Güldal Akşit, Başbakanı Savundu

Kitap
Haber: Arzu Erdoğral Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın önceki gün Cumartesi Anneleri ile yaptığı görüşmenin yankıları sürüyor. Kimi medya kuruluşları görüşmenin verimli geçtiği ile ilgili haberle...
EMOJİLE

Haber: Arzu Erdoğral

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın önceki gün Cumartesi Anneleri ile yaptığı görüşmenin yankıları sürüyor. Kimi medya kuruluşları görüşmenin verimli geçtiği ile ilgili haberleri okuyucusu ile paylaşırken kimi de Erdoğan’ın iki saat kayıp hikâyelerini dinlediğini, notlar aldığını sonra da, “Bunlar bizim iktidarımız döneminde olmamıştır” demekle yetindiğini iddia ediyor.

On5yirmi5 olarak bizlerde görüşmede hazır bulunan TBMM Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu Başkanı Güldal Akşit’e o anları ve “Başbakan samimi ise arşivleri açsın, bağımsız bir araştırma komisyonu” kurulsun gibi yorumları sorduk.

BUGÜNE KADAR İHMAL EDİLEN BİR GÖRÜŞMEYDİ

Başbakan Erdoğan’ın Cumartesi Anneleri ile yaptığı görüşme geniş yankı uyandırdı. Görüşmeye dair birçok konu gündeme taşınıyor. Siz görüşmeye katılan bir isim olarak izlenimlerinizi bizlerle paylaşır mısınız?

Bugüne kadar yapılmamış ve ihmal edilmiş olan bir görüşmeydi. Başbakan, 14 kadar anne ve eşi kabul etti. Bilindiği gibi yıllardır kayıplarından haber alamadıkları için bu kişiler Cumartesi günleri eylem yapıyor. Bu Cumartesi günü yapılan eylemden sonra da Başbakan Erdoğan tarafından kabul edildiler. Son derece memnundular. “İlk defa bizi biri muhatap aldı ve dinliyor, bu bizim için çok önemli” dediler. Başbakan hakikaten dikkatle dinledi, notlarını aldı. Bunların içinde 30 ya da 14-15 yıl üzerinden geçen kayıplar vardı. Dolayısı ile Başbakan’ın bir taahhütte bulunması değil ama gerekenin ve araştırmaların yapılacağı yönünde en sonunda söylediği bir söz vardı. Yalnız 2004 yılında en yakın kayıpla ilgili olarak kayıp annesinin tarafından kendisine yazılan bir mektuptan söz edilmişti. Sayın Başbakan’da kendisine böyle bir mektubun ulaşmadığını ifade etti. “Bunun da takipçisi olacağız” dedi. Toplantıda, İnsan Hakları Derneği (İHD) temsilcileri de vardı. Onlarda özellikle BM’in kayıplara ilişkin sözleşmenin Türkiye tarafından şimdiye kadar imzalanmadığını ve imzalanması yönünde talepleri olduğunu ilettiler. Başbakan’da bugüne kadar imzalanmamasının sebebi nedir, ihmal midir yoksa başka geçerli bir makul sebebi var mıdır? Buna bakacaklarını ifade ettiler. Bunların dışında herkes kendi hikâyesini, kaybının ne zaman hangi şekilde olduğunu anlattı. Bu çerçevede geçen bir toplantıydı.

SİZİ ANLIYORUM

Başbakan’ın kendi ile ilgili anlattıkları karşısında tepki nasıldı?

Kendisi ile ilgili derken “bende bu sıkıntıları biliyorum, geçmişte bir şiir yüzünden hapis yattım. Dolayısı ile o ortamda yaşanan sıkıntıları bende anlıyorum” dedi. Tabi bu hiçbir zaman faili meçhullere bir fayda getirmesi veya çözüm anlamında söylenmedi. Sadece sizi anlıyorum demek anlamında bunu ifade etti.

YAŞADIKLARI BÜYÜK BİR DRAM

Siz, kayıp anneleri hikâyelerini anlattığında ne hissettiniz?

İnsan duygulanıyor, üzülüyorsunuz. Sebebi her ne olursa olsun hiçbir kişinin, hiçbir canın bu şekilde ortadan kaybolması ya da işkence görmüş olması (yakınlarının ifadesi ile) kabul edilir bir durum değil. İnsanlık dışı… Hele ki 103 yaşında bir teyze vardı. “Oğlumun kemiklerini bulmadan ölmeyeceğim” diyordu. Aradan 30 yıl geçmiş olmasına rağmen evine bir çivi bile çakılmamış. Gelince oğlu tanısın diye… Kendisi evden uzaklaşmamış, gelince oğlu bulsun diye… Bu nasıl bir beklentidir? Allah kimseye vermesin, çok zor bir olay! Bütün hepsi aynı şekilde psikolojik açıdan etkilenmiş durumda. Tek çocuğunu kaybeden anneler vardı. Tarifi mümkün değil. Yaşadıkları büyük bir dram… Dilerim ülkemizde artık böyle olaylar yaşanmasın. En azından onlarında talepleri doğrultusunda onların değimi ile faillerine, ölülerine ulaşılsın.

BU YORUMU YAPARAK AYIP EDİYORLAR

Medyada yer alan bazı haberlerde Başbakan’ın “görüşmede bunlar bizim iktidarımız zamanında olmadı” demekle yetindiği, samimi olmadığı şayet samimiyse arşivleri açması yönünde yorumlarda var. Neler söylersiniz?

Başbakan’ın samimiyetini ispatlamak gibi bir mükellefiyeti yok. Dediğim gibi size bu olaylar 1990’lı yıllardan başlamış 1994,1995 ve 1996’da ağırlıklı olarak başlamıştır. Bugüne kadar yine kendi ifadeleri ile bu tabiri de kullanmak istemiyorum ama “hiçbir şekilde insan yerine konulmadık, ilk defa dinleniyoruz” dediler. Başbakan Erdoğan bu anlamda bir ilki gerçekleştirdi. Ama bunu da kesinlikle bir show amacıyla da yapmadı. Üzüldüğü için, inandığı için yaptı. Dolayısı ile böyle bir yorum yapıyorlarsa ayıp ediyorlar. Çünkü böyle olaylara bir kalemde çözüm getirmek mümkün değil. Keşke olsa! Bizim dönemimizde olmadı demesinin sebebi de “en azından bu iktidar zamanında bu tür olaylar yaşanmadığını, bu tür bir zafiyet olmadığını ifade etmek içindir. Bir tek olayda, işte 2004 yılında yaşanan Tolga isimli gençle ilgili bana mektup ulaşmadı dediği olaydı. En yakın tarihli o olduğu için onun üzerinde bu şekilde duruldu. Ama bizim zamanımızda olmadı diyerek geçiştirmek için kullanılmış bir cümle değildi.

Peki arşivlerin açılması, bağımsız bir araştırma komisyonunun kurulması gibi girişimler düşünülüyor mu?

Zaten İHD’in talepleri bu… Komisyon kurulsun, bu konu araştırılsın, incelensin denildi. Sayın Başbakan mutlaka bu konuları değerlendirecektir, bizlere vereceği talimat doğrultusunda da biz gerekli çalışmaları başlatırız.