Yeni papa nasıl seçilecek?

Dinler
Engin Dinç’in röportajı Papa XVI. Benedict’in istifası Katolik Hristiyan dünyasını derinden sarsan bir olay oldu. Papa XVI. Benedict, 1415 yılında gerçekleşen istifadan yüzyıllar sonra böy...
EMOJİLE

Engin Dinç’in röportajı

Papa XVI. Benedict’in istifası Katolik Hristiyan dünyasını derinden sarsan bir olay oldu. Papa XVI. Benedict, 1415 yılında gerçekleşen istifadan yüzyıllar sonra böyle bir istifanın gelmesi Roma’da tam bir şaşkınlık yarattı. İstifayla ilgili olarak akıllara hemen Vatikan’la ilgili kara para aklama, çocuk tacizi ve eşcinsellik gibi sebepler gelse de hiç kimse net olarak bir neden gösteremedi. Biz de bu istifa olayının ardından Papalık kurumunun tarihini ve Hristiyan dünyasındaki yerini, Papa XVI. Benedict döneminin öne çıkan olayları ile istifasının gerçek nedenlerini ve yeni papanın seçim sürecini İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Hakan Olgun’la konuştuk.

HİTLER GENÇLİĞİNDEN PAPALIĞA

İstifasını açıklayan Papa XVI. Benedict kimdir?
Papa olmadan önceki adıyla Joseph Ratzinger bir Almandır. Ratzinger’in yetiştiği dönem Nazi rejiminin güçlü iktidar yıllarına denk gelmektedir. Esasen kendisinin ya da ailesinin herhangi bir ferdinin Nazi Partisi üyesi olmadığı bilinmekle birlikte Ratzinger Hitler Gençliği hareketine katılmıştır. Bazılarına göre bu bir tercih değil, o dönemde her Alman genci için resmi bir sorumluluk olarak görülmüştür.

Eğitimini Katolik temelli din okullarında tamamlayan Ratzinger Bonn Üniversitesi’nde profesör olmuş teoloji dersleri vermeye başlamıştır. Ratzinger’in Katolik Kilisesi ile en güçlü teması 1962-65 yılları arasında gerçekleştirilen II. Vatikan Konsili’ne katılmasıdır. Bu konsilde Ratzinger teolojik danışman sıfatıyla bulunmuştur. Daha sonra çeşitli üniversitelerde dersler veren Ratzinger, Münih başpiskoposu olarak atanmış ve böylece Katolik hiyerarşinin üst basamaklarında yer almıştır. Bir süre sonra Ratzinger, Papa II. John Paul tarafından İnanç Doktrini Kutsal Meclisi başkanlığına getirilmiştir. Bu meclis, tarihte Roma engizisyonun modern görünümü olarak Vatikan’ın teolojik doktrin üreten kozmik merkezi durumundadır. Bu meclis çalışmaları çerçevesinde Ratzinger doğum kontrolü, eşcinsellik ve dinlerarası diyalog gibi pek çok güncel konuyu Katolik doktrinler çerçevesinde yeniden tanımlama çabasında oldu.

Papa II. John Paul’ün ölümü üzerine Ratzinger 2005 yılında 78 yaşında iken yeni papa olarak seçilmiş ve XVI. Benedict adıyla göreve başlamıştır. Ratzinger 1740 yılında ölen Papa XII. Celment’ten sonra en yaşlı seçilen papa olarak bilinmektedir. Yine Ratzinger 1415 yılında istifa eden Papa XII. Gregory’den yüzlerce yıl sonra istifa eden ilk papadır. Dolayısıyla onun istifası ile Kilise hukukunun kadim prosedürleri yeniden işletilecektir.

PAPA XVI. BENEDİCT’İN HRİSTİYAN AVRUPA HAYALİ

Papa XVI. Benedict’i kendinden önceki papalardan farklılaştıran özelliği nedir? En azından halefi olduğu Papa II. John Paul ile karşılaştırırsak nasıl bir görünüm ortaya çıkar?
Papa XVI. Benedict, her şeyden önce kıta Avrupası’nın kültürüne sahip olan ve XX. yüzyılın en ırkçı rejimini tecrübe etmiş olan Almanya coğrafyasında yetişmiştir. Açıkçası burada Papa’yı Nazi rejimiyle ilişkilendirmenin doğru olduğunu düşünmüyorum. Ancak bir gencin yetişme ortamının bilinçaltının temellendirilmesinde önemli bir etkisinin olduğu inkâr edilemez. Bu çerçevede Papa her şeyden önce bir Avrupalı idi.  Örneğin Batı’nın dini köklerini sorgulayan pek çok kitap kaleme almış ve Hıristiyanlığın Avrupa temeli üzerinde yükseleceğini hep savunmuştur. Ona göre Avrupa politik değil dini ve kültürel bir coğrafyayı ifade etmektedir. Zira eksik bir girişim olarak kalan Avrupa Birliği anayasasının prologunda Tanrı ve Hıristiyanlığa atıf yapılması ısrarı başka nasıl değerlendirilebilir? Yine Papa’nın aynı gerekçelerle Türkiye’nin Avrupa Birliği üyeliğine karşı çıktığı da açıkça ilan edilmişti. Dolayısıyla Papa Hıristiyan ethosu üzerinde bina olmuş bir Avrupa hayaline sahipti.

Papanın Hıristiyan Avrupa doktrini bir yönüyle Müslümanları da yakından ilgilendirmiştir. Papalık sürecinin henüz başlarında Vatikan’ın diğer dinlerle ilişkiler sekreteryasının faaliyetlerini sınırlayan Papa, çok geçmeden, 2007 yılında Regensburg Üniversitesi’nde [Hz] Muhammed’in kılıçtan başka ne tür bir yenilik getirmiş olabileceğini sorgulayan bir aktarımda bulunmuştur. Dinler arası diyalog çabalarının kat ettiği kısa mesafeyi dumura uğratmak için bundan daha uygun hangi yol seçilebilirdi ki?

SULTAN AHMET CAMİİ’NDE “HUZUR DURUŞU”NDA BULUNMUŞTU

Papa bu olaydan sonra Türkiye’ye gelmiş Diyanet İşleri Başkanlığı’nın ziyaret etmişti. Hatta Sultan Ahmet Camii’nde “huzur duruşu”nda bulunmuştu.
Evet, Papa’nın Regensburg talihsizliğinden sonra Türkiye’yi ziyaret etmesi bile onun bir Papa olarak misyonunu ne kadar geniş tuttuğunu göstermektedir. Bu misyon dinin politika üzerinden kendine yol açması gayretini içermektedir. O ziyaretinde Papa Batılı bir politikacı modunda görüşmelerde bulunmuştu. Hatta Papa, Ankara Esenboğa havaalanında Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile görüşmüş ve aksi bir söylem olarak Türkiye’nin Avrupa Birliği üyeliğini desteklediğini ifade etmişti. Diyanet İşleri Başkanlığı’nda da Regensburg’daki sözlerini olabilecek en rakik bir dille eleştiren Başkan’ın konuşmasını sessizce sineye çekmişti. “Huzur duruşu”na gelince, sanki Sultan Ahmet Camii’ndeki o durum planlı değil de ev sahipleri tarafından o anda akla gelinip uygulanmış bir fikir gibi görünüyor. Çok da önemli değil esasında. Ancak asıl önemli olan Papa’nın İstanbul’dan ayrılırken kalbinin yarısını burada bıraktığını söylemesidir. Çünkü Türkiye ziyareti öncesi Vatikan Papa’nın Aziz Pavlus’un ayak izlerinin bulunduğu Anadolu’ya gideceğini ifade etmişti.

Selefi Papa II. John Paul ile bu noktada bir karşılaştırma yapabilir miyiz? Bu bize iki farklı papalık döneminin bakış açısını kıyaslama imkânı verecektir. 

Papa XVI. Benedict istifa etti. Şimdi yeni papanın tespiti için oldukça kadim bir seçim prosedüre şahitlik edeceğiz. Bu prosedüre göre Kutsal Ruh papa seçimi için Vatikan’a kapanan kardinallere ilhamda bulunacak ve onların takdirini belirleyecektir. Hatırlanacağı gibi Papa II. John Paul dönemi Soğuk Savaş dönemidir. Komünizm’e karşı ya da ateizme karşı teist bir bloğun oluşturulması en temel Batılı küresel politika idi. Bu nedenle öncelikle bir demir perde ülkesi olan Polonya’dan bir papa seçilmesi oldukça akıllıcaydı. Katolik Kilisesi’nin Müslümanlar ile gerçekleştirdiği dinlerarası diyalog çabaları en çok bu dönemde yol kat etmişti. Bu dönem aynı zamanda ABD’nin Afgan mücahitlerini destekleyip Hollywood sinema aktörlerinin Rus tankına karşı at koşturduğu bir dönemdi.

Soğuk Savaş bitti. Sonraki dönem, Avrupa Birliği projesi çerçevesinde müstakil bir Hıristiyan Batı kimliği oluşturma dönemiydi. Bu kez de kardinal meclisi tarafından en Avrupalı bir papa olarak Ratzinger seçiliverdi. Avrupa’nın Hıristiyan köklerine vurgu yapan ve Hıristiyan olmayan unsurları ortak medeniyet projesinin dışına iten söylemlerin sahibi olan bir kardinal. Artık teist blok anlamını yitirdiğinden dinlerarası diyalojik süreci de askıya alınabilirdi. Bu dönemde İslamfobya ise Batı’da alabildiğine yaygınlaşmıştır. Kutsal Ruh’un papalık seçimi sırasındaki ilhamının politik veriler doğrultusunda yorumlanışın güzel iki örneğidir bunlar. 

PAPALIK NASIL ORTAYA ÇIKTI?

Biraz da papalık kurumu konuşalım. Papalık nasıl ortaya çıkmış ve tarihsel serüveni nasıl gelişmiştir?
Papalık kurumu Hıristiyanlığın en eski ve en merkezi kurumunu ifade etmektedir. Papalık papanın şahsı üzerinde temsil edilmektedir. Hıristiyanlığın teolojik ve kurumsal açıdan en güçlü mercii olan papalığın meşruiyet ve kutsiyeti ise günümüzde sadece Katolik Hıristiyanlar için söz konusudur. Zira Ortodoks Hıristiyanlar henüz XI. yüzyılda Protestan Hıristiyanlar ise XVI. yüzyılda Katolik Kilisesi’nden ve dolayısıyla papalık kurumundan bağlarını koparmışlardı. Dolayısıyla papa ve temsil ettiği papalık kurumu Hıristiyanlık açısından çok kuşatıcı bir anlama sahip olsa da bu kuşatıcılık ancak Katolik Hıristiyanlar için geçerli olmaktadır.

Hz. İsa’nın havarisi Petrus, Roma Kilisesi ve papalık için en temel figürü ifade etmektedir. İsa Mesih’in en yakınlarından olan havari Petrus, İncil’de ifade edildiği üzere İsa Mesih’in büyük bir teveccühüne mazhar olmuş ve İsa Mesih’in kilisesini üzerine inşa edeceği “kaya” olarak nitelenmiştir. Bu yüzden asıl adı olan Simon, “kaya” anlamında “Petrus” olarak değiştirilmiştir. İsa Mesih’ten sonra daha çok Kudüs’te yaşayan Petrus’un hayatı büyük güçlüklerle geçmiş, inançlarından dolayı zaman içinde hapis cezasına dahi çarptırılmıştır. Ancak Petrus’u Hıristiyanlık tarihi açısından önemli kılan etkisi Roma seyahati ile başlamaktadır. İncil anlatılarından sözü edilmese de Petrus’un Pavlus ile birlikte İncil öğretilerini yaymak için Roma’ya geldiği ve burada pagan Roma idaresi tarafından tutuklanarak idam edildiğine inanılmaktadır.

Bu rivayet çerçevesinde İsa Mesih’in kilisesini inşa edeceği kayanın yani Petrus’un ebediyen Roma’da bulunduğu kanaati oluşmuş ve Hıristiyanlığın kabulünden sonra Roma’da onun adına St. Petrus bazilikası inşa edilmiştir. Elbette bu anlatı üzerine inşa edilen kilise Roma’yı Kudüs, Antakya ve İskenderiye gibi diğer apostolik kiliseler yanında daha öncül bir duruma getirmiş olmaktadır. Bu nedenle çok geçmeden Roma piskoposluğu diğer Hıristiyan merkezlerine nispeten “eşitler arasında birincil” statüde sayılmıştır. Böylece Roma piskoposluğu bütün Hıristiyanlar üzerinde önemli bir karizmatik etkiye sahip olmuştur. Havari Petrus’un ilk papa olarak kabulü çerçevesinde Roma Kilisesinin onu izleyen diğer piskoposları papalık silsilesinin ilk halkalarını oluşturmuşlardır.

Roma İmparatorluğu’nun Hıristiyanlığı benimsemesi üzerine İmparatorluk başkenti olarak Roma aynı zamanda gelişen kilisenin de doğal merkezi olmuştur. Diğer Hıristiyanlık merkezlerinden farklı olarak Roma ilk yüzyılın Hıristiyanlık çağı ile özellikle de ilk papa saydıkları havari Petrus ile güçlü bir bağ kurmuşlardır.  Böylece Ortadoğu, Anadolu ve kuzey Afrika’daki Hıristiyanlık merkezler karşısında Roma piskoposluğu Aziz Petrus üzerinden teolojik, Roma İmparatorluğu üzerinden ise politik bir temel sağlayarak hiyerarşik yapısıyla güçlü bir dini merkeze dönüşmüştür.  

Vatikan’da bulunan Papa’nın Katolik Kilisesi içindeki konumu, görev ve yetkileri nelerdir?
Öncelikle papa sadece Katolik Kilisesi’nin başı değildir. Aynı zamanda Roma piskoposu, Batı’nın patriği, Roma devletinin başpiskoposu ve metropolitanı ve Tanrı’nın hizmetçilerinin hizmetçisidir. Bununla birlikte papa için katı tanımlamalarla tespit edilmiş bir görevden söz edilmez. Papa bir babadır; Hıristiyanların babası. Ancak bu babalık her şeyden önce bir temsil durumudur. Papa Tanrı’nın ve Mesih’in vekili, havari Aziz Petrus’un halefidir. Aziz Petrus, Mesih’in kendisinden “koyunlarını otlamasını” istediği figürdür. Yani Mesih bağlılarının çobanıdır o. Papa da bu çobanın vekilidir. Dolayısıyla Papa’nın görev ve sorumluluğu maddelerle ifade edilebilecek bir listede ihtiva edilemez. Papa Hıristiyanlığın her şeyidir. Tabi burada bu tanımın sadece Katolik Hıristiyanlar için geçerli olduğu unutulmamalıdır.

PAPA SEÇİMİNİN PROSEDÜRÜ NASILDIR?

Papa XVI. Benedict’in istifasından sonra bir papa seçimi gerçekleştirilecek. Katolik Kilisesi’nde papa seçiminin prosedürü nasıldır?
Papalık görevi, teolojik olarak doğuştan getirilen ya da babadan oğula sirayet eden bir durum değildir. Esasen “vaftiz olmuş her erkek Hıristiyan” teorik olarak papa olmaya adaydır. Bununla birlikte papalık görevi, ritüelistik bir seçim sonucunda tespit edilmektedir. Başlangıçtan günümüze kadar, yani ilk papa kabul edilen havari Aziz Petrus’tan XVI. Benedict’e kadar 265 papanın tarih sahnesinde yer aldığı bilinmektedir. Bu papaların tespiti için gerçekten çok kadim ve geleneksel bir seçim uygulaması söz konusudur.

Papalar kardinal meclisi tarafından seçilmektedir. Kardinaller papa tarafından atanır ve kilisenin en kıdemli yetkilileridir. Bu kardinaller gerektiği durumda papa seçimi için Vatikan’a davet edilir. Günümüzde 69 ülkeden 203 kardinal bulunmaktadır. 1975 yılında güncellenen seçim ölçütlerine göre 80 yaş ile üzerindeki kardinallerin seçimde oy kullanmamasına ve seçimin 120 kardinal tarafından gerçekleştirilmesine karar verilmiştir.

Hayatını kaybeden, görevden alınan ya da istifa eden papanın ardından aynı seçim prosedürü işletilmektedir. Dünya genelindeki oy kullanabilecek kardinaller Vatikan’a davet edilirler. Seçim turları Vatikan içindeki Sistine şapelinde, ikisi öğleden önce ikisi de öğleden sonra olmak üzere günde dört kez yapılmaktadır. Her seçim turu sonuçlanıncaya kadar kardinaller Vatikan içinde ikamet etmekte ve dışarıdan herhangi birisiyle kesinlikle herhangi bir iletişim kurulmasına izin verilmemektedir.

Papalık seçimlerinde sonuç oy çokluğuna göre alınmaktadır. 1996 yılında ise Papa II. John Paul seçim konusunda bazı yeni düzenlemelerde bulunmuştur. Önceden yeni papanın 2/3’den fazla çoğunluğu alması gerekirdi. Yeni düzenlemeye göre kardinallerin oyunun 2/3 çoğunluğunu alamayan papa adaylarının yarıdan bir fazla anlamındaki mutlak çoğunluğu alması durumunda papa seçilmesine imkân verilmiştir. Bu durum seçim sürecini çok fazla uzatmamak için tercih edilmiş ve en azından seçimin gerçekleşmediği 12 günün ardından basit çoğunluk anlamına gelen yarıdan bir fazla oyu seçim için yeterli görmüştür.

Papa XVI. Benedict, 2007 yılında eski papa seçim kuralında yer alan 2/3 çoğunluk arama şartını geri getirmiştir. Böylece papa seçicilerinin iki farklı bloğa bölünmeden bir kişi üzerinde mutabakat sağlanması hedeflenmiştir. Eğer 3 seçim gününün sonunda kimse 2/3 çoğunluk sağlayamazsa oylama için dua etmek amacıyla bir gün ara verilir. Bu sırada gayri resmi müzakereler yapılır ve bu gecikme manevi bir uyarı sayılarak gerekli derslerin çıkarılması hedeflenir. Seçimin sağlanmadığı her 7 günde bir bu uygulama devam ettirilir.

Seçim için kullanılan belgeler Sistine şapelinde yakılır. Ancak şapelin bacasından çıkan dumanın rengi çok önemlidir. Siyah renkli duman seçimin başarısızlığını bildirirken beyaz renkli duman yeni papanın seçildiğinin ilanı anlamına gelmektedir. Bu nedenle başarısız seçim turlarının belgeleri harici bir maddeyle karıştırılarak siyah renkli dumanın çıkması sağlanır. Papayı ilan eden seçim pusulaları ise doğrudan ateşe atılıp yakılarak şapelin bacasından beyaz renkli dumanın çıkması sağlanır. St. Petrus bazilikasının avlusunda sonucu bekleyenler beyaz renkli dumanı gördüklerinde papanın seçildiğini anlamış olurlar. Seçim sonucunu belirleyen oylamaya dair bilgiler mühürlü bir dosya içinde arşive kaldırılır ve sadece papanın emir ve izniyle açılabilir.

Yeni papanın seçiminden sonra kendisine hangi isimle çağrılmayı tercih ettiği sorulur. İsim tercihinden sonra kardinaller yeni papaya bağlılıklarını bildirirler ve yeni papa ilan edilir. Bu sırada terziler yeni papanın giyeceği elbiseleri hızlı bir şekilde hazırlarken St. Petrus bazilikasının balkonundan “Size büyük bir sevinci bildiririm … Bir papamız var” anlamına gelen “Annuntio vobis gaudium magnum… habemus papam!” sözler yankılanır. Ardından yeni ismiyle birlikte kimliği ilan edilen yeni papa ilk konuşmasını bu balkondan yapar. Burada yapılan birkaç cümlelik konuşmanın ardından papanın kutsal görevi başlamış olur.

Seçilen papanın bu manevi görevi hayatı boyunca sürdürmesi beklenir. Ancak gerek görevden alınma gerekse istifa gibi nedenlerle bazı papalar bu yükümlülüğü daha erken devretmek durumunda olmuşlardır. Bu gibi görevden alınma ya da istifa durumlarında papanın ölümü sonrası gerçekleştirilen seçim prosedürü aynen uygulanır ve yeni papanın seçimi çalışmalarına başlanır.

PAPALARIN GÖREVDEN ALINMASI MÜMKÜN MÜDÜR?

Vatikan tarihinde kaç papa istifa etmiştir? Ayrıca papaların görevden alınması mümkün müdür?  
Kilise kanununun ilgili maddesi şöyle der: “Papanın papalık makamından istifa etmesi durumunda bu istifanın geçerli olması için bunun özgürce yapılmış olması ve uygun bir şekilde ilan edilmesi gerekir. Bu istifanın geçerli olması herhangi başka birisinin kabulünü gerektirmemektedir.” Yine de her yeni papa havari Aziz Petrus’un halefi olarak seçildiğinden, onun yaşamının sonuna kadar bu görev ve sorumluluğu taşıması beklenir. Bununla birlikte kilise tarihinde az da olsa papaların farklı nedenlerle istifalarına rastlanmıştır. Kilise tarihi içinde ilk istifa eden papa, Papa Pontian’dır. 230 tarihinde papa olan Pontian, pagan Roma İmparatoru tarafından Sardinya adasına sürülmüştür. Papa burada kurtuluş umudu olmaması anlamına gelen tuz madenlerinde çalışma cezasına çarptırılmıştır. Bu nedenle Pontian, yeni bir papanın seçilmesine imkân vermek için papalık görevinden istifa etmiştir.

Papaların görevden alındığı pek çok örnek vardır. 536 yılında papa olan Silverius, zorla görevden alınan ilk papadır. 537 yılında Silverius, Bizans İmparatoru tarafından tutuklatılıp Roma’dan uzaklaştırılmış ve ölünceye kadar hapis kalacağı yer olan Palmaria adasına sürgün edilmiştir. Benzer bir durum 649 yılında papa olarak kutsanan I. Martin’in başına gelmiştir. Papa I. Martin dönemin Bizans İmparatoru’nun teolojik öğretilerine karşı gelmiştir. Bunun üzerine İmparator Papa I. Martin’i tutuklatıp görevden almış ve ölünceye kadar sürgün etmiştir.

Papalık tarihinin en ilginç figürü ise üç kez papalık makamına gelen Papa IX. Benedict’tir. IX. Benedict daha önceki papaların yeğeni ve güçlü bir ailenin üyesidir. 1032 yılında Benedict’in babası Roma klerjisini oğlunu papa seçmeleri için zorlamıştır. Bu şekilde papa seçilen IX. Benedict’in seçimi şaibeli olmakla birlikte kendisinin dini ve kilise idaresi açısından tecrübesizdir. Tarihçiler onun dönemini papalık tarihinin en zayıf dönemi olarak kaydetmişlerdir. Onun döneminde yaşanan pek çok skandaldan sonra başta Roma klerjisi ve halkı tarafından görevi bırakmaya zorlanmış ve kendisinden sonra III. Sylvester yeni papa olarak seçilmiştir. Ancak Benedict taraftarları çok geçmeden yeniden örgütlenerek kısa süre içinde III. Sylvester’i papalık görevinden uzaklaştırmış ve IX. Benedict yeniden papalığa getirilmiştir. Ancak çeşitli vaadlerle ikna edilen Benedict papalık görevini bırakmış ve yerine VI. Gregory papa olarak kutsanmıştır. Esasen sorun bu şekilde çözülmüş değildir. Benedict’in papalık konusunda yeniden talepkar olması işleri büyütmüş ve üç papanın taraf olduğu bir bölünme sonucunda genel konsil toplanması gerekmiştir.

Diğer bir papalık görevinden çekilme de, 1294 yılında seçilen V. Celestine tarafından gerçekleştirilmiştir. Benediktin tarikatına mensup olan Celestine münzevi bir yaşam ve manevi yenilenme eğiliminde olan bir manastır keşişidir. Papalık seçimi sırasındaki kilitlenmeyi çözmek amacıyla kardinaller meclisi tarafından papa olarak seçilmiştir. Fakat çok geçmeden kardinaller ve bazı soyluların karşıt tutumları dolayısıyla papalık görevinden istifa ederek manastır yaşamına geri dönmüştür.
 
Son olarak sözünü edeceğim papa XII. Gregory’dir. Papa XII. Gregory papalık tarihinde büyük bir bölünmenin olduğu dönemde meşru papa olarak seçilmiştir. Bu dönemde çeşitli kral ve konsiller tarafından desteklenen üç papa aynı anda papalık görevini yüklendiklerini ilan etmişlerdir. Gregory de bunlardan birisidir. Fakat Gregory, bu büyük bölünmeyi sonlandırmak amacıyla resmi olarak 1415 yılında görevinden istifa etmiştir. Diğer ikisi ise görevden alınmışlar ve XII. Gregory’nin halefi olarak V. Martin papa olarak seçilmiştir.

Papalık tarihi gerçekten büyük çekişme ve politikaların sahnesi olan çok renkli bir geçmişe sahiptir. Dolayısıyla bu konu oldukça detaylıdır. Ancak şurasına işaret edilmelidir ki, henüz istifa eden Papa XVI. Benedict, sonuncusu neredeyse altı asır önce gerçekleşen papalıktan istifa eylemini tekrar etmektedir. Dolayısıyla bu istifa, Hıristiyanlar açısından çok önemli bir tanıklığı ifade etmektedir.

Bir Papa’nın istifa etmesi Vatikan ve genel olarak Katolik dünyasında nasıl bir etki oluşturur?
Papalık tarihi içinde en son istifanın XV. yüzyılda yaşandığını dikkate alırsak, eskiye kıyasla bu istifanın ne tür sonuçlar doğuracağını kestiremeyiz. Ancak yukarıda iki papa arasında yaptığımız kıyaslamadan da anlaşılacağı üzere papaların Batı politikalarından müstağni bir tutum gerçekleştirmedikleri tarihsel bir tespittir. Bu nedenle tarihin gidişini değiştirecek bir değişim beklememek gerekir. Belki en önemli beklenti, doğum kontrol ilaç ve gereçlerini üreten sektörlerine aittir. Yeni papanın doğum kontrol yöntemlerini dinen serbest bırakması bu pazarı oldukça canlandıracaktır.

İSTİFADA ÇOCUK TACİZİ VE KARA PARA İDDİALARI

Son yıllarda Katolik Kilisesi hakkında çocuk tacizi ve eşcinsellik ve kara para aklama iddiaları yoğunlaştı. Katolik Kilisesi için bu iddialar gerçeği yansıtıyor mu? Bu iddialar Katolik Kilisesi’ni nasıl etkilemiştir?
Cinsel istismar Katolik Kilisesi’nin Papa XVI. Benedict döneminde en çok mustarip olduğu suçlamaların başında gelmektedir. Hatta papa göreve geldiğinin ilk dönemlerinde Katolik Kilisesi’ni bu tür suçlamalardan arındırarak her türlü cinsel sapkınlık isnatlarından temizleyeceğini ilan etmiştir. Ancak çok geçmeden de mahkemelerde kilise görevlilerinin yargılandığı cinsel istismar davaları kamuoyuna yansımış hatta tazminat cezalarından söz edilmiştir. Bu hususun papanın başını oldukça ağrıttığı tahmin edilebilir. Ancak benim burada ifade etmek istediğim husus, Hıristiyanlık geleneğinin genel olarak bir cinsellik sorununun bulunduğudur. Hıristiyanlıkta, özellikle ruhban sınıfı için evlilik yasağı bulunmaktadır. Bu yasak Pavlus’un evliler boşanmasın bekârlar ise evlenmesin şeklindeki telkinine dayanmaktadır. Hıristiyanlar için evlilik yasağı en katı haliyle Katolik Kilisesi’nde uygulanmaktadır. Bu çerçevede ruhban sınıfının evliliği yasaklanmıştır.

Diğer Hıristiyan mezheplerinde ise durum daha farklıdır. Örneğin ana bünye Protestanlık mezhebinde sadece üst düzey din adamları için geçerli olan bekâret kuralı aşağı tabaka için söz konusu değildir. Hıristiyanlığın Anglikan kilisesi tarzında ise durum daha da karmaşıktır. Din adamları için bekâret ve evlilik yasağı olmaması bir yana eşcinsel piskopos atamaları dahi yapılabilmektedir. Dolayısıyla insanlığın doğal bir niteliği olan cinsel eğilimin kurumsal bir prosedür dahilinde sınırlandırılmış olması Hıristiyanlık için modern değil çok kadim bir sorunu ifade etmektedir. Günümüzün geçmişten tek farkı, belki bu tür cinsel suçların daha kolay tespit edilip yargı sürecinin nispeten daha şeffaf gerçekleşmiş olmasıdır. Bu nedenle pedofili, cinsel suç ve eşcinsellik isnatları sadece XVI. Benedict dönemine has bir durum olmadığından tek başına onun istifasını gerektiren bir etken olmadığı düşünülebilir.

Kara para aklama konusu da böyledir. Vatikan esasen zenginlik ve servetiyle güçlü bir holding görünümündedir. Bu servet Vatikan bankası eliyle işletilmektedir. Vatikan bankasının İtalya’da geçerli olan kara para aklamayı kısıtlayana ekonomik kurallara uymadığına dair bir itham söz konusudur. Bu durum mümkün olabilir. Ama yine bu sebeple papanın suçlanması ya da istifa nedeni sayılması pek geçerli bir kanı gibi görünmüyor. Bu zorluklara Papa’nın uşağının sızdırdığı gizli bilgilerin kamuoyu üzerindeki etkisi de eklenebilir. Hatta Wikileaks’e atfen Vaticanleaks gibi imalarda dahi bulunulmaktadır. Ancak söylemek istediğim husus, Vatikan’ın papalık kurumu açısından geçmişinde yaşanan acı ve korkunç tecrübeler bu gibi skandalların önemini azaltan bir etki sağlamaktadır.

PAPA XVI. BENEDİCT’İN İSTİFA NEDENİ

Bütün bunlardan sonra Papa XVI. Benedict’in neden istifa etmiştir? İstifa nedeni olarak nasıl bir tahminde bulunabilirsiniz?
Medyada Papa’yı istifaya götüren sürecin Vatikan’a yönelik yukarıda ifade ettiğim suçlamaların olduğu ileri sürülmektedir. Ancak bu suçlamaların Vatikan’a yöneltilen çok kadim ve geleneksel isnatlar olduğu açıktır; yeni suçlamalar değildir. Ben istifa olayının Papa’nın kendine has misyon ve idealleri ölçeğinde açıklamanın daha doğru olacağını düşünüyorum.

Papa XVI. Benedict’in bir Hıristiyan Batı ideali vardı. Güçlü ekonomik ve politik temellere oturmuş bir Avrupa Birliği hayaliydi bu. Nitekim 1990’lı yıllarda Avrupa Birliği doğu Avrupa’ya doğru politik genişlemesini sürdürürken kardinal Ratzinger Hıristiyan kökenlere vurgu yaparak Hıristiyanları sekülerizmin ve rölativizmin tehlikelerine karşı koruma gayretini sergiliyordu. Ancak gelinen durum hedeflenen durumunun çok uzağındadır. Avrupa Birliği hem politik hem de ekonomik olarak önemli bir gerileme sürecindedir. Kilisenin toplumsal etkisi her zamankinden daha yüksek durumda değildir. Ratzinger gibi bir Hıristiyan doktriner için gelinen durum bir başarısızlıktır. Kardinal Ratzinger de asırlar öncesinin istifa eylemini yeniden gündeme getirerek adeta “vuruşarak çekilme” yöntemini seçmiştir. Bu hem Batı’nın Hıristiyan köksüzlüğüne hem de modernleşmeye yönelik tepkisel bir çıkıştır.

on5yirmi5.com