​İçki ve istihza meclisleri yazımıza Avrupa’dan başka bir boyut

İslam
Prof. Dr. Faruk Beşer Yenişafak gazetesindeki yazısında “​İçki ve istihza meclisleri” konusunda yazdğı yazıya karşılık Hollanda’dan bir okurundan gelen mektubu konu ediyor.. Mektubun...
EMOJİLE

Prof. Dr. Faruk Beşer Yenişafak gazetesindeki yazısında “​İçki ve istihza meclisleri” konusunda yazdğı yazıya karşılık Hollanda’dan bir okurundan gelen mektubu konu ediyor..

Mektubun özeti şöyle:
“Hollanda’da doğup büyümüş yirmi üç yaşında bir gencim. Burada okul ve işyeri dâhil her alanda çevremiz hep gayrimüslimlerden oluşuyor. Onlarla farklı seviyelerde arkadaşlıklar kuruyoruz. İster istemez oluşan bir ortam var. Okul gezisi olur, iş yerinde yemekte beraber oturma olur vs.

O yazıda yazdığınız durumları bir de bu çerçevede yorumlar mısınız? Buradaki hüküm Türkiye’den farklı olabilir mi? Söyledikleriniz burası için de aynen geçerli midir? Değilse bu sorunlara çözümleriniz var mıdır? Yavuz Cinek. Hollanda”.
***
Sevgili Yavuz, bu soruya cevap vermek zor. Aklıma gelenleri söyleyeyim: Dinsizin içinde iman artmaz diye bir söz vardır. Bunun için de Rasulüllah Efendimiz müslümanların gayrimüslimlerden mümkün mertebe ve hızla ayrışmasını istemiştir. Çünkü ayrışma olmadan bağımsız bir İslam kimliği oluşmaz. İnsanlar beraber yaşadıklarının ortalamasıdırlar. Onun için Allah da “ey müminler, takva ile korunun ve sadık/dürüst insanlarla beraber bulunun” buyurur. Yani önce bireysel görev iman ve takvalı olma, yani Allah’ın emir ve yasaklarına riayet ederek korunma, sonra da toplumsal görev; sadıklarla beraber olma. Çağdaş bir düşünür: ‘Karakteriniz en çok beraber olduğunuz beş kişinin karakter ortalamasıdır’ diyor. Buna inancı da katabiliriz.

Müslümanların her cephede mağlup olduğu bugün için bu nasıl olur, bunu bir çırpıda belirleyebilmemiz zor. Özellikle Avrupa ülkelerinde daha da zor. İşin ekonomik, sosyolojik, psikolojik pek çok yönü var. Bu durum başlı başına bir mesele. Çünkü oralardaki insanlara, buraları bırakın, ülkenize dönün dememiz mümkün değil. Dönseler nereye dönmüş olacaklar. Türkiye tam bir İslam toplumu mu?

Bu meseleyi o ortamı yakından bilen âlimlerin, fikir adamlarının orada oturup uzun uzadıya tartışmaları gerekir. Sanıyorum tartışılıyor da. Bildiğim kadarıyla Avrupa ülkelerinde Kardaw’inin şeref başkanlığını yaptığı bir fetva kurulu var. (The European Council for Fatwa and Research). Onların da birikimlerinden yararlanıp nasıl davranılması gerektiği üzerinde ilmi seviyede bilgiler alınmalı, yenileri üretilmeli.

Sanırım öyle ülkeler için en olması gereken şey, müslümanların çeşitli seviyelerde birliktelikler oluşturmaları. Bilindiği gibi, kişi tek başına Müslüman olabilir, ama tek başına Müslüman kalamaz. Bazı Avrupa ülkelerinde gördüğüm gibi, camileri Pakistan Camii, Moracco Camii, Türk Camii gibi tefrika anlamı taşıyacak şekilde ayırmamak, önce camilerde birlik olmak gerek.

İslam açısından kesin olan bir şey var: Bugün bazı liberallerin iddia ettikleri, ya da sandıkları gibi belli ortak paydalarda anlaşacağımız ve her kademede beraberce gül gülistan geçinip gideceğimiz, herkesin diğerini hoş gördüğü yeni post modern bir dünya vatandaşlığı oluşturulamaz. Bu akide açısından da böyledir, fiilen de mümkün değildir. Müslüman ötekine tahammül edebilir ama kötülükleri hiçbir ortamda hoş göremez. İslam’ın bir özelliği de ayrışmak, kötülükten uzaklaşmak, teberri etmek, ötekiler gibi olmadığını göstermektir. Bunun koordinatlarını belirlemek elbette sanıldığı kadar kolay değil. Bunu siz orada kendiniz bulmalısınız. “Yahudi ve Hıristiyanları dost edinmeyin” gibi onlarca ayeti ya yok sayacağız ya da bize hangi şartlarda ne dediğini doğru anlayacağız.

Türkiye’de şu anda yaşadığımız tefrika musibetine düşmeden ortak mektepler oluşturmak. Mektepten kastım; bilgi, kültür ve eylem oluşturacak kurumlardır. Eylemden kastım da tabii ki, öğrenilenlerin yaşanmasıdır, birilerine karşı gösteriler yapmak değil.

Kadınların da bu konularda faal olmaları önemli. Tesettürlerini yozlaşma musibetine kurban etmeden, bir kimlik ve edep sembolü olduğu bilinciyle ve bundan şeref duyarak öne çıkarmaları ve onların da gerekirse ayrı mektepler oluşturmaları gerekir diye düşünüyorum. Yanlış ve eksiklerimi de siz söyleyin.

***
Hüsnü Aktaş’a teessüf
Radikal fıkıh söyleminiz gençliğimde beni cezbetmiş ve yazdıklarınızla gösterdiğiniz kaynakların hiç uyuşmadığını görünceye kadar da…

yazının devamını okumak için…