Bu Mektup Peygamberime

Dinler
Onun en yaygın kabul edilen miladi doğum tarihi 20 Nisan. Her yıl bugünü de içine alan Pazartesi’nden Pazar’a kadar olan bir haftayı kutlu doğum haftası olarak kutluyoruz. Kutlu Doğum Haft...
EMOJİLE

Onun en yaygın kabul edilen miladi doğum tarihi 20 Nisan. Her yıl bugünü de içine alan Pazartesi’nden Pazar’a kadar olan bir haftayı kutlu doğum haftası olarak kutluyoruz.

Kutlu Doğum Haftası olarak, milâdî takvime denk gelen yıldönümlerinde de kutlanan Hz. Muhammed’in doğumgünlerinde, camilerde Mevlit okunması dışında farklı etkinlikler düzenleniyor bir süredir. Sadece Türkiye topraklarındakiler değil, dünyanın pek çok farklı ülkesindeki Müslümanlar, Peygamber Efendimizin doğum yıldönümünü hafta boyunca konferanslardan konserlere, ziyafetlerden Kur’an okuma yarışmalarına, hatta spor müsabakalarına kadar çok sayıda etkinliklerle kutluyor.

Hz.Muhammed’in doğumgününü, yani Mevlid Kandili’ni Hicrî takvime göre kutlamak geleneği hâlâ devam etse de, Güneş’in Koç burcu’nda olduğu ve yeryüzünün aynı noktaya geldiği günlerde de etkinlikler düzenlemek giderek yaygın hale geliyor.

Kalbe dokunan mektuplar

Kutlu doğum haftası kapsamında düzenlenen etkinlikler içinde en ilgi çekici olanı, ilk ve ortaöğretim kurumları öğrencilerine açık olan “Peygamber’e Mektup” yarışmaları. Son dört yıldır birçok farklı kuruluş tarafından düzenlenen bu yarışmalarda dereceye giren mektuplar kadar giremeyenler de merak konusu oluyor. Okuyanın kalbine gerçekten dokunansa, küçücük ellerden ve yüreklerden çıkan bu mektupların “klişelerden uzak ve kalpten yazılmış paragrafları” oluyor.

Babasının görevi nedeniyle Suudî Arabistan’ın Ravza kentinde büyürken, babasının vefatı üzerinde yedi yaşında Türkiye’ye dönen Muhammed Nebi Doğanay, kendisine ortaokul sıralarında birincilik kazandıran mektubunda şöyle yazıyor:

– “Benim adım Nebi, aynen seninki gibi. Bu ismi bana seni çok seven bir dostun koymuş.
Diğer adım da Muhammed, yine senin gibi. Bu ismi de canım babacığım koymuş. Buraya gelirken senin köyünde bıraktığımız babacığım… Sana benzeyen bir yanım daha var. Ben de senin gibi babasız büyüyorum…
Ben çok şanslıyım, sen bize asla Yetimliğimizi hissettirmedin. Medine’den ayrıldığımızdan beri sanki sen hep yanıbaşımızdaymışsın gibi hissediyorum. Geceleri korkmadan güvenle uyuyorum hep.

Seni tanıdığım ve seni sevdiğim için Rabbime binlerce kez teşekkür ederim.
Babam senin köyünde kaldı… Biz babamın cenazesini gömerken abimin terlikleri babamın kabrine düştü ve orada kaldı. Ben o terlikleri çok kıskandım. Çünkü abimin terlikleri hep babamla kalacaktı.

Güneşim ve babam kaldı

Babamı son ziyaret edişimizde ben de kimse görmeden terliğimi babamın kabri üstüne gömüverdim. Şimdi benim terliğim de hep babamla kalacaktı…
Bir güneşimi, bir babamı, bir de terliklerimi bırakmıştım geride. Babam ve terliklerim hep oradaydı, gelemezlerdi. Ama güneşim hep yanımızdaydı…
Yetimlerin efendisi, yetimlerini hiç ışıksız bırakır mı? Dünyanın bir ucuna bile gitmiş olsaydık bizi bırakmayacağını biliyordum…”