Günahkar Müslüman sana kafirden yakındır

İslam
İhsan Süreyya Sırma Hoca, konuşmaları ve eserleri ile bu milleti doğru istikamete yönlendiren kıymetli büyüklerimizden… Kafasını kesseniz doğru bildiği şeyi ifade etmekten çekinmeyen, Allah&rsqu...
EMOJİLE

İhsan Süreyya Sırma Hoca, konuşmaları ve eserleri ile bu milleti doğru istikamete yönlendiren kıymetli büyüklerimizden… Kafasını kesseniz doğru bildiği şeyi ifade etmekten çekinmeyen, Allah’tan başka da kimseye hesap vermeyen bir âlim… Ondan bir şey duymuşsanız, mutlaka o bu sözü bütün yüreği ile inanarak söylemiştir. Onun ağzından çıkan her kelime istisnasız olarak böyledir.

Onun sözlerinden yanık bir ciğer kokusu gelir. Çünkü o, ümmetin derdi ile dertlenmiş, ciğeri yanık bir üstattır. Onun en belirgin özelliği, bakışlarına, konuşmasına ve duruşuna yansıyan samimiyetidir. Sonra dürüstlüğü gelir. “O ne söylemişse doğrudur” diyebileceğimiz ender isimlerdendir.

Bugün istikamet sahibi okumuş yazmışlarımıza baktığımızda, onların üzerinde İhsan Süreyya Sırma Hoca’nın derin izlerini görürüz. Son dönemde sözü dinlenilir, kitapları okunur kaç fikir adamımız varsa, ondan az veya çok mutlaka etkilenmişlerdir.

Kişilik özellikleri itibari ile onda dikkatimi çeken üç husus daha var. Birincisi, ilk etapta sert gibi algılanan tavırlarına rağmen hakikatte nüktedan birisidir. Tabiri caizse çok tatlı bir hocadır. İkincisine gelince, düşüncelerinde sabit fikirli olmamasıdır. Yani açık ve geniş düşüncelidir. Üçüncüsü de disiplinli olmasıdır.

İnsanların kıymetlerini en iyi Allah bilir ancak İhsan Sureyya Sırma Hocamız bizim güzümüzde çok kıymetlidir. Yüce Allah’tan kendisine hayırlı uzun ömürler vermesini niyaz ediyoruz.
Şeyh Müşerref bir… Hamidullah Hoca iki…

Geçtiğimiz günlerde İhsan Süreyya Sırma Hoca’yı Bağcılar Mehmed Akif Ersoy Kültür Merkezi’nde dinlemek nasip oldu. Muhammed Hamidullah’ı anlattığı bu söyleşide İhsan Süreyya Sırma Hoca; “Hayatımda tanıdığım iki nezaket örneği var. Bunların her ikisi de kibar mı kibar. Biri köyde tanıdığım Şeyh Müşerref Hazretleri, diğeri de Muhammed Hamdullah Hoca’dır” dedi.
Bunun üzerine ilk defa ismini duyduğum Şeyh Müşerref Hazretleri’ni merak etmeye başladım. İhsan Süreyya Sırma Hoca birisinden böyle övgüyle bahsediyorsa, o şahsiyet mutlaka önemli bir şahsiyettir diye düşündüm. Sadece şu kadarını söyleyelim ki internette yaptığım aramadan sonra bu zatın göz yaşartıcı bir güzelliğe sahip olduğunu müşahede ettim.

Hocaların hepsini katlettiler, yok ettiler
Dinleyicilere “arkadaşlar” diye hitap eden İhsan Süreyya Sırma Hoca; “Değerli beyefendiler, hanımefendiler yahut dinleyiciler gibi diplomatik bir dili beceremiyorum” dedi. Programın hemen başında Muhammed Hamidullah’ın sesini dinleten Hoca bu ses kaydını Paris’teki bir konferansta gizlice kasete kaydettiğini söyledi.

Bu kısa dinletiden sonra İhsan Süreyya Sırma Hoca söyleşiye şöyle bir giriş yaptı: “Türkiye’ye tevhid-i tedrisat kanunu geldikten sonra biliyorsunuz dinî eğitim tamamen yasaklandı. Medreseler kapandı ve Türkiye insanı dinini öğrenemez oldu. 1949’da kerhen ilahiyat fakültesi açıldı. Açıldı ama fakültede hocalık yapacak insan kalmamış. Hepsini katlettiler, hepsini yok ettiler. Dışardan üç tane hoca geldi. Birincisi Muhammed Tayyip Okiç, ikincisi Muhammed Tamci, üçüncüsü de Muhammed Hamidullah… Bunlar dinî tedrisatın yeniden canlanmasını sağladılar.”

Kitapları kendisinden ağırdı
O dönemlerde Ankara Dil Tarih ve Coğrafya fakültesinin konferans salonunda Fransa’dan gelen bir hocanın ünlü Hanefi fakihi Serahsi’yi anlatacağını duyan İhsan Süreyya Hoca, Hamidullah Hocayı ilk olarak orada gördüğünü söyledi. O günü şöyle anlattı: “İmam Serahsi, Hanefi mezhebinin en büyük sütunlarından birisidir. Zindana atılıyor, zindandan yukarıdaki pencereye gelen öğrencilerine El Mebsut adında bir kitap yazdırmıştır ki 26 cilttir. Hani şimdi öyle hocalar olmayınca bizim gibi insanlar yetişiyor. Onu daha iyi tanımak için gitmiştik bu konferansa. Otuz kırk kiloluk bir adam girdi içeri… Kitapları kendinden daha ağırdı… Yardım etmek istedik ama kitaplarını kimseye taşıttırmadığını söylediler. Öğrendik ki bu zat Muhammed Hamidullah Hoca’ymış. Onu ilk olarak orada gördüm.”

Bugün kapatırsak bir daha açılmaz
Hamidullah Hoca’nın “haymatlos” yani “vatansız” olduğunu, kendi ülkelerinde yaşayamayan insanlara Birleşmiş Milletler’in böyle bir statü verdiğini söyleyen İhsan Süreyya Hoca, Fransa’da öğrenci iken de bu zatla haftada iki defa görüştüklerini söyledi.

Onun prensiplerinde tavizsiz bir hoca olduğunu söyleyen Sırma Hoca sözlerine şöyle devam etti: ”Hamidullah Hoca haftada bir gün Müslüman öğrencilere seminer verirdi. Bir kış günüydü; seminer yaptığı merkezde ben nöbetçi olduğum için sobayı yakıp bekledim. Saat üç oldu, Hoca’dan başka kimse gelmedi. ‘Sobayı söndürelim, gidelim’ dedim. Kulağımdan tuttu, karşısına oturttu, beş yüz kişi varmış gibi seminerini anlattı. ‘Oğlum’ dedi; ‘Bugün kapatırsak bir daha açılmaz.’ İşte hoca böyle disiplinli bir adamdı.“

O bir fikir bekçisi idi
“Fikir bekçisi” tabirine çok dikkat edilmesi gerektiğini söyleyen Sırma Hoca, Hamidullah Hoca’nın tam bir fikir bekçisi olduğunu şöyle anlattı: “Fransa’da her Cuma bir müsteşrik profesör yani Müslüman olmadığı halde İslam’ı araştıran bir bilim adamı seminer verirdi. Bir seferinde İmam Gazali’yi anlatıyordu. Programdan sonra Hamidullah Hoca’ya; ‘Hocam sen niye geliyorsun? Gazali’yi bu adamdan daha iyi biliyorsun?’ dedim. Hoca dedi ki: ‘Ben size bekçilik yapıyorum. Ben orada oturunca o yanlış bir şey söyleyemez.’ Hakikaten de o var diye müsteşrik çok dikkatli konuşuyordu. Hoca onu bazen düzeltiyordu çünkü.”

Birçok kişinin hidayetine vesile oldu
Hamidullah Hoca’nın Fransa günlerinden bahseden Sırma Hoca, bir de şöyle bir şey anlattı: “Onun yanında çeşitli milletlerden insanlar gelir, ihtida ederlerdi. Yani Müslüman olurlardı. Hoca bu konuda çok titizdi. ‘İslam’a giriyorsun ama İslam’ı öğrendin mi, bunu bir de benden dileyeceksin’ der, uzun uzun ona İslam’ı anlatırdı. Bunu sonradan; ‘Aaa bilmiyorum’ deyip geri dönmesi hoş olmaz diye yapıyordu.”

“Bu sözümü kulağına küpe yap” dedi
Paris’te Cuma namazlarında da Hoca ile beraber olduklarını söyleyen Sırma Hoca, bir Cuma öncesinde Hoca’nın kendisine şu nasihatte bulunduğunu söyledi: “Bir şey söyleyeceğim sana. Bunu kulağına küpe yap, hiçbir zaman da çıkarma. Günahkâr Müslüman kardeşin sana kafirden daha yakındır. Müslümanlar olarak birbirinizle uğraşmayın, birbirinizin aleyhinde konuşmayın.”

Onu da taşlayanlar vardı
Türkiye’ye döndükten sonra Erzurum İlahiyat’ta göreve başlayan Sırma Hoca, Hamidullah Hoca’yı da Erzurum’a misafir hoca olarak getirttiklerini söyledi. Sırma Hoca o günlerden şöyle bahsetti: “Erzurum’da hocalık yaptığı sıralarda kendisini taşlayanlar oluyordu. Bir gün ona; ‘Hocam sizi eleştirenlere bir cevap yazalım’ dedim. Hoca; ‘Hayır, bir fitne de sen mi çıkaracaksın’ dedi. Hoca böyle kaliteli bir insandı yani… Hamidullah’ı, Mevdudi’yi karalayanlar hep olmuştur. İslam’ı uyandırmak için kim bir şeyler yaptıysa onları karalamaya çalıştı bazı cemaatler. Allah beni de, onları da ıslah etsin.”

Necip Fazıl’ın yanına gittik
Hocayı eleştirenlerden birisinin de rahmetli Necip Fazıl olduğunu söyleyen Sırma Hoca, bunu şöyle anlattı: “Necip Fazıl bir konferansına çıkmadan önce birileri gitmiş ona bir şeyler söylemiş. O da kürsünden Hamidullah Hoca aleyhinde konuşmuş. Allah rahmet eylesin, biz Üstad’tan çok istifade ettik. Ben Büyük Doğu fikir kulübündeydim. Üstad normalde diyalog kabul etmez. Ama bu bir görevdi… Yusuf Ziya Kavakçı Ağabey ile onun kaldığı otele gittik ve onu bulduk. Yusuf Ziya Ağabey daha ziyade konuştu. Üstad’a; ‘Siz Hamidullah Hoca’nın herhangi bir kitabını veya makalesini okudunuz mu?’ dedi. Üstad, ‘Ben kitap okumam’ deyip kestirip attı. Ben de bunun üzerine; ‘Ama siz günah işlediniz dün akşam, Hamidullah Hoca’yı tanımadan, bir cemaatin aleyhte tesirinde kalarak konuştunuz. Sizin bir öğrencinizim ama böyle şey olmaz’ dedim.”
Yazdığı kitaplarından telif ücreti almadı

Hamidullah Hoca’nın on altı- on yedi tane lisan bilen ve çok müdekkik bir ilim adamı olduğunu söyleyen Sırma Hoca, sözlerine şöyle devam etti: “Hoca, Peygamber Efendimiz’in hayatını yirmi senede yazdı. Onu yazarken adeta sahabelerle birlikte yaşıyordu. Yazdığı yüzlerce kitaptan telif almazdı. Yaptığı her şeyde Allah’a vereceği hesabı düşünürdü. Son gidişinde hastalanmıştı, artık konuşamıyordu. Bir bloknot vardı elinde, ona yazıyor söyleyeceğini, sonra ben okuyorum, ben de ona cevap yazıyorum. Ben yazarken ikinci bir kâğıt aldım, elimi tuttu, ‘arkasını çevir oraya yaz’ diye işaret etti. Konuşamayacak kadar hasta olmasına rağmen o halde bile bana ders verdi; israf yapma diye.”

Hamidullah Hoca dünyayı değil ahireti önemsedi
Hamidullah Hoca’nın maddi bir varlığının olmadığını söyleyen Sırma Hoca; “Onun gibi dünyaya önem vermeyenlerden birisi de Said Nursi idi. Onun bir filesi, birkaç çamaşırı vardı, o hapisten bu hapse dolaşırdı” dedi.

Dünyaya önem vermeye dair “Hiç ölmeyecekmiş gibi dünyaya, yarın ölecekmiş gibi ahirete çalışın” sözünün hadis-i şerif olmadığını söyleyen Sırma Hoca, bu konuda şunları söyledi: “Kaynakları araştırdım, böyle bir hadis bulamadım altıncı yüzyıla kadar. Müslümanlar bu sözü benimsediler ve birinci bölümünü yaptılar, dünyaya çalıştılar, ikinci bölümü de unuttular. Hulefa-i Raşidin bizim için örnektir. Ebubekir, Ömer, Osman, Ali… Bunlar bizim örneklerimizdir. Hamidullah Hoca Peygamberimizin ve halifelerin hutbelerini topladı. Hiçbirisi dünyayı övmüyor. Hep ahireti anlatıyor. Ama biz seküler olduk yani dünyevî olduk. Allah bize uyanma nasip etsin.”

Müslümanca yayın yapan bir kanal yok
Programın sorular bölümünde İhsan Süreyya Sırma Hoca’ya bazı sorular yöneltildi. Bendeniz de emri-i bil maruf ve nehy-i anil münker prensibi gereğince mücadele etmemiz gerektiğini düşündüğüm bir kötülükle ilgili olarak bir gündem oluşturabilmek maksadıyla Sırma Hoca’ya; “Müslümanların paraları ile kurulan televizyon ve gazetelerin Allah ve Resulü ile savaş anlamına gelen faiz reklamı yayınlamalarını nasıl değerlendiriyorsunuz” diye sordum.
Hoca şöyle cevap verdi: “Ben her cemaatin programına giderim ama oradakilere göre söyleyeceğimi değiştirmem. Bir cemaatin konferansına gitmiştim. Konu televizyonlara gelince dedim ki; ‘Şu anda Türkiye’de İslami ölçülerde bir tane televizyon yok.’ O cemaatin de bir televizyonu varmış; ‘Bizimki hariç’ dediler. Dedim ki; ‘Hayır sizinki başta.’ Bu bir felaket… Bir şeyler yapmak lazım. Bu reklamcılar diyorlar ki; ‘Para kazanalım da o kadar günahtan bir şey olmaz.’ Onları uyardığımızda;

‘Bu işin raconu budur’ diyorlar.”
Programın sonunda İhsan Süreyya Sırma Hoca ve programı organize eden Bağcılar Belediyesi kültür müdürü Kenan Gültürk Bey ile birlikte sohbet etme imkânımız oldu.

dünyabizim.com