Osmanlı’da Çay Kültürü 603 Sayfalık Kitapta

Kitap
Çay, günün her saatinde adeta bizimle demlenen bir içecek ya da en büyük keyfimiz. Öyle ki sabah kahvaltıda başlayan bu serüven, öğle yemeği sonrası, ikindi ve akşam vakitleri karşımıza çıkıyor. Çay, ...
EMOJİLE

Çay, günün her saatinde adeta bizimle demlenen bir içecek ya da en büyük keyfimiz. Öyle ki sabah kahvaltıda başlayan bu serüven, öğle yemeği sonrası, ikindi ve akşam vakitleri karşımıza çıkıyor. Çay, tiryakileri için şifalı bir ilaç gibi.

Çay güzellemesi değil konumuz. Bugüne kadar akademik çalışmalara da konu olan çay hakkında en kapsamlı eserle karşı karşıyayız: Bin Yılın Çayı Osmanlı’da Çay ve Çayhane Kültürü.

Trakya Üniversitesi Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Kemalettin Kuzucu’nun kaleme aldığı ve Kapı Yayınları’ndan çıkan kitapta, çayın toplumumuzda nasıl tiryakiliğe dönüştüğünü anlatıyor. Kuzucu’yu, böyle bir çalışma yapmaya iten sebep 1999 yılında Stephan Reimertz adlı Alman araştırmacının Türkçe olarak yayımlanan ‘Çayın Kültür Tarihi’ adlı çalışması olmuş. Kitapta, çayın Çin’den Amerika’ya kadar yeryüzünde meydana getirdiği tesirlere geniş ölçüde yer verildiği halde, Türk tarihi ve kültüründeki yerine değinilmemesi yazarın dikkatini çekmiş. Kuzucu, "Kitabın sadece bir sayfasında çevirenin iki dipnot cümlesi dışında Osmanlı/Türk kültüründeki yeri hakkında hiçbir şey yoktu. Ben de çayın bizimle olan serüveni hakkında böyle bir çalışma yapmaya karar verdim." diyor.

Çay üreten ve yoğunlukla tüketen bir toplumun mensubu olarak bu durumu eksiklik olarak hissettiğini söyleyen Kuzucu, Osmanlı arşivlerinde çay ile ilgili yoğun araştırmalar yaptığını anlatıyor. Çayın çıkış itibarıyla Çin kaynaklı olduğu bilgisini veren Kuzucu, sözlerini şöyle sürdürüyor: "Bugün her yaştan, cinsiyetten, düşünceden insanımızın günün her vaktinde tükettiği, kendine özgü ritüelleri olan, kalıpları oluşmuş bir nesne olarak ‘Türk Çayı’ diyebileceğimiz bir kültür meydana geldiğine göre, millî olarak nitelenmemesi için bir sebep yoktur. Çay, ülkemize geç girdi; millî içeceğimiz oldu."

Kemalettin Kuzucu’ya göre ‘çay üretiminde dünyada beşinci, tüketimde birinci sırada olmamız’ bilimsel bir verinin ötesinde anlamlar taşıyor. Türklerin sallama çayı tercih etmediğini kaydeden Kuzucu, çayın hazırlanması ve sunulmasında saygı/sevginin yattığına işaret ediyor. Yazar için, çay dostluğun, samimiyetin, güvenin, vefanın simgesi olduğundan kırk yıllık hatır yapan kahvenin yerini almış bir içecek.

İlk çay ekimi 1888 yılında Bursa’da gerçekleşmiş

Kuzucu, Sultan Abdülhamid’in ziraat politikası incelendiğinde, tıpkı eğitim alanında olduğu gibi, reform niteliğinde düzenlemeler başlattığını dile getiriyor. Yazar, II. Abdülhamid’in tarım politikasının temelinde, ülkede yetişmeyen ürünlerin ekimini yapmak, yetişen ürünlerin çeşitliliğini artırıp rekoltesini yükseltmek düşüncesi yattığını anlatıyor.

Osmanlı’da bilinen ilk çay ekimi ise 1888 yılında Bursa’da gerçekleşmiş. Kuzucu’ya kulak verelim: "Bundan sonuç alınamayınca aynı şehirde ve diğerlerinde birkaç defa daha girişimde bulunulmuştur. Devlet, 1895 yılında ‘Çay Yetiştirme Kılavuzu’ hazırlayarak vilayetlerdeki ziraat kurumlarına göndermiştir. Bu arada Trabzon vilayetinde ilkel yöntemlerle çay yetiştiriciliği devam etmekteydi."

Birinci el kaynaklar…

Kitapta, çayın Türk kültüründeki yeriher yönüyle ele alınmış. Çalışma Osmanlı dönemiyle sınırlandırıldığı için özgün bir yere sahip. Eserde, birinci elden kaynaklar olarak arşiv belgeleri ile dönemin süreli yayınlarına akseden makale ve yazı dizilerinden yararlanılmış. Ayrıca Osmanlı döneminde yapılan bilimsel çalışmaların kaynak olarak kulanılması kitabı orijinal hale getirmiş.

Zaman