Allah hayatı neden döngüsel biçimde yarattı?

İslam
Faruk Beşer, Yeni Şafak’a bugün yayınlanan yazısında “Neden Allah hayatı böyle döngüsel biçimde yarattı?” sorusuna yanıt arıyor. Hayatta iç içe girmiş olarak ve her an gördüğümü...
EMOJİLE

Faruk Beşer, Yeni Şafak’a bugün yayınlanan yazısında “Neden Allah hayatı böyle döngüsel biçimde yarattı?” sorusuna yanıt arıyor. Hayatta iç içe girmiş olarak ve her an gördüğümüz şu döngüler, aslında birer ilahi planlamanın tezahürü olduğunu ifade eden Beşer bu döngüleri şöyle açıklıyor:

Günlük döngü

Gecenin rahmi gibi bir başlangıç olan sahur/seher vakti, günün neşeyle parıldayan ilk ışıkları, öğlen durgunluğu, yorgunlukların arttığı ikindi suları, akşam hareketsizliği, derken kabre girer gibi gece karanlığına gömülme.

Yıllık döngü

Baharın taraveti ve revnaklığı, yaz ve olgunluk, sararmalar ve yaprak dökümlerinin başladığı sonbahar, ağaçların birer ceset haline geldiği ve çalıdan ibaret kaldığı kış ve soğuk yüzüyle dünyayı kefen gibi örten kar.

Ömürlük döngü

Sahur vaktine tekabül eden cenin dönemi, bebeklik ve çocukluk, sonra delikanlılık ve kâhillik, sonra güçlerimizin son bahar yaprakları gibi tek tek döküldüğü yaşlılık ve piri fânilik. Ardından diğer iki döngü gibi artık tekrarı olmayan ölüm… Nihayet bir başka dünyaya geçiş.

Şairin dediği gibi:

Bir mevsim olur, baştaki yeller konuşur

Bir mevsim olur, tatlı emeller konuşur

Bir mevsim olur farkına varmaz kimse

Saçlarda gümüş benzeri teller konuşur

Ve insanoğlu bütün gücüne, cirmini aşan kibrine rağmen bunların hiç birinin seyrini durduramaz, geri çeviremez. Buna rağmen o yine de ilahlaşmaya kalkışır, nefsinden başka tanrı tanımaz. ‘Sen hiç hazzını kendi ilahı yapanı görmüyor musun. Bilgisine rağmen Allah onu dalalette bırakır’ diyor Allah. Şunu da söylüyor: ‘Geberesi insan, ne kadar da nankör!’.

Oysa Hz. Ali’nin dediği gibi: O iki idrar yolundan çıkmış bir varlık değil mi, nesiyle gurur kibir yapıyor!

Ama insanın diğer yönüne bakarak yine aynı Hz. Ali; ‘Sen kendini küçük bir cirim mi sanıyorsun, sende en büyük âlem saklıdır’ da diyecektir. Ahsen-i takvim ve esfel-i safilîn arasında insan.

Neden Allah hayatı böyle döngüsel biçimde yarattı? Elbette bunun bütün hikmetlerini bilemeyiz ama akla ilk gelenlerden biri şu:

Bu durum hamurunda unutma ve nankörlük olan insanoğluna sürekli bir hatırlatmadır. Zaman dümdüz devam etseydi, bir gün her şeyin biteceğini insan asla hatırlamaz, gafleti, hata ve isyanı sürdürür, kendine yazık ederdi.

İşte ona dünyanın sona ereceğini hatırlatan döngülerden birincisi günlük olanı. Şarkı, her gecenin bir sabahı var, diyor ama asıl bilinmesi gereken, her sabahın bir gecesi olduğu.

İnsan bu günlük uyarıyı anlamıyor ve aslında bir mucize olan bu olgu ona rutinleşiyorsa, bir de yıllık uyarı yapılıyor. Her baharın bir kışı var deniyor gibi.

Bu da sıradanlaştıysa, işte yaşlanmayı ve ardından ölümü düşün denmiş oluyor. Onun artık tekrarı yok. Hiç birini hatırlamadıysan kendi sonunu kendin hazırlamışsın demektir.

Tıpkı köprüden önce son çıkış uyarısı gibi.

Yaşlılık, nikmeti de içinde barındıran bir nimet aslında. Nikmet, nimetin zıddı, mahrumiyet ve azap demek.

Yaşlılık olmasa insan yolun biteceğini hatırlamayabilir. Önemli olan insanın gücü olduğu zaman ve kendi iradesiyle günahları bırakması. Yoksa yaşlandıkça bazı günahlar onu zaten bırakır. Kendi bırakırsa günahların yapacağı tahribattan kurtulmanın yanında, onları işlememe sevabı da vardır. İkincide ise kişi sadece günahları yapmamış olur o kadar.

Aslında insanın belli bir yaştan sonra günah işleyememesi de bir nimet. Hiç olmazsa o zaman aklı başına gelsin ve ‘Ayıp etmişim, affet ya Rab!’ desin diye. Ama bazı insanlar o zamanlarında bile gençliğinde yaptıkları günahlarıyla övünür ve onları tekrar yapabilmeyi özlerler. İşte onlar, günahları hala yapıyormuş gibi isyanda olmaya devam ederler.

Yazının devamını okumak için tıklayınız!