Kaderle İlişkilendirilen Bazı Kavramlar

İslam
Kaderi doğru anlamak için bazı kavramların kaderle ilişkisini bilmek gerekir. Ecel ne demektir? Rızık ne demektir? Dalalet nedir? Hidayet nedir? Fiili dua nedir? Sözlü dua nedir? Fiili dua ne demektir...
EMOJİLE

Kaderi doğru anlamak için bazı kavramların kaderle ilişkisini bilmek gerekir. Ecel ne demektir? Rızık ne demektir? Dalalet nedir? Hidayet nedir? Fiili dua nedir? Sözlü dua nedir? Fiili dua ne demektir? Sözlü dua ne demektir? Kaza-i mutlak nedir? Kaza-i muallak nedir? Hayr nedir? Şer nedir? Tevekkül ne demektir?

Ecel

Ecel, belirlenmiş zaman, muayyen bir müddetin sonu demektir.Her canlının bir yaşama süresi vardır.Belirlenen bu vaktin son bulmasına ise ecel denir.Her insan kendi eceliyle ölür.Allah’ın izni olmadıkça hiçbir canlı ölmez.Belirlenen vakit geldiği zaman da ecelinden kaçamaz.

Ecel ile ilgili Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyrulmuştur:

“Sizi bir çamurdan yaratan, sonra ölüm zamanını takdir eden ancak O’dur. Bir de O’nun katında muayyen bir ecel (kıyamet günü) vardır. Siz hâla şüphe ediyorsunuz.”

(En’am suresi, 2. ayet)

“Allah, eceli geldiğinde hiç kimseyi (ölümünü) ertelemez. Allah, yaptıklarınızdan haberdardır.”

(Münâfikun suresi, 11. ayet)

Rızık

Rızık, Allah’ın canlılara yeme, içme ve başka hususlarda yararlanmak üzere verdiği her şeydir.Allah, yeryüzünde bütün canlıların rızkını vermiştir.Rızkı dilediğine, dilediği kadar vermiştir.İnsanlarda bu rızkın peşinden koşmalı, helal yollardan çabalayarak Allah’ın takdir ettiği bu rızkı kazanmalıdır.Kendi elinin emeği ve alnının teriyle rızkını kazanmaya gayret etmelidir.Hakkı olmayana el uzatmamalı, kimsenin hakkını yememelidir.

Rızık ile ilgili Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyrulmuştur:

“Yeryüzünde yürüyen her canlının rızkı, yalnızca Allah’ın üzerinedir. Allah o canlının durduğu yeri ve sonunda bırakılacağı mekanı bilir. (Bunların) hepsi açık bir kitapta (levh-i mahfuz’da) dır.”

(Hûd suresi, 6. ayet)

Afet

Yüce Allah, her kulunu kendi dayanma gücüne göre imtihan eder.Kimisini sağlıyla kimisini ailesiyle kimisini malıyla kimisini de doğal afetlerle sınar.Fakat yaşanan afetler karşısında gerekli önlemleri almak önemlidir.Zira tedbirsizlikten kaynaklanan hatalardan dolayı “Ne yapayım kaderim böyleymiş” demek doğru değildir.Gerekli tedbirleri aldıktan sonra yine de insanın başına bazı musibetler gelebilir.Böyle durumlarda ise mümin sabırlı olmalı,
Allah’a sığınmalıdır.Teslimiyet içinde karşılanmalı ve bu musibetlerin günahlara kefaret olacağı unutulmamalıdır.

Peygamberimiz insanların başına gelen musibetlere karşı sabretmesi ve musibetlerin günahlara kefaret olacağı ile ilgili şöyle buyurmuştur:

“Sabır, musibetin başa geldiği ilk andadır.”

(Müslim, Cenâiz, 14)

“Vücuduna batan bir dikene varıncaya kadar, Müslüman’ın başına gelen her bir musibet sebebiyle hataları affolunur.”

(Müslim, Birr, 49)

Sağlık ve Hastalık

Yüce Allah bazen kullarını sağlıkla imtihan eder.İnsanlar sağlıklarıyla imtihan olduklarında gerekli önlemleri almalı ve tedavi yolları aramalıdır.İnsanlar hastalık gibi sıkıntılara sabretmeli, tedavi olmalı ve iyileşmek için gayret etmelidir.Şifayı Allah’tan beklemeli ve bunun için de dua etmelidir.Hastalıklar, müminleri Yüce Allah’a yakınlaştırır ve günahlara kefaret olur.“Bu hastalık benim kaderimmiş” diyerek hastalıklara çare aramamak ve ümidi kesmek doğru değildir.

Peygamberimiz hastalıkların müminlerin günahlarından arınmasına vesile olduğunu şöyle ifade etmiştir:

“Bir müminin başına herhangi bir hastalık veya rahatsızlık gelirse bundan dolayı Allah (c.c) onun günahlarını, ağacın yapraklarını döktüğü gibi döker.”

(Buhârî, Merdâ, 2)

Başarı ve Başarısızlık

Bir kimse bir işte başarılı olmak için çalışmalı ve gayret göstermelidir.Başarının Allah’tan geldiği ve Allah’ın izniyle gerçekleştiği bilinmelidir.Azimle ve çabayla hareket edilmeli, yaşanan başarısızlıklar engel olarak görülmemelidir. İnsan, iradesini doğru yolda kullanıp güzel işlere yönelmelidir.Allah’ın rızasına uygun hareket etmelidir.İnsanların yanlışa yönelmesi ve kötü olanı tercih etmesi neticesinde başarısızlıklar meydana gelir.

Başarı çalışmadan kendiliğinden gerçekleşen bir kaderin sonucu değildir.Başarılı olmanın yolu, emek vermekten ve çok çalışmaktan geçer.Bir kimse hedeflerine ulaşmak ve başarılı olmak için gayret etmek zorundadır.Emek vermeden başarılı olmayı istemek doğru bir tutum değildir.

Yüce Allah, insanın kendi emeği için çalışması gerektiğini Kur’an-ı Kerim’de şöyle belirtmiştir:

“Bilsin ki insan için kendi çalışmasından başka bir şey yoktur.”

(Necm suresi, 39. ayet)

Dua ve Tevekkül

Dua;
İnsanın bütün samimiyetle Allah’a yönelmesi, isteklerini Allah’a iletmesi, O’ndan yardım dilemesi, O’na güvenip dayanmasıdır.İnsan dua sayesinde;

Allah’ın verdiği nimetlere şükreder.

Allah’a yakınlaşır.

Sevinç ve üzüntülerini Allah ile paylaşır.

Zor ve sıkıntılı durumlardan kurtulur.

Yalnız olmadığını hisseder ve ümitsizliğe kapılmaz.

Duaların kabul edilmesi için makbul saatler

İnsan istediği zaman istediği yerde dua edebilir. Fakat bazı zamanlar duaların kabul edilmesi için daha makbuldür. Bu vakitlerden bazıları şunlardır:

  • Ezan ile kamet arasında
  • Yolcukta
  • Gece yarısında
  • Farz namazlardan sonra
  • Bayram arefesinde
  • Kadir gecesinde

Dua ederken samimiyetle ve kabul edileceğine inanarak dua etmek gerekir.Duaların karşılığı sabırla ve ümitle beklenmelidir.Dua ederken kararlı ve azimli bir şekilde ısrarla dua edilmelidir.Dua edilirken helal ve temiz şeyler için dua edilmelidir.Duaların edeple, gönülden ve gizlice yapılması daha güzeldir.


Allah tarafından kesin hükme bağlanan kadere kazâ-i mutlak; gerçekleşmesi bazı sebeplere bağlanan kadere kazâ-i muallak denir.

Dua ve sadaka da kazâ-ı muallak kısmında fayda vermektedir.


Sözlü dua ne demektir?

Duanın sözle yapılmasıdır.

Örnek: Sınavda başarılı olmak için dua etmek.

Fiili dua ne demektir?

İnsanın sözlü olarak Allah’tan istediği şey için çalışması, çabalaması ve Allah’ın koyduğu kanunlara uymasıdır.

Örnek: Sınavda başarılı olmak için çalışmak.

 

Tevekkül

Tevekkül; güvenmek, dayanmak demektir.Yapılması gereken her şeyi yaptıktan sonra Allah’a dayanış güvenmek, sonucu Allah’a bırakmaktır.Mümin yapacağı işlerde Allah’a dayanıp güvenmelidir. Bir konuda elinden geleni yaptıktan sonra sonucun kendisi için hayırlı olmasını ümit ederek Allah’a tevekkül etmelidir.

Sabır, Teslimiyet ve Rıza

Sabır; Allah’ın rızasını kazanmak için karşılaşılan güçlüklere göğüs germektir. Yüce Allah Kur’an-ı Kerim’de kullarını korkuyla, açlıkla, hastalık ve ölüm gibi musibetlerle imtihan ettiğini bildirmiştir. Bu imtihanlar karşısında ise sabrı tavsiye etmiştir.Zorluklar ve musibetler karşısında sabretmek, Allah’a teslim olmak ve Allah’tan gelene razı olmak imanın bir göstergesidir.Kul gereken tedbiri almalı, takdiri Allah’a bırakmalı ve O’ndan gelene razı olmalıdır.

Yüce Allah, imtihanlar karşısında sabredilmesiyle ilgili Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurmuştur:

“Andolsun ki sizi biraz korku ve açlık; mallardan, canlardan ve ürünlerden biraz azaltma (fakirlik) ile deneriz. (Ey Peygamber!) Sabredenleri müjdele! O sabredenler, kendilerine bir belâ geldiği zaman: Biz Allah’ın kullarıyız ve biz O’na döneceğiz, derler.”

(Bakara suresi, 155-156. ayetler)

Hayr ve Şer

Hayr; iyi ve faydalı iş demektir.Allah’ın emrettiği, razı olduğu ve sevdiği davranışlardır.

Şer; kötü ve fena iş demektir. Allah’ın yasakladığı ve hoşnut olmadığı, sonuçta yerilen ve cezayı hak eden davranışlardır.

İnsanın davranışları iyi ve kötü, bu davranışların sonuçları da hayr ve şerdir.
Bu değerleri takdir eden ise Yüce Allah’tır.
Allah insanların yaptıkları iyi davranışları mükafatlandıracak, kötü
davranışlarını ise cezalandıracaktır.
Bu yüzden insanın hayr işlemesi ve şerden uzak durması önemlidir.

Hayr ve şerrin Allah’tan geldiğine iman etmek imanın esaslarındandır.

İnsan hayra da şerre de kendi iradesiyle yönelir.Allah, insanın hayrı seçmesinden hoşnut olur ve onu mükafatlandırır. İnsanın şerri seçmesinde Allah’ın rızası yoktur fakat kul şerri seçerse bu durum onun tercihinin sonucudur. Allah’ta kulun tercihine göre yaratmaya devam eder.

Yüce Allah, insanın başına gelen kötülüğün kendi nefsinden kaynaklandığını şu ifadelerle
belirmiştir:

“Sana gelen iyilik Allah’tandır. Başına gelen kötülük ise nefsindendir. Seni insanlara elçi gönderdik; şahit olarak da Allah yeter.”

(Nisâ suresi, 79. ayet)

Hidayet ve Dalalet

Hidayet; doğru yolu bulmak demektir. Küfür ve şirk gibi kötü yollardan kurtularak kişinin amacına ulaşması ve doğru yolu bulmasıdır.

Dalalet; doğru yoldan çıkmak, şaşırmak, sapmak demektir. Kişinin Allah’ın gösterdiği doğru yoldan saparak başka yollara girmesidir.

Kainatta insanın yönelebileceği bütün yolları Allah yaratmıştır.
• Doğruyu ve yanlışı insanlara bildirmiştir.
• İnsan, doğruyu veya yanlışı kendi hür iradesiyle seçer.
• Kişi, kötü yollardan birini seçip dalalete de düşebilir; iyi ve güzel davranışlara yönelerek hidayete erebilir.
• Yaptığı tüm bu davranışlardan da kendisi sorumludur.

Hidayete erişmek kişinin kendisinin istemesiyle ilgilidir.

Hidayete ermek istemeyenlerle ilgili Yüce Allah şöyle buyurmuştur:

“(Resul’üm!) Sen sevdiğini hidayete erdiremezsin; bilakis, Allah dilediğine hidayet verir ve hidayete girecek olanları en iyi O bilir.”

(Kasas suresi, 56. ayet)

Allah, her insana doğru yolu göstermiş, gücü nispetinde sorumlu tutmuş, her türlü fırsatı tanımış ve hidayet imkanı vermiştir.

İnsan bu imkanları en iyi şekilde değerlendirmeli, Allah’ın razı olabileceği bir kul için çaba göstermelidir.