Estetik ve tıp ahlakı

İslam
Prof.Dr Faruk Beşer Yenişafak gazetesindeki yazısında “Estetik” konusunu işlemeye devam ediyor… Estetik operasyonların hükmüne geçmezden önce birkaç noktaya daha değinmeliyiz. İslam ...
EMOJİLE

Prof.Dr Faruk Beşer Yenişafak gazetesindeki yazısında “Estetik” konusunu işlemeye devam ediyor…

Estetik operasyonların hükmüne geçmezden önce birkaç noktaya daha değinmeliyiz.
İslam açısından mesele bir tedavi meselesi ise, akan sular adeta durur. Şu tespitimizi tekrarlayalım: Hastalık söz konusu olduğunda tedavi için, insanın yararına olan her ne ise onun yapılmasına İslam müsaade eder. Belki de fıkıhta istisnası bulunmayan tek kural budur. Zaruret sebebiyle tedavide haram nesnelerin kullanılmasına bile izin verilmiştir.

Rasulüllah (sa), “Allah haramda şifa yaratmamıştır” buyurmasına rağmen. Yeter ki, uygulanan operasyonun ya da ilacın helal alternatifi bilinmiyor olsun. Olmamış olsun demiyoruz, çünkü yine Rasulüllah (sa) buyuruyor ki, “Allah bir hastalık indirmemiştir ki, onun ilacını da indirmiş olmasın, öyleyse tedavi olun ey insanlar”. Yani çaresi olmayan dert yoktur. Bu beyanlar aynı zamanda müslümanlara maruz kaldıkları hastalıkların helal yollarla çaresini aramaları ve bulmaları görevini de yükler, böyle bir bilimsel hedef gösterir. Oysa biz şu anda ilaçta ve tedavide büyük ölçüde başkalarına bağımlıyız.

Demiştik ki, gıdada, silahta ve ilaçta/tedavide başkalarına bağımlı olduğunuz sürece siz, siz olamazsınız. 

Helal alternatif deyince aklıma küçük bir hatıra geldi, anlatmalıyım. Tıbben doğru mudur bilmiyorum ama otuz-otuz beş yıl önce Mehmet Savaş Hocamdan şöyle bir olay dinlemiştim. Memleketi olan Konya’da yaşlı bir kadıncağız nefes darlığı sebebiyle bir doktora gider. Doktor ona sabahları bir bardak bira içmesini, bunun göğsünü ısıtacağını ve nefes almasının kolaylaşacağını söyler.

Kadın dini hassasiyeti sebebiyle buna itiraz edince, doktor, başka çaresi yok, yaparsan rahatlarsın der. Kadıncağız başka bir doktor arar, isimde yanılmıyorsam Dr. Ali Kemal Belviranlı’ya gider, durumu anlatır. Belviranlı bir bardak pekmez şerbetinin biranın verdiği enerjinin birkaç katını verebileceğini söyleyerek kadını rahatlatır. Demek ki, tedavinin helal alternatifini bilmek de müslüman için bir görev ve bir ibadettir. Ve helal yollar haramlardan hem daha çoktur hem daha faydalıdır.

Konumuza dönelim: Adına estetik de dense, insan bedenindeki bir operasyon eğer bir tedavi maksadıyla yapılıyorsa, tedavi sınırlarında kalması kaydıyla bunun cevazı zaten tartışılmaz. Bu caiz olmaktan öte olması gerekendir. Mesela guatr ya da burun kemiği ameliyatında olduğu gibi, zorunlu olarak yapılan bir ameliyatın ince ve hassas ölçülerle, yani estetik yapılması sakıncalı olması şöyle dursun, dini duyarlılık açısından istenen ve tavsiye edilen bir husustur. Buna ‘estetik’ denmesi onu gayrimeşru kılmaz, aksine doğallığı koruması sebebiyle teşvik edilir.

Bu noktada da bir olaydan söz etmeliyiz: Rasulüllah (sa) zamanında Arfece isimli bir sahabi (Allah ondan razı olsun) çatışmada bir kılıç darbesiyle burnunu kaybetmiş, Rasulüllah da ona gümüşten bir burun (protez) yapılmasını emretmişti. Gümüş koku yapınca yerine altından bir burun yapılmasını emretti, öyle yapıldı. Oysa biz erkeğin altın süs eşyası kullanmasının haram olduğunu biliyoruz. Ama mesele tedavi meselesi olunca akan sular duruyor dedik.

Bir başka nokta da şudur: Bütün bilimler gibi Tıp da kendi sınırlarını bilmelidir. Onun görevi sağlığın korunmasıdır, tedavidir. Bir estetikçinin, müşterisinin (hastasının demeliydik) görüntüsünü beğenmediği bir organını kesip, bürodaki dekor eşyası gibi değiştirmeye kalkışması tedavi sayılır mı, tıp etiği buna nasıl bakar sormak lazım. Panelde beraber olduğumuz Tıp Tarihi ve Etiği Hocası Doç. Dr. Hakan Ertin de tedavide artık hasta kavramı yerine müşteri kavramı kullanılmaya başlandığından yakınmıştı. Demek ki, burada bir problemden söz edilebilir.

yazının devamını okumak için…