Öteki olduğumuz ülkeler

Kitap
Demet Tezcan’ın "Yola Düşünce" adlı eserini yazma amacı, bir mümin gibi önemseyişidir en az söylemek kadar yazmayı. Çünkü haksızlığı nasıl engelleyebiliyorsak, o yönde çalışmalıyız. İş...
EMOJİLE

Demet Tezcan’ın "Yola Düşünce" adlı eserini yazma amacı, bir mümin gibi önemseyişidir en az söylemek kadar yazmayı. Çünkü haksızlığı nasıl engelleyebiliyorsak, o yönde çalışmalıyız. İşte bu ilkeyle başladı ülkeler arası yolculuğumuz; çoğu zaman hüzünlü…

21. yüzyıl’da, Gökyüzünün Altında’yız. İlk durağımız kadim dostumuz Suriye-Şam. Ne mübarekler bastı toprağına Suriye’nin… Halid b. Velid’ler, Selahaddin Eyyubiler, Bilal-i Habeşiler, Zekeriyalar, Kerbela gülleri ve "sürgünün hacizli tabutuyla son durağa yol almış Sultan Vahdettin"ler… Ve Hama’yı hatırlıyoruz; Hama Katliamını aslında. Sonra Halid b. Velid’e, Hz. Yahya’ya, Selahaddin Eyyubi’ye, zalim Yezid karşısında vakarıyla duran Hz. Zeynep’e konuk oluyoruz istirahatgahlarında. Daha birçoklarını ve mülteci hayatları ziyaret ediyoruz. Sürgünlere, ölümlere, kaybedişlere rağmen umutvar olanlar kalıyor Suriye’den ayrılırken akıllarda.

İkinci durak hüzünlerin dahi can çekiştiği Lübnan oluyor. Lübnan; "dünya, mümin için cehennemdir"in tefsiri. Bu yolculuğun ikinci yarısı Güney Lübnan’a oluyor. Bombalarla dağlanan sinesiyle dağlanıyor yüreğiniz. Ve Kana, yüreğinizde kanayan bir yara oluyor, "Mavi emzikli bebek" ise sizin çocuğunuz… İşgalcilerin, bile- isteye yaptığı saldırılara karşı gözleriniz dönüyor adeta! Ensar-muhacir birlikteliği bu yüzyılda nasıl olurmuş, onu görüyorsunuz. Ve sonra savunmasız yavrucaklara, kadınlara dönüp yine ağlıyorsunuz.
Yolculuğun üçüncü safhasında Pakistan’da buluyorsunuz kendinizi. Depremin acı çizgileriyle karşılaşıyorsunuz orada.

Ve sonra " ‘öteki’ olduğumuz ülkeler"den Hollanda’ya başlıyor ziyaret. Esrarın, eşcinselliğin serbest olduğu bu ülkede 16 milyon nüfusun 5,5 milyonunun köpek olması şaşırtmıyor sizi. Afrika sömürgeciliğinde başı çeken ülke olduğunu okuyunca, o satırlara gözlerinizi fırlatıyorsunuz adeta sinirden ve kıtalar ötesine ulaşamamışlığın verdiği hüzünden.
Yolculuk Hollanda’ya iki saat mesafede olan Almanya ile devam ediyor. Söz konusu Almanya olunca Yahudileri hatırlamamak mümkün değil. Yahudiler, Hitler tarafından II. Dünya Savaşında sürülüp Filistinlilerin kara yazgısı oldular. Böylece değişen yalnızca Yahudilerin kaderi değil, masum Filistin halkının da kaderi oldu. Onlar da kendilerine yapılanın kat be katını yıllardır uyguluyorlar masum Müslüman halka. Ve sinemalarda konuşulan ise yalnız "Yahudi soykırımı" oluyor. Unutturulmamaya çalışılan yine ve yalnız onlara uygulananlar. Ve Almanya’yı okurken görüyorsunuz ki, Almanlar bu konuda Yahudilerden daha hassas, daha alınganlar. Yahudilerden daha ziyade onlar üzülüyor. Zengin Avrupa’nın bir ülkesi olan Almanya tüm dışlama politikalarına rağmen maalesef hala umut kapımız. Taşında toprağında vatandaşlarımızın alın teri duruyor.

Ve altıncı durak Doğu’ya; Arabistan’a. Mekke ve Medine’nin ılık rüzgârları dolduruyor içinizi bu bölümde. Daha da özlüyorsunuz oraları. Uhud şehidlerine siz de bir selam yollamak istiyorsunuz. Hicreti yaşıyorsunuz. Ve tekrar tekrar özlemi…

Bu duygularla sayfaları çevirirken Cibuti’de buluyorsunuz kendinizi. Her bir metre karesinde"yok"lar var. Daha bir hüzünleniyor yüreğiniz. Sisteme "hayır" diyemeyen insanlar için kavruluyor içiniz. Bu yokluk diyarında bir de Amerikan Bayrağının dalgalandığı fotoğrafı görünce kifayet etmiyor kelimeleriniz. Uzaktan bunlara üzülürken siz, orada tüm gelirini gat denen ota vererek kendini uyuşturan insanlara şahid oluyorsunuz. Tüm bunlarda payınız olduğunu düşünerek, belki oranın adını dahi yeni duymanızın verdiği suçlulukla veda ediyorsunuz kardeş ülke Cibuti’ye.

Sonraki durakta yolcunun seyir defterinden Bosna’yı okumaya başlıyorsunuz. Her bir satırında acı, kan ve gözyaşı buluyorsunuz. BM ve Hollanda’nın 1995’te Boşnaklara yaptığı adilikten dolayı bir hınçla doluyor içiniz. Ve siz de adeta toplu mezarlardan bir yakınının kemikleri toplanacak olan veya bir gün çıkıp geleceğini umut eden kadın oluveriyorsunuz. Adalet arıyor gözleriniz yapılan adaletsizlikler karşısında. Artık siz de Sırp baskısı altında yaşamına devam eden Boşnak kadının acısını paylaşıyorsunuz Bosna’dan dönerken. Ve Srebrenica’yı hafızalarda diri tutacağınıza söz veriyorsunuz.

Sonra zamanın sizden 8 yıl geride olduğu Etiyopya’da birden gençleşiveriyorsunuz. Ama aslında ne siz gençleşiyorsunuz ne de "keşke"leriniz veya "bir daha"larınız geri geliyor. Aslında bu zamanın Afrika’da ne kadar geride seyrettiğinin bir örneği. Ve bir kez daha Batı’nın eliyle karşılaşıyorsunuz. İrili ufaklı kiliselerin varlığından bahseden satırlarda dolaşırken gözleriniz hep kendinizde suç buluyorsunuz. Ve evet, biz aslında suçluyuz!

Sonraki durağınız bir Ramazan ayında Makedonya oluyor. Üsküp’ü içinize çekiyorsunuz. Lakin gözlerinizi biraz yukarı kaldırdığınızda Üsküp’ün neresinden bakarsanız görünebilen haç gözünüze çarpıyor ve beyninizde şimşekler çakıveriyor. Hemen orada anlıyorsunuz Müslüman halka yapılan negatif ayrımcılığı. Lakin her şeyde bir hayır vardır ya hani, işte bu haç da oranın Müslüman çocuklarına her an uyanık olmaları gerektiğini hatırlatıyor. Tarihe dair anekdotlarla dönüyorsunuz bu ülkeden de.

Ve son olarak uluslar arası sulara doğru yol almaya başlıyorsunuz Nuh’un gemisi misali bir gemi ve 37 millet ile. Rotanız özgürlük oluyor, bir meltem; yetim yüreklere, bir sevinç kaynağı; ağlayan annelere… İçindesiniz artık geminin, Filistin’e doğru yol alıyorsunuz. Ve bir sabah namazı vakti zodyaklar sarıyor etrafınızı, taciz ediyor israiloğulları sizi. Yaşanılanlara öylesine şahid oluyorsunuz ki her bir satırda esir alınışları, zindanlara sokulmadan önceki ve sonraki psikolojik baskıları ve zindana adeta tıkılışları yaşıyor bedeniniz. Filistin’deki yetimlere, muhtaçlara ulaştırmıyor sizi satırlar belki ama Filistin’i getiriyor size silah sesleriyle, kurşun izleri ve kan ile… Ve orada katledilen 9 canla beraber süzülüyor semaya dua dua sözleriniz.
En sonunda şu ayet yankı buluyor kulaklarınızda: "Mümin’lerden öyle adamlar vardır ki, Allah’a verdikleri söze sadık kaldılar. İçlerinden bir kısmı verdikleri sözü yerine getirmiştir (şehid olmuştur). Bir kısmı da (şehid olmayı) beklemektedir. Verdikleri sözü asla değiştirmemişlerdir." Ahzab;23.

Kitabın son sayfalarına böylece şahid olmuşken ruhlar âleminde verdiğiniz o sözü yeniden hatırlıyor ve tutmak için yeniden söz veriyorsunuz Âlemlerin Rabbine.

Rabbim, cümlemizi sözünde duranlardan (şehit olanlardan) eyle!

Amin…

Demet Tezcan
Yola Düşünce
Pınar Yayınları
173 Sayfa

Şüheda Hüsna
Kitap Haber