Hem en takvalı hem en kapitalist!

İslam
Sosyal medya üzerinden verdikleri siparişin adrese ulaşıp ulaşmadığını takip etmek üzere, bir merak yazıma bakanlara sesleniyorum. Verdiğiniz siparişi almadım. ALMAYACAĞIM! Gelmekte olanın ayak sesine...
EMOJİLE

Sosyal medya üzerinden verdikleri siparişin adrese ulaşıp ulaşmadığını takip etmek üzere, bir merak yazıma bakanlara sesleniyorum.

Verdiğiniz siparişi almadım.

ALMAYACAĞIM!

Gelmekte olanın ayak sesine 1990’lardan bu yana dikkat çektim. İmaj ve Takva’yı, Şov ve Mahrem’i yazdım. Bir zamanlar yola nasıl çıkılmıştı diyerek Cumhuriyet’in Dindar Kadınları’nın yolculuğuna tanıklık ettim.

Bir emekçinin aylığının yarısı fiyatına satılan ‘aktivite davetiyeleri’ni şaşkınlıkla okumaktan, sağa sola göndermekten vazgeçin.

Sosyolojik yorum filan bekleyerek, hakiki sorunlarımıza ayıracağımız vakti gasp etmeye kalkmayın.

Yeni zengin babaların, yediğini içtiğini göstermelere doyamayan kızlarını gündem yapacak değilim.

Lüksün batağında debelenip de, kız kıza olunca, içki servisi yapılmayınca, ortamı ‘mübah’ kıldığını sananlar ilgi alanımda değil.

Falan derginin, filan cemiyetin ‘kızlar partisi’ni parantez içine alıyor, önüne bir sıfır koyuyorum. Bitti! Benim için yoklar. Hiç olmayacaklar. HİÇ karşılaşmayacağız!

Kalbi olanlar cumhuriyetinin hiçbir ferdi, soytarılığın adını ‘tarihi’ sıfatıyla harmanlayıp/harcayıp Ramazan-ı Şerif’i tepinerek karşılamaya kalkmaz.

Niye bu kadar şaşkınsınız! Anneleri babaları gösteri merkezlerinde kandil kutlarken, mübarek geceye şarkıcı türkücülerle dahil olurken, neredeydiniz!

Pespayeliğin dosyası sabahtan akşama açılmış bir dosya değil. Yüzyıllık geçmişi var. Merak edenler Refik Halit Karay’ın romanlarına bakabilir. Meşrutiyet döneminin pespaye kahramanları hortlayıp aramıza karıştı, o dönem ile tek fark, bu dönemin şatafat, debdebe düşkünlerinin başlarına bir başörtü kondurarak, hem en modern hem en takvalı hem en kapitalist edalarıyla, hayat gurmesi olma yarışında birinciliği kimselere bırakmayışlarıdır.

Hem en takvalı hem en kapitalist, hem en Batılı hem en milli olanlardır hayatını ‘kutlama’lara adamış olanlar.

‘Kutlama leydi’leri ne benim yazılarımı okur ne sizin eleştirilerinizi dikkate alır. Adları anıldıkça gelen ‘tepkileri’ tanıtım kampanyalarının başarı hanesine kaydederler.

Siz şimdi görüyorsunuz. Bendeniz evvelinden gördüm. Kandiller gösteri merkezlerinde kutlandığı zaman itirazımı dile getirdim.

Dile getirdim de ne oldu? Onlar benim yazılarımı zaten okumuyordu. Bendenizi okuyanlar dertlerine dert, kederlerine keder ekledi.

Ey okuyucu, gözümün nuru okuyucu, yormayalım birbirimizi. Yok gibiler için enerjimizi harcamayalım.

Başkalarının yaptığı pespayelikleri paylaşmak, vay neler oluyor başımıza taş yağacak tedirginliklerine gark olmak yerine, yapacağımız iyi işlere odaklanalım.

Bazıları Ramazan-ı Şerif’i çılgınca eğlenerek karşılasın. Otuz Ramazan’ı yetmiş farklı mekanda kutlasın. Biz  orucumuzu tutalım, kimsesizlerin, yetimlerin, gariplerin duasını almaya çalışalım.

Bazıları hem pek ‘başörtülü’ hem pek tüketim gurmesi diye  dertlenip kederlenmemize gerek yok. Biz kendi yapacağımız işlere dikkat kesilelim.

Yazının devamını okumak için tıklayınız!