Sel’in Mayıs Kitapları Çıktı

Kitap
Kadın Öykülerinde Doğu – Hazırlayan: Hande Öğüt Kadın öykülerinde… dizimizin altıncı kitabı olan Kadın Öykülerinde Doğu, kendisine bu coğrafyayı mekan seçen, kahramanlarının gözlerden uzak...
EMOJİLE

Kadın Öykülerinde Doğu – Hazırlayan: Hande Öğüt

Kadın öykülerinde… dizimizin altıncı kitabı olan Kadın Öykülerinde Doğu, kendisine bu coğrafyayı mekan seçen, kahramanlarının gözlerden uzak yaşamlarını katan ve değişik dünyalara uzanan 30 yazarımızın öykülerinden oluşuyor.

Kadın öykülerinde İstanbul, Ankara, İzmir, Karadeniz ve Avrupa’dan sonra bölgenin renklerini yansıtan, yaşamlardan ayrıntılar barındıran, farklı duyarlılıkların yansımalarıyla zenginleşmiş kadın yazarlarımızın öyküleri merakla okunacak bir birikimi de getiriyor.

Kitap aynı zamanda bölgemizin edebiyatımıza etkilerini, onun son yıllarına tanıklıkları ve aynı günlerde kaleme alınan öyküler aracılığıyla öykücülüğümüzdeki çeşitliliği de sergiliyor.

Seçkiye katılan kadın yazarlarımızdan bazıları: Zeynep Avcı, Oya Baydar, Erendiz Atasü, İnci Aral, Ayşe Düzkan, Müge İplikçi, Sema Kaygusuz, Nezihe Meriç, Sibel K. Türker, Cihan Aktaş, Karin Karakaşlı…

Jar – Kemal Varol

Seksen darbesinden üç yıl sonra… Doğu’da bir kasaba… Günün birinde kimselerin tanımadığı iki yaşlı adam, kasabadaki iki ayrı meyhanenin bahçesine kurulup öfkeyle birbirlerine bakmaya başlar. Bu sabırsız, öfke dolu iki adamın hikâyesi giderek onları izleyenlerin hikâyesiyle buluşur. Kinle zehirlenmiş roman kahramanları öfkelerini yenmek için gücünü özellikle sözlü kültürden alan bir oyuna katılmaya karar verirler.

Jar, kin duygusunun insan ve toplum üzerindeki izini sürerken, benzersiz bir kasaba portresi sunuyor okura. Uzaklara gidemeyen, kaybetmiş, yara almış, kendi hatıralarıyla yaşamaya yazgılı kahramanların iç dünyalarındaki çalkantılar, adım adım yaklaşan bir şiddetin gündelik hayatta nasıl mayalandığını gösteriyor.

Öfke ve şiddetin pençesine düşmüş bir toplumun ruh halini resmeden etkileyici bir roman.


Bir Paris Semtinin Tüketilme Denemesi – Georges Perec

Georges Perec deneysel bir metin yazmaya karar verir. Paris’in kilisesi ve çeşmesiyle ünlü Saint-Sulpice meydanındaki kafelerde üç gün belli saatlerde oturup gördüğü her şeyi not eder.

Otobüslerden güvercinlere, tanıdık yüzlerden Japon turistlere Saint-Sulpice meydanından geçen her nesneyi ve kişiyi dikkat çeken özellikleriyle yazar. Günlük hayatın durağanlığını ve heyecanını yansıtan bu metinde hiçbir şey olmadığını düşündüğümüz anlarda olanları anlatır.

Sıradan görünen hayatın sıra dışı anlarını sözcüklerle, seslerle ve harflerle oynayarak kaydeden Perec, hayatın nasıl farklı okunabileceğini bize gösterir. Belki de asıl hayat, zaman, insanlar, akrabalar ve bulutlar dışında hiçbir şeyin hareket etmediği o anlarda yaşanmaktadır.

Entelektüel Tekele Karşı – Michele Boldrin – David K. Levine

Fikrin mülkiyeti olur mu? İnsanoğluna özgü entelektüel kapasite, yıldan yıla yaygın bir özelleştirmeyle tehlike altına giriyor: “Fikri mülkiyet” kişilerin ve kurumların tekeli altına alınıyor.

Sanat eserlerinin kopyalarını paylaşanlar “korsanlıkla” suçlanırken, ilaçların patentlenmesi bunlara ulaşımı güçleştiriyor; bitki tohumlarına ve hatta insanın DNA parçacıklarına bile telif ve patent korumaları getiriliyor.

İnsan üretimi ve araştırmasının entelektüel tekel altında toplanmasının bahanesi olarak da, bu buluş ve ürünlerin mucitleri, inovatörleri ve üreticilerinin yaratım çabalarının teşvik edilmesi ve korunması gerektiği gösteriliyor.

Entelektüel Tekele Karşı, bu iddiaları sınamak amacıyla hazırlandı. Patent ve telif haklarıyla korunan fikri mülkiyetin, gerçekten yaratıcılığa destek verip vermediğini sorguluyor. Yoksa insan ırkının yaratıcılığı, azınlığın lehine dondurulup, kişi ve kurumların çıkarları doğrultusunda mı saklanıyor?

ABD, AB ve DTÖ vasıtasıyla tüm dünyaya yayılan, soyut insan üretiminin mülkiyete dönüştürülmesi çabalarının nasıl geliştiğini, elimizden neleri aldığını ve ekonomik açıdan makul olmamasına rağmen neden tekelciler tarafından desteklendiğini görebilmemize yardımcı olacak bir çalışma.

Goethe ve Çağı – Georg Lukacs

Goethe modern yaşamın İlyada’sı Faust’da bir adamın kaderini anlatır, ama şiirin gerçek içeriği tüm insanlığın kaderidir. Günümüze uzanan büyük bir geçiş çağının en önemli felsefi sorunları, modern insanın ve hayatın en temel çelişkileri önümüze serilir. Estetik ve eleştirinin ustalarından Georg Lukacs, çağını ve sonrasını entelektüel alanda oldukça etkilemiş olan Alman Aydınlanması’nı incelerken bu kazıyı derinleştiriyor. Başta Goethe olmak üzere, Schiller, Hölderlin, Schelling ve Lessing‘nin yazdığı eserler, kitaplar, oyunlar ve yarattıkları karakterler dönemin toplumsal devinimi içerisinde hem üst hem de alt metinleriyle birlikte incelenirken, sebepleri ve sonuçları bakımından bir “çağ” okurun önüne seriliyor.

"Aydınlanma’da en büyük ve en büyüleyici şey, Mozart figüründeki en büyük ve en enfes şeyle buluşur." Lukacs’ın sözleri, “edebiyatı aşan edebiyat incelemelerine” esin kaynağı olan bu çalışmasını da tarifler gibi. Lukacs, Almanya’nın koşullarına ve tarihsel gelişimine olduğu kadar Avrupa aydınlanmasına, Hegel felsefesinden dönemin müziğine dünün birikimini burjuva edebiyat tarihi tahrifatından arındırıp gerçek bağlamına oturtarak günümüze de ışık tutuyor. Tarihi, felsefeyi ve politik ekonomiyi edebiyata dönüştürüyor.