Küre Yayınları Ahmet Davutoğlu’nun “Tarihe Kayıtlar’ını yayınladı

Kitap
TARİHE KAYITLAR -Ahmet Davutoğlu Bazı kitaplar vardır, siz onu planlamazsınız; aksine, zamanın ruhu ve gereklilikleri ile gelir, sizin gündeminize oturur. Konjonktür belli, sorular verilidir. İhtiyaç ...
EMOJİLE

TARİHE KAYITLAR -Ahmet Davutoğlu

Bazı kitaplar vardır, siz onu planlamazsınız; aksine, zamanın ruhu ve gereklilikleri ile gelir, sizin gündeminize oturur. Konjonktür belli, sorular verilidir. İhtiyaç öylesine acil bir şekilde önünüze gelir ki, kendi doğasını size kabul ettirir. Onu geciktiremezsiniz, çünkü zamanın ruhuyla birlikte gelmiştir ve onu o ruhtan ayırmaya kalktığınızda ya siz zamandan koparsınız ya da zaman sizden. Gereğini yapmak bir tercih meselesi değil, zihnî ya da ahlaki bir sorumluluktur.

Bu bağlamda, Tarihe Kayıtlar kitap yazma planlamasıyla değil, yukarıda çerçevesini çizdiğimiz bağlamda kaleme alınmıştır  ki, 15 Temmuz hain darbe teşebbüsü ardından TBMM bünyesinde kurulan Darbe Komisyonu’nun Sayın Ahmet Davutoğlu’na yönelttiği sorulara verdiği cevabı içermektedir. Metin tarihe düşen bir kayıt olmak hasebiyle TBMM arşivinde yer almakla birlikte, okumak isteyenlerin hemen ulaşabileceği bir şekilde herhangi bir zeminde bulunmuyordu. O günden sonra bu konuda gelen yoğun talepleri dikkate alarak bu metni ve ekleri kitap halinde kamuoyunun takdirine sunuyoruz.

/

  159 sayfa,14 TL

ASİMİLASYONDAN TANINMAYAErol Kurubaş

Asimilasyondan Tanınmaya Türkiye’de yeni yeni tartışılmaya başlayan, ama uluslararası alanda özellikle de Avrupa’da uzun süredir gündemde olan azınlıklar konusunu ele almaktadır. Modern devletlerin ortaya çıktığı on yedinci yüzyıldan beri önemli bir gündem maddesi olan azınlıklar, Doğu Blokunun çöküşüyle birlikte yine aktüel bir uluslararası sorun haline geldi. Ama bu kez sadece basit bir istikrarsızlık unsuru olarak değil, aynı zamanda ulus-devletin geleceğini ilgilendiren bir konu olarak tartışılmaya başlandı.

Bu tartışmada şu sorunlara cevap arandı: Acaba eskiden imparatorlukları parçalamanın, irredentist politikaların veya içişlerine karışmanın aracı olan azınlıklar, şimdi ulus-devletlerin dış dinamiklerle dönüştürülmesinin (demokratikleştirilmesinin) bir aracı mıydı? Öyleyse, bu gerçekleştirilirken azınlıkların devletleri bölmesinin önüne nasıl geçilebilirdi? Ya da bunun önüne geçmek gerekli mi? Azınlıkların belli şartlar altında ayrılma talepleri meşru görülebilir mi?

Bunlar gibi sorular, sorunu en canlı biçimde tüm boyutlarıyla yaşayan ve eşzamanlı olarak ulusüstü yapılanmaya giden Avrupa’da azınlıkları tanıma-koruma-teşvik etme yelpazesi içinde bir yaklaşımın benimsenmesine yol açtı. Azınlıkların korunmasını ulus-devlete karşı ulusaltı (azınlık) ve ulusüstü (AB) birimler arasında bir ittifak olarak algılayan ve ulus-devletin kurgusal yapısından vazgeçmek istemeyen kimi devletler bu yaklaşımın dışında kalmaya çabaladıysalar da, asimilasyon politikalarının başarısızlığı, ulusüstü yapılanmanın cazibesi, insan haklarının gücü ve demokrasinin gereği olarak onlar da bir biçimde azınlıklarını tanıma/koruma eğilimi içine girdiler.

Şimdi merak edilen soru, bu sürecin ulus-devleti ve tabii dünyayı nereye götüreceğidir. Ulus-devletler parçalanarak ortaya çıkacak üç-beş bin etnik-devletli kaotik bir dünya mı, yoksa demokratikleşen devletlerden oluşan daha istikrarlı bir dünya mı?

/

456 sayfa, 38 TL