Sebepsiz Kaygıdan Kurtulmak Mümkün

Kitap
Röportaj: Arzu Erdoğral Dünyanın küçük bir köy halini aldığı günümüzde, iletişimin sınırlarını zorluyoruz. Ancak teknolojik olarak iletişimin sınırlarını zorlarken, bireyler arası iletişimi gün g...
EMOJİLE

Röportaj: Arzu Erdoğral

Dünyanın küçük bir köy halini aldığı günümüzde, iletişimin sınırlarını zorluyoruz. Ancak teknolojik olarak iletişimin sınırlarını zorlarken, bireyler arası iletişimi gün geçtikçe kaybediyoruz. Toplum algısının gün geçtikçe değişmesi, kişinin isteklerinin artmasına bu da bir zaman sonra doyumsuzluğa neden oluyor. Ebeveynler çocuklarını gelecek endişesi ile adeta bir yarış atına döndürüyor. Bu durum ise gençler üzerine “başarı kaygısı” denilen illeti yapıştırıyor. Peki, başarı kaygısı denilen ve insana hayatı zehir eden düşüncelerden kurtulmak mümkün mü? Bu soruyu Psikolog Fatih Reşit Civelekoğlu‘na sorduk.

İşte Civelekoğlu’nun yanıtları…

Günümüz gençliğinin en büyük sorunlarından biri başarı kaygısı… Gençliği bu kaygıya iten en önemli etmen nedir?

Gençlerimizin omuzlarına hayatın ağır yükünü diğer bir deyişle karşılaştıkları ve karşılaşacakları sonuçların sorumluluğunu yüklememizden kaynaklanan bir durum… Halbuki sonuçlara etki eden onların dışında bir çok faktör var . Lakin hayatta yüzleşecekleri bütün olumlu ya da olumsuz sonuçlardan ne yazık ki gençler sorumlu tutuluyor. Bu da onların bu ağır yükün altında ezilmesine, duygu durumlarının bozulmasına yol açıyor ki performanslarını olumsuz yönde etkileyen en önemli faktörlerden birisidir bu.

Ebeveynlerin, bu tür kaygıların oluşmasında ki etkisi nedir? Bu konuda ailelere tavsiyeleriniz ne olur?

Her konuda olduğu gibi burada da hatalı ebeveyn tutumları önemli rol oynamaktadır. Zira bir çocuğun olayları nasıl algılayacağında büyük ölçüde anne ve babalar belirleyicidir. Örneğin bir genç için sınav hayat memat meselesi iken diğeri için hayat yolunda geçilmesi gereken bir aşama olabiliyor. Bu yaklaşım farkını ortaya çıkaran ise öncelikle anne baba tutumlarıdır. Tabi sınava böyle bir anlam yüklenmesi gencin üzerinde baskı oluşturarak onun sınava hazırlanma sürecini ve sınav performansını olumsuz yönde etkilemekte. Ebeveynlerin çocuklarını motive etmek için kullandıkları bu strateji gençlerde gereksiz bir kaygıya yol açmaktan başka bir işe yaramıyor çoğu zaman.

Durduk yerde, hiç sebepsiz duyulan kaygının nedenleri nedir?

Yukarıda da değindiğimiz gibi bir duruma yüklenen olumsuz anlam, bir şeyin olduğundan daha önemli görülmesi, her şeyin bizim elimizde olduğu gibi hatalı yargılar, hayatın olağan akışının bile üzerimizde kaygı oluşturmasına neden olabilir.

İnsanın üzerinde hissettiği ciddi ve ağır baskı hali olarak tanımlayabileceğimiz kaygıdan kurtulma yolları nelerdir?

Her şeyden önce hayata bakış açımızı değiştirmeliyiz. Gözümüzde siyah gözlükler olduğu halde hayatı olduğu gibi göremeyiz. Beynimizde de algımızı bozan olumsuz yargılar var bunlar çocukluk döneminde çevre tarafından bilinçaltımıza kodlanır. Bunları tespit edip değiştirmeliyiz. Zira bunlar bize bir fayda sağlamadığı gibi aslında limitlerimiz dâhilinde olan şeylerin bile kaldıramayacağımız kadar ağırlaşmasına neden olabiliyor.

Gençler, hayatlarını şekillendirirken sizce nasıl bir yol izlemelidir?

Şunu unutmamalıyız bizler Heideger ve benzeri batılı filozofların iddia ettiği gibi bu dünyaya fırlatılıp başıboş bırakılmış varlıklar değiliz. Bizim Mevlamız var ve zannettiğimizin ötesinde hayatımızın içinde… Ona ait olan hususları bilmek bu konularda gereksiz yük altına girmememizi sağlar. Örneğin ölüm onun elinde bunu ne bir saat ileri ne de geri alabilmek mümkün değil, eğer bu O’nun tarafından belirlenen bir durumsa ve değiştiremeyeceğimiz bir husussa o zaman elimizde olmayan bir şey için endişelenmek yersizdir. Nitekim bu endişelerimiz sonuca bir etki etmeyeceği gibi süreçle ilgili sorumluluklarımızı aksatmamıza ve sürecin sıkıntılı geçmesine neden olabilir.

Mevlamız mutluluk ve başarıya ulaşmamız için bizler adına bir plan yaptı ve bizleri de bu planın gereklerini yerine getirebilecek özelliklerle donattı. Nitekim Peygamberimiz (SAV) “Kim her ne için yaratılmışsa bu ona kolaylaştırılmıştır” buyurmaktadır. Gençlerimize düşen medya v.b.gibi çevresel faktörlerin etkisiyle dağılmış olan dikkatlerini kendilerine vermek ve öncelikle sahip oldukları donanımları gerçekçi bir şekilde tespit edip kendilerini tanımaya çalışmaktır. Sonra Mevla’nın kendileri için hazırlamış olduğu plana uygun adımlarla yine onun belirlemiş olduğu ölçüler ile ilerlemektir. Bu yapıldığında aynen Hz.Musa ve kavmine Kızıldeniz’in açıldığı gibi yaşamın zorlukları bir bir önlerinden çekilecek ve attıkları her adımda Mevlaları onları destekleyecektir. Adımlarını buna uygun atan, sırtını Mevlasına dayamış bir gencin kaygı duyması olası değildir. Bu hususta şu kıssa beni çok etkilemiştir: Hasan-ı Basri herkes endişe içinde halim ne olacak diye düşündüğü bir kıtlık döneminde talebeleri ile derse giderken gülüp oynayan bir köle görür. Köleye herkes endişe içinde sense gülüp oynuyorsun bu ne haldir dediğinde köle benim sahibim zengin ve güçlüdür, endişe etmeme gerek yok der. Bu cevap üzerine gözleri yaşaran Hasan-ı Basri bu köle zengin sahibine güveniyor da biz Mülkün sahibi olan Kudretli Mevla’mıza güvenemeyip sıkıntıya düşüyoruz der.

Son olarak, insan hayatında iniş ve çıkışlar kaçınılmaz bir gerçek… Bu dönemler de, gençlerin “altın kural” olarak hayatlarını kolaylaştıracak argümanı ne olmalıdır?

Şunu unutmayalım bizler sonuçlardan sorumlu değiliz, süreçlerden sorumluyuz. Bütün arzu edilen sonuçlar O’nun elindedir. O bu sonuçların nasıl tecelli edeceğinin sorumluluğunu biz aciz kullarına bırakmamıştır, kendi planı doğrultusunda bir hikmete binaen bu sonuçları gerek şahısların gerekse de toplumların hayatlarında bir bir hayata geçirmektedir. Bu onun Rablığının bir gereğidir. Biz kullarına düşen ise süreçlerle ilgili sorumlulukları yerine getirmekti. Nitekim bizim süreçlerle ilgili çabamız Mevla katında fiili dua olarak kabul görmekte ve sonuca endirekt olarak etki edebilmektedir. O zaman biz kulluğun gereğini yerine getirip süreçlerle ilgili vazifelerimizi aksatmadan yerine getirdiğimizde O da Rablığının gereği olarak bizler için en hayırlı sonuçlara hükmedecektir. Erzurumlu İbrahim Hakkı’nın da dediği gibi:

“Sen hakka tevekkül kıl
tefviz et ve rahat bul
sabreyle ve razı ol
mevlâ görelim neyler
neylerse güzel eyler

kalbin ona berk eyle
tedbirini terk eyle
takdirini derk eyle
mevlâ görelim neyler
neylerse güzel eyler “