Cami-cemevi projesi birleştirme değil ayrıştırma

İslam
Cami cem evi izdivacının daha büyük ayrılıklara da dönüşebileceğine dikkat çeken Faruk Beşer, “Caminin yanında cem evi bulunsun demek, caminin Sünni mabedi olduğunu kabul etmek demektir. Dolayıs...
EMOJİLE

Cami cem evi izdivacının daha büyük ayrılıklara da dönüşebileceğine dikkat çeken Faruk Beşer, “Caminin yanında cem evi bulunsun demek, caminin Sünni mabedi olduğunu kabul etmek demektir. Dolayısıyla bu bir birleştirme değil ayrıştırma olur.” diyor. 

İşte Faruk Beşer’in yazısındaki önemli noktalar…

Camilerin yanına Cem Evi yapılması projesini ilk duyduğumda doğrusu olumlu bir intiba edinmiştim. Ama üzerinde düşününce fark ettim ki, konjonktürel ve siyasal refleksim dini düşünme damarımın önüne geçtiği için böyle hissetmişim.

Gerçekten de Türkiye’nin hassas dengeleri hesaba katıldığında böyle bir proje siyaseten son derecede rasyonel bir projedir. Özellikle de günümüzde olduğu gibi Türkiye’nin düşmanlarının içimizde çatışma dinamikleri aradığı ve her fırsatta bunu oluşturmaya çalıştıkları bir dönemde.

Özellikle Almanya’nın Aleviliği ayrıştırma ve farklı bir din olduklarını kendilerine ikna çabalarının, bunun için hem Almanya’da hem Türkiye’de hatırı sayılır bütçeler ayırdıklarının neredeyse söylenti olmaktan çıktığı bir hengâmda.

Bunlar doğru ama din siyasete kurban edilirse Hıristiyanlığın başına gelen İslam’ın da başına gelebilir.

Önce bu sütunlarda iki kez zikrettiğim şu ölçü hadisi şerifi bir kez daha vereyim:

‘Allah’tan başka ilah olmadığını kabul edip, kıblemize dönen, namazımızı kılan, kestiğimizi helal sayan bizdendir’. İster Alevi olsun ister Sünni.

Ama biz biliyoruz ki, Alevilik de Sünnilik gibi farklı tonlara sahiptir. Alevilerden camiye gelen, namaz kılan, Kuranı Kerim okuyan dindarlar olduğu gibi bunlara yanaşmayanlar da vardır.

Sünniler de öyledir. Onların da hiç namaz kılmayanları, camiye gelmeyenleri Kurana ve Şeriata karşı olanları vardır.

Ortak payda, Allah’a inanan ve arada bir de olsa namaz kılanların camide buluşmalarıdır. Cami, yani bütün inanları cem eden, toplayan mekân.

Namaz her yerde kılınabilir. Necip Fazıl’ın dediği gibi:

İşte iz / Geliniz / Toprak post / Allah dost.

Ama cami önemli bir semboldür, şiardır. ‘Allah’ın şiarlarına saygılı olmak kalbin takvasındandır.’

Bu yönüyle cami İslam’ın ortak bir değeridir. Bir mezhebin, meşrebin, tarikatın mabedi değildir. Tarih boyunca mezhep camii edinilmesine hiç cevaz verilmemiştir. Camileri ayrıştıranlar İslam’da da ayrılık çıkmasının sebebi olmuşlardır.

Bu gerçeği kavramayanlar bir dönem namaz vakitlerindeki farklı anlamalar sebebiyle Kâbe’de Hanefi, Maliki, Şafii, Hanbeli makamları ihdas etmişler ama bunu yapanlar İslam’ın vahdet anlayışına zarar vermişlerdir. Ne yazık ki, yıllarca Emevi Camiinde de aynı şey görülmüştür. Sonra bu hatanın farkına varılmış ve bade-harabi’l-Basra yanlıştan dönülmüştür.

Cemevi-Cami beraberliği de bize göre uzun yıllar sonra dönülecek böyle bir hata oluşturabilir.

Şunları herkes bir mütearife olarak bilir: Nasıl Mevlevilerin, Nakşilerin, Kadirîlerin tekkeleri varsa ve bu tekkeler bir bakıma birer eğitim kurumu, kültür evi gibi görülüyorsa, Cem Evleri de böyle bir kurumdur, caminin alternatifi değildir. Bu vasıfla bulunmaları kimseyi rahatsız etmemeli ve bir zenginlik sayılmalıdır.

Bu kanaat; tekkeye de cem evine de aynı statüyü vermeniz halinde doğru gibi gözükür. Ama bana öyle geliyor ki, aslında tekkeler de bir nevi mabet olarak camilere alternatif oluşturmuşlardı ve böyle bir vasıfla bulunmamaları gerekiyordu. Allah da bir şekilde onları kapattırdı.

Bir yerin eğitim ya da kültür kurumu olması ayrı bir şeydir, mabedin bazı özelliklerini gasp etmesi ayrı bir şeydir. Tekkelerin pek çok insan tarafından camiden daha kutsal mekânlar haline geldiği inkâr edilebilir mi?

Tekrar başa dönersek,

Cami cem evi izdivacı daha büyük ayrılıklara da dönüşebilir. Caminin yanında cem evi bulunsun demek, caminin Sünni mabedi olduğunu kabul etmek demektir. Dolayısıyla bu bir birleştirme değil ayrıştırma olur.

Hangi mezhebe mensup olursa olsun, sadece bir lailahe illellah demekle de olsa kendini müslüman sayan herkesin ortak mabedi camilerdir ve camiler Sünniliğin değil, İslam’ın ortak sembolüdür. Hiçbir müslüman, ne kadar günahkâr olursa olsun, camiye karşı olamaz. Oysa camiye karşı olan Alevi de var Sünni de var. Adlarının Alevi ya da Sünni olması onları müslüman kılar mı?

Yazının devamını okumak için tıklayınız!