Filme karşı film, kitaba karşı kitap

İslam
Geçtiğimiz hafta ortaya çıkan ve dünya gündemini meşgul etmeye hâlâ devam eden Innocence of Muslims (Müslümanların Masumiyeti) adlı film, Hz. Peygamber’e ve İslam’ın mukaddes s...
EMOJİLE

Geçtiğimiz hafta ortaya çıkan ve dünya gündemini meşgul etmeye hâlâ devam eden Innocence of Muslims (Müslümanların Masumiyeti) adlı film, Hz. Peygamber’e ve İslam’ın mukaddes saydığı değerlere karşı tel’in edilecek hakaretlerde bulunmuştu. Müslüman toplumlarda söz konusu filme çok sert tepkiler gösterildi. Hatta bu tepkiler zaman zaman İslam’ın öngördüğü ölçüleri aşarak, provokasyon amacı taşıyan sistematik saldırının bir parçası olan filmin amacına hizmet etti.

Sonpeygamber.info Web Portalı olarak, Innocence of Muslims filmi ve Müslüman dünyasının bu tip saldırılara karşı tutumunun ne olması gerektiği konusunda, uzman isimlerin görüşlerine başvurduk. Prof. Dr. Şinasi Gündüz, Prof. Dr. Recep Şentürk, Cihan Aktaş, Irwin Cemil Schick, Fatih Okumuş ve Mustafa Akyol’un değerlendirmeleri şöyle:

Prof. Dr. Recep Şentürk: "Müslümanlar en kaliteli şekilde bir film yaparak bunun tüm dünyada gösterilmesini sağlamalılar. En güzel cevap bu şekilde olur. Filme karşı film, kitaba karşı kitap… Söz konusu filmin tesirini hamasi tepkilerle ortadan kaldıramayız."

Prof. Dr. Recep Şentürk: “İslam’a karşı rasyonel bir şekilde mücadele yürütme donanımı ve cesaretinden yoksun olan bazı insanlar bu mücadeleyi iftira kampanyalarıyla yürütmeye çalışıyorlar.”

Medeniyetler İttifakı Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Recep Şentürk bu tür iftira kampanyalarına, İslam’la rasyonel şekilde mücadele etmeye cesaret gösteremeyen ve bu konuda yeterli donanıma sahip olmayanların kalkıştığını kaydederek tarih boyunca manzaranın hep aynı olduğunu, söz konusu filmin ise sistematik saldırının yeni bir ürünü olduğunu savundu:

Bilimsel ve felsefi delillere dayanan aklî tezler üretemeyen insanlar, aslı astarı olmayan birtakım iftiralar ve safsatalarla Hz. Peygamber’i kitlelerin gözünden düşürmeye çalışmaktalar. Bunlar, dinler tarihi ve din sosyolojisi açısından baktığımızda beklenen olaylardır. Çünkü İslam şu anda dünyada ve ABD’de en hızlı yayılan din konumunda. Bu yayılıştan rahatsız olan birtakım çevreler var ve onlar bu rahatsızlıklarını, kendilerine daha fazla zarar verecek şekilde dile getiriyorlar. Bütün bu olayların sonucunda da insanların İslam’a olan merakı daha fazla artıyor, çok kişi İslam’ı daha iyi öğreniyor ve söylenenlerin yalan ve yanlış olduğunu çok kolay şekilde fark edebiliyorlar. Bunun farkına varınca da beklenilenin tam tersi bir sonuç olarak İslam’a olan ilgi artırıyor. İnşallah bu tür iftiralar, birçok insanın İslam’ın gerçeğini araştırmaya yönelmesi onların hidayete erişmesine vesile olacaktır.

“Filme karşı film, kitaba karşı kitap…”

Müslümanlar en kaliteli şekilde bir film yaparak bunun tüm dünyada gösterilmesini sağlamalılar. En güzel cevap bu şekilde olur. Filme karşı film, kitaba karşı kitap… Söz konusu filmin tesirini hamasi tepkilerle ortadan kaldıramayız. Maalesef şu anda Hz. Peygamber’i layıkıyla tanıtan kitaplar, filmler, belgeseller yeterli sayıda değil. Dolayısıyla Müslümanlar bu konuda kendilerini suçlamalı. Biz Batı pazarını Hz. Peygamber hakkında yazdığımız kitaplarla, ürettiğimiz film ve belgesellerle doldurmadıktan sonra bu tür sahtelikler ortaya çıkmaya devam edecektir. Ne zaman ki Müslümanlar Hz. Peygamber’i layık olduğu şekilde tanıtırlar, o zaman bu tür eylemler tesirsiz kalır.

Cihan Aktaş: "Bu tür çirkin saldırılara karşı nezih, yaratıcı mizansenlerle güçlendirilen protestoların gerçekleşmesi çok önemli. Haklı öfkenin başka türlü bir üretime, mesela kültürel üretime dönüşmemesi yüzünden, protestoya özgü bildirimin şimdi de hep aynı tespit edilmiş sahne üzerinden verildiği şeklinde bir izlenim çok kolay yayılıyor."

Cihan Aktaş: "Masumiyetten uzak vizyon…"
 
Innocence of Muslims’ın kışkırtıcı çirklinliğiyle ortaya çıkış zamanının masumane olmadığını savunan Cihan Aktaş; filmin piyasaya sürülme amacının, dünyadaki siyasi gelişmelerle de alakalı olduğuna dikkat çekti:

Müslümanların Masumiyeti filminin kışkırtıcı çirkinliğiyle şu dönemde “vizyona” girmesinin hiç masum olmayan bir amaca maruf olduğunu düşünüyorum doğrusu. Vizyonun endişesi, Arap devrimlerine ve global planda Müslümanların gündemine, İslamcı reaksiyonerliği kisvesi giydirme amacına dönük görünüyor bana. Tabii arka planda bir de ABD seçimleri var.

Muhakkak ki sessizce karşılanamayacak bir küfür filmi bu ve belli ki maksadı -daha doğrusu “haddi”- aşmayı Müslümanlara bırakmayı kafasına koymuş. Bir yerlerde birileri Müslümanları bir kez daha “hınçlı Müslüman” profiliyle sunmak üzere bir senaryo kuruyor: Tarihin yeniden yazıldığı Arap dünyasında İslamileşmekte olan milliyetçi eğilimler galeyana gelerek vursun kırsın döksün… Bu arada haşin Müslüman siması öne çıkarken ola ki mutedil Müslümanlar yeni İslamcı dalgadan kopabilir.

Film-reaksiyon sarmalı, kendinize ait bir gündeminiz olmadığı takdirde sizi kolayca içine çekecek. Tarih aslında her daim yeniden yazılıyor. “Filme karşı film” diye yazdım bir yerde. Aslında “küfür filmine karşı film de…” demek daha uygun geliyor düşündükçe. Bu tür çirkin saldırılara karşı nezih, yaratıcı mizansenlerle güçlendirilen protestoların gerçekleşmesi çok önemli. Haklı öfkenin başka türlü bir üretime, mesela kültürel üretime dönüşmemesi yüzünden, protestoya özgü bildirimin şimdi de hep aynı tespit edilmiş sahne üzerinden verildiği şeklinde bir izlenim çok kolay yayılıyor. Bu nedenle de sorgulama her zaman bir parça eksik kalırken “hınçlı Müslüman afişi” yeniden ve yeniden vizyona sokuluyor.

Irwin Cemil Schick: Bizim yapmamız gereken kendi işimize bakmak,  bu provokasyonlara, provokasyonların başarılı olmasına yol vermemek. Dikkat ederseniz bu tip olaylardan sonra her defasında İslam dünyasının ne tepki göstereceği tartışılır… Yani bunlar bilerek yapılmış şeyler. Birisi oturmuş da gerçekten düşüncelerini ifade özgürlüğü kullanarak dile getirmiş değil. Bu insanlar İslam âleminde belli tepkiler uyandırmak için provokasyon yapıyorlar.
Irwin Cemil Schick: "Ben Batı’dan gelen bu provokasyonları ciddiye almama taraftarıyım."

İstanbul Şehir Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Irwin Cemil Schick provokasyonların amacına ulaştırılmaması gerektiğinin altını çizerek, şiddet olaylarından zarar görenlerin gene Müslümanlar olduğunu hatırlattı:

Biliyorsunuz, son zamanlarda Batı kaynaklı birtakım haberler geldi, Theo Van Gogh’un filmi olsun Peygamber’le ilgili karikatürleri olsun Müslümanların Masumiyeti olsun şimdi Fransa’da yeni çıkan karikatür olsun yahut Papa’nın bir Bizans İmparatoru’ndan alıntıladığı İslam’ı ve Peygamber’i şiddet taraftarı olarak  tanımladığı sözler olsun; bunlar vuku bulduğunda her defasında kıyamet koptu. Kıyamet koptuğu zaman can ve mal kaybı oluyor fakat ölen canlar da bunu yapanlar değil, sokaktaki Müslümanlar oluyor. Tabii bunu ciddi olarak düşünmek lazım. Benim naçizane görüşüm şöyle: Bir kere Papa’nın yahut California’da yaşayan bir adamcağızın İslam hakkında ne dediğinden bize ne! Bizim, Müslüman olarak şunu söylememiz lazım: Bu adamlar küfürlerini etsinler, görülecek hesapları vardır ama bu hesaplarını bizimle görmelerine gerek yok, zaten gelecek hesaplı.

Bizim yapmamız gereken kendi işimize bakmak,  bu provokasyonlara, provokasyonların başarılı olmasına yol vermemek. Dikkat ederseniz bu tip olaylardan sonra her defasında İslam dünyasının ne tepki göstereceği tartışılır… Yani bunlar bilerek yapılmış şeyler. Birisi oturmuş da gerçekten düşüncelerini ifade özgürlüğü kullanarak dile getirmiş değil. Bu insanlar İslam âleminde belli tepkiler uyandırmak için provokasyon yapıyorlar. Ve bizimkiler de buna kanıp sokaklara dökülüyorlar. Niye dökülüyorlar? Bu tür sokağa dökülmeler, nümayişler spontane değil; bunlar genellikle birtakım kişiler tarafından örgütleniyor veyahut hiç olmazsa kışkırtılıyor ve bu insanlar bu olayları kendi menfaatleri doğrultusunda kullanıyorlar. Dolayısıyla burada karşılıklı iki kötü niyetli, menfaat güden grup var. Bir, Batıdaki İslam düşmanları; iki İslam âlemindeki belirli bir siyasi gündemin peşinden koşan diyelim ki çok aşırı köktenci birtakım unsurlar. Böyle görmek lazım olayı. 

Birtakım yazarların dediği gibi “Müslümanlar tabii ki barbar, bakın nasıl tepki gösteriyorlar” şeklinde değil. Barbar oldukları için değil, yönlendirildikleri için böyle tepki gösteriyorlar. Manipülasyon var. Bu manipülasyon İran Devrimi’nde olduğu gibi birtakım aşırı uçların inisiyatifi ele geçirmesi için yapılan bir manevra. Şimdi Libya’da ters tepti ama öteki ülkelerde böyle bir ters tepme görmüyoruz. Aksine Pakistan’da fiilen devam ediyor. Ben Batı’dan gelen bu provokasyonları ciddiye almama taraftarıyım. Yani inanmayan birisi İslam hakkında ne derse desin; bize ne… Böyle şeyler olacaktır, küfür yalnız gayrimüslimlere mahsus bir şey değil, Müslümanlar arasında bile var. Tabii ki onlarda da olacaktır. Olsun, bize ne… Biz niye kendi insanlarımızı galeyana getirelim, öldürelim… Pakistan’da 15 kişi öldü, o neydi… Allah istemez böyle şeyi.

Prof. Dr. Şinasi Gündüz: "Bu tarz eylemler karşısında Müslümanların, haklı tepkilerini tabii ki şiddete başvurmadan dile getirmeleri son derece normaldir. Bu tepki ile birlikte Hz. Peygamber’i ve O’nun mesajını insanlara anlatmak konusunda belki daha istekli bir görev bilinci de uyanacaktır."

Prof. Dr. Şinasi Gündüz: “İslam’ın kutsallarına hakaret etmek, inançlara karşılıklı saygı ortamına zarar verecektir.”

Innocence of Muslims adlı filmin, birçok Batı ülkesinde görülen İslamofobiyle yakından ilişkili olduğuna dikkat çeken İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Şinasi Gündüz, Müslümanların rencide olup filmi haklı bir şekilde tel’in ettiklerini söyledi. Bu tür eylemlerin, Hz. Peygamber’in şahsına ve mesajına bir zarar veremeyeceğini kaydeden Gündüz sözlerine şöyle devam etti:

İslam’ın kutsallarına hakaret etmek, bütün dünya Müslümanlarının inançlarını rencide etmek her şeyden evvel inançlara karşılıklı saygı ortamına zarar verecektir. Bu saldırılar; İslam’ın tüm dünyada etkisini gittikçe daha çok hissettiren yayılışına ve insanları cezb ettiği gerçeğine de bir halel getirmez. 11 Eylül sonrasında İslam dünyası ve Müslümanlara karşı geliştirilen birtakım saldırgan tutum ve politikalar zaman içerisinde İslam’a yönelik bir ilgiyi de beraberinde getirdi. Bu tarz karalama kampanyaları da Hz. Peygamber’in daha iyi anlaşılması ve anlatılması açısından Müslümanların sorumluluklarını hatırlatması noktasında bir yeniden düşünme imkânı sağlayacaktır.

Bu tarz eylemler karşısında Müslümanların, haklı tepkilerini tabii ki şiddete başvurmadan dile getirmeleri son derece normaldir. Bu tepki ile birlikte Hz. Peygamber’i ve O’nun mesajını insanlara anlatmak konusunda belki daha istekli bir görev bilinci de uyanacaktır.

Mustafa Akyol: Müslümanlar olarak bir yandan dünyaya İslam’ın hakikatini anlatmak ve bunu temsil etmek bir yandan da İslam’ı karalama amaçlı bu saldırılara karşı “nefret suçları”, “ırkçılıkla mücadele” kavramları etrafında bir mücadele geliştirmemiz gerekir.

Mustafa Akyol: "İslam’ı karalama amaçlı bu saldırılara karşı ‘nefret suçları’, ‘ırkçılıkla mücadele’ kavramları etrafında bir mücadele geliştirmek gerekir."

Innocence of Muslims’ı "çirkin ve rezil" olarak nitelendiren Mustafa Akyol, filmin İslam’ı kötü gösterme amacıyla yapılmış olduğunu ve karikatür düzeyinden ileri gidemediğini vurgularken apaçık bir hakaret olan yapıma dair bir iyi niyet beslenemeyeceğini söyledi. Akyol sözlerini şöyle sürdürdü:

Hiçbir Müslüman bu hakareti hoş karşılamayacaktır ve filme karşı tepkiler yükselecektir. Burada mühim olan, tepkini nasıl ortaya konulacağı… İslam dünyasına baktığımızda tepkilerin; Libya’daki ABD Konsolosluğu’na roketli saldırıdan, Rasûlullah (sav)’ın hayatını anlatmaya yönelik barışçıl çabalara kadar farklı yelpazede olduğunu görüyoruz.

Şiddet içeren tepkilerin kesinlikle yanlış olduğunu düşünüyorum. Şiddet hem doğru değildir dem de bir amaca hizmet etmeyecektir. Bizim, İslam’ın menfaatlerine ve Rasûlullah (sav)’ı doğru tanıtma gayesine uygun hareket etmemiz lazım. Batı’daki İslam karşıtı ideolojik çevrelerin temel maksatları zaten İslam’ı bir şiddet dini, Müslümanları şiddete eğilimli, vahşi, barbar insanlar olarak göstermek. Onun için tam da bu imajı destekleyen eylemlere girişmek, ortalığı yakıp yıkmak, konuyla alakasız insanlara saldırmak bir fayda sağlamaz.

Müslümanların tepkisi aklıselim içinde olmalıdır. Nasıl olur bu? Örneğin Rasûlullah (sav)’ın hayatını doğru biçimde anlatmalı, şiddet içermeyen protesto gösterileriyle filme karşı tepki ortaya konulmalı, bu filmi yayınlayan internet siteleri boykot edilmeli. Bunların hepsi, her demokraside görülebilecek haklı tepkilerdir. Bu konuda Yahudilerden örnek alabiliriz. Yahudiler, bundan 60-70 yıl önce Batı’da kendilerine gösterilen düşmanlığa karşı çok kapsamlı ve sistemli bir tepki geliştirdiler. Hatta o kadar ki artık İsrail’i eleştirmek çok güç hale geldi. Onlar sivil toplum kuruluşları ve siyasi lobi faaliyetleriyle, “nefret suçu” gibi kavramları kullanarak bu konuda bir hassasiyet geliştirdiler. Bizim de bu mecrada hareket etmemiz gerekir. Bir yandan dünyaya İslam’ın hakikatini anlatmak ve bunu temsil etmek bir yandan da İslam’ı karalama amaçlı bu saldırılara karşı “nefret suçları”, “ırkçılıkla mücadele” kavramları etrafında bir mücadele geliştirmek gerekir.

Fatih Okumuş: Bu tür hakaret içeren, nefret ve düşmanlık uyandırmak isteyen filmler, karikatürler, kitaplar hakkında takip edilmesi gereken en selametli yol bunları ilgisizliğe ve ademe mahkûm etmektir.

Fatih Okumuş: “Medya sorumlu yayın yapmalı.”

Gazeteci-yazar fatih Okumuş, provokasyonların arkasındaki küresel güce işaret ederek Müslümanların bu oyuna alet olmaması gerektiğine ve medyanın sorumlu bir yayıncılık anlayışı üstlenmesi gerektiğine dair uyarılarda bulundu:

Bir şerre mukabele ederken daha büyük bir şerre vesile olmamak esastır. Mümin hem gayretli, hem ferasetli olmalıdır. Ortada bir film varsa o da ne yazık ki senaryosunu emperyalistlerin yazdığı, figüranlığını bir kısım Müslümanların yaptığı kanlı bir filmdir.

Bu tür hakaret içeren, nefret ve düşmanlık uyandırmak isteyen filmler, karikatürler, kitaplar hakkında takip edilmesi gereken en selametli yol bunları ilgisizliğe ve ademe mahkûm etmektir.

Medyanın sorumlu yayın yapması beklenir. Bu sorumluluğun çerçevesi öncelikle Hucûrât suresinde çizilmiştir. Gelen haberi, haberin kaynağını araştırmak ve haberin yayınlanıp yayınlanmaması konusunda yetkiyi ve kararı zamanın ruhunu okuyabilecek derin bilgi ve hikmet sahibi kimselere bırakmak bu konudaki temel prensiptir. Müslümanın tepkisi vakur olmalıdır. Onlar, "Cahiller kendilerine sataştığında, selametli bir söz söylerler" ve kendi işlerine bakarlar, yollarına devam ederler.

Haftalık Agos gazetesi de 21 Eylül tarihli sayısında Innocence of Muslims adlı filme dair kapsamlı bir dosyaya yer verdi. “İfade özgürlüğü bahane, İslam düşmanlığı şahane” başlığıyla manşete çıkarılan dosya, ifade özgürlüğünün sınırlarının nerede başlayıp nerede bittiğini, hakaret filmi bağlamında sorguladı. Karin Karakaşlı’nın haberinde Ömer Laçiner, Yıldız Ramazanoğlu, Ziya Meral, Irwin Cemil Schick gibi isimlerin görüşlerine yer verildi.

Sonpeygamber.info yazarlarından  Yıldız Ramazanoğlu, Agos gazetesinde yer verilen görüşünde bu hakaretlerin Hz. Muhammed (sav)’e hiçbir zarar vermeyeceğini belirti. Hakaretlere karşı yaratıcı ve entelektüel tepkiler verilmesi gerektiğinin altını çizen Ramazanoğlu, filmin yayını ve ardından meydana gelen olayları "ortada bir skeç var" sözleriyle değerlendirdi.

Birikim Dergisi Yayın Yönetmeni Ömer Laçiner; bu tip durumlarda ortaya çıkan sorunu aşabilmek için  tarafların ifade özgürlüğü ve birlikte yaşamanın temel kurallarını içselleştirmiş olmaları şartını savundu. Bir dine/mezhebe/inanca  veya millete mensubiyeti kendi varoluşlarının asli özelliği olarak görenlerin bu tarz bir eşitlenmeyi reddetmelerinden kaynaklanan sorunun, çatışmaları körüklediğine değinen Laçiner "hakaret" ve "saygısızlık"ın tanımının mevcut sistem içinde tayin edilmesinin zorluğuna da dikkat çekti.

Cambridge Üniversitesi İnsan Hakları ve İnanç Özgürlüğü Uzmanı Ziya Meral ise insanlığın asıl ihtiyacının karşılıklı saygı ve insanın değerinin korunması olduğunun altını çizerken bunun yasalarla sağlanamayacağını belirtti. Meral; tehdit, korku ve provokasyonlar karşısında küresel bir sivil hassasiyet ve saygı kültürünün geliştirilmesi gerektiğini, bunun yolunun da radikal çağrıları olduklarından daha çok büyüten ve skandal ile çıkar sağlayan kişileri öne çıkarmaktansa sessiz çoğunluğu ve olumlu tutumları öne çıkarmaktan geçtiğini belirtti.

(Sonpeygamber.info Web Portalı / Haz: Yunus Emre Kaya)