Ekim ayında dergiler yine dopdolu!

Kitap
TYB Akademi dergisinden Balkan Savaşları özel sayısı Dört ayda bir yayınlanan hakemli dil, edebiyat ve sosyal bilimler dergisi TYB Akademi’nin 6. sayısı yayınlandı. Balkan Savaşları’nın 100.Yılında Bü...
EMOJİLE

TYB Akademi dergisinden Balkan Savaşları özel sayısı

Dört ayda bir yayınlanan hakemli dil, edebiyat ve sosyal bilimler dergisi TYB Akademi’nin 6. sayısı yayınlandı. Balkan Savaşları’nın 100.Yılında Büyük Göç ve Muhaceret Edebiyatı Özel Sayısı olarak hazırlanan dergi, konunun toplumsal alandaki yansımaları ile zenginleşen edebî metinlere odaklanmasıyla, Balkan Savaşları üzerine yapılan kolektif çalışmalara kı yasla bambaşka bir nitelik kazanıyor.

Suat Zeyrek “Balkan Savaşları’nda Trakya Cephesi’nin Erken Çöküşü Üzerine Bazı Düşünceler” başlıklı makalesinde I. Balkan Savaşı’nın kaybedilmesi sürecinde Trakya cephesinde alınan yenilginin sebepleri üzerine ufuk açıcı birtakım değerlendirmelerde bulunurken, Tuncay Bilecen “Balkan Savaşları Sonrasında Ortaya Çıkan Göç Hareketleri ve Muhacirlere Yapılan Sosyo-Ekonomik Yardımlar” başlıklı makalesiyle sürecin, devlet mekanizması tarafından nasıl karşılandığını irdeliyor.

İsmail Arslan’ın “Zorunlu Bir Göç Hikayesi Olarak Mübadele” başlıklı çalışması ise göç hareketleri üzerine çok daha genel bir çerçeve çizme gayretinde. Güngör Göçer’in “Balkan Harbi Sonrası Bir Özeleştiri Örneği Olarak Kırmızı Siyah Kitap 1328 Faciası” başlıklı makalesi, bugüne kadar çok az kimse tarafından bilinen Ahmed Cevad’ın kitabı üzerine değerlendirmelerde bulunuyor.

Doç. Dr. Rıdvan Canım’ın “Osmanlı Asırlarında Balkanlarda Türk Edebiyatı” başlıklı makalesi edebî değerlendirmelere sağlıklı bir çerçeve çizilmesini kolaylaştırıyor. Canan Sevinç’in “Emine Işınsu’nun Azap Toprakları ve Çiçekler Büyür Adlı Romanlarında Balkan Türkleri, Göç ve Kimlik Buhranı” başlıklı makalesiyle H. Harika Durgun’un “Sanatkâr Aristokratlığından Cemiyetle Barışma Yolunda Yakup Kadri’nin Rahmet Hikayesi” başlıklı makaleleri edebi metinlerde Balkan savaşları ve göç hareketlerinin nasıl değerlendirildiğine dair daha özel alana yoğunlaşmış iki metin olarak dikkat çekiyor.

Belkıs Gürsoy’un “Türk Romanında Balkan Savaşları” başlıklı çalışması ise konu başlığının genelliğinin üstesinden gelmeyi başarmış ufuk açıcı bir metin.

Tartışma ve Kitabiyât bölümünde yer alan metinler de en az akademik metinlerin yer aldığı bölüm kadar dikkat çekici ve zengin bir içeriğe sahip… Ahmet İnan’ın Türkiye’de din eğitiminde oldukça etkili olmuş ve bir dönem Balkanlarda yaşamak zorunda bırakılan Mustafa Hayri Efendi üzerine kaleme aldığı metin oldukça toparlayıcı.

Asım Öz’ün Ziya Şakir’in bir yayınevi tarafından yeniden yayınlanan kitapları üzerinden kaleme aldığı “Ziya Şakir’in Balkan Savaşları Tanıklığı Üzerine Bazı Notlar” başlıklı makalesi ve Hamdi Akyol’un Balkan Savaşları’nın 100. Yılında Balkan Savaşları üzerine yapılan yayınları değerlendirdiği çalışması kitabiyat bölümünün oldukça zengin bir içeriğe sahip olmasını sağlıyor.

İskender Gümüş ise Kırklareli Üniversitesi ile Bağcılar Belediyesi tarafından ortaklaşa düzenlenen Uluslararası Balkan Sempozyumu üzerine notlarını okuyucu ile paylaşıyor.

Genel Yayın Yönetmenliğini Öner Buçukcu’nun yaptığı TYB Akademi Dergisi Balkan Savaşları’nın 100. Yılında Büyük Göç ve Muhaceret Edebiyatı sayısının ardından 2013 yılındaki ilk sayısında Türkiye’de Düşünce ve Yaşayan Düşünce Adamları başlıklı bir dosya hazırlayacak. 2013 yılı Mayıs ayında yayınlanacak 8.sayısında “Türkiye’de Tarih Yazımı ve Yaşayan Tarihçiler” başlıklı bir dosya hazırlamayı planlayan TYB Akademi, Türk düşünce hayatına yeni ve dinamik bir soluk getirmiş bulunuyor.

SinematekDergi 6. sayı yayında!

Yeni Sinema e-dergi’niz SinematekDergi, 6. sayısının kapağına Andrei Zvyagintsev’i koyuyor ve filmografisini bizlerle paylaşıyor. Selda Tan Özdemir’in kaleminden Andrei Zvyagintsev filmleri okunmayı bekliyor.

Sinematek e-dergi’nin Ekim sayısında; TürkSineması köşesinde Erhan Tuncer Türk Sinemasında Yapım ve Yönetim Sorunları’nı ele almaya devam ediyor. FilmdenSonra köşesinde, ‘A Clockwork Orange’ filminin unutulmaz karakteri ‘Alex’ filmden sonra yaşadıklarını anlatıyor, SineYönetmen köşesinde John Frankheimer  filmleri inceleniyor.

Bünyamin Esen’den ‘Ölümünün onuncu yılında: Şükran Güngör’ ve Erke Kosova’dan ‘Altın Koza’ izlenimleri’ okunması gereken yazılardan.

Düşünen Siyaset “Neden Sosyoloji?”yi sorguluyor

Yılda en az iki kez yayınlanan hakemli dergi Düşünen Siyaset 28. Sayı: “Neden Sosyoloji?” yayınlandı. Bu sayıda yer alan yazarlar ve makaleleri:

DÜŞÜNEN SİYASET’ten | Sosyolojinin Mürüvveti

TÜRKİYE’DE SOSYOLOJİ
Kurtuluş Kayalı | Türkiye’de Sosyal Bilim Metinlerinde Yaklaşımlar Zaman İçinde Değişse de Zihniyet Pek Değişmiyor
Adem Sağır | Bir Gelecek Ütopyası: Türk Sosyolojisini Metodolojik Temellerinden Sorgulamak Mümkün Müdür?
Mustafa Aksoy | Türkiye’de Sosyal Bilimlerin Yöntemini Aramak

NEDEN SOSYOLOJİ
Kerim Edinsel | Sosyoloji ve Sosyolojiyle Bilmek
Ahmet Ayhan Koyuncu | Sosyoloji-İktidar Bağlamında Sosyolojinin Dünü Bugünü Yarını
Alper Gürkan | Toplumsal Değişme, Medya, İktidar İlişkileri Üzerinden Sosyal Medya Çağında Sosyolojiye Bakış
Bengül Güngörmez | İçkin ve Aşkın “Arasında” Modern Politika
Armağan Öztürk | Schumpeter, Sartori ve Dahl Özelinde Demokratik Elit Teorileri Perspektifi Üzerine Düşünceler
Belgin Büyükbuğa | Karl Popper’da Totaliter Düşüncenin Kökenleri
Mehmet Cem Şahin | Ziya Gökalp’in Fıkıh Teorisi Üzerine Sosyolojik Bir Değerlendirme
Bilal Sambur | Yeni Dünyanın Eskimeyen Değerleri: Çoğulculuk ve Tolerans
Yavuz Yıldırım | Karşı-Küreselleşme Hareketlerinin Zemini Olarak Dünya Sosyal Forumu: 10. Yılında Bir Değerlendirme

SOSYOLOJİ/LER
Hasan Coşkun | Neden Din Sosyolojisi
Şevket Ercan Kızılay | Çokluğun Bilimi Olarak Halk Sosyolojisi Yapmak

KİMLİK VE SOSYOLOJİ
Mevlüt Uyanık | İnsan Hakları Danışma Kurulu Raporu, Cumhuriyetin Türk Kimliği ve Türkiyelilik Tartışmaları
Senem Kurt Topuz | Tanımların Ötesindeki Gerçek: “İster Çingene İster Roman Olsun”
Orçun İmga | Almanya’da Din Hürriyetinin Hukukî Temelleri

SOSYOLOJİNİN KIYISINDA
Dursun Ayan | Puşkin’in Düelloda Öldürülmesi Bir Töre Cinayeti midir?
İrfan Hıdıroğlu | Bir Melodram Türü Örneği Olarak “Buruk Acı” Filminin İncelenmesi
Ziynet Bahadır | Toplumsal Hareketlilik Açısından Köy Enstitüleri
Füsun Kökalan Çımrın | Sosyolojinin Kıyısında: Madencilik ve Maden Politikaları
Sadık Müfit Bilge | Bir Toplumsal Sınıf İmtiyazı Olarak Osmanlı Devleti’nde Vergi Muafiyeti
Karl Polanyi | Faşizmin Doğası
Leyla Aksu Kılıç – Zekerya Batur | Türk Toplum ve Kültür Düşünüşünde Bir Döngü: Saçaklı Nasreddin Hoca

Siyer-i Nebi Dergisi 18. sayısı Sevgiliye ‘Salat ve Selamlar’la çıktı!

Davet var ‘Merhamet Eden’den… Davet var ‘Kitab’ın Sahibi’nden… Apaçık bir davet… Elçi; emin Muhammed. Safâ Tepeciği şahit olanlara… Emir gelince Rabb’inden, Rasul, Safâ Tepesi’nden seslendi orada olanlara…

Siyer-i Nebi Dergisi bu sayısında Safa Tepesi’nden başlayan ve ilk günkü tazeliğiyle günümüze ulaşan “Açık Davet”i anlatıyor. İşte derginin eylül-ekim sayısında okuyacaklarınız:

“Safa Tepesi’nden rahmet yağıyor!” diyen Mutlu BİNİCİ, Siyer-i Nebi Dersleri ile bizlere o günün heyecanını yaşatıyor. Değerli hocalarımızdan Prof. Dr. İsmail L. ÇAKAN İslam Davetinin temellerine, Abdullah YILDIZ Peygamberimizin tebliğindeki hikmetlere, Muhammed Fesih KAYA davetin gerekliliğine, Umut AĞBAYRAM davette olması gereken rıfk ve sabır kavramlarına, Halid AKILLI Hz. Peygamberin davetinde güzel sözlü ve güzel geçmişli olmasının etkisine değinerek konuyu çeşitli yönlerden ele alıyorlar.

Prof. Dr. Mehmet Yaşar KANDEMİR Hz. Peygamber’e karşı gözünü düşmanlık bürüyen bir avuç nasibsize rağmen onu sevenlerin sevgisinin büyüklüğünü bizlere hatırlatırken, davete icabet eden hidayet sahiplerini Erol DEMİRYÜREK, M. Nihat MALKOÇ, Afra GÖRÜCÜOĞLU’ndan dinliyoruz.
Dosya konusunun yanı sıra siyer alanında çeşitli konuları eşsiz kalemleriyle bizlere sunan yazarlarımız Nureddin YILDIZ, Ahmed İhsan GENÇ, Hatice TURAN, Ayşe UÇKAN, Rihan KIVLIĞ, Osman SÜNGÜ, Sümeyye OLGAÇ, Semra KÜÇÜK GÜLER, Fatma KOYUNCU, Abdullah GÜLER, Ali ERDOĞDU ve 2012 Siyer-i Nebi Dergisi Kompozisyon Yarışmasında dereceye giren Mirac Furkan BAYAR derginin 18. sayısında bizlerle…
“İkinci Yeni: Sezai Karakoç Kuşağı”

Dil ve Edebiyat dergisi Ekim sayısında da yine makale, şiir ve hikayelerden oluşan zengin bir içerikle karşınızda. Dil ve Edebiyat dergisinin kapağında İkinci Yeni: Sezai Karakoç Kuşağı başlığı yer alıyor. Zafer Acar tarafından kaleme alınan yazıda Acar, “Bir akımın asıl gücü, kendisinden önceki kadar sonraki kuşakları etkileyip dönüştürebilmesinde aranmalıdır” diyor. Ayrıca Acar, yazısında, edebiyat ve akademi çevrelerinin II. Yeni ile ilgili düştüğü yanlışları düzeltmeye çalışıyor.
Bayburtlu Zihnî ise edebiyat tarihi açısından dikkat çekici bir yönüyle, Hikaye-i Garibe adlı eserinin ilk hikâyemiz olup olmaması yönüyle gündeme geliyor. Dosyada; Mustafa Miyasoğlu, Prof. Dr. Saim Sakaoğlu ve Prof. Dr. Ahmet Sevgi’nin yazıları yer alıyor. Miyasoğlu yazısında şu ifadele yer veriyor:

“Kitab-ı Hikâye-i Garibe yalnız hikâye ve romanımız açısından değil, bu türün İstanbul dışındaki örnekleri açısından da önemlidir. Çünkü uzunca bir zaman hikâye ve romanımız, Ahmet Mithat Efendi’nin yazdıkları dışında, İstanbul’dan öteye çıkamamış, bırakın Osmanlı coğrafyasını, Anadolu’ya açılması için bile epeyce bir zaman geçmesi, pek çok kitap yayımlanması gerekmiştir. Ayrıca klasik nesir dilinin değişmesi, şiirli halk hikâyeleri gibi yaşanan olayları anlatması bakımından da ilginç bir örnektir.”

Söyleşi bölümünde ise nitelikli TV programlarıyla da adından sıkça söz ettiren Selahattin Yusuf ilk romanı “İsa Hanginiz” ile konuk oluyor. Söyleşide bir soru üzerine Yusuf: “Evet. Bir hakikatin eşiğine kadar vardığımızı hissettiğimiz, sezdiğimiz anlar vardır. En büyük sevinç. Ama biliriz ki onu asla ele geçiremeyeceğiz. Bu tabiatımıza ve içinde bulunduğumuz şimdiki dünya-durumumuza uygun da değildir. Bizi eğiten Hakikat değil; onun susuzluğudur. Ona olan ihtiyacımız, başka ihtiyaçlarımızdan farklı ve onların üzerinde olarak, bizi olgunlaştırır.” diyor.

Derginin yazı ve şiirleri yer alan diğer bazı isimler de şöyle: Üzeyir İlbak, Celal Fedai, Doç. Dr. Erol Yılmaz, Yusuf Tosun, M. Habil Tecimen ve Yusuf Akçay.

Dil ve Edebiyat dergisine yazı ve şiir göndermek için huseyinaltuntass@gmail.com adresini kullanabilirsiniz…

Umran Dergisi eğitim dosyası ile karşınızda!

Umran Dergisi 218. sayısında eğitim sistemini ele alıyor. Umran’da bu ay, milli eğitim sisteminde son yıllarda yapılan reformları sorgulayan ve dünyadaki farklı eğitim sistemlerinin de değerlendirildiği bir dosya okuyucularını bekliyor. Umran, bu ay Yapısal Sorunlar, Din Eğitimi ve Neoliberalizm bağlamında Türkiye’de Eğitim Sistemi’ndeki değişimi dosya yapmış. Eğitim sistemindeki yeni reformlar, meslek liseleri ve imam-hatip liselerinin ortaokullarının açılışı, Kur’ân ve Siyer derslerinin tercihli hale getirilmesi ancak bunun yanında eğitimcilerin kalitesi, okulların fizik şartlarının yetersizliği, sürekli değişen sınavla geçiş sistemleri vs. meseleleriyle ilgili önemli tespitler ve çözümler sunuyor.

Türkiye’nin demokrasi ve özgürlükler tarihinde son derece önemli bir süreç olan Darbelerin yargılanması ve askeri vesayetin yok edilmesi anlamına gelen Balyoz Davası’da aralarında emekli ve muvazzaf generallerin de bulunduğu 324 kişi darbe teşebbüsü suçlamasıyla çeşitli mahkumiyet cezaları aldılar. Cevat Özkaya, Türk siyasi tarihinde devrim/deprem niteliği taşıyan bu davanın anlamını ve bundan sonraki muhtemel demokratik, siyasi dönüşümleri irdeliyor.
Umran Dergisi okuyucularına şöyle sesleniyor:

Modern Tatar edebiyatının kurucularından Fatih Kerimî 1912 yılında başyazarı olduğu Vakit gazetesine dönemin İstanbul’u ve Balkan Savaşı’yla ilgili gönderdiği yazılarını İstanbul Mektupları adıyla kitaplaştırmıştır. İstanbul’da görüştüğü Said Halim Paşa ona, Rusya Müslümanlarının ahvaline dair “Okuyorlar mı? Mektep ve medreseleriniz ne haldedir? Müslümanlar arasında hüner ve sanat var mı? Mollalarınız nasıl, ahval-i zamandan haberdar insanlar mı?” gibi sorular sorar. Bu türden sorduğu sorular Said Halim Paşa’nın düşünce dünyasının bazı meselelerini anlaşılır kılar.

Bürokrat Tevfik Biren ise yakın tarih bakımından önemli olan hatıralarında Said Halim Paşa’nın evinde yaptıkları sohbetler esnasında medreseler varken mektepler açmanın doğru olmadığını düşündüğünü belirtir. Diğer taraftan Mehmed Âkif’in de medreseleri eleştirdiğini biliyoruz. Bütün bu meseleler aslında Müslümanların modern dünya karşılaşmalarından bu yana sadece eğitim alanında süren önemli sorunlardandır. Bugün Türkiye’de medreselerin ‘romantik bir sahiplenmenin” dışında anlamı yoktur. Fakat eğitime ilişkin tartışmalarda mutlaka medrese meselesi de gündeme gelir. Mekteplerin yerini okullar almış, eğitim neredeyse tümüyle okullara ve yeni uzmanlara havale edilmiştir.

Hal böyle olunca Müslüman’ca eğitimin başka bir karakteristik özelliği de “Ya büneyye/Çocuğum!” şefkatine sahip oluşu yani Kur’ân-ı Kerim’in Müslümanlara örnek gösterdiği eğitim tablosu/formatı olarak Hz. Lokman’ın oğluna verdiği eğitimde öne çıkan “Yabüneyye!” şefkat tonu kurumların soğukluğu arasında yitip gitti.

Bu düşüncelerle hazırladığımız eğitim konulu dosyamızda hem Milli eğitim sisteminde son yıllarda yapılan reformları sorgulamayı hem de bir imkan olarak görülebilecek yeni durumların nasıl daha nitelikli hale dönüştürülebileceği meselesi üzerinde durduk. Aynı zamanda Amerika’daki bazı eğitim uygulamalarının arka planını ortaya koyan bir yazıyla da dünyada eğitim alanında yaşanan değişikliklerin ortak bazı yönlerini hatırlatmayı düşündük.

Bizden sonraki kuşakların toplum hayatı içerisinde yer edinmelerini sağlayacak olan bilgi, beceri ve anlayış (bilinç) kazanmalarına yardım etme etkinliği olarak tanımlanan okulda eğitim meselesi bugün de önemini koruyan, buna karşın sorunları da içinde barındıran bir haldedir. Milli Eğitim Bakanlığı’nın zorunlu eğitime başlama yaşını öne çekerek kesintili hale getirdiği sekiz yıllık eğitim uygulamaları başta olmak üzere eğitim alanında yapmış olduğu değişiklikler bir yönüyle 28 Şubat
uygulamalarından kısmi dönüşü içeriyor. Okullarda seçmeli ders olarak okutulacak olan Kur’ân-ı Kerim ve Siyer dersleri, İmam Hatip ortaokullarının açılışı, katsayı engelinin kaldırılması gibi uygulamalar üzerinde durulması yapılan değişikliklerin başkaca boyutlarını görünmez kıldı. 4+4+4 Modeli, imam-hatip ortaokullarının açılmasından ya da öğretim programlarına seçmeli siyer ve Kur’ân derslerinin eklenmesinden daha fazlasını ifade etmektedir. Elbette bu değişiklikler önemli,
fakat eğitim sisteminin felsefesinde, esaslarında bir değişim önermiyor bu uygulamalar. Sözgelimi 2488 sayılı Tebliğler Dergisi’nin, Atatürkçülük konularının istisnasız her dersin müfredatına serpiştirilmesini zorunlu kılan hükümleri hâlâ yürürlükte. Öte yandan okullar öğrenciler açısından yaşanılabilir bir mekan olmanın çok uzağında. Müfredata konulan oyun içerikli etkinlikler bahçesiz ve sürekli olarak dikey olarak inşa edilen binalarda uygulama imkanı bulamıyor.

Eğitim sisteminin en önemli aktörü olan eğiticilerin eğitimi meselesi, niceliğe indirgenen seminer ve hizmet içi eğitim dışında hiç düşünülmüyor. Daha temel bir sorun olarak karşımıza çıkan neoliberal model ise aslında yıllardır okullarda uygulanan bir model. Okullara ayrılan bütçe okulların sağlıklı bir mekân olmasına yetecek miktarda değil. Bu yüzden okulların öğretmen maaşları dışındaki bütün giderlerinin neredeyse tümünü okul aile birlikleri vasıtasıyla bizzat öğrenci velileri karşılıyor. Kabaca özetlediğimiz bu hususlarda ciddi değişiklikler yapılmadığı sürece eğitim sistemindeki sorunlar giderilemeyecek, kısır döngüden çıkılamayacaktır. Bu bakımdan Milli Eğitim Sistemi’nde son yıllardaki değişimin taşıdığı siyasal, kültürel ve ekonomik kodları incelemek, sistemin tamamındaki değişimin istikametini anlama konusunda önemli argümanları ortaya koyabilr.

Temrin 54. sayısını yayınladı

Aylık düşünce ve edebiyat dergisi Temrin ekim ayında 54. sayısıyla okuyucularını selamlıyor. Derginin bu ayki sayısında Onur Akbaş’ın “ ‘Tahrib-i Harabat’ ve ‘Takip’ karşısında Ziya Paşa ”, Elena Yakovleva’nın “Cengiz Aytmatov ile şöyleşi”, Zehra Çinpolat’ın “Nesnelerin de hikayesi vardır”, Şeref Yılmaz “Yaraya merhem olmak” ve Murat Özel’in “Tedavülden kalkmış anlamlar” yazılarını okuyabilirsiniz. İşte Temrin’de bunların dışında okuyacaklarınız:

Sitemini, “ah kimselerin vakti yok durup ince şeyleri anlamaya” dizesiyle esaslı bir yangın halinde kalbimize bırakıveren şaire selam durur gibi; durup o incelikleri anlamak, dilimiz döndüğünce anlatmak için buradayız. Yine… Bir güz merhabasıyla daha… Her ay artıp eksilmeyen, yer edip terk etmeyen bir telaşla hazırlanıyoruz karşınıza çıkmadan evvel. Her ay bir başka zihin sancısıyla cebelleşiyoruz. Ama nedir, emek an itibariyle ellerinizdedir… Bu sayıda yine zarif edalarıyla salınan şiirlerimiz var ve bir o kadar da başkaldıran… İşte sizi karşılayacak olan şairlerimiz: İsmail Kemal Durhan, Serdar Çakıcıoğlu, Kadir Korkurt, Nergihan Yeşilyurt, Murat Saldıray. Ve aralarında Temrin’de ilk kez çalışması yayınlananlar da bulunmakla beraber, kıymetli cümleleriyle değer katan yazarlarımız ise şöyle: Onur Akbaş, Hatice Eğilmez Kaya, Ömer Küçükmehmetoğlu, Cihan Okuyucu, Zehra Çinpolat, Şeref Yılmaz, Leyla Karaca, Şeniz Bayır, Fatma Atıcı, Murat Özel, İbrahim Karataş, Semrin Şahin, Gülçin Pehlivan. “Seyr-i Fuad” köşemizde, yine kalbe dokunan bir filmin kalbe dokunduğu yerden sesleniyor bir başka yazarımız. Bu sayının sesi Bilal Habeş Evran’dan. Kieslowski’nin “Mavi” isimli filmiyle. Her ay bir başka kapıyı aralayan “Gözağrısı”nın bu ay konuk ettiği genç kalem ise Şeyma Nur Kırmızı.

Andre Gide’nin “Hissettikleri sıkıntıyı yaymak büyük kalplere yakışmaz.” cümlesiyle son bulan Devran, pektabii Nergihan Yeşilyurt’un özgün kalemiyle bu ay da yerini aldı. Güz sayılarımızın kapaklarını, Eylül’ün hüznünü de kalemine taşıyarak bir başka özenle çizen kıymetli Alperen Köseoğlu, bu sayıda da bizimle.

Temrin’e emek veren, gönül veren, ses veren, iz bırakan ve ama asla yalnız bırakmayan bütün insanlar iyi ki bizimle…

Kasım sayımızda, vefatının 100. yıldönümü olan Ahmet Mithat Efendi özel sayısıyla sizlerin huzurunda olacağız. O vakte kadar yine ve elbette asıl sahibinize emanet olunuz. Ve kültürümüzün başına taç olan, kalbimizin mahvına sebep türkülerin kıymetli yüreği Neşet Ertaş ; biz duaları büyütüp sağlık diliyorken, esas aleme göçünü gerçekleştirdi. Fatihaları eksik etmeyelim.

“Şu fani dünyaya geldim gidiyom
Sıkı tut bir yarin elinden gönül
Yarine yar isen daha ne diyon
Anca yarin anlar halinden gönül”

Yedikıta Osmanlı Çanakkale Panorama Müzesi’ni projesini yayınlıyor

Yedikıta Tarih ve Kültür Dergisi bu ay, basında ilk defa yayınlanan belge ve fotoğraflarla hazırladığı “Osmanlı’nın Çanakkale 1915 Panorama Müzesi Projesi”ni kapağına taşıdı. Dergide, 2015 yılında Çanakkale’de açılması planlanan “Panorama 2015″in 100 yıl önce Gülhane Parkı içine yapıldığını ortaya koyan proje ile ilgili geniş bilgi yer alıyor. Projenin amacı, gelirinin nereye harcanacağı, projenin neden yapılamadığı, niçin Gülhane Parkı’na yapılması kabul edilmediği ile ilgili ayrıntıların özenle işlendiği makale Doç Dr. Fatma Ürekli imzasını taşıyor. Kamuoyunda ilk defa ortaya çıkan bu proje çok konuşulacak…
Hilafetin 3 Mart 1924 tarihinde kaldırılmasıyla birlikte başlayan “hilafet meselesi” tartışması bugün dahi bitmiş değildir. Bu sayıda, “Hilafetin Kaldırılması ve Abdülmecit Efendi” başlığı ile Tarihçi – Yazar Ömer Faruk Yılmaz‘ın kaleme aldığı makalede; hilafetin Osmanlı’ya nasıl geçtiği, saltanatın kaldırılması ve Abdülmecit Efendi’nin halifeliği meselesi, halifeliğin nasıl hangi fetva ve gerekçe ile kaldırıldığı ve dünyadaki yankıları belge ve fotoğraflarla işlenmiş. Makale ayrıca, halifeliğin kaldırılmasının gecesinde Osmanlı hanedanının yurt dışına nasıl çıkarıldığı ve mallarının ne yapıldığı gibi birçok soruya cevap niteliği taşıyor.

Dergide yer alan dikkat çekici konulardan biri de “Osmanlı’da Hiçbir Erkek Karısını Dövemez” başlığı ile verilen ünlü Alman Seyyah Hans Dernschwam’ın seyahatnamesinden bir bölüm. Selman Soydemir tarafından hazırlanan ve 1553-1554 yıllarının İstanbul’daki sosyal hayata ışık tutan hatıralarda bugün en çok tartışılan ve ihmal edilen kadın hakları konusuna yer veriliyor. Hatıralarda İstanbul Yahudilerinin durumu ve Kudüs’te devlet kurmak için 558 yıl önce nasıl bir çalışma yürütüldüğü gözler önüne seriliyor.

Dergide ayrıca, Sultan Birinci Abdülhamid Han’ı kahreden ve tarihe Moskof Mezalimi olarak geçen Özi katliamı “Bir Yürek Sızısı Özi” başlığı ile konu edilirken, hukukçuların en büyük kaynak eseri Mecelle’nin ceza hükümlerine bilinenin aksine açık şekilde yer verildiği konusu “Mecelle’nin Kavaid-i Külliyesi’nde Ceza Hukuku” başlığında incelenmiş.

Derginin bu sayısında eski tarihi değeri olan orijinal bir Kurban Bayramı kartpostalı hediye ediyor.
Birbirinden orijinal makalelerin yayınlandığı Aylık Tarih ve Kültür Dergisi Yedikıta, seçkin bayii ve kitap evlerinde…

GENÇ olmak sürekli ‘Bismillah’ demektir…

Genç dergi ekim ayında yayınladığı sayısı ile 73. sayıya ulaştı. Genç Gönüllüler’in Afrika ziyaretini kapağına taşımış. Osman Nuri Topbaş’ın “İnsanın hayat hikayesi”, Mehmet Lütfi Arslan “Senin Peygamberin kim?”, Rabia Gülcan Kardaş’ın “Huzur Sokağı Pratiği” ve Ayşegül Genç’in “Sevgili Genç, iyi ki varsın!” bu ay genç Genç Dergi’de okuyacaklarınızdan sadece birkaçı.
Genç dergi okuyucularına şöyle sesleniyor:

Zaman ne de çabuk geçiyor. Elinizdeki sayı ile altı seneyi geride bırakmış olduk. Türkiye gibi dergiler mezarlığı olan bir ülkede bu tür bir seyir şükürden başka hangi sözle ifade edilebilir ki? Hamdolsun. Bu süreçte bizi yalnız bırakmayan siz okuyucularımızın teveccühüne teşekkür ediyoruz. Sesimize ses verdiniz, çağrımızı karşılıksız bırakmadınız. Doğrusu bir dergi maddi imkân olmaksızın çıkamaz, ama devamlılığın oluşması için derginin tat vermesi de esastır. Bu da okuyucu teveccühü ile olur. Bu anlamda siz GENÇ’in tadı, tuzu oldunuz. Sizinle kurduğumuz o bereketli bağ ümit ve dua ediyoruz ki güçlenerek devam etsin. Şundan eminiz: Sizi dinlemeye, görüş ve önerilerinizi dikkatle değerlendirmeye, Anadolu seyahatlerimiz, buluşmalarımız ve şölenlerimizle nabzınızı tutmaya devam ettikçe tadımız, tuzumuz değişmeyecek, biz neşvemizi, kıvamımızı ve dokumuzu muhafaza edecek, hep GENÇ kalacağız.

***

Yeni döneme bir takım şekil değişiklikleriyle girdik, umarız beğenirsiniz. Yeni abone kampanyamız da başladı. Birinci sayfada gördüğünüz gibi bu sene abone olacak okuyucularımıza iki kitap birden hediye ediyoruz. Geçen sayıda yeni dönem abone hediyemizin Mehmet Köprülü’nün “Peygamber Efendimizden 365 Örnek Davranış” isimli eseri olacağını duyurmuştuk. Bu süreçte tatlı bir sürpriz oldu ve biz geçen seneki gibi iki kitap birden hediye etmeye karar verdik. “Hak Din İslam” adındaki ikinci kitap, dergimize ilk sayısından bu yana hamiliği ile şeref veren Muhterem Osman Nuri Topbaş Hocamıza ait. Modern zamanların kafası karışıkları başta olmak üzere yerli yabancı herkes için, dinimize ait en doğru ve sahih izahları bulabileceğiniz bu kitap, Peygamber Efendimizden 365 Örnek Davranış ile birlikte çok güzel bir ikili oluşturdu. Umarız istifadeye medar olur.

***

Geçtiğimiz yaz GENÇ Gönüllüler Afrika çıkarması yaptılar. 34 kardeşimiz Gana’da İsa ve Nasrüddin Bey gibi dostlarımızın yardım ve vesilesi ile çok bereketli sosyal sorumluluk projelerine imza attılar. Dosya konumuz bu güzel seyahatin gönle sürur veren mahsullerinden faydalanarak hazırlandı. Kardeşlerimizin dönüşlerinde getirdikleri enerji, sözlerindeki heyecan, gönüllerindeki duruluk, bize verdikleri yazı, fotoğraf ve tespitlere de yansıdı. Biz, dosyayı hazırlarken çok istifade ettik, onlardan mülhem bir ifade ile Rabbimizin kalplerimize dokunduğunu hissettik. Eminiz ki siz de aynı şeyleri hissedeceksiniz.

***

Ekim, birçok faaliyet, proje ve adım için yeni başlangıçlar dönemidir. Bizim için de öyle: Dergimiz, Uluslararası GENÇ Derneğimiz, GENÇ Gönüllülerimiz, GENÇ Akademimiz, şölenlerimiz, buluşmalarımız ve en önemlisi bütün bunlara kaynaklık teşkil eden derdimiz, yani kendimize dair muradı bulma ve o istikamette aşk, şevk ve hizmetle yaşama gayretimiz, hepsi Ekim ayında yeniden bismillah bekliyor. Biz de her dem yeniden doğma, hiç pörsümeme heyecanına sizi de ortak ederek yeni döneme tekrar “bismillah” çekerek başlıyoruz. GENÇ olmak sürekli bismillah demek değil midir zaten?

Yeni sayıda buluşmak ümidiyle Allah’a emanet olunuz.

Cinedergi  52  yayında!

Sanal dünyanın en kapsamlı sinema dergisi Cinedergi 52. sayısıyla yayında! Cinedergi bu sayısında yine bu ay öne çıkan konulara el atıyor, dosya ve röportajlarıyla öne çıkıyor!

İşte bu ayın öne çıkan başlıkları…

Pelin Esmer, Özge ve Özgür Özberk, Damla Sönmez, Rebecca Haas…

Pelin Esmer kendisine Altın Koza’da En İyi Film ödülü kazandıran Gözetleme Kulesi için neler diyor: ‘Herhalde suçluluk duygusuydu. Suçluluk duygusunun önemli bir etken olduğunu düşünüyorum. Umarım toplumsal olarak suçluluk duyuyoruzdur. Suçluluk duygusu o kadar da korkunç bir şey değil. Üretilen filmler bu suçluluğun yansıması mıdır bilmiyorum. Ben senaryoyu insan üzerinden okumaya çalıştım ama insanlar bulutlar gibi havada asılı değiller yaşadıkları bir dünya, bir toplum var ve onun için var oluyorlar’…

Özgü Özberk ise N’apçaz Şimdi’den yola çıkarak ülkemizdeki komedi anlayışını bakın nasıl değerlendirdi: ‘Çizgisini çok beğendiğim oyuncu arkadaşlarım ve onların başrollerini paylaştığı filmler var. Ama beğenmediklerim çoğunlukta. Çünkü komedıyı biz hep ucuzlaştırıyoruz. Komedının aslında bır dramadan çıktığını unutuyoruz. Hatta komedi filmlerini skeçler haline çeviriyoruz ki bence bu benım sevdiğim bir tarz değil. O nedenle kendi filmimde mümkün olduğu kadar skeç değil de sinema bütünlüğü olan bir senaryo oluşturdum.’

Haas; Sinan Çetin’i pek ciddiye almıyorum. Çok çılgın bir adam ve benim kontrolü biraz elimde tutmam gerekiyor. Bu yüzden oynamak istemedim. Önce projenin nasıl olduğuna bakarım. Utangaç biri olduğum için uzun süre oyunculuktan uzak kaldım, bu yüzden cesaretli değilim. Sinan güçlü bir yüzüm olduğunu, bütün duyguları oradan alabileceğini düşünüyor. Bu yüzden hep kamera önünde olmam gerektiğini söyler. Yine de fazla içinde olmak istemediğim için hayır dedim. Zaten evliyiz ve beraber çalışıyoruz, ben biraz mesafe olmasından yanayım. Sinan filmleri tüketilmesi için yapıyor o yüzden hiç kimse onu durduramaz. Onun filmlerindeki konular, herkesin bir şeyler öğrenebileceği, evrensel olan önemli konular. Tüm bunlara bakınca fikrim değişti yer almak istedim.’ diyerek yeni bir tartışma mı başlatmak istiyor acaba?

Damla Sönmez ise Uzun Hikaye’deki duygusunu şöyle anlatıyor: ‘Hangi dönemde, hangi iktidar, hangi muhalefet olursa olsun böyle durumlar oluyor. Filmin siyasi olarak söylediği en önemli şey ahlak. Herhangi bir görüştense bahsettiği ahlaki değerler, dürüstlük ve insana verilen önem her dönemi ilgilendiren şeyler. O yüzden daha çok bunlarla örtüşmesini isterdim.
Filmin merkezinde Kenan İmirzalioğlu ve onun baba oğul ilişkisi var. Filmi katmanlaştıran şey ise onların etrafındaki kadın hikayeleri. Bu durum onların tadını ortaya çıkartıyor.’

İstanbul’da çekilen, İstanbul’u anlatan filmler, bu sene 49. kutlanacak Antalya Altın Portakal Film Festivali ve Altın Koza’ya damga vuran kadınlar bu ayın dosyaları…

Tommy Lee Jones ve Maggie Grace bu sayının portre konukları… Türk sinemasının nabzını tutan Sindrella, oyuncuları rolleriyle yorumlayan Rolleriyle Yaşayanlar, Diziden Tv’ye köşesi, DVD’ye adanmış ayrıntılı bir DVD tanıtımı,  kısa filme eğilen Uzun Filmin Kısası”, belgeselin anatomisi ‘Zamanın Ruhu’…

Eleştiri, vizyon, pek yakında, albümler, kitaplar, festivaller… Hepsi ücretsiz sinema dergisi Cinedergi’nin yeni sayısında.

Ayraç’ın ‘Beş Şehir’ sayısı raflarda!

Ayraç Dergisi 36. sayısında okuyucularına şehir ve insan ilişkisi üzerine bir dosya sunuyor.

Ayraç Kitap Dergisi 36. sayısında Tanpınar’ın “Beş Şehir” kitabından yola çıkarak şehir ve insan ilişkisi üzerine bir dosya hazırlamış. Tanpınar’ın sırasıyla Ankara, Erzurum, Konya, Bursa ve İstanbul temalı yazılarına bugünün gözüyle okumalar yaparak, 5 Ekim’de başlayacak Kentsel Dönüşüm Projelerinden şehirciliğe, şehirlerin tarih ve kültür süreçlerinden modernleşme evrelerine kadar birçok konuyu işlemişler. Editörlerin şehir kitaplarının Kentsel Dönüşüm Projelerinden önce gündeme getirmeleri, insanımızın da şehir bilincinin arttırılması yönelik iyi düşünülmüş.

Prof. Dr. Mustafa Kara ile Söyleşi

Şehircilik dosyasında Prof. Dr. Mustafa Kara, Bursa’nın tarihinden değişimine, Doğanbey’deki TOKİ Konutlarından şehrin hafızasına birçok önemli açıklama yapıyor. İsmail Hakkı’ların Niyazi-î Mısrîlerin Bursa’sından günümüze neler kaldığını sorgulayan Prof. Dr. Mustafa Kara, şu anda yürürlülükte olan şehircilik planlarını hazırlayanlara adeta ateş püskürüyor:

“Bugün bıraksanız Ulu Cami’nin dibinde kırk katlı bina yapar insanlar. Kesinlikle yaparlar, hem de AVM olarak, kırkıncı katında da mescid… Buna nerede ne zaman inandım? Beytullah’ın karşısında yüz katlı o rezilliği gördükten sonra. Şimdi bunu Müslüman bir zihin yapıyor. Ve Müslümanların bir kısmı da oradan devre mülk satın alıyor. Afetin büyüklüğü bu zihniyette.”

Şairlerle Arifler arasında fark var mı?

Prof. Dr. Mahmud Erol Kılıç ile tasavvuf ve bilgi üzerine konuşulan söyleşide tasavvuf ve bilgi üzerine konuşulmuş. İbn Arabi’nin “Ben şair değilim” dediğini belirten Mahmud Erol Kılıç, “Şairler ile ârifler arasındaki en büyük fark, şairlerin şiiri şiir yazmak için kullanmaları ancak âriflerin şiiri hissettikleri duyuşu paylaşmak için bir araç olarak kullanmalarıdır” diyor.

Karadeniz Kararır mı?

Gazeteci-yazar Uğur Biryol’un İletişim Yayınları arasında çıkan Karardı Karadeniz kitabıyla yapılan söyleşide de Uğur Biryol ile Karadeniz Müziğinden, Lazlara, Karadeniz’de Çokkültürlülükten, Trabzonspor’a kadar birçok konudan söyleşilmiş.

Haksöz: “Resulullah’a Hürmet; Ancak Ümmete Sahip Çıkmak ve Zulme Karşı Durmakla Mümkündür!”

Haksöz Dergisi, “Resulullah’a Hürmet; Ancak Ümmete Sahip Çıkmak ve Zulme Karşı Durmakla Mümkündür!” manşetiyle çıktı.

Haksöz Dergisi, “Kur’an’ın aydınlığına doğru” şiarıyla sürdürdüğü aylık yayınında 259. sayısını yayınladı. Ekim 2012 tarihli derginin manşeti Resulullah (s)’a hakaret içeren filme yönelik tepkiler ile Suriye’de yaşanan katliamlara yönelik sessizliği birleştirdi: “Resulullah’a Hürmet; Ancak Ümmete Sahip Çıkmak ve Zulme Karşı Durmakla Mümkündür!”

Gündem yazısında Peygamberimiz ve İslami değerlere yönelik saldırılara karşı asla sessiz kalınmaması gerektiğine dikkat çekilirken bütüncül bir perspektif sahibi olmanın; tepkileri doğru hedefe ve ölçülü bir şekilde ortaya koymanın önemine dikkat çekiliyor.

Rıdvan Kaya ve Murat Özer de kaleme aldıkları yazılarıyla konuyu değerlendiriyorlar. Rıdvan Kaya, “Sağlıklı Tepkiler ve Boş Tepkisellikler” başlıklı yazısında tepkiler ortaya konarken marjinal çıkışlardan daha ziyade olarak öncelikle emperyalist saldırganlığın hedeflenmesi gerektiğini belirtiyor; ayrıca ümmetin maruz kaldığı zulmü görmezden gelinerek Resul’e sahip çıkılamayacağını ifade ediyor. Murat Özer ise başta Hizbullah-İran çizgisi olmak üzere “Müslümanların Masumiyeti” adlı filme dönük tepki koyanların “tutarlılığını” değerlendiriyor.

Hamza Türkmen, son günlerin Türkiye’de en çok konuşulan konusunu analiz ediyor: İslamcılık. Vahyî siyaset ile reel siyaset arasında İslamcılık tartışmalarına nasıl yaklaşmak gerektiğini analiz eden Türkmen, tartışmaların zeminini de yoklayarak “Ümmetin mi iktidarın mı inşası öncelikli?” sorusuna cevap arıyor.

Dergide Suriye konusu bu ay da yoğun bir içeriğe sahip. Sol-sosyalist ve ulusalcı çevrelerin kara propaganda ve ırkçı kampanyalarının hedefi olan Suriyeli muhacirlerle ilgili tartışmaları değerlendiren Bahadır Kurbanoğlu, muhacirlere sahip çıkılması gerektiğini belirterek “Ensar” sorumluluğunun yerine getirilmesi yönünde çağrıda bulunuyor. Orhan Güvel’in mez¬hepler tarihiyle ilgili çalışmalarıyla bilinen Mu¬hammed B. Muhtar eş-Şankıti ile yaptığı röportaj da Suriye ile ilgili temel sorulara cevap içeriyor. Ayrıca Suriye direnişiyle ilgili Avrupa solunda yaşanan tartışma da iki çeviri yazıyla okuyucuya sunuluyor. Corey Oakley ve Gilbert Achcar sol ve emperyalizm olgusuna da dikkat çektikleri ifadelerinde neden Suriye direnişinin desteklenmesi gerektiğini ortaya koyuyorlar.

Dergide Jennifer Loewenstein tarafından kaleme alınan ve Nazilerin Yahudilere yönelik soykırımının simge isimlerinden Anne Frank ile Siyonist İsrail’in katlettiği Rachel Corrie’nin dünya vicdanındaki durumunu kıyaslayan yazısı oldukça ilgi çekici.

Münevver Sofuoğlu, “Kemalist Paradigmada Kadın” başlıklı yazısında Tanzimat sonrası Osmanlı kadını ile Cumhuriyetin ilk yıllarındaki kadının dönüşümünü ele alıyor.

Mustafa Siel, Hac Suresinin ilk 37 ayetinin ışığında kulluk, hac ve kurban konusunu analiz ediyor ve yaptığı tefsir ile söz konusu ibadetlerin hikmetine dikkat çekiyor.

Mahya Yayınları editörü Sabahattin İhvan ile Mehmed Âkif’in “Kur’an Meali” üzerine bir söyleşinin de yer aldığı dergi, Günay Bulut’un kaleme aldığı öykü ve Bünyamin Doğruer’in şiiriyle renkleniyor.
Derginin arka kapağı Suriye’de şehit düşen Türkiyeli kardeşlerimizle ilgili bir çalışmaya ayrılmış.
Özgün İrade ekim ayı sayısında 102. sayısını yayınladı

Aylık ilmi fikri edebi dergisi yeni yazarları, yeni mizanpajı ve yeni dosyalarıyla hem biçim hem de içerik yönünden zengin bir sayıyla okuyucularıyla buluşuyor.  Özgün İrade Türkiye açısından çok önemli bir anlama sahip Suriye konusunu kapağına taşımış. Ümit Aktaş’ın kaleminden çıkan “Geç kalan bahar: Suriye”, Yahya Ayyıldız’ın “Suriye açmazı”, Ali Öner’in “Suriye’de Nusayrilerin iktidar yürüyüşü” ve Kemal Özer’in “Arap Baharı’nın geçmişi, geleceği” başlıklı yazıları Suriye dosyası ile ilgili hazırlanmış konular olarak ortaya çıkıyor. Ayrıca Engin Dinç’in Anadolu Ajansı Arapça bölüm muhabirlerinden Samet Doğan ile yaptığı “Muhaiflere yeterince destek olsaydı Halep düşmüş olurdu” başlıklı röportaj da Suriye’de olup bitene dair önemli ipuçları veriyor.

Bu haberleri ve daha fazlasını Özgün İrade dergisinin 102. sayısında okuyabilirsiniz.

On5yirmi5