II. Bayezid ve Michelangelo’nun Dostluğu

Kitap
Elif Tanrıyar’ın haberi Fransız yazar Mathias Enard, Haliç’e köprü yapmak üzere gelen Michelangelo ile II. Bayezid arasındaki dostluğu konu edinen yeni romanını SABAH’a anlattı. Osma...
EMOJİLE

Elif Tanrıyar’ın haberi

Fransız yazar Mathias Enard, Haliç’e köprü yapmak üzere gelen Michelangelo ile II. Bayezid arasındaki dostluğu konu edinen yeni romanını SABAH’a anlattı.

Osmanlı tarihinin belki de her zamankinden daha gözde olduğu bugünlerde, bu kez Osmanlı tarihine dair bir romanla, bir Fransız yazarı ağırladı İstanbul. Mathias Enard, 2010 Goncourt des Lycéens ödülü (Fransa’da 2000 lise öğrencisinin oyuyla verilen bir ödül) sahibi romanı Savaşları, Kralları ve Filleri Anlat Onlara’nın tanıtımı için Can Yayınları ve İstanbul Fransız Kültür Merkezi’nin davetlisi olarak İstanbul’daydı. Enard’ın romanı esasında tarihin çok da bilinmeyen, ancak bir o kadar da ilginç bir ayrıntısını merkezine alıyor. Roman, kendisinden Haliç üzerinde yapılacak bir köprü planı isteyen II. Bayezid’in davetlisi olarak 1506 yılında İstanbul’a gelen ve burada üç ay kalan Rönesans’ın en önemli isimlerinden Michelangelo’nun İstanbul’da yaşadıklarını anlatıyor. Ancak bu yalnızca Michelangelo’nun romanı değil. Ona İstanbul günlerinde arkadaşlık eden, Divan Edebiyatı şairi Mesihi’nin de romanı… Mathias Enard, "Aslında bu hikâyeyi anlatmayı ben seçmedim, beni bir anlamda o seçti diyebilirim. Michelangelo’nun biyografisinde II. Bayezid tarafından İstanbul’a davet edildiğini okuyunca, pek bilinmeyen bu tarihi hikâyeyi anlatmam gerektiğini düşündüm," diyor. Bu roman her ne kadar Haliç Köprüsü’nün tamamlanamayan inşasının hikayesini anlatıyor gözüküyorsa da aslında tamamlanamayan köprü metaforuyla bir yandan da sona ulaşamayan aşk hikayelerini, yarım kalan karşılaşma ve kavuşmaları da anlatıyor. Rönesans’ın en büyük dâhilerinden biri olan Michelangelo’yu en insani yönleriyle, hata yapan, kötü kokan, antipatik bir insan olarak resmetmeyi tercih eden Enard, Mesihi karakterini ise tam tersi sempatik yönleriyle, değeri bilinmemiş bir sanatçı olarak anlatıyor. Enard, "Osmanlı tarihi ve sarayını araştırırken karşıma hemen Mesihi çıktı. Çok etkileyici bir kişilik olduğu için onu öykümün baş kahramanlarından biri yapmak istedim," diyor. Arapça ve Farsça eğitimi gören yazar, Osmanlı tarihine de oldukça meraklı. "Osmanlılar dünyaya yüzyıllarca hükmetmiş bir imparatorluk. Osmanlı İmparatorluğu’yla ilgilenmemek çok zor," diyor. Kendisi de zaten daha önce defalarca İstanbul’a gelmiş. Ancak bu roman için özel bir İstanbul tarihi araştırması da yapmış: "Sizce günümüzde bir Batılı sanatçı İstanbul’a geldiğinde ne düşünüyor?" diye soruyorum. "Bunun tipik bir örneği benim," diyor, "Çok güzel, çok kentsel, çok tarihi ve aynı zamanda çok vahşi olan tüm kentler gibi İstanbul bugün de ziyaret eden sanatçıları etkisi altında bırakıyor. Bugün sanatçıları davet eden bir sultan olmasa da bu böyle…" Enard’ın tam burada bir de mesajı oluyor; "Ama belki Belediye Başkanınız sanatçılar için bu tür davetlerde bulunabilir!"

ŞAİR MESİHİ’YE SAYGI DURUŞU
Romanın anlattığı temalardan biri de II. Bayezid tarafından İspanya’dan getirilen Yahudilerin acılı geçmişi ve bunun sonuçları… "Bu tarihin dönüm noktalarından biri. Böylece Granada’daki medeniyetler birliği İstanbul’a taşınmış oldu," diyen Enard’ın romanı da esasında Batıyla Doğunun her anlamdaki buluşmasını anlatıyor. "Biz sınırların yüzyıllar boyunca bir fark yarattığını düşündük. Aslında bunlar tamamen yapay sınırlar… Evet, bir fark var ama bu fark iki taraf tarafından kabul edildiğinde zaten yakınlaşma da başlıyor." Enard’ın son sözleri ise Batılı bir sanatçıdan Doğulu bir sanatçıya, yüzyılları aşan bir armağan niteliğini taşıyor; "Michelangelo, şöhret ve güce sahip olarak ileri yaşlarında öldü, Mesihi ise çok değerli bir sanatçı olmasına rağmen, fakirlik içinde ve genç yaşında bu dünyadan ayrıldı. Bu romanı ona saygım için yazdım."

Sabah