Oyunun felsefesi mi olur?

İslam
Faruk Beşer’in Yenişafak gazetesindeki yazısında müslümanlar olarak bir türlü orta yolu bulamadığımız,sağlıklı bir çözüm üretmediğimiz; oyun,oyun felsefesi ve düğün meselesini irdeliyor.İşte o y...
EMOJİLE

Faruk Beşer’in Yenişafak gazetesindeki yazısında müslümanlar olarak bir türlü orta yolu bulamadığımız,sağlıklı bir çözüm üretmediğimiz; oyun,oyun felsefesi ve düğün meselesini irdeliyor.İşte o yazı…

Eğer felsefeyi bir şeyin varoluşunun yerini ve değerini anlama çabası olarak görürseniz elbette oyunun da felsefesi olur.

Dini ve bütünüyle varlığı anlama konusunda şu kabulü bendeniz çok anlamlı bulur ve sık sık dile getiririm: İslam fıtrat dinidir, Allah’ın yaratışının olduğu gibi korunması nizamıdır, hep doğal olanın muhafazasını ister.

Bunun konumuzla ilgisi şudur: Eğer insanın fıtratında oyun ve eğlence arzusu ve isteği varsa, oyun ve eğlencenin her türlüsünün haram olduğu söylenemez. Allah insanın doğasına her hangi bir şeye karşı istek koymuş olsun da o şeyin, insanın isteğini karşılayacak kadar helal olanını yaratmış olmasın, işte bu O’nun hikmetiyle bağdaşmaz. O halde oyun ve eğlencenin de bir helal dairesi kesinlikle olmalıdır. Bunun Hz. Peygamber’in hayatından da örneklerini göreceğiz. Müziğin de böyle olduğunu söylemiştik, ona da tekrar döneceğiz.

Daha önce hayvanların fıtratında da oyun ihtiyacının bulunduğunu, oyunun çocuklar için gıda kadar gerekli olduğunu söylemiştik. Oyunun bir öğrenme ve eğitim aracı olduğu ise herkesin malumudur. Bu sebeple pedagoglar oyun felsefesi üzerine yığınla kitaplar ve yazılar yazmışlar. Biz o sahada at oynatamayız, ama onlara dayanarak oyun ve eğlencenin İslam’daki hükmünü anlamaya çalışabiliriz.

İkinci olarak şunu da biliyor olmalıyız: Medeniyet kuran düşüncelerin ve dünya görüşlerinin oyun ve eğlence kültürlerinin bulunmaması düşünülemez. Ayrıca inanç ve düşünceler oyunları, oyunlar da inanç ve düşünceleri etkiler. Oyun ve eğlence kültürün en önemli ögelerindendir.

Mademki, oyun ve eğlence bir ölçüde fıtrîdir, o halde ona hiç yer vermeyen bir düşünce varlığını sürdüremez. Çünkü eğer bir medeniyet oyun ve eğlence konusunda kendi bireylerine, ihtiyaçlarını giderecekleri yeterli malzemeyi ve imkânı sunamazsa, onlar bunu başka kültür ve düşünce dünyalarından bir şekilde alır ve onlar gibi uygularlar. Bu da onları sonuçta onlar gibi olmaya zorlar ve kendi düşünceleri de kendi varoluşlarını sağlayan varlıkları da ortadan kalkar.

Düğünler bu meselenin en önemli meşheridirBelki bu sebeple Hz. Peygamber mutlak anlamda oyunu hiç teşvik etmemişken, düğün yapanlara, keşke oyununuz, eğlenceniz ve definiz de bulunsaydı anlamında tavsiyede bulunmuştur. Çünkü düğünler, özellikle gençlerin, tabir yerinde ise, kurtlarını dökebilecekleri en önemli eğlence imkânlarıdır.

Oysa şu anda bizim ülkemizde müslümanca düğün yapmak isteyenler bunu hala becerememektedirler. Bu konuyu daha önce yazmıştık, bugün en dindarlarımız düğünlerinde ya hala mevlit okuturlar, ya da âteşin vaizlere uzun cihat konuşmaları yaptırırlar. Gençler de, eğer gelme gafletinde bulunmuşlarsa, böyle bir düğünden sıvışıp giderler. Ya da dindarlarımız bile din başka düğün başka diyerek düğünlerinde pek çok haramın işlenmesine çaresizlik içerisinde göz yumarlar, ya da bunu bizzat kendileri yaparlar.

Ama şunu da bilmeliyiz; oyun ve eğlence ile karşılanmak istenen ihtiyaç maddi olmadığına göre, manevi bir ihtiyaçtır ve muhtemelen başka bir manevi araçla giderilebilecekken giderilemeyen bir boşluğu doldurmaları beklenir. Çünkü insanın yaradılış gayesi, onun hayatının her anını ve her eylemini ibadet kılabilmesidir. Ancak bu tam olarak ulaşılması imkânsız bir idealdir.

İnsan-ı kâmilden söz ederler ama böyle birisi de yoktur. O halde bir müslüman hayatındaki boşluklar oranında oyun ve eğlenceye ihtiyaç duyar. Bu boşluklar azalınca bunlara ihtiyacı da azalır. Hatta ideal hedefe ulaşamayan, ama hayatındaki boşlukları çok aza indiren insan bile kendi hesabına artık oyun ve eğlence ihtiyacı duymayabilir. Olsa olsa bunu sadece başkalarını eğitmek için kullanır.Her ne olursa olsun, oyun ve eğlenceye hiç ihtiyaç duyulmayan bir toplum ne var olmuştur, ne de olacaktır.

yazının devamını okumak için…