Müslüman kardeşliğinin gerekleri nelerdir?

İslam
Abdulah b. Ömer’den (r.) rivayet edilen bir hadiste, Rasûlullah (s): “Müslüman, Müslümanın kardeşidir.” buyurduktan sonra, bu kardeşliğin icaplarını şöyle sıralar:  &ldquo...
EMOJİLE

Abdulah b. Ömer’den (r.) rivayet edilen bir hadiste, Rasûlullah (s):
“Müslüman, Müslümanın kardeşidir.” buyurduktan sonra, bu kardeşliğin icaplarını şöyle sıralar:
 “Ona zulmetmez, haksızlık yapmaz, onu düşmana teslim etmez.
Müslüman kardeşinin ihtiyacını gideren kimsenin Allah da ihtiyacını giderir.
Kim bir müslümandan bir sıkıntıyı giderirse, Allah Teâlâ o kimsenin kıyamet günündeki sıkıntılarından birini giderir.
Kim bir müslümanın ayıp ve kusurunu örterse, Allah da o kimsenin ayıp ve kusurunu örter.”
(Buhârî, Müslim)

Bu hadiste Müslümanların, bir yukarıdaki hadiste ise Müminlerin kardeşliği beyan edilmiştir. Kur’ân-ı Kerîm’de ise, “Muhakkak ki müminler kardeştir.” (Hucurât 49/10) buyurulur. Ayet ve hadislerdeki mümin ve müslüman kardeşliği, sonuçta “din kardeşliği”dir. Din kardeşliği ise, kan kardeşliğinden daha önceliklidir. Bu kardeşlik, hür, köle, akıl-bâliğ ve mümeyyiz olan herkesi içine alır.

– Müslümanın Müslüman kardeşine zulmetmemesi bir temenni değil bir emirdir. Çünkü zulüm haramdır. Müslümana zulmetmemek ise; onunla olan din kardeşliği hukukuna en iyi şekilde uymak, hem kanûnî hem de ahlâkî görevlerini eksiksiz yerine getirmek, hiçbir şekilde haksızlık yapmamaktır.

– Müslüman, din kardeşini düşmana teslim etmez, onu terketmez, tehlikeye atmaz; şahsî menfaati için din kardeşini feda etmez. 
(Hadis şârihi İbni Battal, mazluma yardım etmenin her müslümanın üzerine farz-ı kifâye olduğunu, devlet başkanına ise farz-ı ayın olduğunu söyler.)
“Kendi nefsi için arzu ettiği bir şeyi, din kardeşi için de istemeyen kimse gerçek mümin olamaz.” (Buhârî)

– Müslümanlar, birbirlerinin ihtiyaçlarını gidermede de kardeşliklerinin gereğini yerine getirirler. Bu ihtiyaçlar, maddî alanda da olabilir, manevî alanda da olabilir. Bir müslümanın ihtiyacını giderenin ihtiyaçlarını da Allah (c.c) giderecektir. Bu, Rasûlüllah’ın müjdelediği bir ilahî vaattir: 
“Kul, kardeşinin yardımında bulunduğu sürece, Allah da kuluna yardım eder.” (Müslim)

– İnsanları üzen bir takım sıkıntıları gidermede de Müslümanlar birbirlerinin yardımcılarıdırlar. Birbirlerinin sıkıntılarını giderenlerin sıkıntılarını da Allah giderir. Bu da büyük bir müjde ve vaattir.

– Yine bir müslümanın ayıbını ve kusurunu örterek onun ayıbını kapatmaya, hatasını düzeltmeye çalışmak, Allah katında büyük sevaptır. İmam Nevevî, kusurları örtbas edilmesi gerekenlerin, kötülükleriyle meşhur olmayan iyi hal sahipleri olduğunu söyler. Fâsık ve fâcirin suçunu örtbas etmek ise, onları daha çok cesaretlendirir ve kötülüklerini artırmaya sebep olur. Bu hükümler, olup bitmiş bir suçla ilgilidir. İşlenmekte olan bir suçu gören kimsenin, eğer gücü yetiyorsa ona engel olması vâciptir.
Bir başka hadis-i şerifte ise, Rasûlüllah (s), yine “Müslüman müslümanın kardeşidir” buyurduktan sonra bu kardeşliğin icaplarını bu kez şöyle sıralamıştır:

“Ona hıyanet etmez, yalan söylemez ve yardımı terketmez.
Her müslümanın, diğer müslümana ırzı, malı ve kanı haramdır. Takvâ buradadır.
Bir kimseye şer olarak müslüman kardeşini hor ve hakir görmesi yeter.”
(Tirmizi)

Bu hadiste, önceki hadiste anılan kardeş olmanın gerektirdiği niteliklere bazı ilâveler yapılmıştır:

– Müslüman, emanete hıyanet etmeyen kimsedir. Hıyanet ise, emanete aykırı olan her türlü haksızlığın ve güven hissi vermemenin adıdır. Ve emanete hıyanet, münafıklığın alâmetlerindendir.

– İslâm dininin kesinlikle yasakladığı kötü vasıflardan biri de yalandır. Yine inkârcı münafıkların bir diğer vasfı yalancılıktır. Dolayısıyla bir Müslüman, Müslüman kardeşine asla yalan söyleyemez.

– Müslümanın müslümanı terketmesi, ondan ayrılması ve din kardeşine yardımcı olmaması şiddetle kınanmıştır. Mazluma yardım etmek ve zâlimin zulmüne engel olmak Müslüman’ın görevi ve şiarıdır:
“İyilik ve takvâda yardımlaşın, günah ve düşmanlık üzerine yardımlaşmayın!” (Mâide 5/2) 

 – İslâm, insanların can ve mal güvenliğini, ırz ve namusunun korunmasını garanti altına alır. Bu garantiler öncelikle müslümanlar için, son tahlilde bütün insanlar için geçerlidir. İslâm, herkesi canı, malı ve namusunu değil dini ve aklını korumayı da esas alır. Bunlar için savaşıp ölenler şehit sayılır.

– Başkalarını hakir görmek, küçümsemek, müslümana yakışmayan kötü huylardan biridir. Bunun sebebi ise kibir ise, dinimizde büyük günahlardandır ve haramdır.

Peygamberimiz (s) buyurur ki:
“Kibir, hakkı inkâr ve insanların onurunu kırmaktır.” (Müslim)
“Kalbinde zerre kadar kibir olan kimse cennete giremez.”
(Müslim)

Demek ki: Müslümanın Müslümanı küçük görüp kibre kapılmasından daha büyük şer yoktur. Müslümanın en çok kaçınıp-korunması gereken şey/şer de bu. Ve işte takvâ’nın sırrı da burada.

Abdullah Yıldız/ 40 hadis 40 ders/Pınar Yayınları