“Ayrılık Acısıdır Bana Bu Ezanı Okutan”

İslam
Röportaj: Ümit Aksoy Eminönü Yeni Cami’yi İstanbul’u bilenler mutlaka bilir. Eminönü’nün o tarihi ve manevi havasını veren aslında bu camidir. İşte bu camide görev yapan müezzin Oğuz...
EMOJİLE

Röportaj: Ümit Aksoy

Eminönü Yeni Cami’yi İstanbul’u bilenler mutlaka bilir. Eminönü’nün o tarihi ve manevi havasını veren aslında bu camidir. İşte bu camide görev yapan müezzin Oğuzhan Bahtiyaroğlu, Nihavent makamında okuduğu ezanlarla, yerli yabancı bütün insanların hayranlıkla dinlediği billur gibi bir sese sahip. Biz de, bu güzel sesin sahibini sizlere tanıtmak istedik. 

İŞTE OĞUZHAN BAHTİYAROĞLU’NUN OKUDUĞU EZAN!..

Ezanı duyduğumda ilk girişini anlamadım. Birisi güzel bir şarkı okuyormuş gibime geldi bir an için. “Bu nedir böyle?” diye kendime sorduğumda ancak fark ettim ezan olduğunu. Çünkü bu tarzda bir okuyuş ilk defa duydum. Ama ezan okumanın ne kadar önemli olduğunu da anlamış oldum böylece. İnsanın böyle bir ezan duyunca namaz kılası geliyor inanın.” Ben burada niye oturuyorum, kalkıp namaz kılmam gerekiyor!” diye düşündürtüyor bu ezan. Ezanı bir taksim gibi okuyorsunuz. Nedir burada olup biten?
Makamların membalarına inecek olursak bu makamın kaynağının Allah olduğunu görürüz. Allah-u Teâlâ ruhlara şöyle seslenmiş: "Ey kullarım ben sizin Rabbiniz değil miyim?” Yani, ”Elestü bi Rabbikûm?” Ruhlarda, “Rabbimizsin, buna şahitlik ederiz” demişlerdir Kal-u Bela’da. Ama buradaki incelik nedir gerçekten? Allah-u Teâlâ orada bu soruyu sorarken öyle bir makamla, öyle bir nidayla sormuş ki bütün ruhlar meftun olmuşlar. Öyle bir meftun olmuşlar ki, demiştiniz ya az önce, “Bu ezanı duyunca bir namaz kılayım” diye geçirdim içimden. Olan tam da budur. Bu duyduğunuz ezan dinimizin çağrısıdır ve bize düşen bu çağrıya cevap vermektir. Bizler emanetçisiyiz ve her şey Allah rızası içindir. Allah’ın o nidasını duyan ruhlar hemen cezbeye gelip “Evet, biz buna şahidiz" demişler. Bu dünyadaki iman sahibi insanlarında ve ya diğer ruh sahibi insanlarında arayışları o sestir aslında. İlmi ezelde duymuş ya Allah’ın güzelliğini ve edasını bu yüzden ruh güzel ses duyduğumda hemen oraya yöneliyor. Ruh soruyor "Bu nedir böyle?" Ruha yaratılıştan tanıdık geliyor bu ses. Emr-i ilahidense, Allah’a rahmani hizmet eden bir şeyse insanı Allah ve Resulü yoluna iletiyor. Çünkü her insan bir mücevherdir. Çünkü hiç bir insan kötü değildir. İnsanı kötü yapan insanın amelleridir. Her insanı ruhundan üflemişse onda bir cevher vardır. İşte o cevheri çıkarmaktır insanların kendi ellerinde olan.

Bizlere gelince… Bizler emanetçiyiz. Her şeyin sahibi Allah’tır. Allah “Latif” ismi şerifiyle lütfetmişse hak vergisinde her şey açığa çıkar. Her şey Allah’ındır. Bu ezanı Muhammed-i duyduktan sonra namaza başlayan birçok insan biliyorum ben. Bu da yine Allah’ın takdiridir, lütfüdür.

Ama herkes bu şekilde okumuyor ezanı. Sizin okuduğunuz bu makam neyin nesidir sahiden?
Nihavent makamında okuyorum. Aslındaki bu bizim ecdadımızdan geliyor. Osmanlı zamanında cuma günleri ikindi vakitlerinde bu şekilde okuturlarmış ki cuma akşamı olduğu anlaşılsın. Ecdadımızın inceliği aslında bu. Ecdadımızın nihavent makamıyla kanser tedavisi yaptığı da söyleniyor. Aslında her makamın kendine ait bir mana dünyası var ve her makam bu anlamda insanın gün içinde değişen ve yaratılıştan gelen hallerine göre okunmaktadır. Mesela öğle ezanı uşşak makamıyla okunur. Ama hicazda okunduğu olur zaman zaman. Bu bir farz ve ya sünnet değildir. İnsanlar o saatlerde nelerden hoşlanır, etkilenirse, ruh hallerine göre makam seçimi yapılır. İkindi vaktinde ise rast, akşam segâh, yatsıda genelde hicaz okunur. Bazen de nihavent okudukları da olur. Fatih’de Pir Sultan Ahmet Camii’nde nihaventle okuyanlar vardır. Ben 6 ay oldu Kars’tan geleli ve orada bu şekilde okurdum ezanı. Hevesimiz vardı ayrıca ezan okurken ama insanlar beğensin gibi bir düşüncem yoktu. Rabbim öyle düşüncelerden bizi muhafaza etsin. Zaten benim ezan okurken sesimi habersiz kaydedin. Araya bir perde giriyor öyle olmayınca.

İlk Kars’ta başladınız bu şekilde makamlı okumaya yani. Kars’ta nasıl tepkiler aldınız? Bunların kaynağı nereden geliyor?
Biraz musiki eğitim, biraz da samimiyetten geliyor herhalde. Az öncede söylemiştin her şey Allah’ın bizler sadece birer emanetçiyiz. Hz. Allah her insana ayrı ayrı bir güzellik, özellikler lütfetmiş. Kiminin hitabeti güzel, kiminin yazısı, kiminin koşması, kiminin de ezanı, şarkıyı okuması güzel. Rabbimde bize bunu vermiş. Hâlbuki bizden daha güzel okuyan insanlar da var. Sadece biraz daha farklı okuyoruz biz. Diyor ya bir şair "Dertli olan böyle söyler görelim ki mevlam neyler". Bizde bir ayrılık var. O ayrılık acısı okutuyor ezanı bizlere bu şekilde.

Sizlerde bilirsizin neyle ilgili bir rivayet vardır. Peygamber efendimiz (sav) manevi bir sır söylemiş Hz. Ali efendimize ve o sır ona ağır gelmiş. Peygamberimize derdini anlatınca Efendimiz demiş ki: "Git kendine boş bir sahrada boş bir kuyu bul; suyu olmasın ama kuyunun ve o sırrı oraya at.” Sırrı o kurak, boş kuyuya söyleyince kuyunun suları dışarıya akmaya başlamış. O su taşmış, taşan sudan sazlık meydana gelmiş. Çobanın tekide o sazdan aldığı kamışı koparmış, kesmiş ve ney yapıp çalmaya başlamış. “Niçin dertli dertli inilersin böyle?” sorusuna karşılık da, "Derdim var; gariplikten inilerim.” Burada gariplikten kasıt ayrılıktır. O sırrın olduğu membada yetiştiği için orası onun yuvasıdır. Şimdi bizde ayrılmışız ama nerden ayrılmışız bir bakmak lazım? İlm-i ezelden, yani Hz Allah’tan, asıl yuvamızdan ayrılmışız. Bizim asıl yuvamız dünya değildir. Ama rahmanı olan bunu bilir ki asıl yuvadan koptuğum için, yani Hak’tan koptuğu için ayrılık acısı çekmekteyiz esasında. Ben o ayrılıktan şikayetçiyim, içimdeki dertte budur sesimdeki halde.

Bu okuduğunuz ezanada nihavent ve buselik makamıda var değil mi? Böyle ezan okumayı kimden öğrendiniz?
Kimseden öğrenmedim, nihavent makamı yapan arkadaşları dinliyorduk ve dinleye dinleye öğrendik doğrusu. Perşembeleri okunur nihavent makamı. Sülaymaniye ve Sultanahmet’de az önce bahsettiğim Osmanlı’dan kalan geleneği sürdürürüler. Konya’da da böyle makamlarla okunur diye biliyorum. Ayrıca benim okuduğum ezanda biraz buselik ve birazda yöresellik vardır. Kafkas yöresinin namelerinden biraz katıyorum bu okuyuşun içine. Ama her şeyin başı ihlas. Öyle bir an ezan okursunuz ki hiç bitmesin istersiniz, öyle bir an namaz kılarsınız ki hiç bitmesin istersiniz. İmam-ı Gazali Hazretleri namazı kılmış ve kaldırmış namazlığı atmış. "Niye böyle yapıyorsunuz" diye sorulunca da, "Ben beğenmedim ki Allah beğensin!" demiş. Bazen de hiç bitirmek istemezmiş namazı. Her şey Allah rızası için. Bu ezanı bu şekilde okuyuşum kimseye beğendirmek için değil sadece Allah rızası için.

Ne zamandır buradasınız?
6 ay oldu İstanbul’a geleli. 15 yıllık imamım ben. 1975 doğumluyum. Hemen göreve başladık. Müezzin olarak başladım. İki yıl müezzinlikten sonra imamlığa geçiş yaptım. Buraya da imamlık için başvurdum. Sınavlar sonucu bizleri de burayı teklif ettiler. İlkten başka bir cami için teklif ettiler. 15 yıldır memleketimde çalışıyordum. İstanbul’a gelmeden önce bir düşündüm, ilk defa memleketten ayrılıp bilmediğin bir yere yerleşmek kolay bir şey değildi yani.

Bu ezanı burada duyanlar ne dediler, sizlere nasıl tepkiler verdiler peki?
Her şey karşılıklıdır. Büyük bir çoğunluk anlıyor ama anlamayanlarda çıkıyor. Okuyanla, dinleyenin ihlâsı aynı olacak. Dinleyenlerin içindeki iman ve ihlastandır. Tek taraflı değildir. Biri nötr diğeri fazla ise o zaman ışık gelir. Ama iki taraf da nötr ise bu ışığı bulamazsın. Niyetler sağlam olacak. Bazen de şikayetçi olanda olur. Bir gün biri geldi: “Hocam çok hoş okuyorsunuz da, acaba bu Allah’a ulaşır mı?” dedi.  Dedim ki: "Ezanın ne demek olduğunu biliyor musun? Ezanın neresinde zemin yapılır biliyor musun? Bilsen başka şey sorardın.” “Pardon hocam…” dedi ve sustu. Bu ezanı herkes soruyor. Ama röportaj yapanlarla fazla ilgilenmiyorum. Benden habersiz kayıt alsınlar ezanı ama röportaj vermek hoşuma gitmiyor. Dedim ya belki de bu şekil ezan okuyuşumdan rahatsız olanlarda vardır. Buna kulak tıkayanda vardır. Peygamberimiz bile güzel seslilere kapınızı, pencerenizi açın demiş. Ama müşrikler de Kuran-ı Kerim okunduğu zaman seslerini yükseltirlermiş. Kimse duymasın, duyup da onun mucizesinde etkilensin istemezlermiş. 
 

www.on5yirmi5.com