Küresel sistemde insan kalmak

Kitap
“Artık insanlar birbirlerine ruhsal yatırım yapmak istemiyorlar. Bir insana bağlanıp acı çektiklerinde, âşık olduklarında, yenilmişçesine kendilerine kızıyorlar. İnsanlar birbirlerini sevmek yerine to...
EMOJİLE

“Artık insanlar birbirlerine ruhsal yatırım yapmak istemiyorlar. Bir insana bağlanıp acı çektiklerinde, âşık olduklarında, yenilmişçesine kendilerine kızıyorlar. İnsanlar birbirlerini sevmek yerine toplumsal statülerini artırmaya yöneldiler; birbirlerine yatırımları azaldıkça cep telefonu, bilgisayar, tablet gibi oyuncaklara, oyunlara, internet kullanarak oluşturulan sanal bir âleme kaydılar. Bu yönelim o kadar kısa zamanda, o kadar çok insanı kapsayacak şekilde oluştu ki, bunu sadece teknolojideki gelişmelerle açıklamak mümkün değil. Son yirmi yılda gelir düzeyi yükseldi, oyuncaklar çeşitlendi ve kabiliyetleri artı. Peki, insanlar daha mutlu oldular mı?”

Dünya çapında insanlar yalnızlaştı, anti-depresan kullanımı artı, insanların cinsel hayatları sönükleşti, dayanışma ve dostluklar seyrekleşti, can sıkıntısı en büyük sorunlardan birisi haline geldi, bilgisayar ve uyuşturucu bağımlılığı küresel bir sorun olarak hızla yayılıyor. En önemlisi, aile sisteminin duygusal içeriği boşaldı. Artık çocuklardan sadece başarılı olmaları bekleniyor.

Günümüzün dünyasında artık insanlar çalışkan, akıllı, güvenilir oldukları için başarılı olmuyorlar. Aksine, onlardan, özel hayatlarından vazgeçerek firmalarını hayatlarının önceliği haline getirmeleri bekleniyor. Günümüzde, başarılı olmak üzere yetiştirilen çocuk iş hayatına girdiğinde ağır karakter bozukluğu göstermek zorunda. Bu yapıdaki bir insanın oluşturduğu aile, aile olmaktan çok ancak eşler arasındaki ortaklıktan ibaret olacaktır. Önümüzde önemli bir soru duruyor: Aile kurumu yok olmaya doğru mu gidiyor?

Peki küresel ekonomik sistemin oluşturduğu değerler üzerimizde neden bu kadar etkili oluyor? Çünkü zayıf halkalarımız var. Çıkarlarımız tarafından yönetiliyoruz, başkalarından üstün olmak için uğraşıyoruz, korkularımız için üretilmiş yapay çözümlere çocuksulaştırılmış yapımızla razı oluyoruz. Öyle büyük bir tahribatın içindeyiz ki, birçok aşamadan geçerek, atalarımızın büyük acıları ile oluşmuş insan uygarlığının sonunun gelme olasılığını görmemiz gerekiyor.

Psikiyatrist Erdoğan Çalak üçüncü kitabında, içinde bulunduğumuz, bir parçası olduğumuz küresel ekonomik sistemi insan psikolojisine yansıyan tarafıyla analiz ediyor, bu sistemde insan kalmanın, değerlerini korumanın çarelerini arıyor. Çalak umutsuz bir bakış açısına, çıkışsızlık duygusuna sahip değil, ancak önerdiği yol, bu devasa akıntının dışına çıkıp insanın kendisine, ruhsal yapısına emek vermesinden geçiyor. Tam da bu noktada, “Sevgi ahlakı” kavramını kullanıyor Çalak ve önerilerini sıralıyor: “Her şeyden önce dürüst olun, kandırmak en büyük kötülüktür. İsraftan kaçının. Para sizi yönetmesin. Hayatınızı eşyalar ve oyuncaklar üzerine kurmayın. Gösteriş düşkünlüğünden kaçının. Hasedin sizi yönetmesine izin vermeyin; kıyaslamayın, kıyaslatmayın. Sürünün dışına çıkın. Kimsenin projesi olmayın. Hayatı mütevazılaşmak kolaylaştırır; diğer kolaylaştırma yolları yalandır, kandırmadır. Başarı kavramını doğru yere oturtmadan tuzaklardan kaçınamazsınız. İmkânlarınıza göre yaşama disiplini edinin. Aşk evliliği isteyin.”

Erdoğan Çalak, hayatın anlamının insanın insana yaptığı sevgi yatırımında olduğunun, bunun da birbirine ruhsal yatırım yapabilmiş, canlı bir cinsel hayatı olan kadın ve erkekle ve onların çocuklarına yaptıkları ruhsal yatırımla hayata geçtiğinin altını çiziyor.

Hayykitap, Psikiyatrist Erdoğan Çalak,144 sayfa,12 TL.