Makine ile insan arasındaki sınır belirsizleşti

Kitap
Sosyolog yazar Nazife Şişman, Gediz Üniversitesi öğrencilerinin kurduğu Gri Düşünce Topluluğu’nun bu ayki Kitap Analiz programının konuğuydu. Toplantıda yazarın Yeni İnsan & Kaderle Tasarım ...
EMOJİLE

Sosyolog yazar Nazife Şişman, Gediz Üniversitesi öğrencilerinin kurduğu Gri Düşünce Topluluğu’nun bu ayki Kitap Analiz programının konuğuydu. Toplantıda yazarın Yeni İnsan & Kaderle Tasarım Arasında kitabı, yazarın katılımıyla tartışıldı. Nazife Şişman, “yazı, düşüncemin tezgahıdır” diyerek başlayan konuşmasında genel olarak öğrencilerin sorularını cevaplandırırken, modern dünyanın sorunları karşısında bir yazar olarak nerede durulması gerektiğinin ayrıntılarını paylaştı.

Nazife Şişman, yazının, hayatında varoluşsal bir yeri olmadığını, bunun tamamen bir nasip işi olduğuna inandığını dile getirerek, yazı hayatına 21 yaşında Martin Lings’ten Hz. Muhammed’in Hayatı kitabının çevrisini yaparak girdiğini dile getirdi.

Bu çevirisini 22 yaşında yaptığı Seyyid Hüseyn Nasr’ın bir kitabının takip ettiğini söyleyen Şişman, nice
zaman sonra, yapmış olduğu bu iki çeviri için Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı’dan, tebrik niteliğinde şu küçük hikâyeciği işitir: “Çok değerli bir elmas bir kuyumcunun eline geçtiği vakit, taş ustası o taşı işlemeye koyulur. Lakin usta taşın kıymetini bildiği için onu işlediği sırada elleri titrer, terler ve taşa zarar veririm endişesi içinde işiyle meşgul olur; fakat kimi zaman ise bir çırak aynı elması eline alır ve sıradan bir taşmış gibi rahat bir biçimde onu işleyebilir. Bu rahatlık taşın değerini bilmemesinden kaynaklanır. Çırağın elleri titremez, endişe etmez. Ancak bu durum çok nadir yaşanır. Sizin bu iki çevriniz de, gencecik yaşınızda çok değerli iki elması bir usta gibi işlediğinizin göstergesi.”

Yazı hayatı çeviri üzerinden telif eserlere doğru seyreden Şişman, özellikle Sınırsız Dünyanın Yeni Sınırı – Başörtüsü kitabıyla, küreselleşmenin ulus devlet sınırlarını bertaraf ettiğine ve yeni dünya düzeninde kültürel politikaların Müslüman kadınların örtünme pratikleri üzerinden kurgulandığına değinerek 2008 yılında ise adından sıkça söz ettirmişti. Ve hemen bunun bir yıl ardından Günün Kısa Tarihi kitabıyla da ‘seküler bir dünyada din nasıl yaşanıyor’ sorusunun peşisıra koşmuş, bu koşusunu “hayatımızla ne yapacağımız bize vazedilmiş. Ama bunun ‘nasıl’ı asıl cevap verilmesi gereken nokta” diyerek okuyucularını tefekkür noktasında yormuştu.

Günümüz neo-liberal politikaları kâr için ölümlü bedeni ölümsüz bir hale getirmeye çabalıyor diyen Nazife Şişman, etkinliği düzenleyen Gri Düşünce Topluluğu ile soru cevap olarak analiz ettiği son kitabı Yeni İnsan & Kaderle Tasarım Arasında’da ise modern çağın gelişen teknolojisi ve buna karşılık
hayatın sadece bilimsel açıdan değil, aynı zamanda etik, dinsel ve felsefî açıdan geçirdiği evrelerin de tartışmaya açık olması gerektiğini vurguluyor.

Nazife Şişman konuşmasında şunları söyledi: “Günümüzde artık ulus devletin sınırlayıcı yapısı yok. Kapitalizm artık ulus devlete ihtiyaç duymuyor. Ekonomi borçlandırma üzerinden dönüyor. ‘Kaynaklar sınırlı, ihtiyaçlar sınırsız’ söylemi ekonominin genel tanımı olarak algılansa da, aslında yanlış bir algı burada başlıyor. Çünkü kaynaklar sınırlıdır ancak ihtiyaçlar da sınırlıdır, sınırsız olan arzularımızdır. İnsana düşen de sınırsız arzularını, sınırlı ihtiyaçları seviyesinde dengelemektir.

Atalarımızın ‘açlık ile tokluk arası yarım yufka’dır dediğini unutmuş haldeyiz.” Günümüzde insanların ne kadar çok tüketirlerse o kadar çok tatmin olduklarını söyleyen Şişman, konuşmasında şunlara da değindi: “Sahip olduğumuz nesneler üzerinden bir kimlik tanımına tâbi tutuluyoruz. Üstüne
üstlük, olmakta olan normalmiş gibi bir süreç bize enjekte ediliyor. Oysa yeryüzünün başından geçen serüvene bakacak olursak şunu görürüz: İlk zamanlarda bedenin terbiyesi ve ruhun yüceltilmesi söz konusudur, insanlar isimlerinin ölümsüz kalma çabası içinde ruhlarının yüceltilmesi ve bedeni sınırlamalar ile eğleştiler. Fakat günümüzde artık bedenin ölümsüzlüğü söz konusu olmaya başladı. Sonsuz yaşam mümkün mü tartışmaları buradan neşet etti. Bu noktada sorgulanması gereken pek çok farklı değer ortaya çıkmış oluyor. İnsan bedeninin metalaşmasından tutun da günümüz neo-liberal politikaların kâr için ölümlü bedeni ölümsüz bir hale getirerek kâr maksimizasyonlarını sağlamak için çabaladıkları bir sistem görüyoruz.” Sorulan bir soru üzerine konuşmasına Nazife Şişman konuşmasına şöyle devam etti: “19. yüzyılda evrimci biyoloji, insan-hayvan arasındaki farkı ortadan kaldırmıştı. Günümüzdeyse biyoteknoloji ve gen mühendisliği, makine-insan arasındaki sınırı belirsiz hale getirdi. Öyle ki toplum artık üremeden üretime geçiş süreci içerisinde.

Kadınların bir kısmı, babayla hiç paylaşmadan kendi çocuklarına sahip olmak istiyor; bir kısmı ise rahim
kiralayarak ‘kendisi için doğuran köleler’e sahip oluyorlar. Ticarîleşme hayatın her alanına girdi. Güzellik
kraliçesinin yumurtası, dâhinin spermi satışta olduğu için, insanların ahlakî davrandıkları şeklinde bir iddiada bulunmaları mümkün değil. Artık insan onuru, insan kutsiyeti gibi kavramlar kullanılmıyor. Tüm bu ve benzeri gelişmeler bilim ve sağlık alanında bir devrim kabul edilirken, bunların etik, ahlakî ve dinsel yönünün de belirli bir perspektif içinde tartışılması gerekiyor.”

Çağın insan algısı konusunda bu zihin açıcı bir söyleşiydi. Nazife Şişman konuşmasından sonra Gediz
Üniversitesi öğrencileri ile sohbet etti ve kitaplarını imzaladı.

Dünya Bizim