Miraç rüyada mı gerçekleşti?

İslam
Prof. Dr. Faruk Beşer’in Yenişafak gazetesindeki yazısı… Miraç olayı Mekke döneminde, Resulüllah’ın sıkıntılarla dolu Tâif seferi sonrasında gerçekleşti. Dolayısıyla ‘MiraçR...
EMOJİLE

Prof. Dr. Faruk Beşer’in Yenişafak gazetesindeki yazısı…

Miraç olayı Mekke döneminde, Resulüllah’ın sıkıntılarla dolu Tâif seferi sonrasında gerçekleşti. Dolayısıyla ‘Miraç’ın onun için bir teselli yönü vardır. Sanki; müşrikler sana inanmıyorlar, eza cefa ediyorlar ve sen bundan ileri derecede yoruldun. Şimdi gel biraz hasbihal edelim, bu yorgunlukların mükâfatını gör, yalnız olmadığını anlayıp ferahla ve dinlen denir gibidir. Gibidir, diyoruz, çünkü Allah zaten uzak bir yerde değildir, O’na gelmeler ya da gitmeler olmaz. O insana şah damarından daha yakındır. Bu sebeple bu tür müteşabih ifadeler, olayın beşerin idrak boyutuna indirgenmesi kabilinden sayılmalıdır.

Resulüllah’ın Kudüs’te peygamberlere topluca namaz kıldırması da yine bir teselli anlamı taşır; bak senin arkanda hep senin gibi bu davayı omuzlayan, benzer sıkıntıları yaşayan nebiler var, varsın Mekkeli müşrikler sana inanmasınlar, denir gibi. Bunda ayrıca bütün dinlerin aslının bir olduğuna da işaret vardır.

‘Miraç’ın Mescid-i Aksâ’dan başlatılmış olması Kudüs’ün önemine de işaret eder. Bundan şöyle bir mana anlaşılabilir; eğer siz Kudüs’e sahip olamazsanız dininizin üstünlüğünü göstermiş olamazsınız. Yoksa Allah, elçisini Mescid-i Haram’dan da ‘Miraç’a alabilirdi. Mecscid-i Aksâ’nın tercih edilmiş olması gösteriyor ki, Müslümanlar için her iki mescit de önemlidir ve birisi konusunda dikkatsiz olan mümin diğerine de gereken değeri vermiş olamaz. Ve de İslam artık bütün dinlerin birleştiği son noktadır. Mekke ve Medine İslam’ın rukü ve secdesi ise Kudüs de kıyamıdır.

Miraç mucizesi, Resulüllah’ın Kur’an-ı Kerim dışında hissi/fiziki bir mucizesi yoktur diyenlere de bir cevaptır. Bunu sadece o yaşadı, muhatapları bunu görmedi ki bir mucize olsun diye düşünmek onu mucize olmaktan çıkarmaz. Sadece o gördü ama gördüklerini insanlara anlattı. Görmek bir bilgi aracı olduğu gibi duymak da öyledir. Kaldı ki, şöyle de düşünülebilir: “Miraç göktekiler için bir mucizedir. Yani Resulüllah nasıl yerdekilere Ay’ın yarılması mucizesini göstermişse göklerdekilere de Miraç mucizesini göstermiştir” (SN).

Zamanı

‘Miraç’ın Recep ayında gerçekleştiği kesin gibidir. Ancak ayın hangi gününde olduğu kesin değildir. Yirmi ikisi, yirmi yedisi, hatta onuncu günü diyenler vardır. İbn Recep “Bunların hiç birisi hakkında sahih bir rivayet yoktur” der. İmam Nevevî, kesin olmamakla beraber yirmi yedinci gecesini tercih eder. Demek ki, bu ayrıntı o kadar da önemli değildir. Önemli olan bu olayın bizzat kendisidir.

Zaten İsra’da ‘bir gece‘ buyrulmuş olması gösteriyor ki, olayın zamanı hem belli değildir, hem de insanların bunu bilmeleri o kadar önemli değildir, o halde istenen de bu değildir.

Miraç mı Kadir Gecesi mi Daha büyüktür?

Mübarek gecelerin birbirine üstünlüğü meselesini tartışanlar olmuş, bazıları Miraç Gecesi’nin daha üstün olduğunu söylemişler. Çünkü o gece Resulüllah kulun varabileceği en yüksek noktaya çıkmıştır. Ama İbn Kayyim’a göre Miraç Resulüllah için en büyük gecedir, Kadir Gecesi ise onun ümmeti için öyledir. Çünkü Kadir Gecesi’nde Kur’an-ı Kerim indirilmiş ve onun insanlar için bin geceden hayırlı olduğu söylenmiştir. (Zâdü’l-Meâd).

Miraç bir Rüya Olayı mıdır?

İslam geleneğinin cumhur dediğimiz ana damarı, İsra Suresi’nin ilk ayetinde yer alan; “kulunu bir gece Mescid-i Haram’dan Mescid-i Aksâ’yagötüren Allah eksikliklerden münezzehtir” ifadesinden hem İsra’nın, hem de Miraç’ın ruh ve bedenle birlikte cereyan ettiğini söyler. Çünkü ‘kul’ demek olan ‘abd’ kelimesi sadece ruh, ya da sadece beden için kullanılmaz, ikisi birlikte olursa ‘abd/kul’ olmuş olur. Bunun böyle olmasının bir zorluğu da yoktur. Müşriklerin bu olaya inanmayıp onu imkânsız görmeleri de meselenin sadece bir rüya meselesi olmadığını gösterir.

Çünkü rüya için imkânsızlık söz konusu olmaz. Ancak bu delil elbette imanı gerektiren kesin bir delil değildir. Ama Miraç rüya âleminde gerçekleşen bir olaydır, ya da sadece ruhun bir yükselişidir demenin bu kadar da bir delili yoktur. O halde olayın öyle mi böyle mi olduğuna inanmak imanın olmazsa olmaz bir rüknü değildir Kesin delilleri bulunmasa bile aklın tek başına halledemeyeceği konularda cumhurun dediğini kabul etmek her zaman en sağlam yoldur.

yazının devamını okumak için…