Dikkat, Kırmızı Çizgileri Olan Kitap

Kitap
Sami Ünal Vatandaş olup da ikinci sınıf muamelesi görmek, öteki olmak nasıl bir şeydi? Neler hissederlerdi? Topluma ve devlete nasıl bakıyorlardı? Kendi devletleri tarafından ötekileştirilmek nasıl bi...
EMOJİLE

Sami Ünal

Vatandaş olup da ikinci sınıf muamelesi görmek, öteki olmak nasıl bir şeydi? Neler hissederlerdi? Topluma ve devlete nasıl bakıyorlardı? Kendi devletleri tarafından ötekileştirilmek nasıl bir duyguydu? Temelde bu soruların cevabını almak üzere yola çıkan yazar Erkam Tufan Aytav, aynı zamanda, yer yer her bir ötekini başka bir ötekinin de ötekisi olarak niteleyebileceğini düşündüğü toplum kesimlerine projeksiyon tutuyor.

Bu bir söyleşi kitabı. Yazar, toplumun farklı katmanlarını temsil konumunda seçilen sekiz yetkin şahısla yaptığı ‘derinlemesine mülakat’ları biraraya getirmiş. Bu kitap ‘içimizdeki öteki dünyalar’ı, yaşayan ve konuşan tanıklarıyla yakınımıza getiriyor.
 
Agop topu tut

Kitabın ortasından bir göz atalım; Söyleşinin muhatabı Arus Yumul. Hrant Dink’in dediği gibi ilkokul okuma fişlerinde Ali’nin topu Agop’a atamadığı, ama bunun yerine kurşun attığı bir Türkiye’de Ermeni olmak konuşuluyor. Arus Hanım, çok vahim bir konunun altını çiziyor: “Geçtiğimiz yıllarda liselerde okutulan sosyoloji ders kitaplarını inceledik bölüm olarak. Çoğulculuk konusuna verilen örnek Erzurum’un ‘dadaş’ı Ege’nin ‘efe’sinden ibaretti. Ne Kürtler vardı, ne gayrımüslimler, ne de başkaları.”
 
Suudi Arabistan’a gitsinler

Türkiye’de başörtülü olmak, ortak paydası gayrımüslimlik olan Ermeni, Yahudi ya da Rum olmaktan farklı bir ötekiliği netice veriyor. Yer yer başvurulan peruk uygulamasını saymazsak başörtülülerin öyle gizlenme şansları da yok. Devlet dairelerinde görev almak; polis, subay, hâkim, savcı, vali vs. olmak gibi konularda da gayrımüslimlerden ayrılıyorlar.

Bu haklar gayrımüslimlerin elinden ‘yazılı olmayan hukuk’la alınırken başörtülülerinki yazılı hukuka istinaden gasp ediliyor. Sayıları, ötekileştirilmiş diğer grupların toplam sayısından kat be kat fazladır. Kadına seçme ve seçilme hakkını ‘erken dönem’ vurgusuyla 1934 yılında vermiş olmakla övünen bu ülkenin kadınlarının en azından yüzde atmışı başını örterken, aradan 77 yıl geçmesine rağmen onlar henüz parlamentoda temsil hakkına sahip değiller.

Kitabın “Türkiye’de Başörtülü Olmak” isimli bölümünde sadece başörtülülerin değil toplumun bütün kesimlerinin sorunlarına karşı duyarlı; empati, hassasiyet ve çağrışımlarla her bir ötekini anlamaya çalışan ve çözüm yolunda öneriler getiren aydın bir başörtülü profili ile karşılaştığımı belirtmeliyim. Hilal Kaplan ile dolu dolu bir söyleşi.
 
Toplu ifşa ve dertleşme

Sizlere bazı bölümlerinden değerlendirmeler sunduğum Erkam Tufan Aytav’ın Türkiye’de Öteki Olmak isimli kitabı devam eden diğer bölümleriyle ortak dertlerimize tercüman olma adına ilgili kesimlerin yetkin isimlerine mikrofon tutmaya devam ediyor. Türkiye’de Yahudi olmak Mario Levi, Süryani olmak Zeki Basatemir, Kürt olmak Altan Tan, Alevi olmak Reha Çamuroğlu ve Çingene olmak Aydın Elbasan ile konuşuluyor.

Bu kitap, Ömer Laçiner’in nitelemesiyle ‘toplu ifşa ve dertleşme’ olan her birisi oldukça başarılı, çok derinlikli, düşündürücü, acı tatlı yönleriyle ibretlik, zevkli ve akıcı sohbetler silsilesinden oluşuyor. Kapağında kırmızı nokta var. Kırmızı çizgileri sorgulamaya davet ediyor. [Taraf]