Fıkıh bilgi midir bilim mi?

İslam
Faruk Beşer’in Yenişafak gazetesindeki yazısı… İslamî ilimler içerisinde asıl ve öncelikli olan ilim akîdedir (Kelam değil). Çünkü akide sağlam olmadıktan sonra hiçbir amel makbul olmaz. A...
EMOJİLE

Faruk Beşer’in Yenişafak gazetesindeki yazısı…

İslamî ilimler içerisinde asıl ve öncelikli olan ilim akîdedir (Kelam değil). Çünkü akide sağlam olmadıktan sonra hiçbir amel makbul olmaz. Ama İslam toplumunu oluşturma ve şekillendirme açısından en önemli ilim ise fıkıhtır.

Fıkıh, diğer milletlerde karşılığı olmayan bir kavramdır ve bu yönüyle de fıkıh İslam’a has bir bilgi ya da bilimdir.

Evet, fıkıh bir bilgi midir, yoksa bilim midir?

Bilgi, eşya hakkındaki her türlü malumatımızdır. Bilgi felsefecileri bilgiyi gündelik ve bilimsel bilgi diye ayırırlar. Gündelik bilgi belli bir yöntemle edinilmeyen, yani rastgele kazanılmış bilgidir. Bugün havanın yağmurlu olduğunu biliyor olmamız gibi. Bilimsel bilgi ise kendine has metodu olan bir bilimle edinilen bilgilerdir. Buna göre bilim belli bir alanda ve belli bir metotla bilgi üreten disiplindir. Ürettiği bilgi sonuca isabeti oranında nesneldir, isabeti tartışılır ama en azından bu bilimi kabul edenler tarafından sonucuna itiraz edilemez. Bu açıdan fıkıh, hem bir bilgi, hem de bir bilim olabilir.

Kur’an-ı Kerim’de ve Sünnet’te ilim kelimesi bilim anlamında değil, bilgi anlamında kullanılır. Hatta İslam’ın ilk iki asrında da durumun böyle olduğunu söyleyebiliriz. Ondan sonra İslamî ilimler ortaya çıkmış, ama onlara da yine ilim tabir edilmiştir. Fıkıh ilmi, tefsir ilmi gibi. Dolayısıyla fıkıh dendiğinde yerine göre hem o özel alandaki bilim, hem de onunla üretilen bilgi anlaşılabilir.

Neden Kur’an-ı Kerim’de ve Sünnet’te ilim kelimesi sadece bilgi anlamında kullanılmıştır? Çünkü bilim bir araçtır, esas olan bilgiye ulaşmaktır. Bilim hakikate ulaşmanın aracı olarak zamana ve zemine göre değişecektir ve insan o aracı kendi yapar.

Bununla birlikte İslam geleneğinde sonradan oluşturulan bilimlere de ‘ilim’ denmiştir. Fıkıh disiplini Fıkıh ilmi olduğu gibi, bu disiplinin ürettiği bilgi de fıkıh ilmidir. Filan zat fakihtir demek, fıkıh bilimiyle/ilmiyle fıkıh üretebilen birisidir demektir,  falan zat fıkıh ilmine sahiptir demek de, fıkıh malumatı/bilgisi vardır demek olabilir. Kısaca İslam’ı anlamak için oluşturulan disiplinlere de bilim değil, ilim demek daha doğrudur. Bugün bilim denince daha çok dünyevî bilimler ve özellikle de pozitif bilimler akla gelir.

O halde fıkıh hem bilgi, hem bilim anlamında bir ilimdir. Bu sebeple fıkhı bir Kur’an-ı Kerim kavramı olarak ele alabileceğimiz gibi, İslam âlimlerinin oluşturdukları teknik bir kavram olarak da ele alabiliriz. Birincisine göre fıkıh:

Dinin ruhunu ve maksatlarını kavrayıp, kişinin kendisini asıl ve kalıcı olan dünyaya hazırlamasıdır. Kitab’ı ve Sünnet’i bilimlere göre ayırmadan bir bütün olarak anlama ve amele/eyleme dönüşen bir kavramadır. Bu anlamda dini yaşamadan, yani dinî tecrübeden kaynaklanan hissedişler olmadan fıkıh olmaz. Bu sebeple bir gayrimüslim fıkıhla meşgul olup, fıkıh uzmanı, fıkıh bilimcisi olabilir ama fakih olamaz. İslam dünyasında da bulunsa ona müsteşrik/oryantalist denir. Ya da yaşamak için anlamakla, öğrenmek için anlamaya çalışmak arasındaki fark.

İlginçtir ama fıkıh Müslümanlar arasında bile bu Kur’anî özelliğini kaybettiği zamanlar olabilmiştir. Bundan bin yıl önce yaşayan Gazalî (v. 505/1111) bile bu kayıptan yakınır. Der ki:

“Hz. Peygamber’den günümüze mahiyet ve anlam kaybına uğramış kavramların başında fıkıh, ilim, tevhit, tezkîr ve hikmet gelir. Başlangıçta fıkıh ahiret yolunun bilgisini, nefsin afetlerinin inceliklerini, amelleri ifsat eden duyguları, dünyanın ne kadar değersiz olduğunu, ahiret nimetlerinin özlemini, kalbin duyarlılığını öğreten bir ilimdi. “Bazı insanlar dinde tefekkuh etsinler ki, dönünce diğerlerini inzar edebilsinler” (9/122) anlamındaki ayet bunu gösterir. İnzar/uyarma, yani emr bil-maruf nehy-anilmünker yapmadır. Demek ki, insanları uyarma özelliği taşımayan bir ilim fıkıh olamaz. Çünkü evlenme-boşanma, ya da alışveriş hükümlerinin detaylarını kuru kuruya ezberlemekle uyarma/inzar oluşmaz. Bunlar olsa olsa kalbi katılaştırır, kalpten Allah korkusunu çıkarır. Günümüzde olduğu gibi” (İhya, Kitabu’l-ilm).

yazının devamını okumak için