İHH’nın Yetim Çalıştayı

Stklar
 Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan, Türkiye’nin birçok konuda dünyada ilk sıralarda yer almasa da insani yardımda ilk üçe girdiğini belirterek, “Bizim petrol kuyularımız, d...
EMOJİLE

 Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan, Türkiye’nin birçok konuda dünyada ilk sıralarda yer almasa da insani yardımda ilk üçe girdiğini belirterek, “Bizim petrol kuyularımız, doğalgaz rezervlerimiz, altınımız, yer altı zenginliklerimiz yok ama dünyada birinci olabiliyorsak insani yardımda, bizim vicdanımız var ve vicdanımızın sesini dinleyerek hareket ediyoruz” dedi.

Akdoğan, İHH İnsani Yardım Vakfı tarafından düzenlenen “Yetimler, Problemleri, Çözüm ve Stratejiler Uluslararası Çalıştayı”nın açılışında yaptığı konuşmada, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışlara, mazlumlara sahip çıkmak konusunda emeği geçen sivil toplum kuruluşlarına teşekkür ederek, her zaman onların yanında yer alıp destek olacaklarını ifade etti.

Çocuklara daha iyi bir dünya inşa etmek için ellerinden gelen gayreti gösterdiklerini dile getiren Akdoğan, “Ama bu çocuklar içerisinde belki de öksüz ve yetim dediğimiz zaman, daha bir ayrı kucaklamak, şefkat ve ilgi gerekiyor. Bu ilgiyi hep birlikte ve bütün dünya çocukları için göstermemiz gerekiyor” diye konuştu.

Akdoğan, çocuğun masumiyet demek olduğunu vurgulayarak, şunları söyledi:

“Çocuklar bir mağduriyet yaşıyorsa, çocuklar ölmeye başlıyorsa, o dünyada masumiyet ölmeye başlıyor demektir. Maalesef dünyada yaşanan çatışmalar, savaşların en büyük mağdurları çocuklardır, kadınlardır.  Bugün maalesef dünyanın birçok bölgesinde çok büyük haksızlıklar, zulümler, çatışmalar, savaşlar var. Bunun da ilk kurbanı çocuklar oluyor. Bunların neticesinde çocuklar öksüz, yetim kalıyor. Bizim onlara daha fazla kucak açmamız, daha fazla şefkat göstermemiz gerekiyor. Bu, hepimizin ortak sorumluluğudur. Yetimlerle, öksüzlerle ilgilenmek ortak sorumluluktur. Bu ortak sorumluluk, hiçbirimizin üzerindeki kişisel sorumluluğu ortadan kaldırmaz. Devlet, sivil toplum olarak çocuklarımıza, yetimlere, öksüzlere sahip çıkacağız, bu ortak sorumluluğu ifa edeceğiz ama kişisel olarak her birimizin üzerinde aynı vazife, aynı görev yine duruyor. Yetimlerin küçücük yüreklerinde taşıdığı o kocaman yükü, hepimiz birlikte paylaşmak durumundayız. Bu işi sadece bir sosyal sorumluluk projesi olsun diye değil, varlık sebebi olarak görerek yapmamız gerekiyor. Bu bizim ahlaki, vicdani görevimizdir ve varlık sebebimizdir.”

Yetime ve öksüze sahip çıkmayı, “insan olmanın gereği” şeklinde tanımlayan Akdoğan, Kur’an-ı Kerim’in birçok suresinde, ayetinde yetimlere, öksüzlere sahip çıkılmasının emredildiğine değinerek, Bakara ve Nisa surelerini örnek verdi.

Akdoğan, devlet yöneticileri ve belli sorumluluk mevkisinde bulunan insanlar için hak, hukuk ayırt etmek için “Tüyü bitmemiş yetimin hakkı vardır” denildiğini aktararak, yetim hakkı yememek ve yedirmemenin önem taşıdığını, yetimlerin kazanılan maaşta, sofrada, çocuklara gösterilen şefkatte de hakkı olduğunu anlattı.

Bir devletin yetimlere, öksüzlere kol kanat germemesinin, vazifesini yapmadığı anlamına geldiğini vurgulayan Akdoğan, “AK Parti iktidarları 13 yılda bu konuda çok önemli vazifeler ifa etti, çok önemli gelişmeler yaşandı. Devlet olarak bütün mağdurlara, mazlumlara, yetimlere sahip çıkmak için gerçekten adeta bir seferberlik başlatıldı. Sivil toplum örgütleri de bu seferberliğe katıldı. İHH, bugün dünyanın dört bir yanında birçok ülkede faaliyet gösteriyor, yetimlere barınma yerleri, okullar açıyor” dedi.

Akdoğan, Hatay’a gidip Suriye’den gelenlerin yaşadığı kampları ziyaret edeceğini bildirerek, sivil toplum örgütlerinin hem Türkiye’de hem de sınırın diğer tarafında mazlumlara, mağdurlara sahip çıkmanın mücadelesi içinde olduğunu belirtti.

Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün 20 binin üzerinde aileye kuru gıda yardımı yaparak sahip çıktığını kaydeden Akdoğan, şu bilgileri paylaştı:

“Hükümetimiz, yetimlere maaş bağladı. Yetim çocuklara 520 lira aylık ödüyoruz. 5 bin kişiye muhtaç aylığı veriliyor. 15 bin ortaöğrenim öğrencimiz burs alıyor yine Vakıflar tarafından. Yükseköğretimde 5 bin öğrenciye yine burs veriliyor. Onun ötesinde Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığımızın çocuk evleri, sevgi yuvaları, sevgi evleri var, yetiştirme yurtları var. Devlet olarak bu alanda ne yapılması gerekiyorsa, bunun kurumları oluşturulmuş durumda, gereken adımlar atılıyor. Yoksul ailelerin, yoksulluktan dolayı çocuklarını bırakmaması için onlara destek sağlıyoruz.”

Akdoğan, aile içinde yaşam sürdürebilmenin ve çocukların normal bir aile ortamında yaşamlarını devam ettirmesinin önemine işaret etti.

Ailenin korunmasının, çocukların da korunabilmesi için önem taşıdığını vurgulayan Akdoğan, “Muhafazakar bir parti olarak da AK Parti iktidarının temel kavramlarından bir tanesi ailedir, ailenin korunmasıdır. Aile çünkü toplumda birçok değerin üreticisidir, yaşatıcısıdır. Aile birliğinin korunmasına, en güvenli çatı olarak ailenin görülmesine bu anlayışla devam ediyoruz” ifadelerini kullandı. 

 “Kendilerine bir fayda geleceğini düşünüyorlarsa alıyorlar”

Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan, Türkiye’nin etrafında önemli krizler ve çatışmalar olduğuna değinerek, “Sınırlarımızın ötesinde, özellikle güney sınırlarımızda adeta otorite yok. Çatışmalar, iç savaş var. Terör örgütlerinin cirit attığı bölgeler haline gelmiş durumda. Bunların ürettiği bir insani dram var. Yüz binlerce insan hayatını kaybetti, milyonlarca insan evini, barkını terk ederek göç etmek zorunda kaldı. 2,5 milyon civarında insan Türkiye’ye sığındı ve bu insanlara Türkiye kucak açtı” dedi.

Ülke imkanlarının başka ülkelerin insanları için harcanmasının tartışma konusu olduğunu hatırlatan Akdoğan, şöyle devam etti:

“Avrupa’ya birkaç yüz kişi iltica için yürümeye başlayınca Avrupa ülkelerinin kimyası bozuldu, adeta panik atak geçirdiler ‘Biz şimdi ne yapacağız’ diye. İçlerinden seçerek alıyorlar belli mesleklere sahip olan kişileri. Yine kendilerine bir fayda geleceğini düşünüyorlarsa alıyorlar. Denizde gemilerin batması, insanların ölüp gitmesi çok da umurlarında olmuyor, duyarsız kalabiliyorlar. İşte böyle bir ortamda Türkiye’nin milyonlarca insana kucak açması, bu çok önemlidir. Biz bunu hiç kimse için yapmıyoruz, bu bizim ahlaki bir görevimizdir, vicdani sorumluluğun gereğidir bunu yapmak. Biz bunu yapmazsak kendimize saygımız kalmaz. Biz o mazlum, mağdur insanları kendimizin bir parçası olarak görüyoruz, başka bir ülkenin insanları değil, kucaklanması gereken insanlar olarak görüyoruz. 

Türkiye, birçok konuda belki dünyada ilk sıralarda değildir ama bir konuda dünyada ilk üçe giriyor. O da insani yardımdır. Bizim petrol kuyularımız, doğalgaz rezervlerimiz, altınımız, yer altı zenginliklerimiz yok ama dünyada birinci olabiliyorsak insani yardımda, bizim vicdanımız var ve vicdanımızın sesini dinleyerek hareket ediyoruz. Bundan sonra da aynı şekilde bu insanları hiçbir zaman yük, sorun olarak görmeyecek, bizim bir parçamız, kardeşimiz olarak göreceğiz. Hiçbir zaman mazlumun kimliğini sormadık, nasıl zalimin kimliğine göre muamele etmediysek. Yani hangi dinden, mezheptendir, ırktandır diye bakmıyoruz. Dünyanın neresinde olursa olsun, ister Hristiyan olsun, Yezidi olsun, Musevi olsun, Müslüman olsun, Türkmen olsun, Arap olsun, Kürt olsun, kimliğine bakmadan herkese kucağımızı açıyoruz ve bundan sonra da bu şekilde hareket etmeyi inşallah sürdüreceğiz.”

“Ahlaki bir vazifedir diye bu faaliyetleri yürütüyoruz”

Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan, 1 Kasım seçiminin birçok ülkede insanlar tarafından takip edildiğine değinerek, “Kendi ülkelerinde seçim oluyormuş gibi dua ettiler. Hayır dua, ‘Aman, AK Parti iktidarının başına bir şey gelmesin’ diye dua ettiler. Peki niye bu? Başka bir ülkenin insanı, başka bir ülkenin başındaki iktidara niye dua eder? Çünkü bu hükümet, dünyanın neresinde bir mazlum ve mağdur varsa elini uzatıyor. İnsanlar Türkiye’ye bakıyorlar, medet umuyorlar. Balkanlar’a, Afrika’ya, Ortadoğu’ya, Orta Asya’ya Türkiye sahip çıkıyorsa, bakın bunun bir tek sebebi var: Bu Allah rızasıdır” diye konuştu.

Misyoner kuruluşların Afrika’ya giderek hastane, kilise, eğitim kurumları açtığını, bir misyonerlik faaliyeti veya yer altı zenginliklerini almanın amaçlandığını, bir menfaat üzerine dönen bir yardım faaliyeti yürütüldüğünü anlatan Akdoğan, Türkiye’den kuruluşların, devletin, vakıfların ve derneklerin Afrika’ya gidip, okul, su kuyusu, hastane yaptığında bir beklentisi bulunmadığını belirtti.

Akdoğan, “Sadece bu, ahlaki bir vazifedir diye bu faaliyetleri yürütüyoruz. Sivil toplum kuruluşlarımız da aynı mantıkla hareket ediyor. Bunu biz kendi görevimiz olarak görüyoruz. ‘Buradan nasıl nemalanırız’ diye yürütülen bir faaliyet değildir” ifadelerini kullandı.

Suriye’den gelen sığınmacıların yetimleri ve öksüzleri bulunduğunu, yüz binlerce çocuğun eğitim almayı beklediğini ifade eden Akdoğan, bugüne kadar 350 bin çocuğun eğitim aldığını, bu eğitim yılında sayının 460 bine ulaşmasının beklendiğini kaydetti.

Akdoğan, “Suriye konusunda çok eleştiriler oldu. Biz de dedik ki ‘Bakın Avrupa ülkeleri almak için korkuyorlar ama hepsi küçülüyor’. Biz milyarlarca dolar yardım yaptık. Milyonlarca insana sahip çıktık. Bu kadar sıkıntılı bir bölgede Türkiye büyümeye devam ediyor. Çünkü Cenab-ı Hak, bu işin bereketini veriyor. Evet hep birlikte, yetimlere, öksüzlere, mazlumlara, mağdurlara sahip çıkamaya devam edeceğiz” diye konuştu.