Kula yakışan merhamettir

İslam
Prof. Dr. Hayrettin Karaman Yenişafak gazetesindeki yazısında, “İslam’da günah ve ayıplar görüldüğünde bunları düzeltmek için çalışmak (emr bi’l-ma’ruf…) vazifesi vardır; ancak...
EMOJİLE

Prof. Dr. Hayrettin Karaman Yenişafak gazetesindeki yazısında, “İslam’da günah ve ayıplar görüldüğünde bunları düzeltmek için çalışmak (emr bi’l-ma’ruf…) vazifesi vardır; ancak bu vazife insanların günah ve ayıp müfettişliğine soyunmalarını gerektirmez.” diyor.

İmam Malik kendisine ulaşan önemli bir bilgiyi şöyle naklediyor:

Meryem oğlu Îsâ diyor ki:
“Allah’ı anmadan konuşup durmayın ki, kalbiniz katılaşmasın; katılaşmış kalb Allah’tan uzaklaşır, fakat siz bunu bilemezsiniz.

Sanki onların Rabbi gibi insanların günahlarına bakıp durmayın, kullar olarak kendi günahlarınıza bakın; çünkü insanlar kimi zaman belalara duçar olurlar, kimi zaman da başları selamette olur. Siz başlarına bir şeyler gelmiş (imtihana tabi tutulmuş) olanlara merhamet edin, başınız selamette olunca da bundan dolayı Allah’a hamdedin”.

Allah’ı anmak kalb ile ve dil ile olur. Kalb ile Allah’ı anmak onu unutmamaktır, dil ile anmak da hem unutmamayı sağlar (sebeptir), hem de unutmamanın alâmetidir (sonuçtur). Allah’ı daim hatırda ve dilde tutarak yaşayanlar ve konuşanlar kulluk sınırını da muhafaza ederler, Allah’ı unutanlar ise farkında olmadan kulluk sınırını çiğner, kendilerini kendilerine yeter sanır ve taşkınlık yaparlar (Alak suresi: 6-7). Böylece kalbi katılaşmış olanlar Allah’tan uzaklaşır, kulluk bilincini ve ahlakını zayi ederler.

İslam’da günah ve ayıplar görüldüğünde bunları düzeltmek için çalışmak (emr bi’l-ma’ruf…) vazifesi vardır; ancak bu vazife insanların günah ve ayıp müfettişliğine soyunmalarını gerektirmez. Günahını ve ayıbını gizleyenlerin bu durumları kamuya veya bir başkasına zarar vermiyorsa görenlerin ve bilenlerin de gizlemeleri gerekir. Her şeyi görüp bilen Allah, günahını gizleyen kulunu da görür ve bilir, O’nun görüp bilmesi yeterlidir.

Kulun asıl vazifesi kendi günahını ve ayıbını görmesi, önemsemesi, kurtulmak için çaba göstermesidir (tevbe). İşte kulluk da kişinin, Allah’a olan kul borcu bakımından daima kusurlu olduğunu bilmesi, bunun ezikliği içinde mütevazı olması, Örnek Kul’un (s.a.) yolunu izleyerek arınmaya ve yücelmeye çalışması ile gerçekleşir.

Müminin başı selamette (âfiyette) ise buna hamdetmeli; yani bunu Allah’tan bilmeli, O’nun lütfu olarak karşılamalıdır. Şu imtihan dünyasında bir kulun başına bir şeyler gelmiş ise diğerleri ona merhametle yaklaşmalı, suçlamaya, kusur aramaya kalkışmamalı, imtihanı kazanması için dua ve yardım etmelidir.

Bütün peygamberler Allah’ın has kullarıdır, kâmil kulluğun örnekleridir; onlardan biri olan Hz. Îsâ işte öyle demiş ve ne güzel demiş!