Haccın ruhu

İslam
Prof.Dr. Faruk Beşer’in Yenişafak gazetesindeki yazısı.. Ramazanın çıkmasıyla hac günleri başlamış oldu. Kuranıkerim’de Şevval, Zilkade ve Zilhicce’nin ilk on gününe hac ayları tabir...
EMOJİLE

Prof.Dr. Faruk Beşer’in Yenişafak gazetesindeki yazısı..

Ramazanın çıkmasıyla hac günleri başlamış oldu. Kuranıkerim’de Şevval, Zilkade ve Zilhicce’nin ilk on gününe hac ayları tabir edilir. Onun için Ramazan’dan sonra, yani hac mevsimi girince Mekke’ye gidenlerin hac yapmadan dönmeleri caiz olmaz. Kâbe’yi görene hac farz olur denmesinin anlamı budur.

Hac İslam’ın beş temel direğinden biridir ve müslüman bir mükellefe haccın farz olması oraya gidebilmenin yolunu ve imkânını bulmasına bağlıdır. Yani zengin olması şart değildir. Dün Konya’dan öğrenciler aradılar, biz ilim yapıyoruz, ilmin çok önemli olduğunu biliyoruz. Ama hac yapmamız imkânı doğdu. Arkadaşlarımızla karar veremedik; hacca mı gidelim, ilim yapmaya devam mı edelim diye. Çünkü biz zengin değiliz ki bize hac farz olsun. Onlara da aynı şeyi söyledim. Önemli olan zengin olmak değil, gidebilme imkânı bulmaktır.

Bu günlerde bazı kardeşlerimizde tarif edilemez bir sevinç ve heyecan var, bazıları da yıllardır hac kurası çıkmadığı için buruk ve kırgın. Bir şeyin gerçekleşmesi için insan bütün maddi sebeplere sarılmalı, yapması gereken ne varsa yapmalı. Ama birisi yedi yıldır beklerken, diğerine yazılır yazılmaz hac çıkıyorsa, bu salt bir rastlantı olabilir mi? Sanıyorum burada insan iradesini aşan ilahi lütuf deyin, nasip ya da kader deyin, ne derseniz deyin başka sebepler de devreye girer. Ama bunlar da yazı tura ile belirlenmez. Kişinin niyetinin, duygularının, Kâbe’yi ziyaret etmedeki özleminin, ihlasının ve bilemediğimiz bunlara benzer daha pek çok manevi sebeplerin bu nasipte etkisi vardır. Yani hiçbir şey sebepsiz yaratılmaz.
Hac, kastetme, yönelme demektir. Ama dünyada kastedilecek en önemli şey Kâbe’yi ziyaret etmek olduğu içindir ki, hac orayı kastetmenin özel adı olmuştur.

Allah üç kez hac yapmamızı nasip etti. Hepsinde gördüğüm en önemli nokta şudur: çoğu insan işin şekil şartlarına olması gerekenden fazla sarılıp, haccın asıl manevi boyutunu ihmal ediyor. Hac için görevli Diyanet elemanlarının da bir kısmı bu şekilciliğe takılmakta etkili oluyor. Oysa olmazsa olmaz şekil şartlarına riayet önemlidir ama asıl hac, dünyaya ait zaman ve mekândan çıkıp, öbür âlemin zamanını ve mekânını yaşama provasıdır. Haccın zamanın öbür âleme geçiş anı olduğu içindir ki, hacdaki bütün yorgunluklara rağmen kişi her seferinde yine oraya gidebilmenin özlemini yaşar. Elbette bunu prova olmaktan çıkarıp hakikate dönüştürebilecek maneviyata sahip pek çok hacı adayı ve görevlisi de vardır.

Tam da bugünlerde İhya’nın hac bahsini okurken oradan kopya çekerek haccın bazı hikmetlerini gidenlere ve gidecek olanlara duyurmak istedim.

Öncelikle her işin başı, sağlam bir niyettir. Bu sebeple hacca niçin gidiyorum sorusunun cevabı önemlidir. Allah bunu benden istiyor, onun emrini yerine getirmek, O’nun şiarı olan Kâbe’yi ziyaret etmek, böylece Allah ile olan ahdimi yenilemek, günahlarımdan arınmak ve artık o günahları işlememek üzere karar vermek için gidiyorum. Allah’ın elçisini de ziyaret edip selam vermek, onu görmüş gibi hissetmek, sünnetine artık bağlı kalacağıma söz vermek, bütün dünya müslümanları ile farklı ırklardan kardeşlerimle kucaklaşmak için gidiyorum… Eğer içimizde bu ve buna benzer duygular galipse haccın niyeti sağlam demektir. ‘Ameller niyetlere göre değer kazanır‘. Aynı işi yapan bir mümin sadece hac farzını üzerinden düşürmekle kalırken, bir başkası sırf bu sağlam niyeti sebebiyle bunun yanında dünyalar kadar sevap kazanabilir. Kul hakkı hariç, bütün günahlarını sildirmeyi başarır. Adeta kilometreyi sıfırlar, hayatında tertemiz yeni bir sayfa açar.

İkinci önemli husus, hacca helal imkânlarla gitmektir. Allah’a isyan anlamına gelen haramla, Allah’a ibadet ve itaat olmaz. Bunun için en iyi hac parası borç alınan paradır derler. Çünkü haram olmadığında şüphe olmayan tek para, vermek niyetiyle alınan borçtur. Onu öderken belki haramla ödemiş olabilirsiniz, ama borç olarak aldığınız paranın helal olduğu kesindir.

Gazali kendi zamanı için diyor ki, makbul ve mebrur bir hac için önemli olan hususlardan biri de kapılarda, gümrüklerde, vizelerde rüşvet almadan işlem yapmayan memurlara asla boyun eğmemek ve onlara metelik vermemektir. Çünkü onların bu yaptıkları zulümdür, haksızlıktır. Onlara para vermek zulme ortak olmaktır. Böyle olmaktansa nafile olan hacca gitmemek daha evladır. Sanıyorum bu durum şu anda Türkiye için, hamdolsun, hemen hemen hiç geçerli değildi.

yazının devamını okumak için..