Din Psikoloğu Mustafa Koç projesini bitirdi

Dinler
T.C. Londra Büyükelçiliği Din Hizmetleri Müşavirliği’ne bağlı olarak 2010 yılından bu yana İskoçya’nın başkenti Edinburgh’ta din hizmeti veren din psikoloğu Dr. Mustafa Koç, bölgedeki görevine başladı...
EMOJİLE

T.C. Londra Büyükelçiliği Din Hizmetleri Müşavirliği’ne bağlı olarak 2010 yılından bu yana İskoçya’nın başkenti Edinburgh’ta din hizmeti veren din psikoloğu Dr. Mustafa Koç, bölgedeki görevine başladığı tarihten bugüne, -sahadaki pratik din hizmetlerinin yanı sıra- devam ettiği ‘manevî-(psikolojik) danışmanlık’ projesini tamamladı. 01 Mayıs 2010 – 01 Mayıs 2013 tarihleri arasında “Müslüman-Türk Diasporasına Yönelik Manevî-(Psikolojik) Danışmanlık” temalı üç yıldır devam eden rehabilitasyon uygulamasında, gönüllü katılım esasına göre altı danışan ile yüz yüze görüşmeler yapılarak proje bitirilmiş oldu.

Din psikoloğu Dr. Koç tarafından yürütülen bu çalışmanın bir bölümü ise, Ocak 2011 – Nisan 2012 tarihleri arasında ‘Manevî-(Psikolojik) Danışmanlık Çalışması: Edinbugh Türk-Müslüman Göçmenleri Örneklemi/A Study of Pastoral Counselling: Sample of Edinburgh Turkish-Muslim Immigrants’ adıyla Edinbugh Üniversitesi Teoloji Fakültesi’nde çalışılmıştır. ‘Misafir öğretim üyesi’ statüsüyle doktora-sonrası projesi kapsamında, adı geçen üniversitede bir bölümü çalışılan bu uygulamalı araştırma, aynı zamanda Birleşik Krallık’ta dâhil olmak üzere, Avrupa’da ve Amerika’da, alan uzmanı olarak bir diyanet personelinin gerçekleştirdiği ilk proje olması bakımından da ayrı bir önem taşıyor. 

 

Uygulamalı din psikolojisi alanında önemli bir yere sahip olan çalışmada, boylamsal desen kullanılarak yurtdışında yaşayan göçmen vatandaşlarımızın içinde yaşadıkları ülkeye psiko-sosyal açıdan uyum sağlamalarını kolaylaştırmaya yönelik karma bir model uygulanmaya çalışılmıştır. Bu amaçla, ‘(ı) iyileştirme, (ıı) yönlendirme ve (ııı) geliştirme’ şeklindeki manevî-(psikolojik) danışmanlık türlerinin kullanıldığı 14 seanslık oturumlar şeklinde düzenlenen yüz yüze görüşmelerde, birbirinden farklı terapi yaklaşımlarından yararlanılmıştır. Bu bağlamda öne sürülen modelde [a] hazırlayıcı yaklaşım olarak (ı) logoterapi; [b] temel yaklaşımlar olarak (ı) dinsel başa çıkma odaklı terapi ve (ıı) değer eksenli-tema odaklı terapi; [c] destekleyici yaklaşımlar olarak ise (ı) müzikoterapi, (ıı) sinematerapi ve (ııı) bibliyoterapi uygulamaları kullanılmıştır. Ayrıca, manevî-(psikolojik) danışmanlık uygulamasının başında, ara seanslarda ve sonunda danışanlara yapılan ön-test ve son-test uygulamaları ile de yapılan seansların, danışan göçmenlerin psiko-sosyal uyum düzeylerini güçlendirici bir yönü olduğu bilimsel olarak tespit edilmiştir.

Manevî-(psikolojik) danışmanlık projesinin Edinburgh Üniversitesi’ndeki danışmanlığını üstlenen Prof. Dr. James L. Cox’a göre: din psikoloğu Dr. Koç’un doktora-sonrası bu çalışması, Edinburgh’ta yaşayan Türk-Müslüman göçmenler üzerinde çeşitli terapötik yaklaşımların uygulandığı ampirik bir araştırmadır. Göçmenlerin kendilerini iyi hissetme düzeyleri üzerinde manevî-(psikolojik) danışmanlığın etkilerini test eden bu uygulamadaki herbir terapötik model, onların kaygı ve yalnızlık düzeylerini düşürürken yeni ortama ayak uydurmalarına pozitif yönde katkı sağlamaktadır. Bu araştırma bulguları, psikoterapinin göçmen toplulukların yabancı kültürel ortamlarda sahip oldukları çeşitli psikolojik sorunların üstesinden gelmedeki rolünü inceleyen diğer çalışmalara katkıda bulunacaktır.

Din psikoloğu Dr. Koç, İskoçya’nın başkenti Edinburgh’ta yaşayan göçmen Türk vatandaşları üzerine tamamladığı manevî-(psikolojik) danışmanlık çalışmaları hakkında şunları söyledi: “Yurtdışı görevinin dördüncü yılını bitirmek üzere olan bir Diyanet-din görevlisi olarak, -biraz teknik ifadeyle konuşacak olursam- çalıştığımız bölgede cami-içi din hizmetlerinin yanı sıra asıl önemli olanın cami-dışı din hizmeti olduğunu çok daha iyi görüyorum. Dolayısıyla burada sözünü ettiğim cami-dışı din hizmetlerinin başında da, görev yapmak amacıyla birlikte yaşadığımız Türkiye vatandaşlarının hayatlarına dokunabilmek gelmektedir. Bu konuyu meslek hayatım boyunca Türkiye’deki verdiğim din hizmetlerinde de, burada da bir din psikoloğu olarak oldukça fazla önemsiyorum. Bizler alanda çalışan din görevlileriyiz. Yaptığımız iş din hizmeti üretmektir. Dinin muhatabı ise insandır. İnsan faktörünü göz ardı ederek başarılı bir din hizmeti üretmemizde, vermemizde mümkün değildir. Bu sebeple, yurtdışına çıkmadan önce de planlarını yaptığım bu ‘manevî-(psikolojik) danışmanlık’ projesini şu anda bitirebilmenin mutluluğunu yaşıyorum. Hatalarıyla sevaplarıyla, Edinburgh’ta yaşayan göçmen vatandaşlarımız üzerine tamamladığım bu çalışmanın, proje süresi boyunca bu hizmeti alan arkadaşların hayatlarına dokunulmasının yanı sıra, ileride Türk bilim tarihinde de hak ettiği yeri alacağından da hiç kuşkum yok.

Edinburgh’taki görev sürem boyunca, bu projeyi bitirmekle –bilebildiğim kadarıyla- Avrupa’da ve Amerika’da bu alanda daha önce hiç benzeri yapılmayan bir işi başardığımı düşünüyorum. Bu cümlelerim belki ukalalık olarak anlaşılabilir. Fakat alanı ve yapılan işi yakından bilenlerin bu çalışmaya gereken değeri vereceğini düşünüyorum. Temelde bu çalışma, artılarıyla eksileriyle birlikte Türk İlahiyat ve Diyanet tarihinde bir ilk olması bakımından önemli. Uygulamalı din psikolojisinin oldukça aktüel bir konusu olan manevî-(psikolojik) danışmanlık alanının, ileride akademik olarak da, vatandaşlarımızın sorunlarına din merkezli çözümler üretmek anlamında bir rehabilitasyon hizmeti olarak da geleceği olan bir alan olduğunu düşünüyorum. Zira içinde yaşadığımız bu Batı toplumu, bu işi yüzyıllar önce kurumsallaştırmış ve şu anda, çağın diline uygun bir formata oturtarak hem akademik-(teorik) hem de kilise merkezli-(pratik) çalışmalarına büyük bir hızla devam etmektedirler.

Bu konuda konuşulacak elbette ki çok şey var. Ancak gerçekleştirdiğim projenin çok fazla teknik detayına girmeden bu ülkedeki görev sürem boyunca, buradaki vatandaşlarımıza yaptığım en önemli hizmetin bu manevî-(psikolojik) danışmanlık hizmeti olduğunu söyleyebilirim. Din görevlisi olmamın yanında aynı zamanda bir din psikoloğu olduğum için belki bu benim güçlü yanlarımdan biriydi. Yaptığım şey, bu yanımı burada değerlendirmekten ibaret oldu aslında. Çünkü gerçekten yurtdışında ‘göçmen’ statüsüyle yaşamanın, -biraz daha teknik dil kullanmak gerekirse- diasporik yaşamın doğasında bir dizi psiko-sosyal sorunlar ve psikolojik sarsıntılar ile yaşanmışlıklar var. Biz Diyanet olarak bu alandaki hizmetlerle öteden beri zaten ilgileniyorduk. Bu anlamda yurtdışında çalışan biz din görevlileri, görev yaptığımız bölgede bir din görevlisi olmanın yanında birer ‘gönül doktoru’yuz. Fakat öyle zannediyorum ki bundan sonraki dönemde daha profesyonel olarak bu alanla ilgilenilecektir. Buradan son olarak şunu da söylemiş olayım: Yurtdışı görevim bitip Türkiye’ye döndüğümde burada gerçekleştirdiğim bu projemi, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın ilgili birimine sunmayı düşünüyorum.”

Ensonhaber