülya Soyşekerci, Hüseyin Akın, Rüstem Budak, Senem Gezeroğlu, Sıddık Akbayır, Yavuz Bülent Bakiler, Yusuf Bal, Furkan Çalışken ve Bülent Parlak. Derginin Ocak-Şubat sayısının kapak çalışması Alperen Köseoğlu’nun özgün çizimiyle dikkatleri çekiyor.

Israrla “şair” değil “şiir”, “yazar” değil “yazı” yayınladıklarını ifade eden derginin duruşuna atfen, aralarında Rilke’den “lovsong/ aşk şarkısı” çevirisinin de bulunduğu 57. sayı şiirleri şu şekilde: “yürek ve ten masalı”, “senyüzü”, “avantür”, “annem/ biraz ölüm”, “tin tin rapsodi”, “kör derviş” .

Temrin’in bu sayısının inceleme yazıları kısmında; Kibar Ayaydın’ın kaleme aldığı “Ahmet Hamdi Tanpınar’da Rüya Estetiği” , Caner Işık ile Nuran Işık’ın ortak olarak hazırladığı “Büyüsü Bozulan Dünyada Kültürel Bir Kod Olarak Arabesk” ve Serhat Demirel’in Cahit Zarifoğlu’na odaklanan “Cahit Zarifoğlu’nu Anlamak” başlıklı yazılar derginin içeriğini nitelikli biçimde zenginleştiriyor.

Bu sayıda Fatma Atıcı ile romanı “Beyaz” üzerine yapılmış bir söyleşi de mevcut. Söyleşide; yazarın iç dünyasına bir yolculuğa kapı açılması ve bunu yaparken sıkıcı bir dilin kullanılmamış olması, okumayı keyifli hale getiriyor.

Derginin bir klasiğe dönüşmeye başlayan, yeni kalemleri yazın dünyasına kazandırmayı amaçlayan “gözağrısı” isimli köşesinin bu ayki konuğu Sümeyra Çağdaş. Bir diğer daim köşesi olan “Seyr-i Fuad”da Onur Akbaş “Dabbe: Bir Hin Vakası” isimli akademik bir yazı kaleme almış.

Kitap tanıtımlarının yer aldığı “künye” köşesinde popülizmden uzak önemli eserlerin tanıtımları da ayrıca dikkat çekiyor. Nergihan Yeşilyurt’un hazırladığı “Devran” bu sayıda da yerini almış. (Temrin , 2013 Ocak-Şubat sayısı )

İletişim: www.temrindergisi.com

GENÇ DOKU: ETKEN MİSİN YOKSA EDİLGEN Mİ?

Aylık Gençlik ve Kültür Dergisi Genç Doku, şubat ayında yayınladığı 45. sayısıyla karşımızda. Genç Doku’nun sunuş bölümünde Fatih Karadayı okuyuculara şöyle sesleniyor…

Yeni sayımız ve yeni tezimizle karşınızdayız. Genç Doku Dergisi olarak hep dile getirdiğimiz bir ifade vardı: “Alkışlananı değil, alkışlanması gerekeni öne çıkaran bir dergi.” Bizler dergiciliğin ilkelerine göre değil, bin dört yüz sene öncesinde inen kurallara göre bir dergi çıkarmaya çalışıyoruz. Bu ‘Fıkıh kurallarına dikkat ederek bir dergi çıkarma telaşında’ olduğumuzun en önemli göstergesi. Sıkı takipçilerimiz geriye dönüp baktıklarında tam olarak neyi ifade etmeye çalıştığımızı anlayacaklardır. Haklar dosyasında ‘Ana-Baba hukuku’nu ele aldık desem bu sizin için yeterli bir ipucu olacaktır. Mısır’da bir futbol müsabakasında çıkan olaylarda 74 kişi ölmüş 2012 yılında. Geçtiğimiz günlerde 74 kişinin ölümüne sebebiyet veren, olaylara karışan 21 kişi idama mahkum edildi. 95 kişi ölmüş olacak. Halk ifadesiyle söyleyecek olursak: Hem de pisi pisine… Neymiş efendim senin takımın mı yoksa benim takımım mı?

Takım tutma, taraftar olma meselesine neresinden bakarsak bakalım elimizde kalıyor. Bana öyle geliyor ki ‘Hayata hakim olmak ile hayata mahkum olmak’ meselesiyle alakalı bir durum. Etken miyiz edilgen miyiz sorusunun cevabı bizi taraftarlığın sorgulanmasına götürüyor. Genç Doku Dergimiz bu ayki sayısında Futbolu konu edindi. Hayatın merkezine futbolu koyan anlayışı, sevincini, üzüntüsünü tuttuğu takımın galibiyetine, mağlubiyetine odaklayan zihniyeti eleştiriyoruz. Kim ne derse desin futbolun masum olduğunu düşünmüyoruz. Genç adama ‘Ayağını denk al, şeytan seni ters köşeye yatırmasın.’ uyarısını bir vazife bildik. Nureddin Yıldız Hoca’mız “Seni asıl mevkiinden uzak tutmak isteyen şeytanın hilelerine karşı hazırlıklı ol. Oyun oyna ama oyuna gelme. Futbolu sen oyna oynayacaksan, futbol seninle oynamasın.” diyor. Araştırmalarıyla her ay dosyamıza güç veren Samet Öztürk’ün yazısı dosyamıza bir hayli güç veriyor. Yazısının başlığı bizi çocukluk yıllarımızın sancılı dakikalarına götürdü: “Keseyim mi Topunuzu!”

Uzman Psikolog AbdülAziz Yılmaz meseleyi psikolojik açıdan ele aldı ve “Futbol Ayak Topu mu Gönül Hapı mı?” dedi. Hafız Mehmet Salih Eğridere meseleye Kur’an’ın penceresinden baktı ve “Kur’an’da Futbol Var mı?” dedi. Sonrasında el-Cevap: Asr Suresinde… Mehmet Nezir Gül Hoca olaya farklı bir açıdan baktı. Bir tebliğ aracı olarak futbol kullanılabilir mi meselesini sorguladı. Yazının sonunda küçük bir futbol ilmihâli var. Futboldan yakasını kurtaramayanlar bari ilmihaline dikkat etsinler diyoruz. Mini bir futbol soruşturması yaptık. Abdurrahman Dilipak, Kadir Mısıroğlu, Ebubekir Kurban, Abdülbaki Kömür, Cemal Yılmaz ve Bayram İnanç’ın futbol ile ilgili görüşlerine yer verdik. Bu ay üç söyleşimiz var. İlk söyleşimiz dergimizin yazarlarından Uzman Psikolog Mehmet Dinç’le. Mehmet Dinç yoğun programının arasında bize yer verdi ve psikoloji öğrencisi olan arkadaşımızla tatlı bir söyleşi gerçekleştirdiler. İkinci söyleşimiz Cansuyu Derneği Dış İlişkiler Danışmanı Yunus Emre Bey’le. Yunus Emre Bey’le Bangladeş’teki son durumu konuştuk. Malum, Türkiye’den gidip Gulam Azzam ve arkadaşlarının yargılandığı  mahkemeye girdiler. İki ülke arasında kriz (!) çıkardılar, CHP’li milletvekillerini ve gazetecileri iktidarın üzerine saldılar belki ama iyi iş çıkardılar. Muhalefetin de biraz spor yapması gerek zaten. Biz yapalım onlar arkamızdan koştursunlar. Laik cumhuriyeti ne hâle getirdiniz desinler. Üçüncü söyleşimiz Usa Sabah yazarlarından Taha Kılınç ile Ortadoğu ve Suriye üzerine. Taha Bey’in genç yaşına rağmen mevcut birikimiyle bizlere verdiği cevaplar ve samimi sohbeti nedeniyle kendisiyle dostluğumuzu pekiştirmiş olduk. Gazeteci-yazar M.Mustafa Uzun, Moro izlenimlerini bizlerle paylaştı. Moro Müslümanlarının durumunu merak edenler için geniş oylumlu bir gezi yazısı. Misakı Milli ile çizilen sınırları sınır kabul etmeyen bir gençliğe hitaben yazılmış müthiş bir yazı. Geniş açıdan bu ayın fotoğrafı böyle.

Önümüzdeki ay daha iyi bir sayıda buluşabilmek duasıyla…

İletişim: www.gencdoku.com

ELİFELİF DERGİSİ SİZİ AİLECE HELAL BİR SOFRAYA DAVET EDİYOR

Gençdoku dergisiyle beraber 3 yıl önce yayın hayatına başlayan Elifelif dergisi Mart 2012’de soluklanmak için durduğu yoluna devam ediyor ve ailelere sesleniyor. “Aileye ‘Elif’ten Başla!” diyerek yüzünü ailelere çeviren dergi bu sayısında, ümmetin en zor imtihanlarından birine kılavuzluk yapmak için taşın altına elini koyuyor. Kış 2013 sayısıyla beraber mevsimlik olarak yayın hayatına devam edecek olan Elifelif’in kış sayısındaki konusu helal gıda. Sayfalarını tamamen helal gıdaya ayıran ve “Helal Gıda Özel Sayısı” şeklinde tasarlanan bu özel sayı 136 sayfadan müteşekkil.

Çağımızın çetin imtihanlarından biri olan gıda konusunda Müslüman’ın nasıl hareket etmesi gerektiği, nelere dikkat etmesinin elzem olduğu, helal gıda konusunda hangi kaynaklara/kitaplara başvuracağı derginin gündemini oluşturmakta. Konunun uzmanlarını da bir çatı altına toplamış olan dergide Çocuk Hastalıkları Uzmanı, Kimyager, Uzman Psikolog, Gastroenteroloji ve İç Hastalıkları Uzmanı, Eğitimci, Beslenme Uzmanı ve Diyetisyenlerin yazılarını bulmak mümkün.

Okuyucuların önüne bir yığın sorun dizip okuyucuyu sorunlarla tek başına bırakmak istemeyen dergi, öneri olarak Türkiye’de helal gıda konusunda ehil ve güvenilir bir kurum olan Gimdes’i tanıtıyor okuyucularına. Gimdes Başkanı Dr. Müh. Hüseyin Kâmi Büyüközer ile yapılmış hacimli bir röportaj, akıllara takılan tüm sorulara yanıt olmak için okunmayı bekliyor. Hüseyin Bey, “Helal gıdanın dinamik noktası annelerdir.” diyor ve zorlu mücadelelerini, katettikleri yolu ve helal gıda sertifikası çalışmalarındaki hassasiyetlerini anlatıyor.

Gençdoku’nun başyazarlığını yapmakta olan Nureddin Yıldız’ın “Ne Yiyelim?” adlı Hayat Rehberi sohbeti de Elifelif’in sayfalarında yer alıyor. Aklı karışık Müslümanlara yol haritası çizmesi bakımından bu sohbetin DVD’si de derginin hediyesi.

Annenin beslenmesi ve çocuğun beslenme eğitimi, okul çağında helal ve sağlıklı beslenme, çocuk eğitiminde helal ve haram lokmanın etkisi, fast food sorunu da helal gıdanın hanımları ve çocukları ilgilendiren önemli bir bölümü olarak okuyucuya sunulmuş. Ayrıca okul çağındaki çocuklar için helal ve sağlıklı bir beslenme çantası örneği de mevcut dergide. Derginin bir başka hediyesi de çocukların vazgeçemediği hazır gıdaların helal tarifleri.

Helal gıdanın ibadetlerle ilgili boyutu da unutulmamış çünkü dergi, “haramların salih amellere olumsuz tesirleri” adı altında açtığı başlıkta tüm Müslümanları ilgilendiren bir konu olarak helal gıda ve ibadet ilişkisini sorguluyor. Ayrıca yenilmesi ve içilmesi dinimizce yasak olan yiyecek ve içeceklerin anlatıldığı geniş bir ilmihâl; hazır tüketim, dışarıda yemek yemek, asitli içeceklerin hükmü, tavuk etinin kesimi, çiğ et yemek gibi konularda Nureddin Yıldız’ın bizzat cevapladığı soruları içeren bir fetva bölümü de mevcut.

Çocuk sayfalarını da bünyesine dâhil eden dergide Prof. Dr. Mehmet Yaşar Kandemir, çocukların “Hadis Dede”si olarak karşımıza çıkıyor. Her hadisin bir hikâyeyle anlatıldığı bu sayfa çocukların ve büyüklerin yoğun ilgisini çekeceğe benziyor.

Genel yayın yönetmenliğini Gençdoku’dan tanıdığımız bir isim olan Hilâl Furkan’ın üstlendiği Elifelif dergisi, Gençdoku dergisiyle birlikte sizi ailece helal bir sofraya ve helal bir hayata davet ediyor.

Elifelif dergisi, Gençdoku dergisinin Şubat sayısıyla birlikte herkese hediye!

ÖZLENEN REHBER DERGİSİ’NİN BU AYKI KAPAK KONUSU: GÜZEL AHLAK

Aylık ilim, kültür, fikir ve ahlak dergisi Özlenen Rehber Dergisi şubat ayında çıkardığı 119’uncu sayısıyla okurlarıyla buluştu.

Bu ayki derginin kapak konusu “Güzel ahlak” ve bu konuda derginin Baş yazarı Muzaffer Yalçın Hocaefendi ve Harun Apaydın’ın yazıları yer alıyor. Bu sayıda güzel ahlak konusunu farklı yönleriyle ele alınıyor. Ayrıca kapak konusu dışında dergide İsmail Toraman’ın “Bir Kuşu Olup Uçuvermek”, Rifat Aksaçlıoğlu’nun “Tefsir ve Tevil”, Tahir Türkmen’in “M. Zahid Kevseri” biyografisi, Berda Aksoy’un “Çocuk Gelişimi ve Çizgi Film” çalışmalar öne çıkıyor.

İletişim: www.rehberdergisi.com
On5yirmi5.com