İstanbul’a Vefa Borcumu Ödüyorum

Kitap
Mustafa Kara’nın haberi İstanbullu Şiirler’in ikincisini çıkaran İbrahim Yavuz Zarifoğlu, İstanbul’a bitip tükenmek bilmeyen bir bağlılıkla sarılmış. Şiirlerinin birçoğunu bu minvald...
EMOJİLE

Mustafa Kara’nın haberi

İstanbullu Şiirler’in ikincisini çıkaran İbrahim Yavuz Zarifoğlu, İstanbul’a bitip tükenmek bilmeyen bir bağlılıkla sarılmış. Şiirlerinin birçoğunu bu minvalde kaleme almış ve yakında da üçüncü İstanbullu Şiirleri yayımlayacak.

Şiir belli bir konu etrafında yazılır mı? Bu şiirin etrafına örülmüş bir çit midir? İstanbullu Şiirleri okuyunca ilk olarak akla bunlar geliyor. Ardından şairiyle konuşunca durumun bir aşkın meyvesi olduğunu anlıyoruz. Cahit Zarifoğlu’nun yeğeni olan İbrahim Y. Zarifoğlu, İstanbul’un yerüstünü bildiği kadar yeraltını da biliyor ve şiirleriyle İstanbul’a vefa borcunu ödediğini vurguluyor. 2010 yılında İstanbullu Şiirler’in ilkini yayımlayan şair geçtiğimiz günlerde İstanbullu Şiirler 2’yi okuyucuyla buluşturdu. MS Yayınları’ndan çıkan kitap etrafında, İstanbul’u ve şiiri konuştuk.

Şiire uzunca bir süre ara verdiniz. Yaklaşık 18 yıldır yazmıyorsunuz. Bunun sebebi nedir?

Şair bir dostum sohbet ederken, ‘İbrahim’ dedi, Zarifoğlu’nu (Cahit Zarifoğlu) kullanma. O gün küstüm yazmaya çizmeye ve söylediğiniz gibi uzun bir süre elime alamadım kalemi. Sonraları yavaş yavaş içimdeki ateşi söndürmek için yazmaya başladım.

BİR KEŞİŞ BENİM KADAR İSTANBUL’U BİLEMEZ

İstanbul’a olan bu bağlılığınız sebebi nedir? İstanbullu Şiirler yazmaktaki gayeniz, hisleriniz neler?

En çok İskandinav şairlerini severdim. Denize olan aşkları… Bu yüzden olacak ki İstanbul benim için olmazsa olmazımdı. Burada doğdum büyüdüm ben. İstanbul konudan ziyade benim için bir tema oldu. Aslında belli kalıplarım yok. Ama İstanbul’un her semti bir pınar. Yeraltında da İstanbul var. Sanal alemlerde gezinmiyorum. Tarihin derinliğini görüyorum İstanbul’da. 35 senenin özü bu şiirler. Kuzguncuk’la ilgili bir şiir yazacaksam Kuzguncuk’a gidiyorum, oturuyorum çevreyi izliyorum. Bir keşiş benim kadar bilemez sulu ayazmaları. Her sokağını avucum içi gibi biliyorum. Çünkü ben her gün İstanbul’un sokaklarında geziyorum. İstanbul’a her baktığımda ayrı bir şey görüyorum.

Şiire bakış açınız ve günümüz şiirine bakışınız nasıl?

Ben geçmiş dönemle bir dil köprüsü kurmak istiyorum. Bu yüzden yumuşak kelimeler seçiyorum. Şiirimin beynini tanıyorum. Toplumun anlayacağı düzeyde söylediklerim. 15 yıldır günlük 100 kadar şiir okurum. Bunun sebebi kendimi diri tutmakla ilgili. Günceli her zaman takip halindeyim. Şiirim için şu tepedeyim diyemiyorum. Sürekli bir akışkanlık içindeyim. Modern algı neyse o değilim. Şiirimin altında bir derinlik ve bilinç var. Sığ kalmak en büyük çekincem. Bugün ve bu dünya için değil uhrevi evrenden bir bekleyişim olduğu için yazıyorum. Bugünün şiirine gelince… Kapitalist bir sistemle şekilleniyor bugünün şiiri. Bir jelatinin içinde ve alıcısını bekliyor. Ücrete göre düşünüyor bugün yazanlar. Kendilerince bir dünya kuruyorlar ve o yalana inanıyorlar. Ben hiçbir çerçevede değilim. Nüfus kağıdım farklı bir kere herkesten.

Amcamla şiir üzerine hiç konuşamadım

Cahit Zarifoğlu’nun yeğeni olmak nasıl bir duygu?

O bir dağ. 8-10 kilometre. Ben ise yanında bir cüceyim. Söylediğim gibi hep onun yeğeni olmamı kullanacağımı söylediler çevremdekiler. Oysa ben 1972’de ilk şiirimi yayınladım amcam ise1974’te İns’i yazdı. O bir derya fakat ben onunla hiç şiir konuşmadım. Şiirlerimin hiçbirini göstermedim. Ama çok pişmanım şimdi. Keşke şiir üzerine konuşup ona yazdıklarımı gösterseydim.

Şairler ne kadar önemsiyor İstanbul’u ya da bizler ne kadar kıymet veriyoruz?

Her büyük şairin bir iki İstanbul şiiri var sanıyorum. Onlar belki de bu yazdıklarıyla içindekileri dökmüş oluyorlar. Ben ise henüz İstanbul’a karşı olan vefa borcumu ödemiş değilim. Son çıkacak İstanbullu Şiirler’in ardandan bu borcu kapatmış olacağız ve sonra yazar mıyım bilmiyorum. İstanbul git gide ihanete uğruyor insanlar tarafından. O kocaman 4 köşeli canavarlar siluetini bozuyor canım İstanbul’un ama çok şükür ki ben müteahhit değilim, şairim ve sözlerimizle güzelleştireceğiz İstanbul’u. Söylediğim gibi İstanbul bir derya ve anlatmakla bitmeyecektir. Her dönem birçok insan söz söyleyecektir İstanbul üzerine

Hicret şiiri birinci oldu

İlk olarak nerede, ne zaman yayınlandı şiirleriniz?

Lise ikinci sınıftayken herhalde. 1973 yıllarında Davet Dergisi’nde yayınlandı ilk şiirlerim. Sonra 1979 yılında Akıncılar Dergisi’nde yazıyordum. O yıllar ‘Hicret Şiiri’ yarışmasında da birinci olmuştum.

Yeni Şafak