O, babaların da efendisiydi

İslam
Torunları omzundan inmeyen, hasta çocuklara ‘geçmiş olsun’ ziyaretine giden, yolda oynayan çocuklarla şakalaşan, kızıyla dertleşen, oğlunu öpüp koklayan, çocuklarının terbiyesinden temizli...
EMOJİLE

Torunları omzundan inmeyen, hasta çocuklara ‘geçmiş olsun’ ziyaretine giden, yolda oynayan çocuklarla şakalaşan, kızıyla dertleşen, oğlunu öpüp koklayan, çocuklarının terbiyesinden temizliğine kadar bizzat ilgilenen bir baba Hz. Peygamber.

Hem peygamber, hem devlet lideri, hem komutan hem öğretmen ama hiçbir yoğunluğu, hiçbir görevi ona babalık görevini erteletmedi. Torununun yüzünü de yıkadı, kızının derdini de dinledi. Babalar Günü’nde örnek bir babayı, Hz. Peygamber’imizi konuşalım istedik. Yrd. Doç. Dr. Yusuf Güneş ve Yrd. Doç. Dr. Hasan Yenibaş anlattı. Merhum İbrahim Canan hocanın da eserlerinden anekdotları derledik.

Hz. Peygamber, ashabıyla beraber bir yemek davetine katılmak için giderken, yolda torunu Hüseyin’e rastlar. Çocuk, arkadaşlarıyla oynuyordur. Allah’ın Resulü, beraberindekilerin önüne geçip onu tutmak için ellerini açar. Çocuk ise sağa sola kaçmaya başlar. Resulullah da onu takliden sağa sola koşarak, tutuncaya kadar peşinde dolaşır. Yakalayınca da öper.

Peygamber Efendimiz, kendisiyle çocuklar arasında hiçbir hiyerarşi ve engel koymamıştı. Çocuklar ondan çekinip ürkmüyor, teklifsizce yaklaşıp konuşabiliyorlardı. Öyle ki özel görüşmeleri sırasında torunu Hüseyin’in yanına geldiği hatta boynuna çıkıp oynadığı rivayet edilir. Hz. Peygamber’in hanesinde büyüyen, çocukluğu onun yanında geçen Hz. Enes, Resulullah’ın yolda giderken rastladığı çocuklarla selamlaştığını anlatır mesela. Hatta sahabelerden birinin çocuğu arkadaşlarıyla oyun oynarken yanlarından Allah’ın Resulü’nün geçtiğini görünce yanına yaklaşıp selam verdiğini, Efendimiz’in selamını aldıktan sonra; "Sen kimsin?" diye sorduğunu, kim olduğunu söyleyince de, "Allah seni mübarek kılsın." diye dua ettiğini anlatır.

Hasta çocuklara ‘geçmiş olsun’ ziyaretine giderdi

Prof. Dr. İbrahim Canan’ın Peygamber Efendimiz’in babalık yönünü anlattığı kitaplarındaki (Aile Reisi ve Baba Olarak Hz. Peygamber, Hz. Peygamber’in Sünnetinde Terbiye ve Hadis Ansiklopedisi) detaylar, son derece ilgili bir baba ve dede olduğunu gösteriyor. Hz. Peygamber, çocukların oyunlarına karışır, onlarla yakından ilgilenir ve anlattıklarını bir yetişkini dinler gibi dikkatle dinlermiş. Kuşu öldüğü için üzgün gördüğü bir sahabe çocuğunu teselli ettiği rivayetler arasındadır. Sütannesi yanındaki oğlu İbrahim’i sık sık ziyaret edip uzun süre seven Peygamber Efendimiz, hasta çocuklara ‘geçmiş olsun’ ziyaretine gidermiş. Çocuklar da Allah’ın Resulü hasta olduğunda da ziyaretine gelirmiş. Hz. Peygamber vefat ettiğinde 6-7 yaşında olan torunları Hasan ve Hüseyin, dedelerine ‘geçmiş olsun’ ziyareti yapan çocuklar arasındadır. Allah’ın Resulü baba olarak hem kendi çocuklarıyla hem de etrafındaki çocuklarla yakın ilişki kurmuş.

Kızı Hz. Fatıma ziyaretine gelmezse yanına gider hatta bazı geceler onun evinde kalırdı. Hz. Fatıma, evinin temizliği ve çocukların bakımıyla ilgili dertlerini bile Hz. Peygamber’le konuşabiliyordu. Kızının evinde kaldığı bir gece torunları su isteyince kalkıp onlara su vermiştir. Canan, "Peygamber Efendimiz’in Sünnetinde Terbiye" kitabında Efendimiz’in çocuk bakımının kadınlara mahsus olmadığını, babanın da katılması gerektiğini söyler ve uyarır: "Yapılan hizmetler şevkle olmalı, isteksiz, öfkeli ve baştan savma olmamalıdır."

Bir keresinde Allah’ın Resulü, Hz. Aişe’den, torunları Hasan-Hüseyin’den ayırmadığı evlatlığının oğlu Usame’nin yüzünü yıkamasını ister. (Muhtemeldir ki burnu akmıştır) Hz. Aişe: "Çocuğum olmadığından nasıl yıkanacağını bilmiyordum. Onu aldım, gayri nizami bir tarzda yıkamaya başladım, derken Hz. Peygamber çocuğu benden aldı ve yüzünü yıkamaya başladı."

Yine Usame omzunda mescide geldiği, omzundan inmediği için namazı o halde kıldırdığı biliniyor. Çocukların gönlünü hoş tutmaya gayret gösterir, onların ağlamasına dayanamazdı. Sahabelerden Akra b. Habis, Allah Resulü’nün Hz. Hasan ve Hüseyin’i kucağına alıp sevdiğini görünce, "Benim on çocuğum var, daha hiçbirini öpmüş değilim." der. Allah Resulü şöyle cevap verir: "Merhamet etmeyene merhamet olunmaz."

Çocuğu olan, onunla çocuklaşsın!

Yrd. Doç. Dr. Yusuf Güneş, Hz. Peygamber’in insanlığa misal olacak babalık örneği sergilediğini söylüyor ve ekliyor: "O, evlatlarına son derece şefkatliydi. Onlara duyduğu sevgi fevkalade yüksekti. Resulullah’ın kendi evlatlarına ve diğer çocuklara ilgisi, elbette ki onların seviyelerine göre olmaktaydı. Bir hadislerinde O, ‘Çocuğu olan, onunla çocuklaşsın.’ buyurmuştur. Resulullah, çocuklara yapılan şakaların bile onların anlayış seviyelerine göre olması gerektiğini belirtmiştir."

Yrd. Doç. Dr. Hüseyin Yenibaş, Hz. Peygamber’in babalık yönünü dedelik yönüyle birlikte değerlendirmek gerektiğini söylüyor. Çocukları ve torunlarını asla ilgisiz bırakmadığını vurgulayan Yenibaş, "Ne var ki onun ilgisi, onları şımartacak ölçüde aşırı ve dengesiz değildir. Ailenin kişi üzerinde hakkı olduğunun bilincinde hareket etmiştir." diyor.

Harama yönelmelerine fırsat vermezdi

"Eğer meşguliyet çokluğu, iş yoğunluğu, bir kimsenin eşine, çocuklarına ve torunlarına zaman ayırmasına engel olsaydı, Peygamber Efendimiz hiç zaman ayıramazdı." diyen Yenibaş, hem peygamber, hem devlet başkanı, hem ordu komutanı, hem kadı ve hakim hem de aile reisi olmasına rağmen Hz. Peygamber’in çocuklarını ve torunlarını ilgisiz bırakmadığını söylüyor. Yenibaş, Hz. Peygamber’in Allah’la irtibatındaki derinliğine rağmen, çocuklarla oynamasına ve onların gönlünü hoş tutacak şekilde zaman geçirmesine dikkat çekiyor. Hz. Peygamber, çocuk terbiyesinde de günümüz babalarına rol model. Yenibaş, anlatıyor:

"Çocukların, temelde haram olmayan bir hataları olduğu zaman mutlaka müsamaha gösterilmesi ve affedilmesi bir esastır. Ama günaha açık davranış ve fiillere karşı da çocuk deyip geçmemek ve dengeli olmak gerekmektedir. Meselâ bir defasında Hz. Hasan veya Hüseyin, henüz yaşları çok küçük olduğu için elini sadaka hurmasına uzatır. Allah Resûlü hemen harekete geçer ve o hurmayı onun elinden alarak ‘Bize sadaka hurması haramdır!’ der. Daha o yaştan itibaren, onları harama karşı duyarlı yetiştirme, terbiyede dengenin güzel örneklerinden biri olsa gerek."

Hz. Peygamber, ağaç taşlayan çocuğa ne dedi?

Hani mahallenin yaramaz çocukları vardır ya meyve ağaçlarını taşlayan, işte onlardan biri Rafi’ İnu Amril Gifari anlatıyor: "Henüz çocukken bir hurma ağacı taşlamıştım. Beni Resulullah’a götürdüler. Dedi ki ‘Ey oğulcuğum, hurmayı niye taşladın?’ Ben, ‘Yemek için…’ deyince ‘Hurmayı taşlama, altına düşenlerden ye.’ buyurdu. Sonra başımı okşadı ve, ‘Rabb’im karnını doyur.’ diye dua etti."

Babanın duası: Ümmü Hakim Bintü Veda el Hüza’iyye anlatıyor: Resulullah şöyle buyurdular: "Babanın duası perdeyi deler (kabul makamına ulaşır)."

Çocuklarla birlikte oyun oynayan bir peygamberdi

Hz. Muhammed’e göre büyükler için spor ne ise çocuklar için de oyun odur. Rivayetlerde "Çocuğu olan, onunla çocuklaşsın." diyerek, bütün babalara çocuklarını bizzat eğlendirmelerini emreden Hz. Peygamberimiz, ashaba karışarak onlarla şakalaşıp latifeler yaptığı gibi, onların çocuklarıyla da oynamıştır.

Torunları Hasan ve Hüseyin ile hizmetine bakan Enes’i çocuklarla oynamak üzere sokağa saldığı ve oynamalarını teşvik ettiği biliniyor.

Oynayan çocukları gördüğünde onlara selam vererek iltifatta bulunurmuş.

Hasan ve Hüseyin, Efendimiz’in yanında gecenin geç vakitlerine kadar oynarlarmış da, vakit iyice ilerleyince "Annenizin yanına gidin." diye uyarırmış.

Gayeli oyunlar (hayata hazırlayıcı mahiyette) üzerinde Hz. Peygamber ısrarla durmuş, bunlara teşvik sadedinde pek çok hadis irad etmiştir. Bu meyanda en çok atıcılık, binicilik, yürüme ve yüzme üzerinde durmuş. Hz. Peygamber, bir babanın evladına karşı vazifelerini sayarken helal rızıkla beslemek ve yazıyı öğretmekle birlikte atıcılık ve yüzmeyi öğretmeyi de zikreder.

Merhum Prof. Dr. İbrahim Canan, çocuk terbiyesi kitabında, Hz. Peygamber’in bu sünnetinden mülhem olarak, babanın mubah oyun ve hoş sözlerle çocuklara karşı geniş davranmasını tavsiye eder ve ekler: "Çocuğu oyundan men edip devamlı ders çalışmaya zorlamak onun kalbini öldürür, zekâsını iptal eder ve hayatının neşesini kaçırır. Sonunda çocuk dersten kurtulmak için hile düşünmeye başlar. Yeri gelmişken belirtelim ki; İslam alimlerinin ittifakla üzerinde durdukları husus, çocukların mubah olan, bir başka deyişle hiçbir surette zararlı olmayan oyunlarla oynamalarına müsaade edilmesidir."

Ebû Seleme İbnu Abdirrâhmân’ın anlattığına göre Hz. Peygamber, mübarek dilini çıkarır, torunu Hasan’a doğru uzatırdı. Çocuk da bundan büyük bir neşe duyardı.

Mahmûd İbnu Rebi de kendisi beş yaşlarında iken Hz. Peygamber’in bir kovadan ağzına su alarak yüzüne püskürttüğünü rivayet eder.

Hz. Peygamber hem kendi çocuklarını, torunlarını hem de etrafındaki çocukları eğlendirmek için omzuna veya sırtına bindirirmiş.

Çocuğun ağlatılmamasını öneren Hz. Peygamber, bir gün, kapısı önünde ağlayan bir çocuğu görür, yanına oturup neden ağladığını sorduğunda annesi yüzünden olduğunu duyunca, gözleri dolan Resulullah, çocuğun annesinden ömrü boyunca kötü davranmama sözü alır.

Peygamber Efendimiz, çocuklar arasında eşit muamelede bulunulmasını istemiştir. Çocuklarından birine fazla mal veren babaya şahit olmamıştır ve demiştir ki; "Çocuklarınızın arasını eşit tutun."

Peygamber Efendimiz, çocukları sosyal hayata katmak için düğün, karşılama merasimi, ziyafet ve bayrama götürmüş ve götürülmesini teşvik etmiştir.

Mevsimin ilk meyvesini, bulunduğu ortamdaki en küçüğe yani çocuğa verirdi.

Hz. Peygamber, yemeğin kalabalıkla ve sohbetle yapılmasını isterdi. Yemeğin, aile fertleri arasındaki samimiyeti artırmasına vesile olduğunu söylerdi. Yemek sohbetleri, küçükler için bir kısım yeni bilgi ve adabın öğrenilmesine vesile olacağından terbiyevi bir değer de taşır.

Zaman